Büyük Komutan Atatürk nasıl bir devlet adamıydı? 'Türk evlatlarının Ata'sı'

Dr. Soner Yeşilbaş

Atatürk hakkında, gerek kendi yurttaşları gerekse yabancı ülke saygınları tarafından pek çok itibar atfeden övünç dolu sözler sarfedilmiştir.  Dünya Barış Elçisi diye anılabilecek tek muzaffer komutan. Başöğretmen. Diplomasi dehası. Dilbilim, kültür ve toplum mühendisi. Matematik ve Geometri sevdalısı. Dahi. İleri görüşlü bir vizyoner. Poliglot (çok dil bilen ve konuşan). Polymath(Bilge)....... sürüp giden pek çok sıfat. Peki Atatürk hangi vasıflarıyla gurur duyuyordu acaba... En azından dışa vurduklarından anladığımız kadarıyla Ülke ve İnsan sevdası olduğu APAÇIKtır:

""...milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır"" 

M.K.Atatürk 

Kendisi küçük yaşta yetim kalmış olan bu büyük devlet adamı, vatan evlatlarının Ata'sı olmaya ve yurdunu yetim bırakmamaya and içmişti sanki. Ve üstelik, savaşların muzaffer komutanı olarak, Barış şarkıları söyleyen Dünya çocuklarıyla bir arada dans eden ve kendine güvenen saygın Türk evlatlarının Ata'sı olmaktan başka gururu ve motivasyonu yoktu adeta:

""Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk milletinin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir""

M.K.Atatürk 

Bu ülkenin çocukları savaş, yokluk, kıtlık görmesin istiyordu. Trajedi ve dramı tiyatrolarda izlesin istiyordu. Kitaplar okuyan vatansever bilim insanları olsun ülküsünü taşıyordu. Manevi kızının isminde de belirginleşen Ülküsü bu idi. 

Vatanını bir çocuğun kalbi gibi saf ve temiz ruhla sevdiğini, her bir hitabından buram buram görebilirsiniz... :

"Vatan sevgisi, ruhları kirden kurtaran en kuvvetli rüzgardır" diyerek bunu ifade edecekti Gazi Paşa. Üzerinde psikologların sosyologların ve siyaset bilimcilerin makaleler yazmasını gerektirecek kadar derin anlam ve atıflar taşıdığını  düşündüğüm bir yorumudur Mustafa Kemal Paşa'nın. Zira Evrendeki her şey sembol ve simgelerle yerini bulur insan zihninde ve zekâsında. Buna soyutlama diyor psikoloji bilimi ve hatta bilgisayar bilimi. Vatan kavramı da bir simgedir. Tıpkı Tanrı kavramı gibi. Göze görünmeyen ama bilinen. Peki her şey birer simge ise, bu kutsal simgelerin yeryüzündeki anlayışımıza hitap eden en yakın temsilcileri nelerdir ? Bana kalırsa 1. Doğa, 2. İnsan, 3. Akıl-Bilim-Sanat ve 4. Vicdan. Bu dört bilinçten oluşan sac ayakları sağlamsa, bir topluluğun ve globalde bakışla da tüm Dünya'nın sırtı yere gelmez. 

Doğaya saygılı ve bilimsel anlamda doğaya katkılar sunan ince ruhlu, barışçıl, karakterli ve vicdanlı insan ırkının yetişmesi ve yeşermesi çocukluktan itibaren başlayan ulvi bir süreçtir. Bu süreç savsaklanacak ihmal edilecek konu değildir, çünkü ağaç yaşken eğilir. Miras hukukuna en büyük damga vuran söz bir Kızılderili Atasözü'dür:

"Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık"

Yani bilinçli ve bilimsel eğitimden geçmiş çocukların gelecekte milletin temsilcisi olacağı bir meclis ancak ve sadece "ulusal egemenliği" tesis edebilir. Ve bu tarzda çocuklarımızı donatmak bir borçtur. Vatan ve Vatandaş (kader arkadaşı olan yurttaşların bütünü) sevgisiyle donanmış, Bilimin sıkı takipçisi, Evrensel Barış ve Vicdani Değerler ile kendi arasında kontrat imzalamış, Dünya insanlarıyla da kader arkadaşı olduğumuz Doğa boyutunda çevresini yorumlayabilen sorumluluk sahibi şahsiyetli insan yetiştirme projesi, sadece Atatürk'ün şahsına özgü değildir. Tüm olgun felsefe, disiplin ve hatta Semavi Dinlerin ortaklaştıkları bir ülküdür. Bu bilinçle, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.

Haber Kaynağı : 12punto