Özgür Özel Silivri'den seslendi... 4.dalga operasyonuna sert eleştiri: 'Fatih'ten başlıyorum, salı gününe kadar açıklayacağım'
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevi’nde yargılanan Prof. Dr. Ahmet Özer’in duruşmasının ardından Ekrem İmamoğlu ile görüştü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonlara tepki gösteren Özel, “Sabahın köründe evinden alınan özel kalem müdürüne yapılan zulmün kimseye faydası yok” dedi. Özgür Özel, AKP'li belediyelerdeki yolsuzluklara dikkat çekerken 'Fatih Belediyesi'nden başlıyorum. Sayıştay raporları elimde. Salı gününe kadar açıklayacağım' ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Prof. Dr. Ahmet Özer’in duruşmasına katıldıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bir araya geldi. Görüşmenin ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Özel, İBB’ye yönelik 4. dalga operasyonlarına tepki gösterdi.
Özgür Özel'in açıklamaları şu şekilde:
Silivri Cezaevi'nde ziyaret ettik. Bugün sabahleyin de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik operasyonlarda yeni bir dalga gerçekleşti. Onu da yakından takip ediyoruz. Öncelikle şunu söylemek isterim. Ekrem Başkanımızın Özel Kalem Müdürü değerli arkadaşımız Kadriye Hanım'ı bir kez daha sabahın köründe oğluyla birlikte yaşadığı konutundan gelip gözaltına yapıyorlar. Kadriye Hanım daha önce gözaltına alındı ve 4 gün kaldı. Artık, artık emniyette verecek bir ifadesi yok. Usul böyle, kural böyle. Bu davadan artık savcıya ifade verebilir, yeni ifadeler verebilir. Onun için de savcılığa çağrıldığında gidecek zaten. Bakın bırakmışsınız kaçmamış. İşinin başında. Çağırsa savcı, "Şunu da soracağım." dese sorar, öyle olması lazım. Bütün Türkiye'de hukuk fakültelerinden aldıkları diplomalarıyla mesleklerini yapan birçok sayın savcı daha önce gözaltına alınmış, emniyet sorgusu yapılmış, savcılığa gelmiş, şu anda serbest olan kişilere yeni bir şey soracaksa çağırıp soruyor.
Bu nedir ya düşman hukuku? Sabahın köründe küçücük oğluyla yaşadığı evden yalnız bir kadını gidip polisle almak. Kardeşinin şehir dışından yetişmesine bile imkan yok. Evladı başkalarının yanında kalıyor şimdi teyzesi yetişecek. Bu kadar vicdansızlık olmaz. Daha önce de 4 gün tutulmuş olan Genel Sekreterimiz Akın Bey'i bu yöntemle bir daha alıp 4 gün daha tutup sonra yine savcılıktan serbest bıraktılar. Bu zulme ne diyorsunuz şimdi? Ne bekliyorsunuz? Ne yapıyorsunuz yani ne, bunu yapmanın size faydası ne? İçiniz mi soğuyor? İntikam mı alıyorsunuz? Bu hırs kime? Bu kin kime? Kadriye Hanım gibi görevi Ekrem Başkan'ın özel kalemi olmak birisine zulmedince ne oluyor? Ne oluyor evladını üzünce, ailesini ağlatınca? Sana ne faydası var? Hukuka ne faydası var? Erdoğan'a ne faydası var? Ne faydası var o çocuğun gözyaşlarının Erdoğan'ın siyasi kariyerine?
Neden almış? Telefon bulundu ya, dün hatta söyledim, Ekrem Başkan da çok gülmüş ona. Graham Bell bile bir telefonu bulduğuna bu kadar sevinmedi. Telefonun mucidi, AK Partili troller seviniyor. Her şey sil baştan, her şey sil baştan. Şimdi yeniden başlıyoruz.
