Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

İstanbul’da ‘Devrim’ buluşması: ‘Türkiye'de krizle karşılaşacağımızı biliyoruz, devrimler krizlere denk düşer’

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın 5. baskısını yapan yeni kitabı "Devrim", İzmir'in ardından İstanbul'da da okurlarıyla buluştu.

İstanbul’da ‘Devrim’ buluşması: ‘Türkiye'de krizle karşılaşacağımızı biliyoruz, devrimler krizlere denk düşer’

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan’ın geçtiğimiz Ağustos ayında Yazılama Yayınevi’nden çıkan ve büyük ilgi görerek kısa sürede 5. baskısını yapan yeni kitabı "Devrim", sırasıyla İzmir, İstanbul ve Ankara’da söyleşi-imza günlerinde okurlarıyla buluşuyor.

‘Ülkeyi devrimle nasıl buluşturacağız?’ başlığıyla İzmir'de başlayan buluşmalar, pazar günü İstanbul Şişli Cemil Candaş Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinlikle devam etti. Etkinliğe yurttaşların yoğun ilgisi dikkat çekti.

Etkinlikte çok sayıda soruya yanıt veren Okuyan, Türkiye’de yönetme krizinin sistem krizine dönüşebileceğini vurguladı. “Biz Türkiye'ye baktığımız zaman hemen değil belki 5 yıl sonra ama belki de 5 ay sonra çok büyük bir krizle karşılaşacağımızı biliyoruz. Devrimler, krizlere denk düşer. Türkiye'de bu kriz nasıl derinleşir? Neler bu tepedekileri daha fazla yönetemez hale gelmesine neden olabilir? Bunlara kafa yoracaksınız. Devrim fikrini devrimin yükseldiği bir döneme ertelemeyeceksiniz” dedi.

Türkiye’nin devrime en yakın ülkelerden biri olduğunu söyleyen Okuyan “Türkiye yalnızca bir devrime gebe değil, o devrimi zafere taşıyabilecek kaynaklara da sahip. Türkiye kendisine yetebilecek bir ülke. Dolayısıyla umutsuz olmak için hiçbir neden yok” diye konuştu.

‘Devrim Türkiye solunun gündemi olmaktan çıktı’

TKP Genel Sekreteri Okuyan, etkinlikte kendisine yöneltilen sorulara yanıt verdi. Türkiye sosyalist hareketinde uzunca süre tartışılan aşamacı devrim stratejisine ilişkin soruya Okuyan, "Geçmişte Türkiye'de bütün solcuların tartıştığı bir konuydu aşamacılık. Türkiye'nin gündemindeki devrim demokratik devrim mi, ulusal devrim mi yoksa sosyalist devrim mi? Bu tartışma çok yapıldı, iyi ki yapıldı. Bugün bu tartışma geri plana düştü ben bunun hayırlı bir gelişme olduğunu düşünmüyorum. Geçmişteki tartışma çok detaydı ama bugün sorunumuz şu devrimin niteliği, karakteri geriye düştü çünkü devrimi hedefleyenlerin oranı çok azaldı. Türkiye solu artık devrimi konuşmuyor. Solun gündemine çıkınca toplumunda gündeminden çıkmaya başladı, bu iyi bir şey değil. 

Devrim nasıl bir devrim olacak? İşçi sınıfının öncülüğünde mi olacak burjuva demokratik bir devrim mi olacak? Dünyanın hiçbir ülkesinde herhangi bir devrim demokratik devrim olamaz. Bugün dünyaya egemen olan sermaye sınıfının bazı noktalarda ilerici karakteri vardı. Bu dönem tamamen kapandı. Bundan sonra bir ülkede gerçek bir devrimden bahsedeceksek bu ancak sosyalist devrim olabilir. 

Bütün sermaye gruplarının bu ülkede hayırlı bir şeye önderlik etmeleri mümkün değil. Sermaye sınıfının tüm dünyada halk düşmanı bir sınıf olduğunu bilmemiz gerekiyor" ifadeleriyle yanıt verdi. 

