CHP lideri Özgür Özel: 'Mevcut anayasaya uymayanlarla anayasa masasına oturmayız'
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. CHP'li belediyelere yönelik operasyona ilişkin konuşan Özel, "Beykoz Belediye Başkanımıza 'Hoş Geldin Bebek Paketi' üzerinden soru soruyorlar tutuklama yapıyorlar. Belediyelerimiz maddi-manevi silkeleniyor" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. CHP'li belediyelere yönelik operasyona ilişkin konuşan Özel, "Beykoz Belediye Başkanımıza 'Hoş Geldin Bebek Paketi' üzerinden soru soruyorlar tutuklama yapıyorlar. Belediyelerimiz maddi-manevi silkeleniyor" dedi.
Konuşmasına sokak hayvanlarına yönelik yasayı eleştirerek başlayan Özel, "Hayvan yasası oldukça öldürmeler kaçınılmaz. Hayvan yasası al-götür-ne yaparsan yap' diyor" dedi.
Özel, sözlerine şöyle devam etti:
"Yasa çıktı, kısırlaştırma yüzde 30'a düştü. Herkesi çağıralım bu yasayı Meclis'te değerlendirelim. Erdoğan'a çağrım, Anayasa Mahkemesi'nin iptal etmesini beklemeyin. Gelin yeniden hem hayvanseverleri, Hayvan Hakları Derneği'ni, en önemlisi veteriner hekimleri, bu işin uzmanlarını, Türkiye'deki başarılı kısırlaştırma işleri, sahiplendirme projelerini başarmış yerel yöneticileri, hangi partide varsa çağıralım. Şu Meclis'te şu yasayı düzeltelim."
'BRÜKSEL'DE 'TÜRKİYE'Yİ KAPSAYIN' DEDİK'
Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu'nda konuşma yapan Özel, "Brüksel'de "Türkiye'yi Trump ve Putin'e itmeyin, kapsayın" dedik. AKP, Kopenhag kriterlerine uymadı. AB'ye tam üyeliği destekliyoruz" diyerek şunları söyledi:
"Biliyorsunuz geçen hafta gruptan sonra Brüksel'e gittik. Kuvvetli bir heyetle gittik Brüksel'e ve Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefimize giden yolda ilişkilerimizi kuvvetlendiren, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Avrupa tarafından ne kadar önemsendiğini ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin ortaya koyduğu hattın ne kadar kıymetlendirildiğini gördüğümüz ziyaretler yaptık.
Avrupa Parlamentosu'na Sosyalistler ve Demokratlar Grubu tarafından davet edilmiştik. Yaptığımız Avrupa Parlamentosu'ndaki konuşma büyük bir dikkatle takip edildi. Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, dünyanın içinde bulunduğu durum, Suriye'den Gazze'ye, Gazze'den Rusya ile Ukrayna arasında süren savaşa kadar, Kıbrıs'ımıza kadar tüm meseleleri enine boyuna konuştuk, soruları yanıtladık. Çok yerinde çok yerinde önerilerde bulunduğumuz, bu yol haritasının doğru harita olduğu ifade edildi."
Elbette Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine getirmediği bir noktada tam üye olmasını kimse bekleyemez. Hatanın büyüğü Türkiye'nin değil, Türkiye'yi 22 yıldır yöneten bu hükümetin. Ama Avrupa Birliği de hatalar yaptı. Onları da anımsattık ve dedik ki: "Türkiye'yi itmeyin. Türkiye'yi Trump'a itmeyin. Türkiye'yi Putin'e itmeyin. Türkiye'yi çağdaş dünyanın dışına itmeyin. Türkiye'yi kapsayın." Dedik ki: "Türkiye'yi dinleyin. Dışişleri Bakanı'nı Londra'ya davet etmediniz, yanlıştı." Paris'e davet ettiniz, düzeltiyorum. "Paris'e davet etmediniz, yanlıştı. Londra'ya davet edildi." doğru dedim. Erdoğan ile görüşeceksiniz. Taban tabana zıtız onla Türkiye'de. Büyük mücadele veriyoruz ama çağrılması, görüşülmesi doğru." dedim ve bir tek şart düştüm. O da şu: Türkiye ile Merkel-Erdoğan tipi yani pragmatist bir şekilde, al-ver pazarlığıyla, koyun pazarlığı yapar gibi, mülteci meselesini çözdüğünüz gibi ilkesiz ve sizin değerlerinize, Türkiye'nin geleceğine zarar verecek gibi çözmeyin. Türkiye'yi demokrasi zemininde müzakere edilecek bir ülke olmaya davet edin. Onu demokrasiye davet edin. Bizi demokrasiye davet edin." dedik ve doğru yolun bu olduğunu karşılıklı mutabakatlarla ifade ettik."
