Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.421

Hekimler için sağlık hukuku rehberi

Sağlık Hukuku Uzmanı Av. Münevver Bilir, hekimlerin sağlık hukukuna ilişkin bilmesi gerekenlere yönelik bir yazı kaleme aldı. Bilir, "Sağlık hizmetinin sunumu esnasında sağlık personelinin görebileceği zararlardan korunması amacıyla ülkemizde www.beyazkod.saglık.gov.tr adresi veya 113 numaralı çağrı merkezi üzerinden doğrudan bildirimde bulunabilme imkanı getirilmiştir" dedi.

Hekimler için sağlık hukuku rehberi

Av. Münevver BİLİR- Sağlık Hukuku Uzmanı

Hekimler için mesleklerini icra ettikleri sırada aldıkları her bir karar, toplumun da bilinçlenmesiyle günümüzde artık çok daha etkili hukuki sonuçlar doğurabilmektedir. Bu durum hekimlerin sorumluluklarının eskiye nazaran arttığı anlamına gelmeyip aynı sorumluluk halinde toplumun yani hastaların hukuki sonuç arayışı ve yöntemlerinin artmasından kaynaklanmaktadır. Bir hekimin veya sağlık çalışanının ettiği müdahale nedeniyle yaptırım endişesi altında kalmaması için mümkün olan hallerde aydınlatılmış rıza almaya, bu mümkün değilse de gerekli müdahaleyi tıp biliminin kurallarına uygun olacak şekilde gerçekleştirmesi gerekmektedir.

HEKİMİN SORUMLULUĞUNU DOĞURAN HALLER

Bir hekimin müdahalesinden dolayı hukuki yollara başvurulabilmesi için öncelikle ya müdahalenin hukuka aykırı olması ya da hukuka uygun bir müdahalenin tıbbi uygulama hatası barındırması gerekmektedir. Aksi halde hukuka uygun ve tıp biliminin tüm 

HUKUKA AYKIRI MÜDAHALE

Tıbbi müdahalenin hukuka uygun olmasının dört temel koşulu vardır, bunlardan herhangi birinin eksikliği müdahalenin tıbben doğru yapılıp yapılmadığı incelenmeksizin doğrudan müdahaleyi hukuka aykırı hale getirir. Bu koşullar; müdahalenin yetkili bir hekim veya sağlık meslek mensubu tarafından yapılması, hastanın aydınlatılması, hastanın rızasının alınması ve müdahalenin endikasyon ve özen yükümlülüğüne uygun olarak yerine getirilmesi olarak sayılabilir. Uygulamada en sık görülen hukuka aykırılık sebebi hastanın aydınlatılması ve rızasının alınması hususlarında görülmektedir. Bunun sebebi ise nüfus yoğunluğu ve hekim sayısının bu yoğunluk karşısında yetersiz kalmasıdır. Günümüzdeki çalışma şartları hekimleri de oldukça zorlamakta ve müdahale etme aşamasına geçildiğinde malpraktisle karşılaşma ihtimalini arttırmaktadır.

Tıbbi müdahalenin hukuka uygun olması için ilk dikkat edilecek nokta, uygulamayı yapanın hekim veya yetkili sağlık meslek mensubu (ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni…) olması gerekmektedir. Ancak bu kimlikler de her uygulama için kesin nitelikte hukuka uygunluk sağlamamaktadır. Cerrahi işlemler gibi daha nitelikli sayılabilecek müdahalelerde uzmanlık şartı da aranmaktadır. Örneğin bir nefroloji uzmanının, beyin cerrahisinin alanına giren bir işlem yapması, sonradan gelişebilecek bir olumsuzluk halinde incelemeye alındığında işlemin başından beri hukuka aykırılık hali teşkil edecektir.

Hastanın aydınlatılması, hasta hekim arasındaki ilişki baz alındığında en hassas olunması gereken noktalardan biridir. Aydınlatma işlemi sadece yapılacak müdahaleyi tıbbi bir dille anlatmakla yerine getirilmiş sayılmamaktadır. Doğru bir aydınlatma için tedavi öncesi, sırası ve sonrasında yapılacak işlemler ve meydana gelebilecek komplikasyonlar hastanın da anlayabileceği bir dille anlatılmalıdır. Aynı zamanda ileride karşılaşılabilecek bir hukuka aykırılık iddiasına karşı ispat edilebilirlik açısından bu aydınlatmanın yazılı olarak da kayıtlara geçirilmesi elzemdir. Aydınlatma formunda yer alması gereken hususlar Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 15. Maddesinde yer almakla beraber matbu şekilde hazırlanıp çoğaltılmış, hastanın tek tek okuyup anlayabilmesine fırsat vermeyen genel işlem koşullarına benzer nitelikte olmamalıdır. 