‘Gezi’yi liberal bir harekete dönüştürmek için çok uğraştılar, beceremediler’

"Renkli devrimler, devrimci süreç olarak incelenebilir mi?" sorusuna TKP Genel Sekreteri Okuyan şöyle yanıt verdi: "Renkli devrim nedir? Aslında durup dururken renkli devrimler yaratmıyorlar. Halktaki hoşnutsuzluğu kullanarak kendileri o ülkeye şekil veriyorlar. Arap Baharı, bir renkli devrimdir örneğin. Ukrayna'da 2014 yılında gerçekleşen bir renkli devrimdir. Zaten devrimler kendi kendilerine ortaya çıkarlar. Toplumda bir öfke birikir, halk hareketlenir, o sırada hareketlenen halkı kendi çıkarları için kullanmak isteyen birileri devreye girerler. Tarihte bütün devrimleri birileri etkilemeye çalışmıştır. Devrimlere sadece biz devrimciler yön vermeye çalışmayız. Aynı zamanda o devrimleri kendi amaçlarına uygun sonuçlanması için başkaları da yön vermeye çalışırlar. 1905 Rusya'sında bir devrim gerçekleşti, sonra o devrim başarısız oldu. O sırada Japonya ile Rusya arasında savaş vardı. Japonya, Rus devrimcilerini el altından desteklemeye başladı. Ama 1905 devrimi Japon Devrimi olmadı, Rusların kendi dertleri vardı, Japonlar yararlanmak istedi ama beceremedi. 

Devrimler kaostur, herkes ona yön vermeye çalışır. Devrimler, devrimcilerin öncesinde iyi hazırlanıp emekçi halkın öfkesinden başkalarının faydalanmaması için görevini iyi yapması gereken dönemlerdir. Siz işinizi yapmazsanız başka güçler devrimlere el koyarlar. 

Haziran Direnişi de böyledir. Bu halk hareketinden başka güçler yararlanmak istediler. Milyonlar sokağa dökülürse birileri el koymaya çalışırlar. Gezi, buna izin vermedi. ABD, AB bunu denedi. O dönemde sokağa dökülen halk yurtsever ve özgürlükçü. Bu yüzden renkli devrim çıkmadı oradan. Gezi'yi liberal bir harekete dönüştürmek için çok uğraştılar, beceremediler." 

‘Devrimler ortaya çıktığında o ülkedeki bütün güçler harekete geçer’

Kemal Okuyan sosyalizm hedefli işçi sınıfıyla farklı akımlar arasındaki etkileşimin devrimci süreçleri nasıl etkileyebileceğine ilişkin soruyaysa şöyle yanıt verdi: "Devrimler birilerinin kararları ile ortaya çıkmazlar. Devrimler ortaya çıktığında o ülkedeki bütün güçler harekete geçer. Bir bölümü karşı devrimci olur, bir kısmı ağırlığını koymak ister. Ara renkler olur, yeni dengeler ortaya çıkar. Burada gri dönemler olur. Venezuela tipik bir örnek. Venezuela'da ABD'ye karşı bağısmızlıkçı bir hareket çıktı. İçinde komünistler yer aldı, sosyal demokratlar yer aldı ve Chavez gibi bir figür çıktı. Bir devrim mantıki sonucuna evrilmediği takdirde geriye düşer. Venezuela bizim anladığımızda anlamda sosyalizme geçmedi. Bir melez ülke ortaya çıktı. Bu kalıcı bir şey olamaz. Bu yüzden Venezuela geriye doğru gidiyor. Hiçbir devrim, biz sosyalizmi kuracağız diye başlamaz. Bir yükseliş olur, ülkenin komünist partisi devrimci yükselişi sosyalist devrime bağlamaya çalışır. Eninde sonunda ya sosyalizm kazanır ya karşı-devrim kazanır. Devrimin yükselmediği bu dönemlerde yapılan hazırlıklar devrim sırasında işçi sınıfının ağırlığını koymak için son derece önemli. İyi hazırlanmazsanız başkası alır götürür."

