Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Barzani’yi kırmayın Suriye’de özerkliği de tanıyın gitsin!..

Irak’ın kuzeyinde Bafıl Talabani gibi bir sorunumuz vardı.

Celal Talabani’nin oğlu ve KYB’nin başı olan Talabani sorunu şuydu:

Suriye PKK’sıyla iç içeydi; Süleymaniye’de PKK’ya hastane kurduruyor, havaalanını teröristlere kullandırıyor, helikopter tahsis ediyor, ona bağlı güçler PKK/YPG’lilere eğitim veriyordu.

Son olarak Mart 2023’te Irak’ın kuzeyinde düşen helikopterin teröristleri taşıdığı ortaya çıkınca, Ankara’nın sabrı taştı ve bu olaydan 17 gün sonra Dışişleri Bakanlığı’mız Türk hava sahasının Süleymaniye’deki uçuşlara kapatıldığını bildirdi. Kapatma gerekçesi de kelimesi kelimesine şöyle açıklandı:

“Süleymaniye’de PKK terör örgütünün faaliyetlerinin yoğunlaşması, terör örgütünün havalimanına nüfuz etmesi ve böylece uçuş güvenliğinin tehdit edilmesi çerçevesinde...”

ANKARA'NIN BAFIL MESAİSİ

Dönemin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, şimdinin MİT Başkanı İbrahim Kalın da helikopter olayının “takipçisi olacaklarını” belirttikten sonra, “ABD’nin terör örgütünü desteklemesinin sürdürülebilir bir tarafı yok. Bu sadece Türkiye-ABD ilişkilerini zehirlemekle kalmıyor, aynı zamanla Suriye’deki dengeleri de altüst ediyor... Buna artık son verilmesi gerekiyor. PKK’nın Suriye koluna destek vererek terörle mücadele edilmez.” dedi. Ayrıca Süleymaniye’deki gelişmeleri hem Bağdat hem Erbil’le görüştüklerini kaydedip, “Süleymaniye ayağında PKK’nın çok ciddi bir yapılanması olduğunu bildiklerini” ve “buna asla göz açtırmayacaklarını” vurguladı.

Helikopter vakasının üzerinden 1 ay geçmeden bir şey daha oldu; Suriye PKK’sının başı Mazlum Kobani’nin Süleymaniye Havaalanı yakınlarında ABD’lilerle toplantı yaptığı, bu arada Kobani’nin konvoyunun kimliği belirsiz bir SİHA tarafından hedef alındığı ve teröristbaşının kıl payı kurtulduğu ortaya çıktı. Bu saldırıya ilişkin Türkiye’yi suçlayan ve şiddetle kınayan Kobani, şunu söyledi:

“KYB’nin [Kürdistan Yurtseverler Birliği] Suriye’deki kardeşlerine destek veren milli duruşu Türkiye’yi endişelendirdi... Süleymaniye’deki kardeşlerimiz ve müttefiklerimizle ilişkilerimizi sürdüreceğiz.”

Bu defa devreye dönemin MİT Başkanı Hakan Fidan girdi. Bafıl Talabani’nin kardeşi ve Barzanistan’ın Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani’yle görüşüp Türkiye’nin “KYB’nin Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ve PKK ile ilişkilerinden rahatsızlığını” ileterek, Ankara-Süleymaniye ilişkilerinin normalleşmesi için bu duruma son verilmesi gerektiğini bildirdi.

Fidan Dışişleri Bakanı olduktan sonra da, “Süleymaniye’ye yönelik yaptırımlarımıza rağmen KYB, PKK’ya müzahir tutumunu değiştirmezse daha ileri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz” dedi.

Bu süreçte Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de Bafıl Talabani’yi nasıl uyardıklarını şöyle anlattı:

“Süleymaniye’de terör faaliyetlerinin artmasıyla ilgili Bafıl Talabani sürekli olarak ikaz ediliyor. ‘Lütfen terör örgütleriyle ilişkinizi kesin. Her halükârda sizin aleyhinize olacak.’ diye ve oluyor. Durum da böyle gelişiyor. Yaptıklarını, faaliyetlerini hepsini takip ediyoruz, biliyoruz. Tabii bunları hem Iraklı dostlarımızla hem KDP’li dostlarımızla da paylaşıyoruz. Ama daha sert bir hareketi de yapmak istemiyoruz. Açık açık bunlar söylendi defalarca söylendi. Fakat bir türlü kimse kendine bir çeki düzen vermedi. Şimdi havaalanı ile ilişkimizi tamamen kopardık. Umuyorum ki, Bafıl Talabani bu terör örgütlerine verdiği desteği ya da iş birliğini bir an önce keser. Her şeyi görüyoruz, biliyoruz, takip ediyoruz. Ama hem Iraklı dostlarımızla hem KDP’li dostlarımızla oturuyoruz konuşuyoruz. Bunların doğrultusunda da yapılması gerekenler yapılıyor...”