Gerçek anlamda aydınlatılmış bir hasta açısından sıra, rızasının alınmasına gelmektedir. Öncelikle hastanın aydınlatılmış olması rıza gösterme sonucunu direkt olarak doğurmamaktadır, burada asıl amaç hastanın rıza gösterip göstermeyeceğine karar vermesidir. Yani tüm aydınlatmadan sonra ne kadar endikasyon (gereklilik) bulunursa bulunsun rıza göstermeye ehil bir hasta tedaviyi reddedebilir. Tedaviyi reddetme hakkı ötenazi ile karıştırılmamalıdır. Hukukumuzda ötenazi yasak olsa da hastanın tedavi olmayı reddetmesi bir hak olarak kabul edilmektedir. Diğer bir deyişle hasta kendisinin kati suretle ölümüne yol açacak bir işlem yapılmasını isteyememekte fakat tedavi edilebilir veya en azından tedavi denemesi yapılabilir bir haldeyken bu tedaviyi istememekte özgürdür. Rıza gösterilmesi mümkün olmayan durumlarda ise hekimin önceliği hastaya tıp kurallarına ve özen yükümlülüğüne uygun düşecek tedaviyi uygulamasıdır. Bu da hastanın bilinci kapalı haldeyken kuruma getirilmesi veya rıza alınamadan bilincini kaybetmesi gibi durumlarda hastanın varsayılan rızası olduğunun kabulüyle gelişen bir usuldür. 

Endikasyon ve hekimin özen yükümlülüğü ise tıbbi müdahalenin gerçekten gerekli olması ve gerektiği gibi uygulanmasını amaçlayan unsurlardır. Zira bir hastaya hiçbir gereklilik olmadığı halde testler ve tedaviler yapılması hastanın vücut bütünlüğüne aykırı olmakla beraber bu müdahaleler nedeniyle bir sağlık sorunu gelişmesi de ihtimal dahilindedir. Özen yükümlülüğü de müdahalenin her aşamasında aranan bir yükümlülük olup bu aşamada ilgili müdahalenin gerekliliğinin tespitinde rol oynamaktadır.

MALPRAKTİS

Hekim veya hastaneye yöneltilen bir şikayette öncelikli olarak tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk incelemesi yapıldıktan sonra o müdahalede bir uygulama hatası olup olmadığı incelenmeye başlanır. Malpraktisin gerçekleşmesi için hukuka uygun müdahale bulunması şart değildir, hukuka uygunluk unsuru taşımayan bir müdahalede de tıbbi bir hata bulunabilmektedir. Ancak bu ihtimalde müdahale başından beri hukuka aykırı olduğundan ortada bir hatanın varlığı konusunda tespit yapma gereği bulunmamaktadır.

Malpraktis çeşitli aşamalarda gerçekleşebilir. Örnek vermek gerekirse; aydınlatma esnasında, teşhis sürecinde, tedavi uygulamalarında, tedavi sonrasında veya tüm bunların organizasyonunda hata yapılması mümkündür. Hastanın aydınlatılmasında meydana gelen bir hata müdahalenin hukuka aykırılığı sonucunu doğurmakla karıştırılmamalıdır. Hukuka aykırılık aydınlatma konusunda, usulünde veya kişisindeki bir eksiklikten ileri gelirken malpraktis bu aydınlatmanın içerik olarak doğru olmamasından kaynaklanır. Teşhis, tedavi ve tedavi sonrası süreçteki uygulama hataları ise örneği en çok görülen malpraktis çeşitleridir. Bunlarda hekimin veya yetkili sağlık meslek mensubunun hatalı yapmış olduğu gerçekten tıbbi bir fiil söz konusudur. Enjeksiyonlarda yanlış ilaç kullanımı, ilacın dozajının yanlış ayarlanması, cerrahi işlemin gerektiği gibi yapılmaması bunlara gösterilebilecek örneklerin sadece birkaçıdır. Organizasyon kusuru ise daha çok hastanenin veya ilgili sağlık kuruluşunun sorumluluğunu doğuran bir malpraktis çeşididir. İster özel ister kamu kuruluşu olsun sağlık hizmetleri kamusal nitelik barındırdığı için tıbbi anlamda bir standardı sağlama yükümlülükleri bulunmaktadır, hatta özel kuruluşlarda bu yükümlülüğün kapsamı daha geniştir. Bu yükümlülük tabi ki sonuca ilişkin bir garanti sağlamayı kapsamaz ancak organizasyon hatalarına yol açmamak adına bir özen yükümlülüğünü ifade eder. Hastanelerde bulunması gereken en azından asgari düzeydeki tıbbi cihazların temini, bakımı ve tadilatı; nöbetçi hekim ve yardımcı personelin insan haklarına uygun düşecek şekilde nöbet listelerinin düzenlenmesi, randevu sisteminin uygulanmasında hastalar için yeterli muayene süresi sağlanması gibi hususlar sağlık hizmetlerinin organizasyonu kapsamındadır. 