'TUĞRUL TÜRKEŞ DE BUNDAN ŞİKAYET EDİYORDU'
Özel, konuşmasının devamında AKP'li Tuğrul Türkeş'in açıklamalarını hatırlattı. Şunları söyledi:
"Deniyor ki: "Avrupa'nın da Türkiye'ye ihtiyacı var ama keşke demokratik standartları sağlasa." Biz Strazburg'a gittiğimizde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi karşımıza her aşamada AİHM kararlarına uymayan bir ülkeyle nasıl yürüyeceğiz diyorlardı. Sayın Tuğrul Türkeş de bundan şikayet ediyordu. Diyordu ki: "Her gittiğim yerde karşıma Gezi davası, Kavala, diğer hak ihlalleri ve uyulmayan kararlar çıkıyor." Kendisi bu konuda samimi gayret gösteriyor.
Onun gayretlerini görüyorum, takdir ediyorum ama Adalet ve Kalkınma Partisi oradaki kendi grubunu dahi dinlemiyor. Avrupa Parlamentosu'nda her adımda karşımıza terk edilen Kopenhag kriterleri çıkıyor. Hani Tayyip Bey diyordu: "Gerekirse Kopenhag kriterlerini alır, Ankara kriterleri yapar, kendi sürecimizi kendimiz tamamlarız." Birisini yaptın mı birisini? Bakın, 2015 yılında serbest dolaşım gelecek, 72 kanundan 66'sı çıkmış.
Kalan altının üçü polis, Interpol hallolacak maddeler. Bir tanesi Kişisel Verileri Koruma Kanunu sonradan bir noktaya geldi. Eksikleri var ama bir noktaya geldi. Kötü uygulanıyor ama bir noktaya geldi. İki madde vardı, iki madde. Bir, terör tanımı yani eline silah alan teröristi, onu eğiteni, onu finanse edeni değil de tweet atan akademisyeni de terörist yapan, muhalif belediye başkanını terörist yapan, muhalif milletvekilini seçilse de "Terörist." diye hapiste tutan, gazeteciyi terörist yapan, öğrenciyi terörist yapan terör kanunu, terör tanımı.
GENÇLERE SESLENDİ
Diğer tarafta da Siyasi Ahlak Yasası. Türkiye'nin bütün gençlerini hatırlatıyorum. Vize sorunu çeken bütün gençlere, vize sorunu çeken tüm iş insanlarına, vize sorunu çeken hastalara, akademisyenlere, herkese. Eğer ki Tayyip Bey siyasi ahlak yasası yani GRECO kriterlerine göre temiz bir siyaset, siyasetin finansmanı, o günün başbakanına, sonradan alıp azlettiği başbakanına "Bunu çıkarırsan, siyasi ahlak yasasını, bir ilçe başkanı, bir il başkanı bulamayız AK Parti olarak." diyen cumhurbaşkanı yüzünden, yani siyaseti ahlaki bir zeminde, şeffaf bir zeminde yapmayı reddeden biri yüzünden bugün Türkiye'nin insanları Avrupa'da serbest dolaşamıyorlar ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin ortaya koyduğu bu perspektif yani "İktidar olduğumuzda ışık hızıyla Kopenhag kriterlerini hayata geçireceğiz." dediğimizin altına 77 ülkeden 89, pek çoğu da ülkelerinde iktidarda olan sosyal demokrat partiler, sosyalist partiler imza attı.
CHP'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefini destekliyoruz. Önümüzdeki seçim önümüzdeki seçim bir anlamda referandumdur. Ya Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyetlere doğru yürüyüp yakalayıp geçeceğiz, zenginleşeceğiz ve demokratikleşeceğiz ya da son cumhurbaşkanının götürdüğü tarafa gidip hep birlikte perişan olacağız. O sandığı bekliyor millet. O sandığı bekliyor."
''HAKKINIZ ÖDENMEZ' DEDİLER GERÇEKTEN DE ÖDEMEDİLER'
Konuşmasına 14 Mart Tıp Bayramı'nı selamlayarak devam eden CHP lideri Özgür Özel, sağlık çalışanlarının koşullarını tek tek sıraladı. Özel, şunları söyledi:
"Türkiye maalesef öyle bir ülke haline getirildi ki 14 Mart Tıp Bayramı geliyor, ne sağlık çalışanları sistemden memnun ne de vatandaş memnun. Türkiye'de bugün sağlık çalışanları hak ettikleri itibarı göremiyor, madden ve manen. Son 5 yılda, rakamı görünce inanmadım, bir daha bir daha kontrol ettirdim, 70.000'den fazla sağlık çalışanı şiddet mağduru olmuş.
