Trump yönetimindeki yetkililere yönelik tehditler arttı, gerilim zirvede
ABD başkentinde siyaset arenası gerilimi zirveye taşıdı; Trump’la özdeşleşen üst düzey isimler, güvenlik riskleri nedeniyle askeri üslere yerleşmeye başladı.
        Donald Trump yönetiminde görev yapan önemli sivil isimler, artan tehditler ve eylemler sebebiyle Washington çevresindeki askeri alanlarda korunmaya alındı. Son dönemde özellikle protestoların ivme kazanması ve hedef gösterilme olaylarının çoğalması, Beyaz Saray’a yakın bürokratların ve ailelerinin güvenliğini tehlikeye atınca olağanüstü önlemler hayata geçirildi.
Eski Beyaz Saray danışmanlarından Katie Miller, Fox News’e verdiği demeçte, Arlington’daki evinin önünde bir kadın tarafından tehdit edildiğini ifade etti. Bu olaydan kısa süre önce, Stephen Miller ve ailesi de benzer baskılarla karşılaşmıştı. “Arlington Neighbors United for Humanity” adlı bir grup, Miller ailesini “demokrasiyi yıkmakla” suçlayarak çeşitli afişler asmış ve evlerinin etrafında birçok protesto düzenlemişti.
GELEN EK GÜVENLİK ÖNLEMLERİ
Tehditlerin ardından Miller çifti başta olmak üzere birçok Trump dönemi yetkilisi, artık başkentteki Fort McNair, Joint Base Anacostia-Bolling ve Myer-Henderson Hall gibi üst düzey askeri üslerde yaşamlarını sürdürüyor. NBC ve The Atlantic’in aktardığına göre, en az altı üst düzey siyasi atamanın bu üslerde olduğu belirtildi.
Medyada öne çıkan bilgiler arasında, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Savunma Bakanı Pete Hegseth ve İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem’in de askeri koruma altyapısına dahil edildiği yer aldı. Yetkililer, alınan bu tedbirlerin lojistik bakımından avantaj sağladığını, fakat sivil-asker ayrımını bulanıklaştırdığı ve tartışmalara yol açtığını itiraf ediyor.
TRUMP DÖNEMİNE ÖZGÜ "YEŞİL BÖLGE" KAVRAMI
Bazı gazeteciler, söz konusu uygulamayı, askeri üslerde parlamento üyelerinin ve yöneticilerin korunduğu Irak’ın Bağdat kentindeki “Yeşil Bölge”ye benzetiyor. Başkent Washington’da siyasi kutuplaşmanın şiddet dalgasına dönüşmesi sonrası üst düzey devlet görevlilerinin doğrudan ordu koruması altına girmesi, ABD demokrasisi açısından yeni bir tartışma noktası oluşturdu.
Siyaset bilimci Adria Lawrence, “Ordunun varlık amacı tüm ulusu savunmaktır; yalnızca bir siyasi hareketi değil” diyerek bu tablonun demokratik kurumlar için endişe verici olduğuna işaret etti.
Uzman analizlerine göre, son yıllarda ABD’de siyasi şiddet olayları ve suikast girişimleri belirgin şekilde arttı. Trump’a karşı gerçekleştirilen saldırılar, ayrıca İran’ın ABD’li bazı eski yetkililere suikast planladığına dair istihbarat ve bazı eyaletlerde yaşanan siyasi cinayetler, mevcut güvenlik protokollerinin sertleşmesine neden oldu.
Eleştirmenlere göre ise, Trump yönetiminin güvenliği askeri ortamlara taşıması, demokrasiden uzaklaşmaya ve sivil-asker ayrımının bulanıklaşmasına yol açabilir.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar
                ORC anketi: CHP'nin oylarının arttığı ve düştüğü iller belli oldu
                SSK, Bağ-Kur, memur ve memur emeklisinin zamlı maaş tablosu ortaya çıktı
                Papa’nın ziyareti hayır mı şer mi - 1
                Faruk Fatih Özer'in ölümüyle ilgili CTE'den açıklama
                Yapay Zekâ üzerine nesnel değerlendirme
                Resmî Gazete / 27 Ekim – 2 Kasım 2025
                Yeni Şafak’ın amacı gazetecilik olsaydı...
                Prof. Dr. Ragıp Erdöl
                Türkiye'de insan olmak ve Maslow Teorisi
                15 Temmuz gazisinin isyanı: 'İhanete uğradık'