Dr. Ufuk Saka yazdı: Tarih stratejileri ve komplo kuramları
Siyaset konuşmayı sevdiğimiz kadar, komplo kuramlarını konuşmayı da seviyoruz. Hatta siyaset söyleşilerimize bir iki tutam komplo kokusu katabiliyorsak, anlattıklarımız daha ilginç, daha eğlenceli, daha dinlenilir hale geliyor. Peki, tarih stratejileri komplo kuramlarına kaynaklık eder mi? Dr. Ufuk Saka yazdı...
Dr. Ufuk Saka
Siyaset konuşmayı sevdiğimiz kadar, komplo kuramlarını konuşmayı da seviyoruz. Hatta siyaset söyleşilerimize bir iki tutam komplo kokusu katabiliyorsak, anlattıklarımız daha ilginç, daha eğlenceli, daha dinlenilir hale geliyor. Ne güzel.
Türk Dil Kurumu, komplo kuramını “bir kimse, kuruluş veya ülkeye karşı gizlice, zarar verici tuzak kurulduğu varsayımına dayanan düşüncelerin tümü” olarak tanımlar.
Peki, tarih stratejileri komplo kuramlarına kaynaklık eder mi?
Tarih stratejilerinin büyük çoğunlukları itibarıyla, tahmin edilebildiği ve kimilerinin zaten açıklandığı düşünülürse, ‘gizlice’ ve bir ‘tuzak’ için bir kaynak olabileceğini düşünmek zor. Ama karşımızda orantısız bir güçle ve küresel olarak dayatılan bir tarih stratejisi olunca, bu nevi değerlendirmelerin ortaya çıkması olağanlaşıyor.
***
Küresel sermayenin, küresel planda belirli bir coğrafyası ya da bayrağı yoktur, ama bir devlet gibi davranır. İradesi örneğin Davos zirvesi ve benzeri forumlarda ortaya çıkar. O nevi etkinlikleri oluşturan toplantılarda, küresel sermayenin o dönem için uygun gördüğü başlıklar, kendi seçkinlerince tartışılır, tartıştırılır.
Sonuçlar yine kendi yetiştirdiği ya da kendi tercihlerine uygun yetiştirilmiş siyaset seçkinleri tarafından ilgili ülkelerde uygulanır, uygulatılır. Bu bir gerçekliktir, komplo kuramı filan değildir. Açıktır, ilan edilir, basın bültenleri ve ardı arkası gelmeyen televizyon oturumlarında köpürtüle köpürtüle anlatılır. Konu edilen siyaset seçkinleri bunu övünerek anlatır. Bu nedenle kendilerine fazladan önem bile vehmeder.
Peki, dünyada her şey, hep küresel sermayenin tarih stratejilerine göre, hep küresel sermayenin keyfine göre mi gerçekleşiyor? Yani gelecekte olacak her şey, önceden belli mi? Bütün yaşadıklarımız bir küresel komplo ya da bir küresel komplonun parçası ya da tamamlayanı mı? Küresel sermayenin hedef ilan ettiği coğrafyalarda her şey, hep onun istediği gibi mi oluyor? Hiç kuşku yok, hayır! Tek örnek ünlü 1 Mart tezkeremiz ve Türkiye değil. Örneğin Vietnam savaşını hatırlayalım. Örneğin Afganistan’ı, örneğin Küba’yı hatırlayalım.
***
Elbette küresel sermayenin bir küresel tarih stratejisi var, elbette elinde çok kullanışlı, çok etkili araçlar da var. Küresel sermaye, küresel planda hareketli, küresel planda etkili bir sermaye. Örneğin canının istediği ülkeye savaş uçağı satılmasını temin ediyor, istemediğine sattırmıyor.
Örneğin, canının istediği savaşta savaş hukukunu hatırlıyor, canının istediği savaşta savaş suçlarını görmezden geliyor. Ama pek çok kez işler onun tercih ettiği gibi de yürümüyor. Kimi zaman ‘senaryosundaki’ kimi ülkelerin onunkilerle uyum içinde olamayacak kendi tarih stratejileri ya da kendi tercihleri olabiliyor. Ortadoğu’da İsrail ve Kürtler küresel sermayenin etkili müttefikleri olabilir. Ama aynı coğrafyada, kendi toprak bütünlüğü konusunda kıskanç bir Türkiye’ye ve Ortadoğu’nun tamamında şu ya da bu araçlar üzerinden askeri varlık ve etkinlikleri olan İran’a rağmen bölgesel projelerini ilerletemiyor.
Projelerinden vazgeçmiyor, ama ilerletemiyor da! Trump’ın eski danışmanı Douglas McGregor örneğin, ABD’nin Ortadoğu’da 14 trilyon dolar harcadığını ve istediği sonucu alamadığını anlatıyor. Çok çabalıyor küresel sermaye, ama filmin sonu her zaman onun senaryosuna uygun olamayabiliyor. Yani tarih, komplo kuramlarına göre ilerlemiyor.
***
Ama dedik ya, küresel sermaye, projelerinden vazgeçmiyor da. ‘Küresel yayılma’ olarak bilinen, öyle ifade edilen tarih stratejisinin er ya da geç gerçekleşmesi için yapabileceği her şeyi yapıyor. Örneğin, Rusya’nın Ukrayna ile savaşa kışkırtılması, sonuçları itibarıyla son derecede stratejik bir hamleydi.