‘Karanlık olmadan devrim olmaz’

"Türkiye'de devrimci bir örgütlenmeyi hazır hale getirmek nasıl mümkün olabilir?" sorusuna da cevap veren Okuyan şu ifadeleri kullandı: "Karanlık bir dönemde yaşarken devrimleri ne zaman nasıl ortaya çıktığını bilirseniz umutlanırsınız. Tarih boyunca devrimler, o toplumların en umutsuz olduğu anlarda ortaya çıkmıştır. Hatta devrimcilerin bile ülkesinden umudu kestiği dönemlerde ortaya çıkmıştır. Zaten karanlık olmazsa devrim olmaz. Mutlu mesut yaşayan bir toplum devrimi niye yapsın? Karanlık olduğunda insanlar gerçeklerle karşılaşırlar. Türkiye'de karanlık, kriz var. Normal bir insan, örgütsüz bir insan bu tabloda 'AKP de her istediğini yapıyor' der. Ama örgütlü bir insan ‘yönetemiyorlar' der. Yönetme krizlerinin ardından sistemin krizleri gelebilir. Biz Türkiye'ye baktığımız zaman hemen değil belki 5 yıl sonra ama belki de 5 ay sonra çok büyük bir krizle karşılaşacağımızı biliyoruz. Devrimler, krizlere denk düşer. Türkiye'de bu kriz nasıl derinleşir? Neler bu tepedekilerin daha fazla yönetemez hale gelmesine neden olabilir? Bunlara kafa yoracaksınız. Devrim fikrini devrimin yükseldiği bir döneme ertelemeyeceksiniz. Şimdi demezseniz, devrim yükselişe geçtiğinde nal toplarsınız, altın kural bu. Devrim için hazırlananlar devrimin hakkını verirler. Siz 'İmamoğlu mu, Kılıçdaroğlu mu, yüzde 5 daha oy alsak...' bu saçmalıklara odaklanırsanız hiçbir şey yapamazsınız. Devrimci bir parti, yaprak bile kıpırdamayan bir dönemde devrim ve sosyalizm demek zorundadır. Bunu bu dönem söylemek marifettir. 

Detayları ön göremezsiniz. Bir ülkede devrimci yükselişin neden ortaya çıkabileceğine dair ön görüleriniz olacak ve buna hazırlanacaksınız. Örgütlülüğünüz öyle güçlü olacak ki zamanı geldiğinde öne geçebilesiniz. Bizim için çok disiplinli, fazla merkeziyetçi derler. Merkeziyetçi olmayalım da bugün parti gibi olmayan partiler gibi mi olalım? Koordineli hareket ederiz, örgütlü hareket ederiz. Günün birinde bu partinin başına kayyum atamaya kalkarlarsa bu partinin sesi tek olur, beş farklı yanıt vermeyiz. Bir doğrultumuz var, doğrultunuz yoksa devrimci durumda kaybedersiniz. Devrim başladığı anda iş işten geçer, hazırlık yapamazsınız. Doğru yatırımı yapan devrimi kazanır."

‘Patronların içindeki Cumhuriyet düşmanlığını ortaya çıkarmalıyız’

"Türkiye'de yoksullar sadece açlıkları ile ilgilenirler, laiklik, bağımsızlık, cumhuriyetçilik gibi değerler ise orta sınıfların meselesidir' derler" diyen Okuyan, "Burada sadece şöyle bir gerçeklik var, Türkiye'nin siyasal ve ideolojik iklimini orta sınıflar belirliyor. İslamcı kesimde de böyledir. Bu normal çünkü Türkiye'de yoksul sınıflar, siyasetin dışına çıkarılmış durumda. Ama Türkiye'de laikliği ve yurtseverlerin yoksul insanlarda zayıf olduğu bir yalandır. Türkiye'de yoksulların bir bölümü, zengin-yoksul ayrımının kaynağında cumhuriyetin olduğunu düşünüyor. Bu sermaye sınıfının ülkeye attığı en büyük kazıktır. Ama ne yazık ki bu algı yerleşmiş durumda. Anadolu'ya gittiğiniz zaman bir zengin düşmanlığı vardır. Yanı başında Mercedes'ten inen tarikat liderini görmez ama kafasında İstanbul'da boğazda eğlenen zenginleri görür, onlar da onun için cumhuriyeti temsil eder. Bizim bir işimiz de Anadolu coğrafyasında yoksul insanlara içkin olan memleket sevgisi, cumhuriyetçilik, laiklik gibi olguları ortaya çıkarmamız gerekiyor. Orta sınıf laisizminden kurtulmamız lazım. 10 Kasımlarda Mustafa Kemal güzellemesi yapan TÜSİAD patronları bize çok büyük zarar veriyorlar. Bizim patronların içindeki cumhuriyet düşmanlığını ortaya çıkarmamız lazım" diye konuştu. 

