Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Emekli SAS Komutanı Alp Lüleci yazdı... Ticari gemilere yapılan saldırıların denizciler üzerinde yarattığı baskı: Küçük resme odaklanmak

Emekli Deniz Kıdemli Albay SAS Komutanı Alp Lüleci yazdı: Ticari gemilere yapılan saldırıların denizciler üzerinde yarattığı baskı: Küçük resme odaklanmak

Emekli SAS Komutanı Alp Lüleci yazdı... Ticari gemilere yapılan saldırıların denizciler üzerinde yarattığı baskı: Küçük resme odaklanmak

Son günlerde ticari tankerlere yapılan saldırılar konusunda çokça yazılıp çiziliyor. Konusunda uzman hayatı denizlerde geçmiş, olayları jeopolitik ve jeostratejik açıdan değerlendirebilen ve yetkililere izlenebilecek alternatifli yol haritaları ile derhal alınması gereken önlemler konusunda yol göstermeye çalışan son derece kıymetli devlet adamları var. Sayın komutanım Amiral Cem Gürdeniz, siyasi kimlikleri nedeniyle burada adını yazmayı doğru bulmadığım birkaç denizcilik duayeni bunlardan bazıları. Kendilerinin çizdiği perspektife dikkat buyurmak, zannederim her konuda yorumu olan “askeri stratejist ve güvenlik uzmanları”na kulak vermekten stratejik, operasyonel ve taktik yönlerden kısa ve orta dönemde daha fazla değer yaratacaktır.

Açık kaynaklarda kolaylıkla ulaşabileceğiz verilere, rakamsal değerler ile kafanızı fazla karıştırmadan baktığımızda küresel yük ticaretinin %88’ni taşıyan deniz yolu taşımacılığı liginde Türkiye 2025 yılında ilk 10 ülke arasına girdi. Yapılan saldırıların içerdiği global riskleri, bölgesel tehditleri, ekonomik ve sosyal sonuçlarının değerlendirildiği “BÜYÜK RESİM”e odaklanmak tabii ki hayati önem taşıyor. Ancak dünya deniz taşımacılığı alanında çalışan yaklaşık 2.000.000 (iki milyon), bu rakama balıkçılık, turizm, gemi inşa gibi sektörleri de kattığımızda yaklaşık 100.000.000 (yüz milyon) insan var.  Bu rakamın yaklaşık 150.000 (yüzellibin)’i Türk gemi insanı. Tüm sektörler ile birlikte bu rakam yaklaşık 450.000 (dörtyüzellibin) Türk insanına ulaşıyor. Dolasıyla bu kadar büyük bir topluluk için “KÜÇÜK RESİM”e de odaklamak bence hayati bir önem taşıyor.

Ukrayna – Rusya savaşı ile birlikte çokça duyduğumuz bir takım terimlere artık kamuoyu alışmış durumda. Dron, kamikaze dron, SİHA, İHA vb. Ancak son saldırlar ile bir “Limpet Mayın” terimi de dillere pelesenk olmaya başladı. Peki aslında bu Limpet Mayın denilen şey ne?

Limpet mayın, bir geminin su hattı altında gövdesine mıknatıs, yapışkan yüzey veya mekanik kanca gibi bir sistemle tutunarak patlamak üzere tasarlanmış, dalgıçlar veya insansız sualtı araçları tarafından delme, yırtma, su aldırma maksadıyla yerleştirilebilen bir sabotaj mayını. Farklı tipte patlayıcılar içerebiliyor ve ateşleme mekanizması olarak zaman ayarlı, manyetik sensörlü, sökmeye karşı korumalı ve zor olsa da uzaktan kumandalı mekanizmalar kullanılabiliyor. İçerdikleri küçük miktarda patlayıcıya rağmen özgül ağırlık olarak büyük bir etki yaratıyor ve harbin seyrini değiştirebilecek taktik güce sahip. İlk olarak operasyonlar sahnesine II.Dünya Savaşı ile çıkıyor ancak daha sonra terör örgütleri tarafından bir asimetrik tehdit unsuru ve gayri nizami harp enstrümanı olarak kullanılmaya devam ediyor. Son olaylarda ise limpet mayın ile devlet destekli bir hibrit operasyon unsuru olarak karşılaşıyoruz. Tabii askeri gemileri düşündüğümüzde harp ya da gerginlik durumunda dağılma bölgelerinde bu mayınlara karşı alınabilecek pek çok önlem olmakla birlikte ticari gemiler için seçenekler o kadar çeşitli değil. Ancak milliyetinden ve uyruğundan bağımsız olarak denizlerde bayrak gösteren tüm denizcileri düşünerek küçük resim çerçevesinden alınabilecek, uygulanabilir ve sürdürülebilir önlemler mevcut.

Bu önlemlerin en maliyet ve gayret etkin olanlarını şöyle sıralayabiliriz.

- Gemi sualtı hattına manyetik mayın yapışmasını zorlaştıracak özel kaplamalar, boyalar yapmak, 

- Limanda ya da demir yerinde plansız aralıklar ile pervane çalıştırmak,

- Gece periyodunda kuvvetli ışıklar ile su yüzeyini taramak ve dalgıç hava kabarcığı kontrolü yapmak,

- Limandan ya da demir yerinde avara edilmeden hemen önce liman otoritesinden karina kontrolü istemek,

- Deniz drone’ları (insansız su üstü araçlar), insansız deniz araçları (SİDA) ve insansız hava araçları (SİHA) ile çevre gözetlemesi yapmak ve kuşku yaratan sivil bot, sürat teknesi veya su altı aracı yaklaşımı önceden belirleyerek ilgili makamlardan destek istemek,

- Bu tür araçlar için limanda ve demir yerlerinde deniz kirliliğini önlemek maksadıyla kullanılan bariyerlere benzer özel bariyerler kullanmak,

- Deniz canlılarına zarar verme riski bulunmayan modelde ve uygun sahalarda sualtı SRAD (Short Range Acoustic Device) – Kısa mesafe Akustik Cihaz kullanmak,

- Özellikle “yüksek risk” bölgesi sayılan Karadeniz, Doğu Akdeniz, Hazar vs. hatlarda seyir yapan gemiler için konvoy, eskort ve mayın temizleme destekli rotalar planlamak,

Sonuç olarak, tüm bu önlemlerin alınması, uygulanması, buna bütçe ayrılması, sürdürebilir olması ve etki yaratması aslında denizcilik eko sisteminin en sonunda yer alan küçük resim çerçevesi içerisindeki deniz adamlarının karar alıp yapabilecekleri bir şey değil. Büyük resim sahiplerinin ortaya irade koyması, çalışanlarının hayatını önemsemesi, konuya para odaklı değil de hayat odaklı olarak yaklaşması, devlet politikası olarak yaptırım kanalıyla denetlemelerin yapılması ve üç tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemiz retoriğinin güzel bir söylem olmaktan çıkıp gerçek bir söylem haline getirilmesi çok daha önemli… Ancak bu konu şimdilik başka bir yazının konusu olsun…


Haber Kaynağı : 12punto

Wodo Network