Finlandiya ve İsveç, uzun yıllar boyunca NATO’dan uzak durmalarının ulusal güvenlikleri açısından daha doğru olacağına inandılar. Rusya’yı kışkırtmamayı tercih ettiler. Bu tercihleri, neredeyse tarih stratejilerinin bir parçası oldu. İsveç, 1991’de Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra da politikasını ‘askeri bağlantısızlık’ olarak yeniden adlandırdı ve savunma bütçelerini önemli ölçüde küçülttü. İsveç ve Finlandiya siyasi kurumları ve demokrasileri itibarıyla, dünyanın en gelişmiş ülkelerinin ön sıralarında yer alıyor.
‘Usulünce’ kışkırtılan Rusya’nın, Ukrayna ile savaşmaya başlaması hem İsveç’in hem de Finlandiya’nın -hiç kuşku yok başka kuzey ülkelerinin de- Rusya algısında önemli ve sert bir farklılaşmaya yol açtı. Adı geçen ülkelerin tarih stratejilerine de kaynaklık eden tehdit algılarında önemli ve sert bir farklılaşmaya yol açtı.
***
Üstelik, büyük çoğunluğu itibarıyla ‘eğitimli’ ve ‘demokrat’ olarak bilinen bir nüfusun algısında böyle bir farklılaşmaya yol açtı. Bu farklılaşmada ülke sermayelerinin sahip oldukları medya üzerinden yürüttükleri yoğun propagandanın etkisi de yok sayılamaz. Ama, Rusya’nın tüm askeri olanaklarıyla Ukrayna topraklarında askeri operasyonlara girişmesi, bu algı farklılaşmasına yol açan sürecin bir nevi başlama vuruşuydu.
Komplo muydu? Değildi, elbette. Küresel sermayenin uluslararası ilişkiler satrancında yaptığı bir hamleydi ve öngördükleri biçimde sonuçlandı. O kadar!
İsrail tarafından maddi olarak yıllarca desteklendiği bilinen Hamas’ın, ‘durup dururken(?)’ İsrail’e saldırmasının ardından, İsrail’in Gazze şeridini işgale başlaması ve sivil, çocuk demeden ardı arkası kesilmeyen açık savaş suçları işleyerek sürdürdüğü işgal de böyleydi. Yani yine komplo değildi, hayır. Ama yine uluslararası ilişkiler satrancında bir başka hamleydi ve öngördükleri biçimde sonuçlandırmaya çalışıyorlar.
***
Küresel sermayenin kuzey ülkelerine yönelik hamlesi karşılığını buldu. İsrail üzerinden yaptığı hamlenin nereye varacağı henüz belli değil. Ama bu nevi hamleleri hiç durmayacak küresel sermayenin.
Küresel sermaye ekonomik, askeri ve siyasi olarak sınır tanımıyor. Hedefindeki ülkelerin yerel tercihleri ve yerel değerleri de umurunda değil. Örneğin özgürlükler, örneğin hukuk, örneğin yoksulluk, örneğin küresel kirlenme, örneğin küresel çölleşme, küresel sermayenin umurunda değil. Kapitalizmin doğası gereği, küresel planda yayılmak ve karlarını büyütmek peşinde. Gündemi bu, bu kadar. Bu hal, açık biçimde gözlenebiliyor.
***
Peki, yeryüzü uygarlığı göz göre göre bir nevi cehenneme dönüşürken bu hamleler durdurulamaz mı? Ya da önlenemez mi? Küresel sermayenin kimi karar verici kurumlarına akıl, sağduyu ve vicdan çağrısı yapılamaz mı? Bu çağrı, küresel sermayenin ciddiye alma ihtimali bulunan hangi kurumsal araçlarla yapılmalı?
Peki, öyle güç temsil eden kurumsal araç ya da araçlar var mı? Kaldı mı? Bu soruların yanıtlarına çalışılması gerekiyor ivedilikle.
Ne ki, o yanıtlar ortaya çıkıncaya dek, küresel sermayenin hedefindeki ülkelerin kendi tarih stratejileri ve bu stratejilere dair toplumsal farkındalıkları çok önemli hale geliyor. Yalnızca o tarih stratejileri, uluslararası ilişkiler satrancında, arkasındaki ekonomik, askeri ve siyasi güç oranında önleyici bir güç temsil ediyor.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar
BEDAŞ 21 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
A101 21 Kasım 2024 Perşembe aktüel ürünler kataloğu yayımlandı!
Hasan Arat'tan Fenerbahçe'ye Rafa Silva'lı 'Talisca' yanıtı
21 Kasım 2024 burç yorumları
Fatih Altaylı'dan Acun Ilıcalı ve yasa dışı bahis yorumu
21 Kasım Perşembe maç programı: Bugün maç var mı, hangi maçlar var, saat kaçta?
Ebru Baki Sözcü'den ayrıldı mı?
UEFA Uluslar Ligi'nde Türkiye'nin rakibi kim olacak? Play-off maçı ne zaman?
Atatürk için 21 Kasım 1938'de yapılan resmi cenaze töreninin fotoğrafları
20 Kasım reyting sonuçları 2024: Annem Ankara, Kuruluş Osman, Leyla