‘Zamanın ruhu’ açıklaması AKP’de tartışma başlattı

Eski AKP Siirt Milletvekili Yasin Aktay, Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme süreciyle ilgili bi yazı yazdı. Aktay, Esad ile yapılması planlanan görüşmelerin fayda sağlamayacağını belirtti.

12punto

Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme adımları atılırken bu sürece eski AKP Milletvekili Yasin Aktay'dan tepki geldi.

Aktay, Suriye ile atılacak adımların olumlu bir sonuç doğrumayacağını söyledi. Yasin Aktay'ın bu yazısı AKP'de tartışma yarattı. 

Yasin Aktay'ın köşe yazısı şu şekilde: 

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye devlet başkanı Beşşar Esad ile görüşme ihtimali üzerine “Zamanın ruhu bizi barış aramaya zorluyor” şeklinde bir açıklamada bulunmuştu.

“Zamanın ruhu” kavramı tabii ki soyut bir kavram. Biraz siyasi yorumsamacılığa açık da bir alan. Gerçekten zamanın ruhu bizden ne yapmamızı istiyor? Bunun hiçbir zaman siyaseti öldüren, seçenekleri teke indiren bir yanı olmaz, ama ona baskı yapan bir tarafı olabilir. Bunun içinin çok iyi bir stratejik akılla, gerçekçi değerlendirmelerle doldurulması gerekiyor. Zamanın ruhundan bazı gelişmelere ve seçeneklere münhasıran bir mütareke ile teslim olmak anlaşılamaz elbet. Bilakis kavram dünyada değişen durumların karşımıza çıkardığı yeni tehditlerle baş etmek için yine karşımıza çıkan yeni fırsatları akıllı ve ölçülü bir biçimde değerlendirmeyi de ifade eder.

İsrail ile ABD’nin bölgedeki faaliyetlerinin doğrudan Türkiye’yi tehdit ediyor olduğu çok açık. Siyonist projenin uygulama kapsamında Türkiye’nin önemli bir kısmının olduğu bir sır değil ve PKK-PYD’den bir lejyoner ordusu oluşturma çabasının bundan başka bir anlamının olmadığı da.

Siyonist proje Türkiye’yi tehdit ettiği kadar, hatta öncelikle Suriye’yi de tehdit ediyor ve şartlar elbette bölge ülkelerinin bu tehdit karşısında ortak bir tedbirini, bu tedbirde iletişim ve işbirliği içinde olmasını gerektiriyor.

Ancak burada sorun Esed’in böyle bir tehdidi gerçekten ne kadar kavrayıp anladığı veya ne kadar umursadığı. ABD Esed’e rağmen mi Suriye’de bulunuyor?

Esed’in Erdoğan’ın bu yöndeki açıklamalarına verdiği ilk tepkiler bir yandan aradan geçen 13 yıllık husumetin doğal bir tepkisi olarak görülebilir ama bir yandan da Esed istese de böyle bir normalleşmeden beklenebilecek şeyleri verebilir mi sorusuna götürüyor. Çünkü kendi ülkesinde iktidarda kalabilmek için 13 yıldır kendi halkına karşı kurduğu ittifakları Türkiye lehine istese de bozup yenisini tesis etme kabiliyeti kalmamış durumda.

Görüşme isteğinin kamuoyuna ilk defa Erdoğan tarafından açıklanmış olmasının tadını çıkarırcasına kameralara verdiği demeçte hemen şart ileri sürmeye kalkışmış: Önce Türkler Suriye topraklarından çekilecek ve terör gruplarına verdikleri desteği kesecekler.

Esed böyle bir çağrıyı ülkesini biraz da güya ezeli düşmanı İsrail adına işgal etmiş bulunan ABD’ye yapabilir mi? 1967 yılında işgal edilmiş Golan’dan İsrail’i çıkarmak için bir hareketi oldu mu şimdiye kadar? Kendi ülkesinden milyonlarca insanın Türkiye’ye girmesine yol açan ve bir noktadan sonra Türkiye için bir güvenlik tehdidi oluşturan sorumsuz katliamlarını ve insanlık suçlarını unutup Türkiye’nin Suriye’de giriştiği zorunlu operasyonlara laf atmak için önüne düşen fırsatı değerlendiriyor.

Benim şahsi kanaatim, Esed ile görüşmelerin hiçbir faydasının olmayacağıdır. Ne Türkiye’deki Suriyelilerin kendi ülkelerine geri dönüşünü mümkün kılacak bir çözüm önerebilir ne de Türkiye’ye yönelik ABD-İsrail destekli PKK terör tehdidini giderecek bir katkısı olabilir. Şimdiye kadar ABD’nin PKK’yı kullanarak Türkiye’ye karşı yürüttüğü operasyonlara göz yumuyor olduğu bir gerçek, ama bu göz yummayı iyi anlamak lazım. Esed’in içinde bulunduğu durumda zaten ABD’ye göz yummaktan başka bir seçeneği yok. Bu saatten sonra da ol(a)mayacak. Yani Esed’in şu anda Suriye içindeki durumları değiştirecek ne bir gücü ne de niyeti vardır.

Bu konuda kendisi bir şart ileri sürecek konumda değil, ama gerçekten bir başlangıca niyeti olacaksa Türkiye’de bulunan vatandaşlarının ülkelerine geri dönebilmeleri için Halep’in kontrolünü uluslararası bir güce, mesela BM’ye bırakmakla başlayabilir.