O kadar “Emare”ye rağmen darbeyi “Öngörmeyenler”!..

Önüne gelene “hukukçu geçinenler” diyen, ama sözde kendisi de “hukukçu” olan iktidarın bir kalemi, 5 teğmenin TSK’dan ihracına karşı çıkan Yüksek Disiplin Kurulu’nun 4 üyesini hedef almadan önce ismimi vermeden beni hedef gösterdi.

Adını anmaya gerek duymadığım o kalem; 4 üyenin karşı oy yazısını ilk duyuran olmamdan duyduğu rahatsızlığı ifade ederken alenen ve resmen şu iftirayı attı:

“Kimden öğreniyoruz, Libya’daki MİT görevlilerimizi ifşa edip, şehid olmasına belki de sebebiyet veren, eşi emniyet’te bir dönem görev yapmış ama eli askeriyeye de uzanan sözde bayan gazeteciden.. Dikkat buyrun, kimler, kimlerle.. MİT mensubunu ifşa edenler, şimdi ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganı atan teğmenlerin avukatlığına soyunuyorlar.. İhraç edilecek teğmenlerden yana tavır koyan Disiplin Kurulu üyelerinin gerekçelerini, büyük bir hukuk manifestosuna imza atmışlar gibi, takdim ediyor..”

Hukuki haklarım saklı kalmak üzere; bu iftirasına karşılık şimdilik şunu söylemekle yetiniyorum:

Devletin tüm birimleri telefonunun diğer ucunda. Buyursun MİT’inden Adalet Bakanlığı’na, Emniyet İstihbarat’ından Cumhurbaşkanlığı’na; “Libya’daki MİT görevlilerimizi ifşa edip, belki de şehit olmalarına sebebiyet verip vermediğimi”, “böyle bir suçlamaya muhatap olup olmadığımı” sorsun!..

Sanki Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun kozmik odasına girip karşı oy yazısını almışım havasındaki imalarına gelince;

Teğmenler ve komutanların ihraç kararı 31 Ocak Cuma akşamı açıklandı. Karar 3 Şubat Pazartesi günü teğmenlere önce şifai, ardından yazılı olarak tebliğ edildi. Teğmenler bunu gece avukatları ile paylaştı. Ben de onlardan aldım ve gece yarısı yazdım. Bu kadar basit.

Diyeceğim; kıskanma ne olur, çalış, belki ilk duyuran sen olursun!..

MERAK BUYURMAYIN; YAŞ'TA TASFİYE EDİLİRLER

O yazının asıl kısmına gelelim.

Güya “hukukçu” ya, aralarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı ve YDK’daki tek hukukçu olan Hukuk İşleri Başkanı’nın da bulunduğu 4 üyenin, teğmenlerin ihracına “hayır” demesinin gerekçesini eleştirdikten sonra şöyle buyurdu:

“Herkesin malumu olan genel emirlerin, genel yasakların, bir defa daha bir defa daha ayrıntıları ile bazı istismarcılara anlatılması gereksizliğine yol açmamak için.. Teğmenlerin ihracına itiraz eden dört üye de, TSK’dan ihraç edilmelidir.. Eğer kurmay bir subay, bir albay, komutandan izin istenip, ‘hayır’ cevabı alınan bir konuda, hâlâ ısrar eden teğmenlerin, yasak bir eylem içinde olmadıklarını söylüyorsa.. Bu kafa, savaşta komutanını dinlemeyen asker için de, ‘Yazılı kurallarda, komutanın verdiği şu emir lafzi olarak yer almıyor’ gerekçesi ile, emre itaatsizlikten muaf tutabilir..”

Başüstüne!.. Ağustos’taki Yüksek Askeri Şura’da onlar da tasfiye edilir...

Bu kafa; yakın gelecekte, “AKP’ye oy vermeyenler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılsın” da der mi, der!..

Şu yazının üzerinden 5 gün geçti. En ufak bir eleştiride, “TSK’nın itibarını” hatırlatan Milli Savunma Bakanlığı, maalesef Teğmen Ebru Eroğlu’na yapılan o aşağılık hakaretlerde olduğu gibi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhı’nın beyin takımındaki bu 4 komutanın hedef gösterilmesine de sessiz kaldı!..