O sevinen troller, AK Partili, sözde yazar çizer tayfası "Şu ana kadar bir şey bulunamadı, moralmen çökmüştük. Ekrem İmamoğlu'nun gizli telefonunu bulduk. Şimdi aradığımızı bulacağız." ona seviniyor. Aha da buldu ne biliyor musunuz? O telefon numarasını daha önce söyledim, tekrar edebilirim. O telefon numarasını girince ben de Beylikdüzü BBA Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu yazıyor. Aday adayı iken, belediye başkanlığına adayken tanımışım Ekrem Bey'i. 2013'te kaydettiğim ilk numara. Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir 2 milyon üyesi Ekrem İmamoğlu'nun ismine bastığında, biz hepimiz birbirimizin telefonlarını görebildiğimiz bir sistem var, o numara çıkıyor. Ekrem Başkan'ın savcılık sorgusunda verdiği ilk numara o. O numara Beylikdüzü Belediye Başkanlığı gidip bitip İBB Belediye Başkanlığı başladığından beri o telefon bilgi işlemdeki bir kişiye verilmiş. "Bunu yönlendir santrale." denmiş. Özel kaleme "Beylikdüzü'nden bir arayan olursa bu numarasını kendi açamıyor, notunuzu biz alıp." deyip Ekrem Bey'e bilgi verilen numara. Hiç araması yok.
Üzüntüyle ifade ediyorum ki arama hiç yok. Çok üzülecek troller ama WhatsApp yok. Varsa 5 yıl önce, 6 yıl önce WhatsApp'a ne yazıldıysa en son o yazılmış. Kuvvetli ihtimal Dilek Hanım'a yazdığı mesaj var. "Hakkımızda hayırlısı, seçimi aldık falan." diye yani. İyi gidiyor ya sabaha karşı. O iptal edilen seçim de o. Benim Ekrem Başkan'ı 6 yıl önce aradığım numara o. Avucunuzu yaladınız, boşuna sevindiniz. Hopladınız, zıpladınız ama bir şeyi itiraf ettiniz. O telefondan bir şey çıkması dışında bir umudunuz yok. Hiçbir şey bulamadınız bugüne kadar. İtiraf ediyor ki o AK Partili telefonun bulunduğuna hoplayan, zıplayan arkadaşlar "Bugüne kadar güvendiğimiz dağlara kar yağdı. Akın Bey deplasmandan puan çıkaramadı." Rezil oldunuz rezil, rezil. Hiçbir şey yok işte.
Arkadaşlardan raylı sistemleri alıyor. "Orda da yolsuzluk yapmışlar." algısı yaratacak. Aldıkları ihale iptal edilmiş. İptal edilmesine, iptal edilen firma dava açmış. İdare Mahkemesi'nde reddedilmiş, Danıştay'da onaylanmış.
Şu anda üzülerek söylüyorum ki raylı sistemlerle ilgili iddia ettikleri dosyanın İBB tarafından o ihalenin iptalini Danıştay onaylamış. Mahkeme kararıyla sabit yapılan işlemin doğru olduğu. O yüzden fasarya işlerle uğraşıyorlar. Mustafa Bey'i tutukluyorlar, gözaltına alıyorlar. "İşte koruma müdürünü aldık." Ne yapmış Mustafa Bey? Ne bulursanız bana yazın iki katını, hadi. Bu kadar söylüyorum. Devletin polisinden, devletin memurundan, geçmişin başarılı emniyet müdüründen, yıllardır Ekrem Bey'in bir adım yanından ayrılmayan arkadaşa, Ekrem Bey'e koyduğum kefaleti koyuyorum.
Sadece algı yönetimi, başka hiçbir şey yok. Ve bugün Silivri'de neye tanık olduk?
Silivri'de neye tanık olduk? TRT talebimizi, nerede TRT? Nerede? Anadolu Ajansı'n burada da TRT nerede? Biz TRT'den ne bekliyor, o zona yapıyor. Neredesin TRT de, neredesin? Biz diyoruz ki: "Gel şu davaları canlı ver." Erdoğan'a diyorum ki: "Ben başkanlarıma güveniyorum. Gel, yargılamaları canlı verelim." diyorum TRT'den. Anadolu Ajansı canlı versin, ona da razıyım. Cepheden haber versin diye atamın kurduğu ajans bu. Kimin yönettiğine bakma. Bütün çalışanları çok kıymetli. O yönetenlerin neler yaptığına bakmayın. Böyle TRT'nin, Anadolu Ajansı'nın marka değerini Tayyip Erdoğan bile düşüremez. O itibarlı günlerine geri dönecekler. Bakın, Ahmet Özer'in yargılaması keşke, keşke yayınlansaydı da millet artık nelerin olduğunu gözüyle görseydi. 4 ay iddianame bekledi...
