Osmanlı Devleti’nin fikir babası Şeyh Edebali’nin; “insanı yaşat ki devlet yaşasın” özdeyişini Atatürk “adalet devletin(mülkün) temelidir” şeklinde güncellemiştir. Biri Haçlı Seferleri ile kırılan Anadolu’dan, diğeri Osmanlı’nın istibdat içinde çöküşünden izler taşır. İnsanın yaşaması için makul şartlar bellidir; sağlıklı beden, yeterli besin, barınma, insani ve adil şartlarda çalışma.
Bu mavi gezegende birbirine denk gelmiş sevmek, sevilmek, beslenmek, barınmak ve neslimizi devam ettirmek isteyen milyarlarca insanız. Metro-metrobüs-dolmuş üçlüsüyle geçen zamanın yaşamak olmadığını Y kuşağı anladı, Z kuşağının zihni sosyal medya ile uyuşturulsa da çoğunluk yanlış coğrafya kurbanı olduğunun farkına vardı. Bu dünyada ikinci bir ömrümüz olmayacak. Sevdiklerimizle sağlıklı ve mutlu geçecek süre çok kısıtlı. Ölümden sonrayı öğütleyenlerse cehenneme gitmek için ellerinden geleni yapmakta. Sürekli tekrarlıyorum; Türkiye’nin en zengin %1’i toplam zenginliğin %40’ına sahip. Disk Genel-İş verilerine göre dünyanın en zengin %1’i toplam servetin %46’sına, dünyanın en fakir %55’i toplam servetin %1’ine sahip. İsviçre’nin binde 150’si dolar milyoneriyken Türkiye’de bu oran sadece binde 2.
İnsan onuruna aykırı bir fakirliğe mahkûm bırakıldığımız çok açık. Bana öyle geliyor ki insanlığın bir sonraki çağına geçişini de yine bizim genç nesiller tecrübe edecek.
Dünyanın en zengin insanının malının %99’unu elinden alsak, bu kişi hala dünyanın en zengin %1’inin içinde kalır. Çünkü arada insan ömrü ile kapanamaz bir fark var. Gezegenin yarısı günde yarım pet şişe su kazanırken, bir kısım seçkin her gün bir okyanus kazanıyor.
CHP’nin kreş, yurt, bedavadan ucuza öğrenci akbili, insani su kullanım hakkı, kent lokantaları gibi sosyo-ekonomik hizmetlerinin halkta gördüğü teveccüh ortada. Türkiye bütçesinin yalnızca binde 27’si varlıktan(zenginlikten) alınan vergilerden oluşuyor, binde 643’ü ise hepimizin tüketiminden alınan dolaylı vergilerle toplanıyor.
Sonsuz dünyevi varlıklarıyla huzur içerisinde yaşamak isteyenlerin hem şehirlilerini ve komşularını asgari bir yaşam standardında tutmaları çağdaş dünyanın gereği değil mi? Komşusu açken yatan bizden değilse, malı aça helal olmuyor mu? Kimsesizlerin kimsesi olsun diye kurulan cumhuriyetin vatandaşını birlik içinde tutmasının tek yolu var. Varlığın %40’ına sahip %1’in varlıklarını güvencede tutmak adına geriye kalan %99’un asgari insani ihtiyaçlarını sağlaması. Üstelik Batı Avrupa demokrasilerindeki servet vergisinin ve nereden buldun yasasının uygulanması yeterli. Yani hayal de lütuf da değil. Golden vizeyle servetlerini kaçırdıkları Avrupa’da tabii oldukları vergilerin ülkemizde de uygulanmasından bahsediyoruz.
En kötü halimizle bile olduğumuz yer, sahip olduğumuz doğal olanaklar ve dünyanın yer yanına yayılmış genç ve nitelikli iş gücümüz yani potansiyelimiz ortada. Başta nitelikli eğitim olmak üzere, insani şartlarda barınma, beslenme, çalışma, elektrik su doğalgaz tüketme, güvenli ve adil şekilde yaşama konularında dünyaya örnek olacak bir ülke olmamız işten bile değil.
Attila İlhan ünlü romanı Kurtlar Sofrası’nı “Memleket kurtlar sofrasına döndü mü, isyan haktır” cümlesiyle bitirir. Tek ihtiyacımız bizi Ergenekon’dan çıkaracak bir rehber. Belimizi doğrultup bu cendereden çıkabilirsek, emeğinin karşılığını aldığında bizden daha üretken ve başarılı bir toplum olmadığını dünyaya gösterebileceğiz. Güvenle çalışıp, gururla övüneceğiz.
Çok Okunanlar
Jose Mourinho'dan Ronaldo ve Talisca açıklaması!
BEDAŞ 24 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Galatasaray Bodrum FK’yi yenerken, Muslera ve Kerem arasında gerginlik
Teğmenlerin Komutanlarının 'Suçu'!...
Bolu'da kar yağışı kazaya neden oldu, otoyol ulaşıma kapandı
CHP'li Belediye Başkanı Günay'ın oğlu son yolculuğuna uğurlandı
Öğretmenler Gününde, Eğitim Devrimi için bir manifesto
Narin’in ölümünde şüpheler artıyor! Teker teker inceledi
Oğuz Aydın Fenerbahçe adına iki gole imza attı: İlkleri yaşadı
23 Kasım Cumartesi reyting sonuçları