İnsan metabolizmasının en ilginç özelliklerinden biri, çoğu memeli türünün sahip olduğu temel bir biyokimyasal yeteneğe sahip olmayışımızdır: Glukozu C vitaminine dönüştürme kabiliyeti. Bu dönüşümü gerçekleştiren L-gulonolakton oksidaz(GULO) enzimi, evrimsel süreçte insanlarda ve birkaç diğer primat türünde işlevini yitirmiştir.
Bugün biliyoruz ki köpekler, kediler, sığırlar ve birçok diğer memeli, vücutlarında glukozu C vitaminine dönüştürebilmektedir. Bu yetenek, yaklaşık 61 milyon yıl önce primatların evrimsel çizgisinde kaybolmuştur. İlginç bir şekilde, bu canlılarda diyabet görülme sıklığı insanlara kıyasla oldukça düşüktür. Bu durum, glukozun alternatif metabolik yolaklarda kullanılabilmesiyle ilişkili olabilir.
Metabolik süreçlerin karmaşık doğası, bizi yeni tedavi yaklaşımları düşünmeye yönlendirmektedir. Örneğin, merkezi bir toplardamara yerleştirilebilecek, özel tasarlanmış yarı geçirgen bir zar sistemi üzerinde L-gulonolakton oksidaz enziminin immobilize edilmesiyle, kandaki glukozun bir kısmının C vitaminine dönüştürülmesi teorik olarak mümkün olabilir. Bu yaklaşım, diyabetin farklı tiplerinde yeni bir tedavi stratejisi sunabilir.
ASİT DAHA TEHLİKELİ DİYE, DOĞA BİZİ DİYABET YAPTI: ÖLDÜRMEDİ SÜRÜNDÜRDÜ
Evrimsel perspektiften bakıldığında, bu enzimin kaybı basit bir "kullanılmadığı için kaybolma" hikayesinden daha karmaşık görünmektedir. Kan pH dengesinin hassas kontrolü, organizmanın temel önceliklerinden biridir. C vitamini (askorbik asit) üretiminin sürekli olması, kan asitliğini artırarak laktik asit metabolizmasını etkileyebilir. Bu durum, avlanma gibi yüksek fiziksel aktivite gerektiren davranışları kısıtlayabilir.
Modern tıp teknolojileri, kan pH'ını hassas şekilde kontrol edebilme imkanı sunmaktadır. Bu gelişmeler ışığında, glukozun C vitaminine dönüşüm yolağının yeniden kazandırılması, dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gereken bir tedavi stratejisi olarak düşünülebilir.
Özellikle dikkate değer bir nokta, C vitamininin böbreklerden atılımının glukoza kıyasla daha kolay olmasıdır. Bu özellik, potansiyel bir tedavi yaklaşımının metabolik avantajlarından biri olabilir. Ayrıca, glikasyon son ürünlerinin (AGEs) oluşumunun azaltılması da teorik olarak mümkün görünmektedir.
Modern biyoteknoloji ve gen mühendisliği alanındaki ilerlemeler, kaybedilen metabolik yeteneklerin geri kazanılması konusunda umut verici gelişmelere işaret etmektedir. Ancak, böyle bir müdahalenin güvenliği ve uzun vadeli etkileri kapsamlı araştırmalar gerektirmektedir.
Evrimsel biyoloji bize sadece geçmişi anlamada değil, geleceğin tedavi stratejilerini geliştirmede de yol gösterici olabilir. Metabolik hastalıkların tedavisinde, kaybedilen yeteneklerin modern teknoloji ile yeniden kazandırılması, tıbbın yeni ufuklarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu alandaki araştırmalar devam ederken, metabolik süreçlerin karmaşıklığını ve organizmanın homeostazisini koruma önceliğini göz önünde bulundurmak önem taşımaktadır. Gelecekteki tedavi yaklaşımları, evrimsel perspektif ile modern tıp teknolojilerinin bir sentezi olarak şekillenebilir.
Çok Okunanlar

CHP'ye yönelik yargı süreci AKP'de endişeyi artırıyor!

Son ankette Erdoğan ve Bahçeli'yi düşündürecek sonuç!

Kurultay davacılarının avukatının Sedat Peker'le fotoğrafı ortaya çıktı

Hikmet Çetin'den CHP'nin 7. Genel Başkanı Klıçdaroğlu'na 'Özür' telefonu

Ruşen Gültekin’den Yıldıray Çiçek’in yazısına dikkat çeken yorum

Ülkü Ocakları'ndan Emekli Albay Orkun Özeller'e hakaret ve tehdit!

MHP’de rahatsızlık: Güller, 'İttifak dışında şansı yok'

Kılıçdaroğlu kurultay davası sessizliğini bozdu

Barış Yarkadaş'tan mahkenin kurultay kararına tepki

ABD ve Çin, Tiktok için anlaşma sağladı