Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,7329
Dolar
Arrow
34,9870
İngiliz Sterlini
Arrow
44,5064
Altın
Arrow
2973,0000
BIST
Arrow
10.011

Aktivist Erkan Erdem yazdı: Dijital Çağ zihinlerimizi çürütüyor mu ?

Dijital dünyanın hızla yayılan "beyin çürümesi" etkisi, zihinsel sağlığımızı tehdit ediyor. Hızlı ve yüzeysel bilgi tüketimi, derin düşünmeyi imkansız hale getiriyor. Çözüm, dijital detoks ve bilinçli içerik tüketiminde yatıyor. Erkan Erdem yazdı.

Aktivist Erkan Erdem yazdı: Dijital Çağ zihinlerimizi çürütüyor mu ?

ERKAN ERDEM

Bir zamanlar dijital dünya, bilgiye ulaşmanın hızlı ve özgür bir yolu olarak alkışlanıyordu. Şimdi ise bu aynı dünya, zihnimizi körelten, çürüten içeriklerle dolu bir bataklığa dönüşmüş durumda. Oxford’un 2024 “Yılın Kelimesi” olarak 'Brain Rot' (beyin çürümesi) kelimesinin seçilmesi, bu dönüşümün en çarpıcı özetlerinden biri.

BEYİN ÇÜRÜMESİ: DİJİTAL ÇAĞIN SESSİZ SALGINI 

'Brain rot' yada Türkçe tercümesi ile 'Beyin Çürümesi', zihinsel veya entelektüel durumumuzun, özellikle önemsiz ve zayıf uyaranlarla aşırı meşgul edilmesini, kalitesiz bilgiyle zihni doldurup ve bunun sonucunda bozulmasını ifade ediyor.

Sosyal medyada düşük kaliteli içeriklerin aşırı ve yoğun tüketimi ile zihinsel bulanıklık, enerji kaybı, odaklanma zorluğu ve bilişsel işlevlerde gerileme durumunu tanımlamak için kullanılıyor.

TikTok’ta bitmeyen sonsuz kaydırmalar, Instagram’daki hikâyeler ve yapay zeka tarafından yönetilen reels videoları... Hepsi beynimizin derinliklerinde bir iz bırakıyor.  Ama bu iz, bilgiyle yada düşünceyle ilgili değil, bir tür yorgunlukla dolu. Artık sosyal medyayı aşırı kullanan Y, Z ve Alpha kuşağı 150 kelimelik sözcük dağarcığı ile cümleler kurup, derdini anlatıyor. "Aynen" kelimesi, artık tek bir anlamdan sıyrılıp, onlarca farklı soruya evrensel bir yanıt haline dönüşerek dilimizin jokeri oldu.

DOZAJ KÜLTÜRÜ: YÜZEYSEL BİLGİNİN EGEMENLİĞİ 

Eskiden bir kitabın sayfalarına dalmak ya da sinemada uzun bir filme kendini kaptırmak, zihinsel ve keyif veren bir yolculuktu. Şimdi ise bu tür faaliyetler giderek tahammül edilemez hale geliyor. Çünkü kısa videolar beynimize sürekli ve hızlı dopamin salınımı sağlıyor. Düşünmek, derinleşmek yerine, hızlıca “tüketmeyi” öğretiyor. Bir parmak hareketiyle ekrandan 'kaydırma' işlemini artık 3 yaşında ki bebeler bile biliyor.

Bu durum, dozaj kültürü dediğimiz yeni bir kavramı ortaya çıkarıyor. Tıpkı reçetesiz ilaçların hızlıca alınan küçük dozları gibi, bilgi ve eğlence de artık kısa, yüzeysel ve geçici hale geliyor. Bir dakikalık reels videoları ya da 15 saniyelik story’ler, beynin sürekli küçük dozlarda uyaranlarla tatmin edilmesine ve alışkanlık haline gelmesine yol açıyor. Ama bu tatmin geçici, aldatıcı ve bağımlılık yapıcı.

DOZ KÜLTÜRÜNÜN GETİRDİĞİ ZİHİN ÇÜRÜMESİ 

Dozaj kültürü, zihinlerimizi anlık uyarıcılarla doldururken, derin düşünmeyi, sabretmeyi ve odaklanmayı elimizden alıyor. Bir kitabı okumak ya da uzun bir sinema filmine vakit ayırmak artık eski bir alışkanlık gibi görünüyor. 30 dakikadan fazla belgeselleri kimse seyretmedigi için artık belgesel üretimi bile durmuş durumda.

Düşünün, son kez ne zaman bir kitapta kaybolup zamanın nasıl geçtiğini unuttunuz?

Bu kültür, Türkiye’de de her geçen gün daha fazla etkisini gösteriyor. YouTube’un 10 dakikalık içerikleri bile artık uzun sayılıyor. 140 karakterlik tweet’ler bile dikkat süremizi aşabiliyor. İki paragraftan uzun gönderiler gereksiz ve sıkıcı.

Tıpkı şehirlerdeki hızlı tüketim kültürü gibi: Simit, çay ve ayakta yenilen tostlar… Yavaş yemek yerini hızlı lokmalara, yavaş düşünme yerini hızlı kaydırmalara bıraktı.

ÇÖZÜM: DİJİTAL DETOKS VE BİLİNÇLİ TÜKETİM 

Belki de çözüm, dijital tüketimi bilinçli bir şekilde yönetmekten geçiyor. Bu sadece sosyal medya kullanımını azaltmak değil, içerik seçiminde de özenli davranmayı gerektiriyor. Çünkü beynimiz, değerli olanı öğrenmek ve derinleşmek için var. Sürekli tüketmek için değil.

Kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: “Zihnimize yatırım mı yapıyoruz, yoksa onu tüketiyor muyuz?”

Hakkımızda topladıkları veriler ile ekranlarda geçirdiğimiz süreyi artırmak için algoritmalarini buna göre düzenleyen devasa sosyal medya firmalarına karşı kişisel olarak yapabileceklerimiz sınırlı, ancak kolektif olarak bu kalitesiz boş içerikleri tüketmeyerek bu şirketleri dizginlemek mümkün olabilir.

Dozaj kültürünün etkisinden sıyrılanlar, bu dijital dalganın arasında kaybolmadan yolunu bulabilir. Ama bu dijital esaretten kurtulabilmek için, sadece bireysel bir çaba yetmiyor, toplumsal bir uyanış da gerekiyor.

Okumayan, okuduğunu anlamayan zombi bir topluma evrilmemek için; zihinsel farkındalığı yeniden inşa etmek, algoritmaların manipülasyonuna karşı bilinçli bir dijital diyet uygulamak zorundayız.


Haber Kaynağı : 12punto

dijital çağ