Yani sözlü ya da fiziksel şiddete maruz kalmış ve kayıtlara geçmiş. Sağlıkçılar pandemide, depremde cansiperane çalıştılar. Pandemide de depremde de herkes onları övüyordu. "Hakkınız ödenmez." dediler, gerçekten de haklarını ödemediler. Son 5 yılda 15.000'i aşkın hekim yurt dışına gitti. Bu rakam daha 2.000'deyken Sayın Erdoğan "Giderlerse gitsinler. Gerekirse asistanlarla yolumuza devam ederiz." demişti. İşte o anlayış, yani "Giden uzman gitsin, ben asistanla gerekirse devam ederim." diyen anlayış, 15.000 yetişmiş, anaokulundan beri ailesinin emek verdiği, devletin emek verdiği, ailesinin para harcadığı, devletin ihtiyaçlarını karşıladığı, ilkokulunu, ortaokulunu, lisesini, üniversitesini, uzmanlığını bitirmiş çoğu, 6 yıllık tıp eğitimini tamamlamış 15.000 pırıl pırıl, yetenekli, iyi eğitimli gencimizi çoğunu Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine kaybettik."
İşte yaklaşım bu: "Giden gitsin, asistanlarla devam ederiz." Hadi devam et bakalım asistanlarla. Ülkemizde hekim sayısı yetersiz. 1000 kişiye düşen doktor sayısı OECD ülkelerinde 3,7, Türkiye'de 2,3. Hele hele hemşire sayısı 1000 kişiye OECD ülkelerinde 9,8, Türkiye'de sadece 3,6. Belirsiz performans hedefleri, güvencesiz çalışma, aşırı iş yükü malpraktis baskısını artırıyor. Aile sağlığı merkezlerinde grup elemanları maalesef güvencesiz, pek çoğu asgari ücretin de altında çalışmak zorunda kalıyorlar. Atamada, yükselmede liyakat yok, partizanlık var. Hangi sendikaya üye olduğun önemli. Liyakatsiz, partizanca yönetilen sağlık kurumları tarafından uygulanan mobbing sağlık çalışanlarını canlarından bezdiriyor. 14 Mart'ta aile hekimleri bir kez daha iş bırakma eylemi yapacaklar. Bu bir çığlık. Bu çığlığın duyulması lazım. Bu kadar eylem, bu kadar baskı, bu kadar tartışma halen daha sorunlar çözülmediyse bir oturup değerlendirmek lazım. Sağlık çalışanlarının yeterli sayıda, yeterli maaşla, insanca koşullarda çalışmalarının temin edilmesi, hekim göçünün durdurulması Türkiye'nin geleceği açısından çok önemli bir meseledir ve derhal halledilmesi gerekiyor.
Randevu, sevk zincirinin uygulanmaması, randevuların, telefon başında randevu alma sorunu, günler, aylar sonraya giden randevular, tetkiklerde 1 yıl sonraya verilen günler, fahiş ilaç katkı payları, ödenmeyen ilaçlar, muayene ücretleri, maaşlardan kesilen paralar ve ödenmeyen ilaçlar hastaları canından bezdirdiği gibi zaman zaman da sağlık emekçileriyle karşı karşıya getiriyor. Bu yapısal sorunların tamamının çözüldüğü yarınlarda 14 Mart'ların Tıp Bayramı olarak kutlanabilmesini ümit ediyoruz. Buradan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu'ndan tüm sağlık emekçilerini dayanışma duygularımızla saygıyla selamlıyoruz.