‘Türkiye yalnızca bir devrime gebe değil, o devrimi zafere taşıyabilecek kaynaklara da sahip’

Kemal Okuyan, kendisine yöneltilen "Devrim nerelerde patlak verebilir?" sorusuna ise şu ifadelerle yanıt verdi: "Ben bu açıdan çok iyimserim. Türkiye, devrime yakın ülkelerden bir tanesidir. Latin Amerika, devrimlere gebedir. Bir de bize yakın bir coğrafya Rusya. Devrime yakın olmak nedir? Türkiye'de gerilim üreten şeyler çok fazla. Türkiye, eşitsizlik ve adaletsizlik sıralamasında başa güreşiyor. Bir ülkede eşitsizlik ve adaletsizlik zirve yaptıysa o ülke devrime yakındır. Ama yetmez, o ülkenin kaynakları devrim için yeterli midir? Türkiye her şeye rağmen AKP'ye rağmen ilginçtir ki bereketli bir toprak. İnsan bitmiyor burada. Aydını bol. Hiç ummadığınız noktalardan ummadığınız tepkiler alıyorsunuz. Her yerde devrimci bir dönemde enerji verecek unsurlar görüyorsunuz. Türkiye'nin en gerici yerleşimine gidiyorsunuz, birisi kolunuza girip size moral veriyor. Ya da gidiyorsunuz bir devlet dairesine birisi dosyanın arasına bir şey yazıyor, 'Ben de TKP'liyim' diyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar karanlığın ortasında, bu kadar direngen bir ülke yoktur. Türkiye'yi tüketemiyorlar. 

Bu karanlıktan kadın voleybol takımı çıktı, dünya ikincisi oldu. Erkek basketbol takımı finale çıktı. Aralarında belki AKP'liler var, önemli değil. Takım oyunu oynuyorlar. Bu ülke dibe vurmuyor, bir açıdan dibe vuruyoruz ama bu ülkenin kaynakları çok geniş. Eğitilmiş bir iş gücümüz var, aydınlarımız var ve iddialı bir Komünist Partisi var bu ülkede. Dünyanın neresine giderseniz gidin, göz ucuyla Türkiye'ye bakıyor herkes. Bir nedeni Erdoğan çok popüler, başka bir nedeni de var. Dünyanın en ucuna gidin bir Nâzım Hikmet, iki Aziz Nesin. Sokakta yürüyorsunuz 'Siz Nâzım Hikmet'in ülkesinden geliyorsunuz' diyorlar. Tersinden bakınca demek ki biz, karanlığı da aydınlığı da üreten bir ülkeyiz. Herkes Türkiye'ye bakıyor, ne olacak Türkiye'de? Bu karanlığa rağmen Türkiye'nin değişebileceğine dair bir fikir var dünyada. Yeter ki bu toplum, karamsarlıktan çıksın. Bana deseler ki devrime en yakın 5 ülke say, bu 5 ülkeden biri Türkiye'dir. Buna yürekten inanıyorum. Türkiye yalnızca bir devrime gebe değil, o devrimi zafere taşıyabilecek kaynaklara da sahip. Türkiye kendisine yetebilecek bir ülke. Dolayısıyla umutsuz olmak için hiçbir neden yok."

‘Milyarlarca doları olanlar için gözyaşı dökmekten vazgeçsin bu halk’

