Bu Küstahlığı Kim Yapmış?
İstanbul Üniversitesi emekli Profesörü Dr. Hasan Yazıcı, Onur Öymen'in "Çöküşten Zafere Lozan" başlıklı konuşması ve aynı başlıklı kitabını değerlendirdi.
Dr. Hasan YAZICI- İ.Ü Emekli Profesörü
Sayın Onur Öymen 4 Mayıs Cumartesi Günü Tarihçi Kitabevi'nde "Çöküşten Zafere Lozan" başlıklı ilginç bir konuşma yaptı ve aynı başlıklı kitabını tanıttı. Konuşmasını dikkatle dinledim ve geçen günler içinde kitabının büyük bir bölümünü okudum. Konuşmasının sonunda kendisine ve dinleyicilere de kısaca belirttiğim gibi Lozan’ın ülkem tarihi açısından bir zafer belgesi olduğunda hiçbir kuşkum yoktu. Lozan’ın bir hezimet olduğunu ileri sürenler olduğunu da biliyor, bu aymazlığa, en hafifinden, gülüyordum. Sayın Öymen de konuşmasını mükemmel bir ironi yaparak, “Evet, Lozan bir hezimettir, ancak bu Lozan’dan evvel ülkemizi işgal eden ülkelerin bir hezimetidir.” diye bitirdi. Buna da tümüyle katıldığımı açıkladım.
Öte yandan, merakla ve öğrenerek dinlediğim konuşmasının ana temasına, pek katılmadığımı yine sayın Öymen’e belirttim. Osmanlı’nın çöküşünden ağırlıklı olarak dış düşmanlarımızı sorumlu tutmaya katılamıyordum. Bilebildiğim kadarıyla Aydınlanmanın temel öğesi özeleştiridir. Öymen konuşmasında belirttiği ve kitabında da yazdığı gibi meğer Türk düşmanları arasında Protestanlığın kurucusu ve ana dilde ibadetin en ünlü savunucusu Martin Luther de varmış. Öymen kitabında şöyle diyor “Luther yazılarında sık sık Türkleri suçlayıcı ifadelere yer veriyordu. Yazdığı kitaplardan birinin başlığı Türklerle Savaş (1529), diğerininki Türklere Karşı Duada İhtar’dı (1541). Bir duralım. Burada eksik söylenen Martin Luther’in bunları hangi dürtü ile yazdığıdır. Unutmayalım, 1526 Osmanlı’nın Budapeşte’yi (Macaristan’ın başşehri) alması 1529 ise Kanuni’nin Viyana kuşatmasının tarihleridir. Özetle, Avrupalılar o devirde kendi ülkelerine göz diken Osmanlı’dan korkmakta yerden göğe kadar haklıydılar derim. 1453’te Fatih’in İstanbul’u fethiyle Osmanlı’nın Yükselme Devri başlar. Özeleştiriden kaçmamak gerek. Bu devrin net bilançosu başka toplumların yaşadıkları topraklara zorla el koymaktır. Teslim edelim ki bunun doğal sonucu da yurtlarına el konanların, el koyanlardan pek hoşlanmamaları olmuştur. Ha, topraklarına el konanlar da daha evvel ve daha sonra başkalarının topraklarına el koymamışlar mıdır? Kuşkusuz evet, ancak buna en güzel yanıt kanımca Osmanlı’nın önde gelen fikir eserlerinden Mecelle’de (19. Yy. da yapılmış Osmanlı medeni yasası) vardır: Su-i misal, emsal olmaz (Kötü örnek, örnek olmaz.).
Sayın Öymen konuşmasının daha başlangıcında “Sevr Antlaşması Türk milletine karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir belgedir.” diye bir Atatürk alıntısı da yaparak konuşmasının ana amacının, Osmanlı’nın çöküşünde bolca kendimizi eleştirip duruyoruz ancak bu çöküşte dış güçlerin rolü sandığımızdan çok daha fazla dedi ve konuşması bu gerçekten ilginç tema üzerinde sürdü. Benim bu yazıyla vurgulamak istediğim ise yaptığımızı varsaydığımız özeleştirinin nicelikten bol olmasına karşın nitelikten oldukça uzak olması. Daha yalın söyleyeyim. Bol özeleştiri yapıyor görünüyoruz da esasta fazla bir şey yaptığımız yok. Önemli olarak kurumsal özeleştiri hemen hiç yok.