'SOKAKTAKİ MHP'Lİ ÇARŞIYA, PAZARA GİDEMİYOR'
Mübarek Ramazan ayı, millet yoksullukla boğuşuyor. Hala aylık enflasyon, bizim aylık enflasyonumuz onlarca OECD ülkesinin, Avrupa Birliği ülkelerinin tamamının yıllık enflasyonundan yüksek. Üstelik yapılan araştırmalar TÜİK'in bu resmi enflasyona artık neredeyse kimsenin inanmadığını gösteriyor. TÜİK enflasyon rakamları açıkladı. Biliyorsunuz Aralık'ta 1 enflasyon gösterdi ki aslında 5 olan enflasyonu 1 gösterince yüzde 4 maaşlardan çaldılar, çaldırdılar. Sonra Ocak ve Şubat enflasyonları birlikte yüzde 7. Az enflasyon değil yüzde 7. 2 ay önce 100 liralık mal 107 lira oluyor, 110 lira oluyor. "Bu rakama inanıyor musun?" diye soruluyor. Bakın cevap. Bu Türkiye tablosu. İnanmayan yaptırsın, farklı bir şey çıkarsa canlı yayından göstersin, hep beraber görelim ama kim bakarsa buna bunu görüyor. Soru: "TÜİK bu ay aylık enflasyonu yüzde 2,27 olarak açıkladı." Bakın, "Şubat enflasyonu, kısa Şubat'ın, 2,27 aylık. Bu rakam doğru mu?" diyor. Türkiye'nin açıklanan rakamın çok üstündedir diyen yüzde 55'i, açıklanan rakamın üstündedir diyen yüzde 30'u, Türkiye'nin yüzde 85'i "Enflasyon açıklanandan yüksek." diyor. yüzde 11 "Açıklananla aynıdır." diyor. yüzde 4 de "Açıklanandan düşüktür." demiş, Türkiye. Bakın, CHP'de bu rakam, inanmayanlar, 93. DEM Parti'de yüzde 100'ü inanmıyor. İyi Parti'nin yüzde 88'i inanmıyor rakamlara. Peki MHP'nin? Bakın başka mevzu olunca, "Bugün bu yana giderim peşimden gelirler, bugün bu yana giderim peşimden gelirler. Dün şöyle söylerim alkışlarlar ayağa kalkıp, bugün tersini söylerim alkışlarlar ayağa kalkıp." o MHP grubunda. Sokaktaki MHP'li öyle peşinden gelemiyor. Neden? Bakkala gidemiyor adam. Kasaba gidemiyor. Pazara gidemiyor MHP'li. Bak, sokaktaki MHP'li büyüklerim, kardeşlerim, yüzde 73'ü bu enflasyon rakamlarına inanmıyor.
'YAPTIR BAKALIM ANKET'
AK Parti, Tayyip Erdoğan 2 kere 2, 5 eder, 5 ediyor dese "Reis kerat cetvelindeki hatayı düzeltti." diyecek AK Parti'dekiler. Sokaktaki AK Parti'li öyle demiyor çünkü boğazından geçmiyor, karnını doyuramıyor, fileyi dolduramıyor. AK Partililerin de yüzde 68'i açıklanan enflasyon rakamlarına inanmıyor. Tayyip Bey, yaptır çalışmayı hani yansıtıyorsun ya bir bakalım ne olmuş ne bitmiş diye yalan yanlış videolarla, onla bunla, sahte sapan montajlarla gösteriyorsun ya, yaptır çalışmayı bakalım. Enflasyon rakamlarına inanan AK Partili var mı sokakta, görelim.
Kent lokantası kuyruklarında en çok emekli var. Bugün müjde diye emekli ikramiyesi duyurdular. Gerçekten müjde olsa Tayyip Bey dün çıktı, ulusa sesleniş konuşması yaptı. O kadar emekli var. Müjde olsa demez mi: Emekli ikramiyesini 3 bin liradan işte CHP'nin söz verdiği gibi 22 bin lira yapıyorum, asgari ücret yapıyorum. 4 bin lira yapınca Abdullah Güler'e açıklattılar. Rakamı açıklarken utandı, içine yuttu. 4'ü diyemedi. Tayyip Erdoğan açıklamıyor ve o gün 24 kilo dana kıyma alan bayram ikramiyesi bugün sadece 5 kilo dana kıyma alıyor. 5 kilo dana kıyma.
KENT LOKANTASI SORUŞTURMASINA TEPKİ
İftarda dört kap yemeğin evdeki maliyeti kişi başına 320 lira. Belediyelerin kent lokantalarında dört kap yemek 40 lira, 50 lira, bilemedin en pahalısında 70 lira. İstanbul'da Ekrem Başkan'ın başlattığı, markalaştırdığı kent lokantalarından şu anda ülke genelinde 110 tane lokantamız var. Bunun en çarpıcı örneği kent lokantalarında yediği yemeği sosyal medyada paylaşan Vedat Milor'a açılan soruşturma.
Çünkü Vedat Milor "Herkes konuşuyor, çok ucuz, herkes gidiyor, gideyim yiyeyim bakalım." demiş. Yiyince de "Bu fiyata bu lezzet gerçekten inanılmaz." demiş. Vedat Milor'a soruşturma açtılar. Ticaret Bakanı da diyor ki: "Ne yaptık ya? Kent lokantasına mı açtık? Vedat Milor'a gittik, sorduk. Sen burada gizli reklam mı yapıyorsun?" Be Allah'ın adamı, kötü bir şey demek istemiyorum, kent lokantasının reklama mı ihtiyacı var? 1 bir mercimek çorbasının 150-200 lira olduğu yerde mercimek çorbası yanında daha üç kap yemek 50 liraya satılıyor, önünde 500 metre kuyruk var. Kent lokantasına "Gizli reklam." diyorlar. Allah akıl fikir versin.