2019 öncesinde yolsuzluk görse görmeyecekmiş, baksa bakmayacakmış. Ya sen cumhuriyetin savcısı mısın, AK Parti'nin savcısı mısın? Niye bakmıyorsun? Sonra "Şu şirketleri getir, bunu getirme." aynı ihalede. Niye? Getirme dedikleri AK Parti'ye yakın, AK Parti'den de iş alan, koruyup kolladıkları şirketler. Getir dediklerinin de özeli var. AK Parti'ye yakınken gelip buralarda ihaleye girmiş diye acaba. Onları da sorguluyor. Ama bakanlıklarda duran, AK Parti'ye yakın şu şirketleri istemiyorum, bunu istiyorum. Niye? CHP'li, İyi Parti'li, DEM Parti'li, MHP'li, MHP'de ilişemezsin de. Görüşte olan müteahhit yolsuzluk yaptıysa yakalayayım, AK Partili yaptıysa yakalamayayım. Senin yeminin nerede? Vicdanın nerede? İnsafın nerede? Belli bir yıldan sonrasına. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarımıza suç bulabilmek için tane tane tane bakıyor. Açıkça söylüyorum. Belediyelerin nasıl denetleneceği belli. Sayıştay denetliyor. Mülkiye müfettişleri denetliyor, iç denetçisi denetliyor. Suç bulursa suç duyurusunda bulunuyor. Bulunduğu suç duyurusuna göre savcılık harekete geçiyor. Suç varsa soruşturma, iddianame, kabul edilirse kovuşturma. Bitti. Senin işin bu ama koskoca İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı şu anda ne yapıyor? İBB denetimi, denetlenmiş dosyaları suç bulabilmek umuduyla yeniden denetliyor. Senin işin bulunmuş suçun üstüne gitmek. Sayıştay bakmış, bir şey yok demiş. Sayıştay bakmış, bir dosyada bir şey var demiş. Ne demiş? Dijital Deneyim Müzesi'nde. Bak orada senin işlem yapman lazım. Yaptın mı? Yaptın. Ne yaptın? Sayıştay kusur bulunca Ekrem Bey iç denetçi görevlendirip de Dijital Deneyim Müzesi'nde hatalar bulup, kusurlar bulup bununla ilgili gereğini yaptığı dosyada, gereğini yaptığı kişiye itirafçılık imkanı tanıyor. Anladık mı? Ben Akın Gürlek'ten iki satırlık bir açıklama bekliyorum. "Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden dosya istedik, tarih vermedik. Tarih vermeyince hepsi geldi. 2019 öncesini geri yollamadık." diye açıklama yapsın. Bütün vatandaşlarımıza, vicdanlarına suç duyurusunda bulunuyorum. Partizanlık yapıyorlar. Sadece CHP dönemine bakıyorlar. Hırsızlık, yolsuzluk AK Parti dönemindeyse bakmıyorlar. Önümüzdeki salı Sayıştay'ın "İşlem yapın." deyip bunların yapmadığı İstanbul'daki belediyeleri teker teker kanıtlarıyla açıklayacağım. Salıya kadar AK Parti'li belediyelere operasyon yaparsa Fatih Belediyesi'nden başlayacağım. Fatih. Fatih Belediyesi 3 yıldır, 2 yıldır bunları operasyon yapılması gerektiği halde beklettiğiniz dosyaları haftaya salı açıklayacağım. Ya salıya kadar Fatih Belediyesi'ni, bak yine benim tavsiyem, belediye başkanını çağır gelsin. Öyle evine gitme, çoluğunu çocuğunu ürkütme, korkutma. Annesinin, babasının canına kastetme kimsenin. Çağır, ifadesini al. Orada ismi geçen herkesi gözaltına al. Getir. Hadi bakalım. Bir gün şurada onları tutukluyor, atıyor göreyim. Fatih'ten başlıyoruz. Fatih'ten. Açık oynuyoruz Akın Bey. Fatih Belediyesi'nin Sayıştay raporları elimde. 3 senedir söylüyor, bir şey yapılmıyor denilen raporlar elimde. Fatih Belediyesi'ni alıyor mu, almıyor mu göreyim. İnsan gibi çağır ama. Öyle insanlık onuruna aykırı muameleyi Fatih Belediye Başkanı'na da yapman doğru değil. Hiçbir belediye başkanına yapma. Biz yönetiyor olsak ülkeyi sana bunu yaptı???m zaten de yönetenlerde iş yok. Seni Türkiye başsavcısı gibi veya böyle işte hukuk devleti olmayan yerde kendince düzen tutturmuş zorbanın temsilcisi gibi iş yapıyorsunuz.