 KOMPLİKASYON

Komplikasyonlar, hekimin tüm bilgi ve donanımıyla, tıp biliminin gereklerine uygun hareket etmesi ve her türlü önlemi almasına rağmen önceden önlenmesi mümkün olmayan kaçınılmaz zararlı sonuçlar ve tedavinin gerekli olduğu durumlarda kabullenilen/izin verilen riskli durumlar anlamına gelmektedir. Komplikasyonun görüldüğü üzere iki temel unsuru vardır: öngörülemezlik ve önlenemezlik. Fakat komplikasyonun malpraktisten ayrı tutulması ve müdahaleyi yapan açısından sorumluluk doğurmaması için hasta üzerindeki olumsuz sonucun bilgi, beceri veya organizasyon eksikliğinden kaynaklanmaması gerekmektedir.

Her ne kadar komplikasyon olarak nitelemek mümkün olsa da bazı komplikasyonlar aslında malpraktis teşkil edebilmektedir. Bunlar; öngörülebilen ve gerçekleşmemesi için önlem alınması mümkün olan veya olmayan komplikasyonlar, fark edilmeyen komplikasyonlar ve iyi yönetilmeyen komplikasyonlar olarak sınıflandırılmaktadır.

Malpraktis ve komplikasyonu ayırt etmek veya komplikasyonun aslında malpraktis olup olmadığını teşhis etmek için bilirkişiye başvurulmaktadır. Bilirkişiler ilgili uzmanlık alanlarından bir veya birden fazla hekimin oluşturacağı heyetler olarak inceleme yapar ve kanaate varırlar. Bunun haricinde taraflar da inceleme konusu işlem hakkında uzman mütalaası alma yoluna başvurmakta özgürdürler fakat mahkemeler gerek uzman mütalaasıyla gerek de bilirkişi raporuyla bağlı olmayıp inandırıcılık bakımından kendilerinin talep ettiği bilirkişi raporlarını hükme esas alma eğiliminde bulunmaktadırlar. Bu bilirkişi heyetleri iş yoğunluğu ve bölgesel şartlar da gözetilerek Adli Tıp Kurumu, Yüksek Sağlık Şurası veya üniversite hastanelerinde görevli hekimlerden oluşmaktadır.

 BEYAZ KOD

Sağlık hizmetinin sunumu esnasında sağlık personelinin görebileceği zararlardan korunması amacıyla ülkemizde www.beyazkod.saglık.gov.tr adresi veya 113 numaralı çağrı merkezi üzerinden doğrudan bildirimde bulunabilme imkanı getirilmiştir. Buna göre Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarında sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle personelin veya kanuni mirasçılarının talebi üzerine Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca hukuki yardımda bulunulur ve bu yardımın usul ve esasları yönetmelikle belirlenmiştir. Beyaz kod sistemine yapılacak vaka bildirimleri tüm kamu ve özel sağlık kuruluşlarına açıktır yani sağlık hizmeti sağlayıcısının kamu personeli veya özel hastane hekimi olması arasında hiçbir fark yoktur. Hatta özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel bu göreviyle bağlantılı olarak kendisine karşı işlenen suç bakımından Türk Ceza Kanunu uygulamasında kamu personeli sayılmaktadır. 

Beyaz kod sistemine vaka bildirilirken dikkat edilmesi gereken husus ilgili vakanın bir suç teşkil ediyor olmasıdır. Haksız fiil boyutunda kalan veya sadece oluşacağından şüphe duyulan bir eylem karşısında vaka bildirimi yapmak adli makamları meşgul etme sonucunu doğuracaktır ve şartları sağlanıyorsa TCK madde 271 uyarınca suç teşkil edebilecektir. 

Hizmet satın alma yoluyla çalıştırılanlar; stajyerler ve intörnler; hizmet verme ve hizmet alma ilişkisinden kaynaklanmayan sağlık çalışanları arasında vuku bulan eylemler; sağlık kuruluşunda çalışanlar arasında mevcut gücün ya da pozisyonun kötüye kullanılarak ve sistematik olarak psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, aşağılama, tehdit ve benzeri şekillerde tecelli eden mobbing vakalarından kaynaklı fiiller; personelin hizmet verdiği sırada yaşanmış olsa dahi kişisel meselelerden kaynaklanan ve hizmetle ilişkisi kurulamayan fiiller; hukuki yardım yapılacak personel kapsamında olanlardan görevi sona eren veya erdirilenler; hukuki yardım talebinde bulunmakla birlikte gerçekleşen olaya ilişkin gerekli bilgi ve belgeleri vermeyerek dava takibini imkansız kılanlar beyaz kodun sağladığı hukuki yardım kapsamının dışında kalmaktadırlar. Ayrıca beyaz kod nedeniyle verilen hukuki yardımın yanında kendisini özel vekille temsil ettiren sağlık çalışanı veya şikayetinden vazgeçtiğini bildiren sağlık çalışanı hakkında hukuki yardım desteği sona ermektedir.


Haber Kaynağı : 12punto

sağlıkta şiddet beyaz kod