SURİYE PKK'SI İÇİN ÖZERKLİK İSTEDİ

Peki yaptırım ve o uyarılar Bafıl Talabani’nin PKK/YPG/PYD ile ilişkilerini etkiledi mi?

Ne gezer?

Örneğin 100’üncü yıldönümünde Lozan Antlaşması için, “topraklarımızı dörde bölmenin başlangıcı” iddiasında bulunup, “Hep birlikte büyük Kürdistan için çalışmalıyız.” açıklamasını yaptı.

Bu yıl Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarına şu mesajı gönderdi:

“Bu Nevruz’un her yerde barışın, örgütlenmenin ve Kürt davasına desteğin vesilesi olmasını diliyorum. Kürt halkı onurlu bir yaşama sahip bir halktır, kalıcı bir barışın sağlanması için el ele verelim, Kürdistan’ın zaferi için çalışalım... Kürdistan’ın Kudüs’ü Kerkük’teki direnişle aynı zamana denk gelen Kürt Nevruzu ve Kürt yeni yılı vesilesiyle, sevgili Kürdistanlılara en içten tebriklerimi sunuyor, herkese barış, huzur ve mutluluk diliyorum.”

Son olarak da geçtiğimiz günlerde Ortadoğu Araştırmalar Enstitüsü’nün Erbil’de düzenlediği toplantıda, Şam yönetimi ile SDG arasındaki görüşmeler konusunda şunları söyledi:

“Uygun talepler, Kürt bölgelerinin bir tür özerkliğe sahip olmasıdır; bu ister vilayet düzeyinde olsun ister benzeri bir şey; ya da dilin tanınması, kültürün tanınması ve korunmasıdır. Ayrıca, onları koruyacak ve Kürtler olarak kabul edebileceğimiz bir tür güvenlik kurumu olmalı ve bir şekilde istihbarat ve askeri kurumlarla bütünleştirmelidir.”

ERDOĞAN'IN UÇUŞ YASAĞINDAN HABERİ YOK MU?

Sadece iktidarın değil, MHP Lideri Bahçeli’nin de Bafıl Talabani’den rahatsız olduğunu ve onun için “küresel güçlerin taşeronu, çete, PKK/YPG ile aynı kundağa sarılan, Süleymaniye kentinde fitne ateşine odun atan” gibi ifadeler kullandığını hatırlatıp yeni gelişmeyi aktaralım.

Önceki gün Barzanistan’ın başkanı Neçirvan Barzani Ankara’ya resmi bir ziyarette bulunup Erdoğan’la görüştü.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın görüşmeye ilişkin açıklamasında; “Erdoğan’ın terörsüz Türkiye sürecinin başarıya ulaşmasında kararlı olduklarını, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğine yönelik desteğinin devamını önemli gördüğünü belirttiği” vurgulandı.

Barzani de, “Bugün Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmekten büyük memnuniyet duydum. Bölgesel meseleler ile Irak, Kürdistan bölgesi ve Türkiye arasındaki yakın ve stratejik ilişkiler hakkında görüş alışverişinde bulunmak için önemli bir fırsattı. Ayrıca, iş birliğimizi daha da derinleştirmenin ve bölgesel barış, istikrar ile refahı teşvik etmenin yollarını da ele aldık.” dedi.

Ama bu resmi açıklamalara yansımayan bir konu daha vardı.

Barzani medyası Rudaw’ın iddiasına göre; görüşmede Türkiye’nin Süleymaniye Havaalanı’na uyguladığı uçun yasağı da ele alınmış. Şöyle olmuş:

Barzani, bu yasağın kaldırılmasını istemiş.

