Trump’ın Erdoğan’a övgüleri: Bahadır Selim Dilek, stratejik arkaplanı açıkladı
Trump’ın Erdoğan’a övgüleri ne anlama geliyor? Bahadır Selim Dilek, 12punto’ya özel yorumladı: Bu sözler, Orta Doğu’daki güç dengesiyle doğrudan ilişkili.
12punto
İlkcan Kemer
12punto’ya özel diplomasi muhabiri Bahadır Selim Dilek, Trump ve Erdoğan arasındaki ilişkilerin derinliklerine inerek, ABD Başkanı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik övgülerinin ardında yatan stratejik mesajları mercek altına aldı. Dilek, bu açıklamaların, Orta Doğu’daki kritik güç dengesini şekillendirme çabalarının bir parçası olduğunu vurguluyor.
Dilek, Trump’ın Erdoğan’a yönelik övgülerinin, aslında Türkiye’yi Amerika’nın bölgedeki çıkarları doğrultusunda yönlendirmek amacı taşıdığını belirtti. Dilek, bu açıklamaların “Amerika’dan onay alarak atılacak adımlar” anlamına geldiğini ifade ederek, “Erdoğan’ın iktidarının devamı için atılacak adımların Amerika’nın desteğiyle yapılması, uzun yıllardır AKP’nin dış politikasının bir parçası olmuştur. Amerika ile kurulan ilişkiler, AKP’nin politikalarının temelini oluşturuyor” dedi.
Trump ile Erdoğan arasındaki ilişkinin, kişisel bağlar üzerinden şekillendiğine dikkat çeken Dilek, şunları söyledi: “Trump, ilişkilerinde değerler üzerinden değil, kişisel bağlar üzerinden hareket ediyor. ‘Beni seviyorsan bunu yap, seviyorsan orada dur’ gibi bir yaklaşım sergiliyor. Bu da, Amerika’nın Erdoğan ve Türkiye’ye Orta Doğu’daki belirli rollerini biçtiğini gösteriyor. Trump’ın Erdoğan’a yönelik övgüleri, sadece diplomatik bir tavır değil, bölgesel stratejilerin işaretidir.”
ERDOĞAN VE TRUMP’IN İLİŞKİSİ: “SOKAK AĞZI”YLA DİPLOMASİ
Trump’ın, Erdoğan’a yönelik övgü dolu sözlerinin “sokak ağzı”yla nasıl şekillendiğini belirten Dilek, Trump’ın açıklamalarının diplomasiden uzak, daha çok birebir ilişkilere dayandığını ifade etti. “Trump, değerler üzerinden değil, kişisel ilişkiler üzerinden hareket ediyor. ‘Çok akıllı biri, çetin biri, ben onu severim, o da beni sever’ sözlerinin anlamı, Trump’ın değerler üzerinden değil, kişisel ilişkiler üzerinden hareket ettiğini gösteriyor. Artık kurumsal ilişkiler bir kenara bırakıldı. Yani, ‘Beni seviyorsan bunu yap, seviyorsan orada dur’ gibi bir yaklaşım var. Bu övgü dolu sözler, Amerika’nın Erdoğan ve Türkiye’ye Orta Doğu’daki rolünü biçtiği mesajı taşıyor.” şeklinde konuştu.
TRUMP’IN ERDOĞAN ÜZERİNDEN HEDEFİ: SURİYE VE ORTA DOĞU
Trump’ın Erdoğan’a övgülerini, Türkiye’nin Orta Doğu’daki rolüne dair daha stratejik bir hamle olarak gören Dilek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Trump, Türkiye’den Suriye’de jandarmalık yapmasını, oradaki garnizon devletçiliğine destek vermesini, meşruiyetini kabul etmesini ve ses çıkarmamasını istiyor. Erdoğan’dan bu kadar övgüyle söz etmesi, bir bakıma, ‘Ben Suriye’yi ve Orta Doğu’yu seninle birlikte yürüteceğim, politikalarımı senin üzerinden gerçekleştireceğim, buna uyum sağla’ mesajı veriyor. Bu, Erdoğan’ın Suriye’ye ve Orta Doğu’ya yaklaşımıyla uyumlu bir durum.