Devrimci bir partinin dost ve düşman tanımına ilişkin soruya ise Okuyan, "Bir siyasi hareketin topluma dönük ilk yükümlülüğü dost ve düşman tanmını yapmasıdır. TKP ya da herhangi bir komünist partinin düşman tanımı bellidir. Türkiye toplumunun yüzde 1'lik bir kesimini biz karşıt olarak tanımlıyoruz ve bizim bunlarla işimiz yok diyoruz. Bu temel bir oldu. Bu toplumu türlü şekillerde bölebilirsiniz. Türk-Kürt ayrımı ya da Sünni-Alevi ayrımı büyük toplulukları böler ve tehlikelidir. Dünyada işe yarayacak ve nüfusun çok büyük bir bölümünü kurtaracak şey sınıfsal ayrımdır. Küçük bir sömürücü sınıfı dışarıda bırakacaksın ve geri kalan çoğunluğu temsil edeceğiz dersiniz. Bu ayrımı ilan ettikten sonra 'Bu Erdoğan, büyük patronların da canını sıkıyor. İstemediği şirketlere vergi koyuyor' deniliyor. Geçiniz bu efsaneleri. Milyarlarca doları olan korkunç büyüklükteki kaynakları halktan çalmış olanlar için gözyaşı dökmekten vazgeçsin bu halk, kendini düşünsün biraz. Onlardan ne demokrasi ne barış gelir. Onlar kendi gemilerini yürütmenin peşindedir. Bu ayrımı yapmayan parti solcu değildir. Türkiye'nin geleceğinde sermayedarlar yoktur. Biz bu ülkeyi laik, bağımsızlıkçı, eşitlikçi bir ülke yapacaksak sermaye sınıfı olmayacak. Bunu da şimdiden söyleyeceksiniz. Belki büyük sermaye içinde çok iyi kalpli insanlar da vardır ama boşverelim. Biz yüzde 99'a odaklanalım" sözleriyle yanıt verdi. 

‘Bütün mesele bir sermaye barışı kurmak’

Adına 'Terörsüz Türkiye' denilen sürece ilişkin ise Okuyan şu sözleri sarf etti: "Kitabın son bölümünü yeni baskılarda güncelleyebilirim. Son bölümde yeni çözüm sürecine de değiniliyor. TKP, bu sürece tavır aldı. Kürt düşmanı dendi, siz terörün sürmesini istiyorsunuz dendi. İki üç gündür özellikle tartışılıyor. 'Çok büyük paralar kaybettik terör yüzünden, eğer bunu aşarsak kişi başı milli gelir 40 bin dolara ulaşır' diyor AKP. Zerre ilgilendirmiyor. Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir, toplam alınıp nüfusa bölünüyor. Zenginler zenginleşiyor, yoksullar yoksullaşıyor. Sonra rakamlar veriyorlar. Tepedeki yüzde 1, çok zenginleşsin istiyorlar aslında. Bunun simgesidir İstanbul'un en büyük stadlarından birisine, Türkiye'de en çok taraftarı olan kulüplerden birinin stadına bu sürecin hatırına bir Kürt iş adamının ismi veriliyor. Hiçbir itirazımız yok, bir Kürt isminin bir yere verilmesine. Ama biz Ali Koç'a da karşıyız, Chobani'ye de karşıyız, Sabancı'ya da karşıyız, Galatasaraylı iş adamlarına da karşıyız. Niye Türkiye'nin bir sürecine sermayedarlar damga vuruyor, kâr elde edecekler çünkü. Bütün mesele bir sermaye barışı kurup Suriye'de ağırlık koymak, Irak'ta ağırlık koymak, oraları talan etmek. Çözüm böyle gelmez. Bu çözüm yoksul insanlara bir şey vermediği gibi cumhuriyeti karşısına almak zorunda. Çünkü buluştukları yer cumhuriyet karşıtlığı. İktidar cephesinde böyle bir durum var. Kürt Ulusal Hareketi bu çizgiye yerleşti, Cumhuriyetle derdi var. Biz sermaye sınıfının öncülüğünü yaptığı hiçbir projeye evet demeyiz, Şeyh Saidlerle yan yana düşmeyiz, tarikat liderleriyle yan yana düşmeyiz. Bütün Kürtleri cumhuriyet düşmanı ilan etmek, bütün Kürtleri Şeyh Saidci ilan etmek dangalaklıktır. Nasıl ki tüm Türkler cumhuriyetçi değilse ki değil, bir sürü karşı devrimci Türk var. 