Erdoğan, “Süleymaniye’yi neden bu kadar dert ediyorsun?” diye sormuş.

Barzani, “Ben Kürdistan Başkanıyım, benim yarım da Süleymaniye’dir.” karşılığını vermiş.

Bunun üzerine Erdoğan, telefonla Sivil Havacılık Kurumu Başkanını arayıp, “Bu mesele nedir?” sorusunu yöneltmiş. Başkan, Süleymaniye Havaalanı’na yönelik yaptırımların yeni uzatıldığı bilgisini vermiş.

Erdoğan da, “peki öyleyse” dedikten sonra yasağın kaldırılması talimatını vermiş. Bu arada Neçirvan Barzani’ye, “Senin sözün reddedilmez” demiş!..

İnanılır gibi değil, değil mi?!. Erdoğan’ın konuyu bilmemesine mi, Bafıl Talabani’de en ufak bir değişiklik olmadığı halde bir telefonla yaptırımı kaldırtmasına mı şaşıralım diyecekken, bu iddianın mürekkebi kurumadan peş peşe şu açıklamalar geldi:

Barzanistan Başkanlığı, Erdoğan’a, “teşekkür ve takdirlerini” sundu...

Türk Hava Yolları İletişim Başkanı Yahya Üstün, “Bayrak taşıyıcı olarak, dünyanın dört bir yanında Türkiye’yi gökyüzünde gururla temsil etmeye devam ediyoruz... Bu vizyon doğrultusunda, Süleymaniye hattımızı yakında yeniden gökyüzüyle buluşturacak olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” şeklinde bir paylaşım yaptı...

Süleymaniye Valisi Dr. Heval Ebubekir, “Süleymaniye Uluslararası Havalimanı'na yönelik uçuş yasağının kaldırılmasındaki ısrarlı talebi ve çabaları” nedeniyle Neçirvan Barzani’ye teşekkür etti...

NEÇİRVAN BARZANİ GELMEDEN NELER SÖYLEDİ?

Erdoğan’ın hatırını kıramadığı Neçirvan Barzani’nin Ankara’ya gelmeden hemen önce ne yaptığını aktaralım.

Bafıl Talabani’nin PKK/YPG için “bir tür özerklik” istediği Ortadoğu Araştırmalar Enstitüsü’nün Erbil’de düzenlediği o kapanış oturumunda konuşan Neçirvan Barzani de Ankara ile “çok dostane ilişkilerinin olduğunu” belirterek, “Silah bırakma süreci başladığında bizden bu sürece yardım etmemizi istediler, biz de gerekeni yaptık. Ben bunun tarihi bir fırsat olduğunu ve Kürtlerin bunu kaçırmaması gerektiğini düşünüyorum.” dedi.

Devamında PKK ve Kandil’i eleştiriyormuş gibi yaptıktan sonra da “Şam yönetimiyle görüş ayrılığı yaşadıkları temel noktanın Suriye’nin merkezi bir şekilde yönetilemeyeceği” inancı olduğunu açıklayıp özetle şunları söyledi:

“Suriye, içinde yaşayan bileşenleriyle tek bir bileşen değil; Kürtler, Dürziler, Aleviler, Hristiyanlar gibi birçok bileşenden oluşuyor. Merkeziyetçi bir yönetim anlayışı sürdürülemez. Kürdistan Bölgesi olarak bu görüşü desteklemiyoruz. Bu konuyu Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile yaptığım görüşmede de dile getirdim... ‘Gelin Suriye ordusuna entegre olun’ deniliyor, ama tek tek gelin, bu doğru değil.”

Barzani, Suriye’deki Kürtlere Şam’a gitmeleri çağrısında bulunurken, “Kürdistan bölgesinin Irak’taki deneyimlerini” örnek gösterip, “Biz 2002 ve 2003'te Bağdat'ta Kürtler olarak çok önemli bir etkiye sahiptik, Bağdat'a da çok önemle gittik.” demeyi de ihmal etmedi.

İşte Erdoğan, bu Neçirvan Barzani’nin isteği üzerine Süleymaniye yaptırımını kaldırdı.

Oldu olacak onu reddetmeyip Suriye’de “ademi merkeziyetçi” yönetim arzusunu da yerine getirin!..

Zaten Ankara, “Barzanistan”ı da böyle adım adım tanımadı mı?!