Bu kadar haksızlık milletin vicdanından döndü, dönüyor, dönecek. Her hafta Tayyip Bey'e ve Akın Bey'e inananların sayısı azalıyor, bize inananların sayısı artıyor. O anketleri de görüyorsunuz. İşte bu yüzden yerin dibine batıyorsunuz. Bu yüzden. Beter olun, beter olun.
(SORU: Bir taraftan cezaevinde çok sayıda belediye başkanı bir tanesi de zaten hakim karşısında terörle ilgili suçlamalar var kendilerine yönelik. Bugün de Sözcü gazetesinde bir haber vardı. Diyarbakır Silvan'da 3 polisin şehit olmasına, 21 askerin yaralanmasına sebep olan teröriste 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kaldırılıyor Yargıtay tarafından, bozuyor. 300 yıldan fazla da hapis cezası isteniyor aynı zamanda. Bunlar kaldırılıyor. İfadesinde de yeni başlatılan süreçle ilgili memnuniyetini belirtmiş o terörist. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?)
Bir yandan belediye başkanları yolsuzluk soruşturmasıyla böyle bir muameleyle karşı karşıyayken diğer yandan teröristler, bombada parmak izi bulunan teröristin böyle bir serbest kalış tarzı... Bombada parmak izi bulunan terörist bu şekilde serbest kalıyorsa bu çok vahim bir durumdur. Bu konuyu en yakından Sayın Bahçeli'nin takip ediyor olması lazım. Cenazeye katılmış, biz o zaman katılamamıştık cenazeye. Aileye verdiği taziye vardır. O, ben diyorum ki o aile bu süreçte kurulacak komisyonda sözü olsun diyorum. "O ailenin gözünün içine bakamayacağımız işler yapmayalım." diyor. İşte mesela bu anlattığınız olay böyleyse yani ben de sabah gazetede böyle bir okudum haberi sadece. Devlet Bey'in cenazeye katıldığını okudum. 300 yıl ceza almış, bozulmuş. Sürecin bir şeyi eğer buysa anladıkları işte bu, bu yapmaya çalıştıkları işler bunlar olmasın diye biz yıllardır diyoruz ki mecliste bir komisyon kuralım, oturalım, bütün boyutlarıyla konuşalım. Bir sürü kategori var. Suç işlemişler, işlememişler, örgüt üyeleri, üye gibi sayılanlar, bilmem ne. Bunların hepsinin eline boyuna konuşulması lazım. Ondan sonra da sağlıklı adımlar atılması lazım. Biz terörsüz Türkiye istiyoruz. Biz terörsüz ve demokratik Türkiye istiyoruz. Biz terörsüz Türkiye'nin en önemli yolunun demokratikleşme olduğunu biliyoruz. Bunun için en önemli katkıları vermeye hazırız ama bu dediğiniz gibi şehitlerin kemiklerini sızlatacak, gazilerin yüzüne bakamayacağımız, analara, çocuklara ne diyemeyeceğimiz... Hadi Devlet Bey şimdi gitsin o aileye bir şey söylesin. Bir süreci böylesine yönetirseniz böyle zor durumda kalırsınız. Onu iterek, bunu kakarak, kendince plan yaparak, Tayyip Bey'i yeniden seçtirmek üzerinden hesap kitap yaparak değil, demokratikleşerek, sorunları çözerek ve her adımı doğru planlayarak, kimsenin de sinirine, yarasına, sinir ucuna basmadan, yarasını yeniden kanatmadan yapılması lazım. Yoksa öyle bu olacak şey mi? Bu mu yani yapacağınız?
Bizim belediye başkanlarımızın suçu çok ağır. Bizim belediye başkanlarımız belediye kazanmakla suçlanıyorlar, Tayyip Bey'i yenmekle. Asker şehit etmekle değil. Asker şehit etmekle suçlandığında ona sürecin bir çözümü varmış, bak bugün siz anlatıyorsunuz ama AK Parti'yi yenmenin affı yok. O yüzden tutuklulukları devam ediyor.