‘TKP ciddi bir partidir, yancı olmaz’

Türkiye'de bazı cumhuriyetçilerde Kürtler bölücüdür, Amerikancıdır diye bir kodlama var. Herhangi bir etnik topluluğu, ulusu böyle tanımlayamazsınız. Diyorlar ya Kürtler Amerikancı, Türkiye NATO üyesi yıllardır. Türkiye'nin NATO üyesi olmasında herhalde Kürt Milliyetçi Hareketi'nin bir parmağı yok. NATO üyesi bir ülkenin yurttaşları, aynı ülkenin başka yurttaşlarını Amerikancı diye suçlayamaz. Bu ülkede devrimci Kürtler de vardır, cumhuriyetçi Kürtler de vardır. Kimlikçiliğe gitmeden bir üniter, bağımsız sosyalist ülke kurabilecek miyiz, mesele budur. Kürtleri kapsamadan bu imkansızdır. Herkesin kendisine gelmesi gerekir. 'Kürt-Türk yok hepimiz, Türk'üz' diyorlar, öyle değil. İnsanlar kendilerini öyle görmüyorlarsa görmüyorlardır. Bu ülkede birlikte yaşıyoruz. Bu ülkenin bir tarihi var. Bu ülkenin Kurtuluş Savaşı var. Oradan kalan değerler var. O değerleri ileri taşıyacak bir ortaklık kurmamız gerek. Bunlar gittiler ortaklığı 1000 yıl öncesiyle kurdular. Şaka olmalı. Niye Malazgirt diyorlar? Cumhuriyeti unutturmak için, Kurtuluş Savaşı'nı unutturmak istiyorlar. Çünkü rövanş almak istiyorlar. Bugün AKP ile PKK'yi yan yana getiren şey cumhuriyet karşıtlığıdır. Bunun parçası olmayız. Kürt sorunu böyle çözülmeyecek, bunlar hiçbir sorunu çözemeyecek. TKP ciddi bir partidir, yancı olmaz. Silahların susmasına kimsenin itirazı olmaz ama buradan çıkacak projenin ne Diyarbakır'daki yoksula ne de İzmir, İstanbul'daki yoksula bir faydası olmaz. Bu sürecin çok dikkatli ele alınması gerekir. Farklı bir çizgi geliştirilmesi gerekiyor. Biz nasıl bir kardeşlik kuracağız, nasıl bu ülke ile bağlarını kaybetmek üzere olan Kürt yurttaşlarımızı ortak bir kuruluş için heyecan duyar hale getireceğiz. Milliyetçilik milliyetçilik doğurur. Milliyetçilik iyi bir şey değildir. Kendi milletinin başka milliyetlerinden üstün olduğu iddiası yanlıştır. Biz kimseden üstün değiliz, biz ülkemizi üstün hale getirmek istiyoruz."

‘İstanbul hesaplaşmanın merkezi olacak’

Okuyan sözlerini şöyle tamamladı: "Türkiye'nin bütün dinamiklerinin merkezi İstanbul'dur. Türkiye'de devrimci bir dönüşüm İstanbul'da hegemonya kurmadan olmaz. İstanbul'a hakim olursunuz diğer yerlerde güçlü değilsinizdir, sorun değil, yayılır. Ama İstanbul'da zayıfsanız istediğiniz kadar diğer yerlerde bir şey olun devrim başarılı olamaz. İstanbul, hesaplaşmanın merkezi olacak. Ama bir problem var. İstanbul emekçilerin İstanbul'u olmaktan çıktı. İstanbul emekçisi çok olan bir kent ama kente bu alçaklar hakim oldu. Bunun değişmesi lazım. İstanbul'un kültür, ideoloji, toplumsal yaşamına emekçilerin ağırlık koyması lazım. Büyük operasyonlar var. İstanbul'un emekçi mahallelerini ortadan kaldırdılar. Kent kültürünü değiştirdiler. Biz İstanbul'u devrimden önce geri alabiliriz. Bunu yapmadan başarıya ulaşma şansımız yok. İstanbul devrimde merkez rol oynayacak."

Söyleşinin ardından Kemal Okuyan’ın okurları için kitabını imzaladığı etkinlikte çok sayıda yurttaş TKP gönüllüsü olmak için başvuruda bulundu. ‘Ülkeyi devrimle nasıl buluşturacağız’ söyleşilerinin sonuncusu bu akşam 19.30’da Ankara’da Çankaya Sahne’de yapılacak.


Haber Kaynağı : 12punto

demokrasi Kemal Okuyan komünist TKP
Wodo Network