Kent lokantası kuyruklarında tabii en çok emekliler var çünkü milyonlarca emekli geçim sıkıntısında. Bugün müjde diye müjde diye emekli ikramiyesini duyurdular. Gerçi müjde olsa, gerçekten müjde olsa Tayyip Bey dün çıktı, ulusa sesleniş konuşması yaptı. Millete konuşma. O kadar emekli var. Müjde olsa demez mi: "Emekli ikramiyesini 3.000 liradan işte CHP'nin söz verdiği gibi 22.000 lira yapıyorum, asgari ücret yapıyorum." 4.000 lira yapınca Abdullah Gül'lere açıklatmışlar. Sen yani açıklanan rakamın ne kadar değerli olduğunu ne kadar değerli bir kardeşimin açıkladığından anlayacaksın.
BAYRAM İKRAMİYESİ TEPKİSİ
Bakın o rakamı açıklarken yanlışlıkla yutan, içine doğru, dışarı söyleyemiyor. Gerçi gerçekten pek rastladığımız bir özellik değil ama utandı söylerken, içine yuttu rakamı. 3.000 lira olan şeyi diyor, 4.000 lira diyecek, dördü diyemedi. Bakın, 2018 yılı. Şunu hatırlayalım: 2015 yılında Cumhuriyet Halk Partisi seçim kampanyasında dedi ki: "Her emekliye bir maaş ikramiye." Tayyip Bey dedi ki: "Veremezler." Hatta dedirtti. O zaman güya tarafsız cumhurbaşkanıydı. "Veremezler, olmaz." dedi. 7 Haziran'da seçimi kaybettiler.
1 Kasım'a giderken "Biz de vereceğiz." dediler. Bu ikramiye o ikramiye. Sonra o ikramiyeyi 3 yıl üstüne yattılar. 2018 seçimine giderken seçimden önceki son bayramda 1.000 lira ikramiye verdiler. Biz itiraz ettik. "Bir asgari ücret olacaktı." dedik. Onlar 1.000 lira verdi. Asgari ücretin o gün %62'siymiş, %62'si ve 24 kilo da dana kıyma alıyormuş. Bu hesabı yapmadan bırakmam peşini.
Bu sene 4.000 lira yaptıkları, Abdullah Gül'lere açıklattırdıkları para asgari ücretin yüzde 18'i. Bakın, nazlana nazlana, bizim itirazlarımıza rağmen verdikleri 1.000 lira asgari ücretin yüzde 62'si iken bugünkü 4.000 lira yüzde 18'i. İşte bu yüzden Abdullah Gül'ler açıklıyor bunu, Tayyip Erdoğan açıklamıyor ve o gün 24 kilo dana kıyma alan bayram ikramiyesi bugün sadece 5 kilo dana kıyma alıyor. 5 kilo dana kıyma.
Bütün emeklilere gösteriyorum: Bu sizin bu o dönemde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Emekli Kemal'in size kazandırdığıydı. Bu da halden anlamaz Recep Tayyip Erdoğan'ın sizden çaldığıdır. 24 kilodan 5 kiloya düşmüş. Bu arada Tayyip Bey malum döviz, ihracatçıyı perişan etmesine rağmen...
Döviz baskılanıyor. Dövizi bastırdıkça dolar üzerinden hesaplandığı için milli gelir bağıl olarak artıyor. Yani paranın sokakta satın alma gücü yok da döviz olarak milli gelir artıyor gibi gözüküyor.
Onunla övünüyor. Emekliler açısından baktırdım. Son 15 yılda yani 15 yıl önce emekli aylığı, ortalama emekli aylığının milli gelire oranı %58'miş. Şu anda ortalama emekli maaşının "Yükseldi." dedikleri milli gelire oranı yüzde 33. yüzde 58'den yüzde 33'e gelinmiş emekli açısından ama milli gelir artıyor çünkü para babaları para babaları o paraları burada bir tarafta kazandıkça çoğaltıyor, kazandıkça çoğaltıyor. Pandemide herkes sürünürken kredi garanti fonundan verilen paralarla villaları aldılar, uçakları aldılar. Halen o paralara yüzde 8 faiz ödüyorlar.
