Kerkük Gazze Kadar Önemli Değil miydi?!

10 Kasım'da Tuzla Piyade Okulu'nda yaşanan Atatürk rozeti takmama olayıyla, TSK'nın bu hale nasıl geldiğini konuşmaya başladık. Kayyum Vali'nin Diyarbakır'daki bir bulvara Şeyh Sait adını vermesiyle de Atatürk'ün Musul-Kerkük'ü almasını önlemek isteyen İngilizlerin, Şeyh Sait ayaklanmasını başlattığını hatırladık.

TSK bir günde bu hale gelmedi ki!.. İlk düğme; ABD askerlerinin, 4 Temmuz 2003'te Süleymaniye'de askerimizin başına çuval geçirmesiydi. Ne kadar da bekledik bir nota verilmesini; ama “Ankara'nın şerrinden Washington ve Brüksel'in şefaatine sığınanlar” bir “müzik notası” bile veremedi.

“ÇUVAL”LANAN KERKÜK'TÜ

O çuvalın sebebi neydi? Görünürde Irak'ın işgâlini öngören 1 Mart tezkeresinin kabul edilmemesi, gerçekte ise TSK'nın Kerkük ve Türkmenleri koruyup, kollaması, bu konunun Türkiye'nin “kırmızı çizgisi” olmasıydı. AKP iktidarı çuvalla verilen mesajı anında aldı; Kerkük ve Türkmenlerle artık TSK'nın değil, Dışişleri Bakanlığı'nın ilgilenmesini kararlaştırdı!..

ABD'nin Irak'ı işgâlinin en önemli sonuçlarından birisi, “Barzanistan”ın kurulması, beraberinde kadim Türkmen kenti Kerkük'e göz dikilmesi oldu.

Talabani'sinden Barzani'sine; “Ankara Kerkük’ü gündeme getirirse Diyarbakır defteri açılır...”, “Türkiye Kerkük’e karışırsa biz de Diyarbakır’a karışırız...” restleri çekildi. ABD'li Vali, “Artık Kürtlerin zamanı... Kerkük Kürt şehri.” dedi.

Kerkük ve Musul'da yağmalar yapıldı. Türk adları değiştirilmeye başlandı. Tapu ve nüfus kayıtları yakıldı. Kerkük'te Irak Türkmen Cephesi basıldığında da, Barzaniciler ve patronları, “Kerkük bugün kurtuldu.” sözleriyle bayram yaptı.

SONRA?

Son olarak 2005'te yapılan seçimlerde Kerkük'te Türkmenler azınlıkta kalınca dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkmenlerin sayısının hiç de söylendiği kadar kalabalık olmadığını vurguladı.

Ardından da Ankara, “Irak'ta tüm etnik gruplara eşit mesafede durma” politikasına geçti... Talabani ve Barzani kırmızı halılarla karşılandı... Önce “Barzanistan”ı ziyaret, ardından tanıma sürecine girildi... Bu yakınlaşmaya TSK'nın da dahil olması istendi; ama kabul görmedi.

Nihayetinde 2021 yılında dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler'in Erbil'e gittiğini gördük!..

Uzatmayalım; Ankara'nın bu muhabbetine karşın Barzanilerin Kerkük üzerindeki emelleri hiç değişmedi.

Sadece onlar mı? Celal Talabani'den sonra KYB'nin başı olan, Suriye'deki terör örgütü YPG/PYD ile alenen kol kola girdiği, Süleymaniye Havaalanı’nı onlara kullandırıp helikopter tahsis ettiği için Ankara'nın şimşeklerini üzerine çeken oğlu Bafıl Talabani de, “Kerkük KYB için kırmızı çizgidir... Kürdistan'ın Kudüsü'dür.” diyenlerden.