(SORU:Özgür Bey, İzmirli biri olarak soruyorum. Şimdi bir demokratik anayasa, bir sivil anayasa tartışması var. Cumhurbaşkanı Erdoğan özellikle size seslendi. "Gelin beraber yapalım." dedi. Şimdi içerideki sanırım Ahmet Bey'in sözünü hatırlatınız. "Kürt olduğum için yargılanıyorum." dedi. Bu topraklarda halklar var, farklı halklar. Kürtler var, Aleviler var, azınlıklar var. Onların da böyle bir anayasaya ihtiyacı olduğunu düşünürsek, eşit halklar, eşit yurttaşlar talebiyle yeni anayasaya destek verebilecek misiniz acaba?)
Soruyu sahiplenmeden söylüyorum çünkü Kürtler azınlık değil, Aleviler azınlık değil. Azınlıklar anayasal bir tanım ve o kanun çıktığında kimler azınlık sayılıyorsa azınlıklar onlar ama şunu söylemek isterim: Anayasaya uymayan biriyle, anayasa tanımayan biriyle, kendi iktidarı için anayasayı ayaklar altına almaktan çekinmeyen biriyle, bekar, gencecik, yalnız bir annenin bebeğinin gözünün yaşına bakmayan biriyle, aciması olmayan biriyle, müzakere edilemeyen biriyle, yani oturup da şu arkada yarattığı hukuksuzluğu içine sindirebilen biriyle, Verayı 3 yıldır babasız tutan biriyle, kendisinin annesine edilen küfrü elleriyle silmiş Osman Kavala'yı halen daha "Anneme küfür etti, küfür yazdı." diye Ahmet Hakan'ın köşesinde yalanlandığı halde aylar önce, yıllar önce, yıllar önce şahidi akademisyenler söylediği halde sırf kendi iktidarını sağlamlaştırmak için burada insanları tutan biriyle... Siz diyorsunuz ki: "Demokratik bir anayasa yapar mısın?" Bakın, onu seçenlerle yaparım.
Geçmişte bir hata yapmış, Erdoğan'ı seçmiş. Gelecekte o insanlarla Türkiye'nin en demokratik anayasasını, en sivil anayasasını yaparım. Dezavantajlı grupları da kayıran anayasa da yaparım. Hepimiz yaparız bunu.
Biz sivil bir anayasa istiyoruz. Biz herkesin tam eşit olduğu bir anayasa istiyoruz. O anayasaya uygun kanunlar olsun, o kanunlar herkese eşit uygulansın istiyoruz. Kimse geride kalmasın istiyoruz. Ben geride İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 3 kez üst üste Tayyip Erdoğan'ın adaylarını yenmiş cumhurbaşkanı adayımı geride bırakacağım. Sonra gideceğim Tayyip Erdoğan'la.
Arkadaşlarım buradayken ne konuşacağım? Bu kadar Can Atalay seçilmiş milletvekili buradayken ne konuşacağım? Anayasa Mahkemesi kararları varken ne konuşacağım? AİHM kararları varken ben bunlarla ne konuşacağım? Önce bir anayasaya uysunlar. Ben 31 Mart'ta seçimi kazandım. Mayıs ayının 6'sı mıydı neydi, Sayın Erdoğan'la görüştük. Dedim ki: "Bu zehirli dilden Türkiye'yi kurtaralım. Birbirimize bağırmakla, çağırmakla emeklinin de karnı doymuyor, asgari ücret de artmıyor, insanların demokratik talepleri de olmuyor, cezaevleri de boşalmıyor. Gelin hukuka ve anayasaya uyalım." Yanımdaydı Namık Bey. Satır satır not tuttu. Tarihin önünde utanacak değil, övünülecek bir görüşme yaptık orada bizim açımızdan. O gün dediklerimizi söyleseler bugün yaşanan bunca olumsuzluğun hiçbirisi yaşanmayacak. Ne bu kadar yoksulluk ne bu kadar haksızlık ne bu kadar adaletsizlik ama neyi tercih ettiler? Kavgayı tercih ettiler, zulmü tercih ettiler. İstanbul İl Başkanlığı'nın önündeydik beraber, ne dedim o gün? Bu yaptıklarını sordunuz. "Savaş ilanı kabul ediyorum." dedim. "Siz ne yapacaksınız?" "Savaş ilan edilmiş bir parti ne yaparsa onu yapacağım, mücadele edeceğim." dedim. Mücadele ediyorum arkadaşlar, mücadele ediyoruz hep beraber. Mücadele edeceğiz. Bunlarla müzakere edilmez. Bu kadar vicdansız, acımasız, hukuk tanımayan adamlarla neyini müzakere edeceğim? Önce bir normal böyle müzakere edilebilir bir zemine getirsinler bakalım Türkiye'yi. Bütün Anayasa Mahkemesi kararlarına uysun, AİHM kararlarına uysun. Desin ki: "Ben tamamım." E ben de tamamım o zaman. Oturup bir bakalım ne yapabiliriz diye. Bir anayasa çiğnemenin müeyyidesini konuşmak lazım ilk önce bu ülkede. Anayasaya ilk onu yazmak lazım böyle anlına. Anayasaya uymayana ne müeyyide yapılacak? Çünkü bu müeyyidesizlik şımarttı bunları bu kadar.