KOMUTANLARIN SUÇU 

Malûm; sadece 5 teğmen değil, Kara Harp Okulu Alay Komutan Vekili Albay Alper Topsakal, Tabur Komutanı Kurmay Yarbay Halit Türkoğlu ve Bölük Komutanı Binbaşı Murat Öztürk de TSK’dan ihraç edildi.

Suçları özetle; “emareler bulunmasına rağmen teğmenlerin böyle bir disiplinsizlik yapacağını öngörmemeleri ve buna yönelik tedbir almamaları”...

Komutanlarla ilgili 5-0’lık kararda şu ifadeler de yer aldı:

“Konunun önemini kavrayamamak... Sahip olduğu makam ve rütbeye rağmen görev ve sorumluluklarının gereklerine aykırı tutum ve davranışlar sonucunda Devletin ve TSK’nın itibarının ve manevi şahsiyetinin zedelenmesine sebebiyet vermek...”

Üç komutanın bu “suçları” işlediğini varsayalım.

Bizatihi Kara Harp Okulu’nun sivil Dekanı Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur’un ifadesi var; teğmenlerin mezuniyet töreninin resmi bölümünde Subay Andı’nı okumak istediği konusunda 30 Ağustos öğleden sonra Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu’ya bilgi vermiş...

Diyelim ki, komutanların basireti bağlandı; dekan ve rektör niye tedbir almamış? Hiçbir “görev ve sorumlulukları” yok mu ki, onlardan da hesap sorulmuyor?!

Bunu geçip 15 Temmuz darbe teşebbüsüne gelelim.

Aylar öncesinde onlarca insan alarm verdi... MİT ve Emniyet, TSK’daki “FETÖ”cüleri isim isim bildirdi... Ankara Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun, 15 Temmuz’dan 1 ay önce hazırlayıp mahkemeye gönderdiği “FETÖ” sivil çatı iddianamesinde; “FETÖ”nün TSK’da darbe yapacak güce ulaştığını yazdı... En nihayetinde 15 Temmuz öğlen saatlerinde MİT’e giden Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevli binbaşı O.K.; Genelkurmay ve MİT'e göre, "MİT'e saldırı", O.K.'ya göre "darbe" ihbarında bulundu.

İşte ortada bu kadar “emare” varken 15 Temmuz yaşandı; yüzlerce insanımız şehit, binlercesi gazi oldu. Başta dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve 2. Başkan Yaşar Güler olmak üzere çok sayıda komutan derdest edildi.

Ama kimse onlara “makam ve rütbelerinin gereği olan görev ve sorumluluklarının gereklerini yerine getirip getirmediğini” sormadı.

Bırakın kursiyer teğmenleri ve askeri öğrencileri, erler bile “darbe yapıldığını anlamadıkları, darbeci komutanların emirlerini yerine getirdikleri” için cezalandırılırken komuta kademesine, “Devletin ve TSK’nın itibarının ve manevi şahsiyetinin zedelenmesine sebebiyet verme” suçlaması bile yöneltilmedi. Aksine hiçbir şey olmamış gibi makamları yükseltildi!..

Gel de, “hak mı, reva mı?” deme!..

CAMBAZ NEYİ GİZLİYOR?

Gencecik teğmenlerin resmi törenden sonra gerçekleştirdikleri coşkulu bir kutlamayı “cunta, darbe” söylemleriyle büyüten kendileri olduğu halde iktidarın bir başka kalemi; “Teğmenleri gösteren cambaz bizden neyi gizledi?” diye sordu.

Sadece teğmenler değil ki!.. Ümit Özdağ’ın tutuklanması... Ağzını açanın soruşturmaya tabi tutulması... Bunca yıldan sonra Gezi dosyasının yeniden açılması... Hatta 28 yıl önceki 28 Şubat’ın “medya ve sivil ayağından” da hesap sorulmasının istenmesi...

Acaba bunları gösterenler bizden neyi gizledi, gizliyor?!

Müyesser YILDIZ

9 Şubat 2025