“ORADA OLMAZSAK DİYARBAKIR'I VERİRİZ” DENİLEN YER

AKP'nin Kerkük politikası böyle de ortağı MHP'nin Lideri Devlet Bahçeli kesinlikle aynı görüşte değil. Şu iki konuşmasını sözünü hatırlatalım:

"Boynu bükük, ruhu mahcup, bakışları mahzun Kerkük bir ses bekliyor. Umudu azalmış, ufku kararmış, 2014’den bu tarafa karanlığa gömülmüş Musul tutacak, tutunacak bir el istiyor... Türkmenlerden vazgeçmeyiz... Kerkük’ün Türklüğünü, Türkmeneli’nin Türk kimliğini sadece biz söylemiyoruz. Tarih bas bas bağırıyor. Coğrafya adeta kükrüyor, adeta dile geliyor. Kerkük Türk’tür, Türk’ündür, Türkmeneli Türk’ün öz yurdudur... Kerkük neyse İstanbul odur diyoruz, anlamıyorlar. Musul Ankara’dır diyoruz, kalın kafaları almıyor. Hatta hiç kimse, hiçbir kişi veya kurum Türkmenlerin varlık ve birlik mücadelesine destek vermezse biz varız, en az beş bin Ülkücü hazır bekliyor diyoruz, ne çare; duruşumuzu saptırmak, sulandırmak, savsaklamak için her yola müracaat ediyorlar... '81 Düzce’den hemen sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır.'... Biz Kerkük’te olmazsak, işte o zaman Diyarbakır’ı veririz."

"Ankara’nın savunması, sınır il ve ilçelerden değil, hali hazırda Afrin, Ayn El Arap, Cizire, Kandil, Kerkük’ten başlayacaktır."

Mesut Barzani 25 Eylül 2017'de Kerkük'ü de kapsayan bağımsızlık referandumuna yeltendiğinde Erdoğan'ın "Kerkük Türkmen şehridir" açıklamasına çok sevinen Bahçeli'nin, "Gazze ve Filistinliler Türkiye için ne ise, Kerkük ve Türkmenlerin de Türkiye için aynı anlam ve değeri taşımaya başladığından dolayı mutluyuz, umutluyuz." dediğini de kaydedelim.

Bunları anlatmamızın sebebi ne mi?

Siyasilerin ve medyanın gündeminde neredeyse hiç yok; ama geçtiğimiz Pazartesi günü, 18 yıl aradan sonra -Kerkük ve Musul dahil- Irak'taki birçok bölgede il meclis seçimleri yapıldı.

Sonuç mu?

Kerkük'te; ABD'yle birlikte Suriye'deki teröristlerin hamiliğini üstlenen Bafıl Talabani'nin partisi KYB birinci, Arap Koalisyonu Listesi ikinci, Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi listesi üçüncü, Barzanilerin partisi KDP de dördüncü oldu.

Musul'da ise ilk sırada Arap partilerin ittifakı kazanırken KDP ikinciliği elde etti.

İş işten geçtikten sonra iktidar medyası şimdi, "Kerkük'ü Türksüzleştirme planının 18 yıl sonra yapılan seçimde yeniden devreye sokulduğuna" dikkat çekip, "Sandığa giden binlerce Türkmen’e 'Parmak izi sisteminde arıza var.’ bahanesiyle oy kullandırılmadığından" yakınıyor.

Ne oldu? Her Allah'ın günü dış politikada destanlar yazdığı anlatılan iktidarın gücü, Kerkük'te davul zurnayla gelen bu gidişatı önlemeye yetmedi mi?!

Bilin bakalım sonuçlara en çok sevinen ve Bafıl Talabani'yi ilk kutlayan kim oldu?

DEM Partisi eş başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan!..

Özetle dediler ki;

"2005 yılından bu yana ilk defa yapılan seçime katılım gösteren Kürt halkını ve Kerkük’te yaşayan bütün halkları ve inançları demokratik tutumlarından ötürü kutluyoruz. Ortadoğu’da ulus-devletçi anlayışın toplumları böl-yönet stratejisi kapsamında halkları ulusal kimliklerine ve inançlarına göre ayırarak hüküm sürme ve bölgeyi istikrarsızlaştırma çabalarına karşı Kerkük halklarının iradesi Ortadoğu coğrafyasına umut olmuştur."

Gazze için canla başla mücadele verildiği söylenirken kadim Türkmen kenti Kerkük kimlerin "vilayeti" oluyor, görüyor musunuz?!