(Soru: savcılık tarafından iletilen ancak bugün kamuoyuna yansıyan bir karar var. O da İBB'ye gönderildiği, tebliğ edildiği söyleniyor. Ekrem İmamoğlu'nun pankart ve afişlerinin toplatılmasına ve yasaklanmasına ilişkin)
Hayatımda duyduğum en hukuk tanımaz karar bu. Ekrem İmamoğlu'nun unvanı ne? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Buna kim karar veriyor? İstanbul'un seçmeni. Suçu ispatlanmış mı? Hayır. En temel hukuk ilkesine, suç ispatlanana kadar suçsuzdur. Hem seçilmiş hem suçsuz. Şu anda da maaşının 2/3'ü yatıyor, kanun öyle. Görevden uzaklaştırsan da unvanı belediye başkanı. Onun fotoğrafını açmaya nasıl yasak getiriyorsun sen? Suçu, suçluyor ve suçlu mu? Daha iddianamen yok ya! İddianame yok! Sadece senin aldığın bir talimat, yaptığın gözaltı, ardından tutuklama tedbiri haksız ve bu kişilere aradığın suç var, kazdıkça batıyorsun. Kazdıkça derine batıyorsun. İddianame yok, olsa ne yazar? Yargılama yok, olsa ne yazar? Karar verilmemiş, verilse ne yazar? Kesinleşmesi lazım. Ancak o zaman diyebilirsin: "Bu kişi suçludur." diye. Suçu ve suçluyu övmeye girermiş Ekrem İmamoğlu'nun pankartını asmak veya metroda sesini duymak. Hani metro duraklarında Ekrem İmamoğlu'nun sesini duymak. Böyle bir şey olabilir mi ya? Yani gerçekten insan utanıyor, utanıyor bu yaptıklarını. Başkanım biz asalım, gelsinler indirsinler. Ben asacağım şimdi gidip o bayrağı. Hadi gelsin indirsin. Hangi suçlu ya? Kendini inkar ediyor adam. Adliyeden vermişin temiz kağıdına, aday olmuş. O günden bugüne bir şey yok. Bir iddian var, iddianamesi yok. Ortada suçlu varmış gibi. "Yapamazsın, asamazsın." Hadi bakalım ben asacağım. Akın Gürlek gelsin indirsin. Zavallı polislere, gariban adamlara verecek kanunsuz emri oradan bir amir. "Hadi bakalım bizim emekçilerle indirirsin, indirmezsin." Ayıp bir şey ya. Sayın, Sayın Özer bir... Tepemin tasını attırmasın, giderim odasının kapısına asarım. Giderim odasının kapısına asarım Ekrem Bey'in resmini yani. Tepemin tasını attırmasın. Arsızlığın da bir limiti var.
(Soru: Cumhuriyet Halk Partisi olarak siz uzun bir süredir dile getiriyorsunuz erken seçim talebinizi. "Türkiye'yi böyle bir badirenin içerisine sokmayız, buna gerek yok." ifadesini kullanmış Erdoğan. Ne demek istersiniz erken seçimle ilgili? Bu ne demektir Erdoğan'ın?)