O gün dükkanı kapalı olan berberin, lokantacının esnaf kefaletten aldığı yüzde 9'luk kredinin faizini yüzde 29 yaptılar şu anda, Esnaf Kefalet Kooperatifi'nden. Bir tarafta yüzde 8'le KGF'den kontra alanlar yüzde 8'le ödemeye devam ediyor. Aç kaldı, evde oturan berberin aldığını "9'da aldın ama faizler arttı, 29'da geri ödeyeceksin." diyorlar. Bir diğer meselemiz Tayyip Bey'in talimatıyla madden, manen ve hukuken belediyelerimiz silkelenmeye devam ediyor, milletin gözü önünde. Normalde olmayan şeyler oluyor. Herkes biliyor ki bunların hepsi Tayyip Bey'in hasetliği yüzünden, kıskançlığı yüzünden, bundan sonra bir daha seçim kazanamayacağını bilmesi yüzünden oluyor. "CHP'li belediyeler başarılı, silkeleyin, paralarını alın, kendilerini alın, iftira atın, içeri atın, yeter ki şu belediyeleri karşımdan alın." diyor. Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer 30 Ekim'de tutuklanmıştı.
CHP'Lİ BELEDİYELERE OPERASYON
Esenyurt belediye başkanımız için 4 ay iddianame bekledik. Şimdi mahkeme günü vermişler 23 Mayıs'a. Ceza almayacağı bir davadan... Bundan 15 yıl önce bir telefon açmış birine. Teröriste açmamış, kardeşine açmış. Beykoz belediye başkanımız hoş geldin bebek paketi üzerinden soru soruyorlar tutuklama yapıyorlar.
20 Şubat'a kadar iddianame bekledik, 20 Şubat'a kadar. 400 kişiye, pardon 300 kişiye 4 günde iddianame yazmakla ünlü savcı bir kişinin iddianamesini 4 ayda zor bitirdi. 20 Şubat'ta iddianame çıktı. Şimdi mahkeme günü vermişler, 23 Mayıs'a. Allah'tan korkun. Allah'tan korkun. Neredeyse seneyi devriyesi geliyor. O 23 Mayıs'ta tahliye olmasa, olur, bu iddianameyle, bu iddialarla, bu kanıtlarla mümkün değil içeride kalması.
Yaza gelecek, adli tatile gelecek, bir sonraki duruşma 1 yıl sonrasına gelecek, ceza almayacağı bir davadan. Bakın, Ahmet Özer'in neyle suçlandığını hatırlayalım. Bundan 15 yıl önce bir telefon açmış Van'da birine. O kişi de PKK'da yöneticiymiş. Telefon taziye telefonu, gün anasının öldüğü gün. 6 kardeş bunlar. Bakın, teröriste de açmamış. Teröristin kardeşine açmış, ona demiş ki: "Anneniz çok kıymetli evlatlar yetiştirdi." Bunun üzerinden terör örgütü bağlantısı kuracak kadar şu şuurunu kaybetmiş bir ekiple karşı karşıyayız.
Ahmet Özer'i böyle içeride tutmaya, Rıza Akpolat'ı, Alaattin Köseler başkanımızı böyle abuk sabuk iddialarla içeride tutmaya devam ediyorlar. Beykoz Belediye Başkanımız yoksula yardım için alınan peynirin, yoğurdun, tereyağının, tuzun, parmak patatesin hesabını veriyor. "Hoş geldin bebek" paketi yüzünden soru soruyorlar, tutuklama yapıyorlar.
Ahmet Özer'e 4 ay önce "Niye konser yaptın?" diyen savcı bugün Alaattin Köseler'e "Konseri niye iptal ettin?" diye soruyor. 67.000 lira para hareketi bulmuşlar. Böyle demiş: "Belediye özel kalemden 67.000 lira almışsın." Alaattin Köseler demiş ki: "Tövbe, almadım." "Almışsın." "Almadım." demiş. Bir bakmışlar giden para değil, gelen para.
O niye? Çünkü Alaattin Bey otobüs üstünde söz vermişmiş, kahvelerde söz vermişmiş, kendi yemek parasını, ulaşım parasını belediyeden almıyor. Belediyede yediği yemeğin, hızla Ankara'ya giderken alınan uçak biletinin parasını hesaplamış, 67.000 lira. Özel kalem hesabına geri yollamış. Bunlar tabii bunların kitabında böyle bir şey yok ki. "Aha!" demiş, "67.000 lira zimmetine para geçirmiş." 67.000 lirayı belediyeye iade ediyor. Gelen parayla giden parayı karıştıran izansız bu adamı yolsuzluktan içeride tutuyor. Yazıklar olsun hepsine!