Burada, sadece yaşamsal gördüğüm iki soruna değineceğim. Bu iki sorun maalesef sadece Osmanlı’nın çöküşü için değil, günümüz için de doğrudur ve üzülerek belirteyim Cumhuriyetimizin en zayıf iki halkasını oluşturmaktadır.
I. Üniversite yoksunluğu Üniversitenin kısaca 4 işlevi vardır: a. Bilim üretir; b. Üst düzey meslek eğitimi verir; c. Toplumun ve onu yönetenlerin çeşitli sorunlarında danışmanlık yapar; d. Biriken bilim, bilgi ve deneyimin kendini devamlı yenileyen bir müzesi olur. Osmanlı’nın üniversitesi yoktu ve parçalanmasının önemli bir nedeni olarak bu eksik çokça unutulur. Güncel durumda da, üniversitelerimizin büyük çoğunluğu özgün bilim üretmeyen meslek okulları olup, topluma ve onu yönetenlere değil danışmanlık yapmak kendileri bir toplum sorunu haline gelmişlerdir. Öte yandan da birikmiş bilgi ve deneyimi koruyan kurumlar haline getirilmek, çağdaş bir üniversite olmaya az çok yaklaşabilmiş olanlar, Boğaziçi Üniversitesi örneği, bir an evvel adeta iğdiş edilmesi planlanan kurumlara dönüşmüştür. Ancak vurgulamak isterim. Güncel üniversite sorunumuzun ana nedeni 1980 sonrası YÖK’ü değildi. Cumhuriyet’ten bu yana gerçekten düzgün ve sağlam bir üniversite kurmayı başarabilmiş olsak YÖK de olmazdı, olamazdı.
II. Yargı sorunumuz. Osmanlı’dan, kötülükte önde gelen ikinci mirasımız ise yargı düzenimizdir diye düşünürüm. İzleyebildiğim kadarıyla, toplum yargı sorunumuzu gayet iyi görüyor, biliyor ve maalesef kanıksamış durumda. O nedenle konunun yerleşik vahametini vurgulamakta sadece iki alıntı kullanacağım. Birincisi ünlü şair Fuzuli’nin iyi bilinen: “Selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar.” deyişi. İkincisinin ise tam kaynağını bulamıyorum. Sayın Öymen’e konuşmasından sonra şu soruyu da yönelttim:
“Lozan konuşmaları sırasında bir İngiliz delegesinin (belki Lord Curzon’un) İsmet Paşa’ya ‘Görülüyor ki siz çok arzu ettiğiniz devleti kuracaksınız, ancak korkarım bu devletin ömrü kısa sürecek. Çünkü sizin hakimleriniz rüşvet almakla ünlüdür.’ ”
Lord Curzon’un Lozan konuşmaları sırasında İsmet Paşa’ya genelde sık olarak küstahça sözler ettiğini hatta konuşmalar başlarken onu daha küçük bir koltuğa oturtamaya kalkıştığını çeşitli kaynaklardan okumuştum. Ancak sözünü ettiğim bu çok yaralayıcı sözlerin gerçekliğini bir türlü doğrulayamıyordum. Bir iki tarihçiye sorduğumda onlar da bu rivayeti duyduklarını ama Lozan toplantısı tutanaklarında böyle bir şey olmadığını belirtmişlerdi. Sayın Öymen’in yanıtı da benzer oldu. Sonra birden aklıma daha kötü bir olasılık geldi. Yoksa, yoksa bu rivayet ülkemizle ilgili önemli eleştirilerimizi dahi başkalarının ağzından yapmaya gerek duymamıza yol açan derin bir korku ve özgüvensizliğin bir sonucu muydu? Bu olasılığın kahredici umutsuzluğuna düşmeye hiç niyetim yok.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar
Serdar Ortaç: Sol kolumu kaybettim, artık ölmek istiyorum
Gelinim Mutfakta bugün kim elendi? 13 Aralık Cuma 10 altın bileziği kim aldı?
Arif Güran'ın yüz yüze görüşme tutanağı ortaya çıktı
Bahçeli'nin teröristbaşı açılımı çöpe gider!..
Reyting sonuçları açıklandı! 12 Aralık 2024 Perşembe birincisi kim oldu?
Kararsız seçmen oranı yüzde 30'u aştı
Bu hafta Avrupa’da sadece Başakşehir kazandı
Narin Güran cinayetinde şok edici iddialar: Uygunsuz şekilde mi gördü?
Bugün hangi maçlar var? 13 Aralık Cuma hangi takımların maçı var?
Rusya'ya kaçan Beşar Esad'ın evinin içinin son hali görüntülendi