Şimdi erken seçim olursa ne olur? Erdoğan kaybeder. Bu nedir? Onun için badirenin. O zaman buna "badirem" deyin. Bu badire değil, bu Türkiye'nin tek çıkış umududur. Bu kadar yoksulluktan, bu kadar haksızlıktan, bu kadar yüksek tansiyondan, bu kadar herkesin mutsuz olduğu bu ülkeden kurtulmanın yolu sandıktır. O yüzden her akşam, her akşam bakın, akşam mitingleri yapıyoruz. Dünya siyaset tarihinde 7 gece üst üste aynı meydanda, aynı saatte, aynı konuşmacı, milyonlarca kişi, böyle bir şey yok. Üstüne her çarşamba aynı saatte bir ilçede. Pendik'i gördünüz, Pendik'in enerjisini. İzmir'i gördünüz, Mersin'i, Konya'yı, Van'ı, Yozgat'ı, Samsun'u. 50'nin üzerinde il sırada. Daha büyüğünü ben yapacağım diye. Bütün ilçeler il başkanımı sıkıştırıyorlar. "Bize ne zaman geliyorsunuz?" diye. Ne diye bağırıyorlar? "Ey Erdoğan, adayımı bırak, sandığı getir. Adayı yanımda, sandığı önümde istiyorum." diye. Bu sese daha ne kadar dayanacaksın? 20 milyona gidiyor imzalar. 20 milyon da noter tespitini yapacağız. Sonra salt çoğunluğa geri sayacağız. Ne yapacaksın? Ya şu anda, şu anda işte 18 bilmem kaç, 15 milyonun üzerinde, 17,5 milyonun üzerinde insan "Adayımı bırak, sandığı getir." demiş ya. İnsan, bir de ondan sonra "Badireymiş de, bilmem neymiş de..." Kaçamaz. O sandık ya gelecek ya gelecek.
(Soru: Sayın Erdoğan'ın bir açıklaması daha var. Az önce anayasayla ilgili siz görüşlerinizi bildirdiniz ama özellikle "Yeni anayasayı kendim için istemiyorum." diyor Cumhurbaşkanı ve devamında "Benim tekrar seçilme ya da aday olma gibi bir derdim yok." da diyor Cumhurbaşkanı. Anayasa tartışmaları üzerinden bunu nasıl okumak gerekir?)
Anayasa masasına çağrı için toplumdaki en büyük çekince bir kez daha aday olabilmek için yapıyor. Bu itirazı durdura bilmek, toplumun bu itirazının önüne geçebilmek için gerçekleri konuşmuyor. Hepimiz biliyoruz ki tek derdi, o derdi yüzünden Ahmet Özer içeride. Tek derdi "Hiç kaybetmiyorum." diyordu, kaybetti. Birinci parti olmakla övünüyordu, ikinci parti. Beşinci parti ile birlikte kör topal, zorla ayakta tuttukları bir iktidar var. O yüzden, o yüzden bundan sonraki süreçte de Erdoğan bu tip taahhütlerde bulunur ama daha önce sözüne güvenilemez olduğunu defalarca ispatladığı için bizim onun sözüne bu anlamda bir itibarımız yok maalesef. Ayrıca da biz AK Parti'nin adayından değil, kendi adayımızla ilgileniyoruz. Sayın Erdoğan aday olsa da olmasa da bir sonraki cumhurbaşkanı milletimizin takdirleriyle Ekrem İmamoğlu olacak.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar

2025'in en iyi devlet üniversiteleri belli oldu

Real Madrid - Real Sociedad maçı ne zaman, saat kaçta, hangi kanalda?

Son seçim anketinde çarpıcı sonuç! '25-30 yıldır ilk kez oluyor' diyerek duyurdu

Terör örgütü PKK silah bıraktığını açıklamıştı ama...

'İmamoğlu’nun Kasası' diye gözaltına alındı

Gerici Yeni Akit'ten Mansur Yavaş'la ilgili çirkin başlık!

Narin Güran cinayetiyle ilgili skandal sözler! Cezaevi çıkışı konuştu

Oğuz Murat Aci'nin hayatını kaybettiği kazada yeni görüntüler ortaya çıktı

Aziz Yıldırım- Ali Koç zirvesinden öne çıkanlar! Adaylık bilmecesi

Aziz Yıldırım kongrede adaylığını açıklayacak mı?