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ'NİN AKP'Lİ DÖNEMİ
Şimdi geçen hafta Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı rezaleti anlattım. Bir başka izansız çıkmış. Bursa Büyükşehir'in normal temsil, ağırlama giderlerine ilişkin "E burada da bu var." diyor. İzansız. Recep Tayyip Erdoğan'ın veya bir bakanın normal belediyeye gitmesini falan demiyoruz. Denilen şu: Seçim dönemi, belediye başkanı aday ve özel kalemden yapılan harcamalar, kendi onayıyla, AK Parti özel buluşması giderleri, AK Parti İl Başkanlığı'na giden paketler, AK Parti il binasında kokteyl masrafı, AK Parti temayül yoklaması giderleri, AK Parti Ankara'nın istediği promosyonlar, seçim çalışması yemek, HÜDA PAR kongre bedeli, HÜDA PAR'ın kongresini ödemiş Bursa Büyükşehir, Ülkü Ocakları yemek bedeli, Büyük Birlik Partisi yemek bedeli, Demokratik Sol Parti lansman giderleri, DSP yemek giderleri, TÜGVA yemek bedeli, Milliyetçi Hareket Partisi Kemalpaşa teşkilatının harcamaları, hepsi birden 154 kalem Bursa Büyükşehir'in özel kaleminden harcanmış. Bunu söylüyorum, bir başka izansız çıkıyor: "Efendim, özel kalem, temsil, ağırlama olur." Olmaz. HÜDA PAR'ın kongresi Bursa Büyükşehir'den ödenmez kardeşim, yapamazsınız. Demokratik Sol Parti, bakın geçen hafta saydık. Bu etkinliklerin birinin faturasını ulaştırsın bana. Büyük Birlik Partisi, HÜDA PAR, DSP, TÜGVA, MHP Kemalpaşa.
SURİYE'DEKİ ALEVİ KATLİAMINA TEPKİ
Hepimizin gözü kulağı bir yerden de Suriye’de. Son olayları üzüntüyle, endişeyle takip ediyoruz. Suriye’de oluşturulan yalancı baharın havası dağıldığında sivil kayıpların yaşandığı saldırıların tekrar başladığına şahitlik ettik. Lazkiye ve çevresindeki Aleviler, Arap Aleviler hedef oldular. Katliama tabi tutuldular. Aslında bugünlerin geleceği Hatay’daki akrabalarının aylardır endişelerinden, serzenişlerinden, onların kanaat önderlerinin bu meclise kadar gelip seslerini duyurmaya çalışmalarından belliydi. Akrabaları var. Türkiye kendi sınırından binlerce, on binlerce kilometre ötedeki çatışmalı yerlere, Birleşmiş Milletler görevi gereğince asker yollayan Türkiye, sınırından 65 kilometre aşağıda olan ve adım adım gelen bir katliama ağlayan yurttaşlarının sesini duymadı maalesef. Biz duyduk, söyledik, duyurduk, anlattık. Telefon açtık, gölge bakanları görevlendirdik.
Ancak, "Merak etmeyin. Suriye yönetimi kontrol altında. Kravat taktı akıllandı. Tam hakimiyet sağladı. İyiye gidecek, iyiye gidecek." dediler. Esas olarak da yapılması gereken doğruyu yapmadılar. Neydi o doğru? Suriye’yi gerçekten temsil eden, sadece Sünnilerin değil Alevilerin de, sadece Arapların değil Türkmenlerin de, Kürtlerin de, Dürzilerin de temsil edildiği ve bir geçiş hükümetinin kurulması.
Burada tüm tarafların temsil edildiği bakanların olması. Suriye ordusunun artık yabancı dışarıdan gelen, gelirken TikTok’a “Cihada gidiyorum, Alevi kesmeye gidiyorum.” diyen adamların şimdi ordunun içine alındığı bir sürecin içindeyiz.
Dünyanın dört bir yanından gelen cihatçıların görev yaptığı bir orduya bu insanların hayatı teslim edilemezdi. İşte yapılması gerekenleri yapmadıkları için orada bir büyük katliam yaşandı. Önce rakamları söylemediler, küçük gösterdiler.
Sonra videolara “Eski videolar.” dediler ama en sonunda ortaya çıktı. Şimdi “El Şaara’yı uyardık, dikkatli olacak. Soruşturma açtı.” diyorlar. Peki, hem Suriye’deki zaferin mimarıydın. Suriye çok iyi olmuştu. Esad gitmişti, zulüm bitmişti. Esad’ın yaptıklarını doğrudan bir gruba, Arap Alevilerine dönüp de Nusayrilere yüklemek, onları hedef göstermek, onları şeytanlaştırmak hangi aklın, hangi vicdanın eseridir? Hadi bunları oradaki o cihatçılar yapıyor.
