Hilal Özdemir yazdı: Neşet Ertaş'ın gönül dağında buluşan Ila ve Saajan
Hilal Özdemir yazdı... Neşet Ertaş'ın gönül dağında buluşan Ila ve Saajan

Hilal ÖZDEMİR
Hindistan'ın en kalabalık şehri olan Bombay'da her gün binlerce ev kadını eşlerine öğle yemeği hazırlamakta ve bu yemekleri sefer taslarında, mucizevi sayılabilecek bir sistemle onlara ulaştırmaktadır.
Dabba adı verilen bu sistemde, hiçbir teknoloji kullanılmadan, yalnızca sefer taslarının üzerine yazılan kodlar aracılığıyla yemekler, bisikletle ya da arabayla ilgili kişilere teslim ediliyor. 1890 yılından bu yana kullanılan sistemde yalnızca dört milyonda bir yanılma payı oluyor. İşte film de bu yanılma payı ile karışan sefer tasını merkeze alıp ardında ise insana dair devasa kapıları aralıyor.
The Lunchbox (Sefer Tası), başrollerini Irrfan Khan, Nimrat Kaur ve Nawazuddin Siddiqui’nin paylaştığı Ritesh Batra tarafından yazılan ve yönetilen 2013 yapımı Hindistan filmi.
Ila, eşi ve kızıyla mutlu bir evliliğin içinde gibi görünse de aslında yalnız bir kadın. Saajan ise eşini kaybetmiş, yalnız yaşayan bir memur.
Lezzetli yemekler yaparak eşiyle olan ilişkisini yeniden canlandırmaya çalışan lla ve eşini kaybeden Saajan'ın mektuplaşması yanlış giden sefer tasıyla başlıyor. Klasik bir aşk üçgeninden ziyade bireylerin iç dünyasına yolculuk yaptığımız film karakterlerin mektuba yazdıkları sayesinde hem bireysel hem toplumsal hem de bürokrasi anlamında yıllardır zihnimizde yer eden klasik Hindistan anlatısının dışına çıkıyor.
Ila, kendini ailesine adayan, ev işleri ve çocuğuyla ilgilenen bir kadın. Onun tek istediği eşinden biraz olsun ilgi görmek. Her gün hazırladığı yemekleri daha da özenli yapmaya başlayan Ila, sefer tasına doldurduğu yemekleri eşine gönderir. Akşam olduğunda tüm yemeklerin bittiğini görünce sevinir. Eşinin yemekleri çok beğendiğini düşünür ve teşekkür bekler. Fakat eşiyle konuştuğunda sefer tasının yanlış kişiye gittiğini anlar. Eşinin kendi yaptığı yemeklerle başkasının yaptığı yemeği ayırt edemediğini görünce de hiçbir şey söylemeden odadan uzaklaşır.
Saajan ise eşi öldükten sonra yalnızlığa gömülmüş, ev ve iş arasında gidip gelen biri. Kendisine gelen yanlış sefer tasını, ertesi gün yine Ila’dan gelen yemekleri yerken bulduğu notla anlar. Ila, tüm yemekleri bitirdiği için Saajan’a teşekkür eder. Böylece bu kocaman ve kalabalık şehirde yalnızlığa mahkum olmuş Ila ve Saajan’ın arkadaşlığı başlar.
Mektuplarda, günlük yaptıkları işlerden, komşularından ve hayattan beklentilerinden bahsederler.
Ila, eşinin ilgisizliğinden, Saajan ise karısını kaybettikten sonra yaşadığı yalnızlığından, kalabalık trende işe gidip geldiğinden ve kendisine bir mezar yeri almak istediğinden bahseder. Mektupların içerikleriyle birlikte izleyici de Hindistan’daki orta sınıf ailelerin günlük yaşamına dair bilgiler edinmiş olur.
Saajan: Ben ve üstümdeki yaşlı adam kokusu…
Mektuplaşmalar sonunda buluşmaya karar veren Ila ve Saajan, heyecanla hazırlanmaya başlar. Saajan, önce traş olur sonra da en güzel kıyafetlerini giyer. Fakat unuttuğu bir şeyi almak için banyoya döndüğünde bir anda aynadaki aksinde gerçekler yüzüne çarpar. Saajan, buluşmak için kararlaştırdıkları yere gitse de uzaktan izler Ila’yı. Ve sonrasında yazdığı özür mektubunda “Banyoda büyükbabamın kokusunu hissettim, ben ve yaşlı adam kokusu” der.
Ila: Bazen yanlış tren seni doğru istasyonda indirirmiş.
Saajan’la buluşamadığı için üzülen Ila, babasının ölümüyle birlikte kendini bir anda boşlukta buluyor. Annesini teselli etmek için konuştuklarında o da kendi gerçekleriyle yüzleşiyor. Artık onu düşünmeyen, varlığıyla mutlu olmayan biriyle olmaktan vazgeçip kızıyla kendine yeni bir yol çiziyor.
Mevlana: Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır.
Tekdüze ilerleyen hayatlarına masum bir heyecan katan ikili, birbirini anlayan insanların yan yana olmasalar da, hatta birbirlerini tanımasalar da basit konuları bile yazarak anlatarak, dertlerine ortak olarak hayatlarını nasıl iyileştirebileceklerinin güzel bir örneği.
Film, teknolojinin geliştiği bir çağda, mektup arkadaşlığı gibi geçmişe özgü bir alışkanlıkla ilerliyor. Ila, yaptıkları takdir gördüğü, günlük yaşama dair anlattıkları karşılık bulduğu, Saajan ise onu düşünen ve yalnızlığını paylaştığı biri olduğu için mutlu oluyor. Böylece Mevlana’nın “aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır” sözünü anımsıyoruz.
Sefer Tası, yalnız bireyin portresini çıkarıyor. Hindistan’daki orta sınıf ailelerin yaşamlarını sade bir şekilde anlatıyor.
Uzun süresi ve klasikleşen dans sahneleri nedeniyle Hint filmlerine karşı çekimser olanların izlemesi gereken bir film Sefer Tası.
Film, her izlediğimde bana Neşet Ertaş’ın Gönül Dağı türküsünün “Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez” sözlerini anımsatır. Sinema biraz da budur aslında. Senden binlerce yıl önce yaşayan ya da kilometrelerce uzakta farklı kültüre sahip ülkelerin insanlarıyla aynı duyguda buluşturur. Sajaan ve Ila bir araya gelemeseler de Neşet Ertaş’ın gönül köprüsünde buluşur.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar

Kabinede fırtına kapıda mı? 3 eski isim geliyor

Yandaş medyadan Özgür Özel'e tehdit: 'Senin de sonun Silivri olacak'

AKP’li isimden CHP operasyonlarına tepki geldi

Darbe bildirisinde ismi olan Partigöç konuştu

İktidar medyasının hedefindeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı konuştu

Terör örgütü PKK'nın elebaşı Öcalan'a idam cezası vermişti!

LGS’de başarı mı, anomali mi? İstatistikler ne söylüyor?

CHP'li Adıgüzel'den yeni 'LGS' iddiaları geldi

MHP’li Feti Yıldız’ın ofisinde Öcalan kitabı!

Erdoğan'a hakaretten tutuklanmıştı: Fatih Altaylı'dan iddianame tepkisi