ERDOĞAN’IN BEYAZ SARAY PLANI
Mayıs ayında gerçekleşmesi beklenen Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyareti, Dilek’e göre, Türkiye’nin iç politikasındaki bir imaj hedefine de sahip. “Erdoğan’ın, bir şekilde Trump’la fotoğraf vermeye fazlasıyla ihtiyacı var. Bu fotoğraf verildikten sonra hem içeride hem de dışarıda medya tarafından çok kullanılacaktır. Erdoğan için Beyaz Saray’a gitmek kritik bir öneme sahip. İçeride, dünya lideri imajı oluşturmak için, dışarıda ise Amerika ile ilişkilerimizi güçlendirdiğimiz imajını vermek için bunu kullanacaktır. Ayrıca, sıcak para için bu ilişkiye çok ihtiyacı var. Bu yüzden Beyaz Saray’a gitmek Erdoğan için önemli.” diyen Dilek, ziyaretin Erdoğan için “kritik bir öneme sahip” olduğunun altını çizdi.
‘AKP, NE YAPTIYSA, AMERİKA’NIN DESTEĞİYLE YAPTI’
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, basında yer alan “İmamoğlu’nun tutuklanmasından önce ABD’nin haberi vardı” iddialarına ilişkin yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben, “ABD’den icazet alıp almadığını gözümüzün içine bakarak söyle” ifadelerini kullandı. Bu iddiaların doğru olabileceğini ifade eden Dilek: “Özgür Özel, İmamoğlu operasyonunun, Amerika’nın icazeti alındıktan sonra yapıldığına dair ifadeler kullandı. Bence bu doğru bir tespit. Böyle kritik bir aşamada, Erdoğan’ın iktidarının devamı için atılacak adımların Amerika’dan onay alarak yapılması hatalı olmaz. Çünkü bugüne kadar AKP, bu tür meselelerde ne yaptıysa, Amerika’nın desteğiyle yaptı. Zaten en başında Amerika’nın desteğiyle iktidara gelmiş bir parti var. Bu yüzden, ben bunu uzak bir ihtimal olarak görmüyorum. Trump’la konuşmasından sonra düğmeye basıldığını söyleyebiliriz. Yani belli ki Trump, İmamoğlu’nun içeri atılmasına ve Erdoğan’ın iktidarını sürdürmesine onay vermiş. Dikkat ederseniz, Trump telefon görüşmesini yaptıktan hemen sonra İstanbul’daki operasyonda düğmeye basıldı.” İfadelerini kullandı.
SCHRÖDİNGER’İN KEDİSİ VE ERDOĞAN’IN DİPLOMATİK STRATEJİSİ
Erdoğan’ın diplomatik stratejisini de Schrödinger’in kedisi kavramına benzeten Dilek, “Schrödinger’in kedisi gibi, Erdoğan da aynı anda iki zıt kutupta var olabiliyor” diyerek, hem Batı ile ilişkilerini sürdüren hem de içeride milli bir duruş sergileyen Erdoğan’ın bu stratejisine dikkat çekti.
“Schrödinger’in kedisi diye bir kavram vardı, felsefede. Yani bir kedinin ölme ve yaşama ihtimali üzerine yapılan bir sosyal deney. Şimdi bunu biraz Erdoğan’a benzetmişler diplomaside. O da şöyle ki, hem Trump’la ilişkilerini iyi tutup dünya lideri imajıyla içerideki tabanını pekiştiriyor, hem de tam tersi durumda, içeride yerli ve milli bir duruş sergileyerek dünyaya karşı bir tavır alıyor. Yani iki zıt meselede de iki ayrı noktada da kendi tabanını sağlamlaştırabiliyor. Aslında Erdoğan’ın bu yönünü takdir etmek gerekiyor. Trump ona övgüler yağdırırken bunu kullanabiliyor, Amerika’dan ya da Avrupa’dan tepki veya eleştiri geldiğinde de bunu kendi lehine çevirebiliyor. Yani her halükarda, Schrödinger’in kedisi gibi, iki zıt kutupta aynı anda var olabiliyor ve kendisine yarar sağlıyor. Dikkat çekici olan bu. Kendi kitlesini bu kadar başarıyla peşinden sürüklemesi bence sosyal psikoloji kitaplarına ders olmalı.