YENİ ŞAFAK GAZETESİNE SERT TEPKİ: 'ALÇAK ADAM!'
Bütün uyarılarımıza rağmen o cihatçıların elinde silah, güvenlik gücü olmuş. Peki senin, bütün yaptığın her işi öven, resmen iktidarının Pravda gazetesi Yeni Şafak gazetesinde adam çıkıp köşe yazıyor ve diyor ki: “Nusayriler emperyalizme yaptıkları köpekliğin bir sonucu olarak hala Suriye’de sivil insan öldürecek kadar alçak oldukları için gebertiliyorlar.” Bunu söyleyen bir Twitter hesabı olsa, değiştirin rolleri, bunu söyleyen bir Twitter hesabı olsa ve bunu El Şaara’nın militanları için söylüyor olsa bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı harekete geçer, hesabı bulur, sabah evi basar, getirir.
Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmenin, dini duyguları istismar ederek kin ve nefret yaratmanın bundan daha başka tanımı var mı? Var mı başka tanımı? O Nusayri dediğin Arap Alevilerinin akrabaları 50 kilometre ötede Hatay’da yaşıyor, göz yaşı döküyor. Alçak adam! Alçak adam!
Şimdi PKK terör örgütü olmaktan, yani geçmişe dönük terör örgütü olan PKK, gelecekte terör örgütü olmaktan çıkacak anlaşılan, geleceğe dönük terör örgütü icat ediyorlar. O kişilerin gittiği bir kongre üzerinden bir terör tanımı yapıyorlar. Oranın üzerinden belediye meclis üyelerine sarılıyorlar, saldırıyorlar. Sonra da çıkmış, efendim, bir sihirli değnek değdi, bütün sorunlar çözülecek.
Türkiye’de terör sorunu da bitecek, Kürt sorunu da tarihe gömülecek. Bunu yapmanın yolu Kürtler için de Türkler için de demokrasidir. Bunu yapmanın yolu kayyımları tarihe gömmektir. Bunu yapmanın yolu herkesin ifade özgürlüğünün önünü açmaktır. Herkesin inanç özgürlüğünün önünü açmaktır. Devletin tarafsız ve yasakları yasaklayan bir çizgiye dönmesidir.
Yıllar önce “Yasaklarla mücadele edeceğiz.” diye gelip Türkiye’yi bırakın Avrupa’nın dünyadaki ülkelerin içinde yasakların en yüksek olduğu, en fazla olduğu, en çok şikayet edildiği bir ülkeye getirenlerin Türkiye’ye kazandıracak bir şeyi yoktur. O yüzden bıraktım Tayyip Erdoğan’ı. hasta yatağındaki genel başkanla asla polemik yapmam ama bu meclisin bir başkanı var.
Sayın Kurtulmuş’a bir çağrıda bulunmuştum. Dedim ki “İnisiyatif alın. Gelin bu parlamentonun tüm partilerini, Türkiye’nin tüm sorunlarını çözecek, önünü açacak ve Türkiye’nin zenginleşmesini de sağlayacak bir büyük demokrasi yürüyüşünü siyasi parti gruplarına yapacağınız çağrıyla başlatalım.” Sayın Kurtulmuş’un her şeye rağmen ben hızla inisiyatif almasını beklerim ama günü gelince devreye gireceğini, meclisin inisiyatif alacağını ve bu konuda adımlar atacağını söyleyen ifadelerinden memnuniyet duyduğumu da ifade etmek isterim."
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar

Prens dizisinin 3. sezonundan ilk tanıtım geldi!

'Hamiyet' müzikali, İrfan Alış anısına veda gecesiyle sahne alacak

Reyting sonuçları açıklandı! 17 Mart Pazartesi günü Total ve AB birincisi olan y

Ekrem İmamoğlu derken şimdi de AKP içinde benzer kriz...

PKK’nın 'Toplum ve devletle bütünleşmesi' böyle mi olacak?!

Kanalın sahibi Erkan Kork'un ifadeleri ortaya çıktı!

Erdoğan'ın Temmuz hamlesini açıkladı

İmamoğlu'nun diploması iptal edilirse CHP ne yapacak?

PKK kapıya kilit vurursa uyuşturucu ticaretinin başına kim geçecek?

Bugün hangi maçlar var? 18 Mart Salı günü kimin maçı var, saat kaçta?
