Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Erzincan İliç altın madeni toprak kayması ekokırım ve uluslararası hukuk açısından hukuksal seçenekler

"Erzincan İliç’te meydana gelen ve ekokırım suç niteliğinde olması kuvvetle muhtemel toprak kaymasında dikkate alınması gerekenler yukarıda bahsedilen uluslararası düzenlemeler ile beraber AİHM içtihadıdır."

Erzincan İliç altın madeni toprak kayması ekokırım ve uluslararası hukuk açısından hukuksal seçenekler

İliç'te altın madeni sahasında yaşanan devasa çökmenin etkileri tahmin edilenin üstinde bir alanda olumsuz etkiler yaratabilir.

Doç. Dr. Kutluhan Bozkurt, ekokırım tartışmalarını ve siyanürün bölgeye etkilerini 12punto'ya yazdı.

Bozkurt'un yazısı şu şekilde:

Erzincan, İliç’te altın madeni sahasında geniş bir sahayı kapsayacak bir bölgede toprak kayması meydana gelmiş olması Ekokırım tartışmalarının güncellenmesine neden olmaktadır. Açıktır ki siyanür ile altın elde etmenin çok masum olmadığı, siyanürün ölümcül etkilerinin sadece insanları değil tüm bölgeyi ve o bölgedeki doğayı tarih edebileceği her türlü izahtan varestedir. Madencilik faaliyetlerinde ne yazık ki doğanın korunması bir hedef olmamakta, tersine doğanın kendisi maden faaliyeti için bir hedef durumuna dönüşmektedir.

Dün yaşanan vahim olay sadece insan yaşamını değil tüm ekosistemi hem olayın olduğu o bölgede hem de geniş bir coğrafyada, su havzasına ve Fırat nehrine yakın olması sebebiyle Türkiye dışında diğer ülkeleri de etkileme potansiyeline sahiptir. Siyanür ile altın arama başlı başına bir risktir ve doğa, kar ve madencilik uğruna feda edilmemelidir.

Yaşanan kazanın hukuksal sonuçları açısından ise şu değerlendirmeyi yapmak mümkündür. Roma Statüsü’nün 5. maddesine bakıldığında ise “Mahkemenin Yargı Yetkisine Giren Suçlar” başlığında; “a) Soykırım suçu; (b) İnsanlığa karşı suçlar; (c) Savaş suçları; (d) Saldırı suçu” kategorilerinin yer aldığı görülmektedir. Ancak bu suç tipleri/kategorisi içerisinde “ekokırım suçlar” başlığı veya kategorisi yer almamaktadır. Ancak dolaylı olarak siyanürlü maden faaliyeti, içerdiği ölümcül riskler sebebiyle, “insanlığa karşı suç” kategorisinde tartışılmalıdır.

Ayrıca Avrupa Konseyi’nin 1998 yılında Strasburg’da kabul ettiği düzenleme, “Çevrenin Ceza Hukuku Yoluyla Korunması Sözleşmesi” mevcut olay bakımından dikkate alınmalıdır. Her ne kadar Türkiye bu Sözleşmeye taraf değilse de bu düzenleme Avrupa Konseyi’nin yargı organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından dikkate alınmış ve Türkiye aleyhine yorumlanmıştır. Zira AİHM, kendisine yönelebilecek başvurularda, öncelikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “Yaşam Hakkını” düzenleyen 2. maddesi ve “Özel Yaşamın Korunmasını” düzenleyen 8. maddesi ile bağlantılı olarak özellikle sınıraşan sözleşmeler bağlamında, içtihatlar oluşturmaktadır.

Vurgulamak gerekir ki 1998 tarihli Çevrenin Ceza Hukuku Yoluyla Korunması Sözleşmesine taraf olup olmamak, bu düzenlemenin bir sınıraşan düzenleme olacak olması sebebiyle, hukuken çok önemli olmamaktadır. Çünkü AİHM başka bir nedenle yapılan bir başvuruda, Öneryıldız kararında, Türkiye’nin taraf olmadığı Çevrenin Ceza Hukuku Yoluyla Korunması Sözleşmesini AİHS’nin 2. maddesinin yorumunda dikkate almıştır. Erzincan İliç’te meydana gelen ve ekokırım suç niteliğinde olması kuvvetle muhtemel toprak kaymasında dikkate alınması gerekenler yukarıda bahsedilen uluslararası düzenlemeler ile beraber AİHM içtihadıdır.

AİHM’nin oluşturmuş olduğu bu içtihat gereği; çevrenin ve ekosistemin koruması noktasında sınıraşan düzenlemelerin artık hukuksal tartışmaların merkezine alınması sebebiyle, iç hukuk yolları tüketilmeden AİHS’nin 2. maddesi ile birlikte 13. maddesi “Etkili Başvuru Hakkı” bakımdan hukuksal sürecin ivedi olarak başlatılması önem kazanmaktadır. Bu nedenle ekokırım suç niteliğinde olan kaza sebebiyle doğrudan veya dolaylı olarak zarar görenlerin hukuken bu süreci başlatma hakkı bulunmaktadır. Kaldı ki burada sadece insanların zarar görmesi söz konusu değildir.

Doğanın ve ekosisteminin de zarar görmesi kuvvetle muhtemeldir. İç hukuk yolları tüketilmeden ivedi ve tedbir istemli olarak konu uluslararası mercilere ve yargı organlarına hukuken aktarılabilir. Türkiye he ne kadar Roma Statüsüne taraf olmasa da ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanımasa da yaşanan kaza sebebiyle bir ekokırım suç bağlamında şikâyet ve başvuru mekanizmaları da düşünülmelidir.

Madeni işleten Amerikan şirketi açısından bakıldığında da kaza ve bu suçtan zarar görenlerin ABD ve Hükümeti aleyhine de “Sorumluluk” bağlantılı olarak, hukuksal süreç başlatabilmeleri, şikâyet ve tazminat taleplerini iletebilmeleri uluslararası hukuk açısından tartışılabilecek ve dikkate alınabilecek bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır.


Haber Kaynağı :

AİHM altın toprak kayması