Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,1666
Dolar
Arrow
36,4475
İngiliz Sterlini
Arrow
46,0756
Altın
Arrow
3441,0000
BIST
Arrow
9.574

Doç. Dr. Alper Yılmaz yazdı: Almanya seçimleri: kazananlar, kaybedenler...

Almanya’da gerçekleşen erken genel seçimler, hem ülke içinde hem de Avrupa genelinde önemli sonuçlar doğurdu. 2021’de kurulan 'Trafik Lambası koalisyonu'nun çatlaması ve Hür Liberal Parti'nin (FDP) Maliye Bakanı Lindner'in istifasıyla erken seçime gidildi. Seçim sonuçlarını ve Alman siyasetinin nasıl şekilleneceğini, Doç. Dr. Alper Yılmaz 12punto'ya yorumladı.

Doç. Dr. Alper Yılmaz yazdı: Almanya seçimleri: kazananlar, kaybedenler...

12punto.com.tr

Almanya'daki genel seçimler AB'nin dinamosu olması hasebiyle yalnızca Almanya’yı değil tüm Avrupa’yı, hatta son dönemlerde seçimlere müdahil olmaya çalışanABD’yive transatlantik ilişkilerin geleceğini de ilgilendiriyordu. 2021 seçimlerinden beri yönetimde söz sahibi olan SPD (Sosyal Demokrat Parti), Yeşiller ve Hür Liberaller (FDP) arasında kurulan 'Trafik Lambası koalisyonu', 2024 yılının sonlarına doğru çatlak vermişti, bunun üzerine Hür Liberal Parti Maliye Bakanı Lindner’in istifasıyla beraber Almanya’da erken seçim kararı alınmıştı.

Seçim sonuçlarına göre, muhafazakar Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) %28,5 oy oranıyla birinci sırada yer aldı. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD) ise %21 oy oranıyla ikinci parti oldu. Bu sonuçlar, Almanya’da siyasi dengelerin değiştiğini ve aşırı sağın yükselişe geçtiğini gösterdi. Doç. Dr. Alper Yılmaz, seçimlerin ardından ortaya çıkan tabloyu ve olası koalisyon senaryolarını 12punto'da değerlendirdi.

SONUÇLARIN ARDINDAN SİYASİ TABLO NE?

Yasadışı göçün önlenmesi, vergi yükünün azaltılması ve Türkiye ile ilişkilerin güçlendirilmesi gibi konular, CDU’nun seçmen nezdinde karşılık bulmasını sağladı. Yılmaz, CDU lideri Friedrich Merz’in göç, ekonomi ve dış politika konularında öne çıkan vaatlerine dikkat çekti.

Yılmaz, seçim sonuçlarını yorumlayarak, şu ifadeleri kullandı:

''23 Şubat itibarıyla yapılan erken seçim ilk sonuçlara göre Angela Merkel’in eski partisi muhafazakâr Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) seçimi % 28.5 gibi bir oranla (208 sandalye) açık ara kazandı. Bu oran seçim öncesi yapılan anketlerin biraz altında kaldı çünkü anketler CDU/CSU’yu % 30’un üzerinde gösteriyordu. Fakat, 2021 seçimlerine göre CDU/CSU oy oranını % 4.5 oranında artırdı.

CDU lideri ve ülkenin yeni başbakanı olması beklenen, asıl mesleği avukat olan Friedrich Merz, hiç vakit kaybetmeden bir koalisyon hükümeti kurmak istediğini söyledi. Peki CDU’nun seçmen nezdinde karşılık bulan vaatleri nelerdi? Öncelikle “Göç” konusu bu süreçte ciddi bir seçim propagandası olarak kullanıldı. Avrupa’nın en önemli göç destinasyonlarından birisi olan Almanya’da yasadışı göçün önlenmesi için sınır kontrollerinin sıklaştırılması ve ülkeden sınır dışı edilme kararı alınan suçluların gözaltında tutulmasıgibi konulara CDU tarafından sıkça vurgu yapıldı. Ekonomik olarak vatandaşlara ve şirketlere uygulanan vergi yükünün azaltılması, son zamanlarda kan kaybedenAlman ekonomisinin rekabet gücünün artırılmasıgündeme alındı. Dış politikada ise Ukrayna ve İsrail’in desteklenmeye devam edilmesi, Türkiye ile siyasi ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi gibi vaatleri vardı.

Seçimlerde en fazla oyu alan ikinci parti ise %21 ile aşırı sağ ve kimi çevrelerce Neo-naziparti olarak gösterilen AfD (Almanya için Alternatif Partisi) oldu ve 152 sandalye kazandı. 2021 seçimlerine göre oy oranını % 10 artırarak Alman siyasi tarihinde en çok sıçrama yapan partiler arasındaki yerini alan AfD, Almanya sınırlarının yasadışı göçe karşı tamamen kapatılmasını ve mevcut yabancı kökenlilerin de geldikleri ülkelere geri dönmesini ateşli bir şekilde savunan parti konumunda. Parti eş başkanı Alice Weidel başta olmak üzere AfD’li siyasetçilerin özellikle yasadışı göçmenler konusunda “gerekirse silahla ateş edilsin, zorla gönderilsinler” minvalinde sert söylemleri vardı.

Milletvekili çıkaran diğer partiler ise sırasıyla; SPD %16,5, Yeşiller %11,6, Die Linke (Sol Parti) %8,7.Olaf Scholz’un dış politikada ağırlığını ortaya koyamaması ve pasif bir duruş sergilemesi, Ukrayna’ya verilen silah desteği, ülkedeki ekonomik şartların giderek kötüleşmesi ve birçok farklı sebep SPD’nin toplum nezdinde güvenini zedeledi. Die Linke’ye ise burada ayrı bir parantez açalım. Heidi Reichinnek liderliğindeki parti anketlerin üzerinde oy aldı ve büyük bir sürpriz yaptı. Özellikle Gazze’deki Müslümanlara yönelik kucaklayıcı söylemleri ve Almanya’daki Filistinlilerin İsrail karşıtı protestolarına verdikleri destekle buradaki Müslüman kökenli göçmenlerden oy almayı başardılar. Yüksek kiralar, düşük ücretler ve hayat pahalılığı gibi hususlara da vurgu yaptılar. Kapı kapı dolaşıp seçmenlerin sorunlarını yüz yüze dinlediler. Böylece2021 seçimlerine göre %4 oranında oyunu artırdı. Hür Liberaller ve BSW(Sara Wagenknecht) seçim barajı olan %5’i geçemediler.''

MUHTEMEL KOALİSYON NASIL OLACAK?

Yılmaz, AfD’nin ırkçı söylemleri nedeniyle diğer partiler tarafından dışlandığını bildirdi. CDU/CSU ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) arasında bir koalisyonun en güçlü ihtimal olduğunu söyleyen Yılmaz, bu iki partinin toplam oy oranının koalisyon için yeterli olduğunu vurguladı.

AfD'nin iktidar koalisyonuna girme olasılığı bulunmadığını kaydeden Yılmaz, şunları dile getirdi:

''Muhtemel koalisyon olasılığına bakacak olursak; her ne kadar AfD en fazla sandalye kazanan ikinci parti konumunda olsa da, ırkçı söylemleri nedeniyle tüm partiler AfD ile koalisyon kurmayacaklarını kesin bir dille ifade ettiler. Dolayısıyla AfD şu an sistem dışında kaldı. Yeşiller Partisi’ni ise görüş ayrılıklarından ötürü Birlik Partilerinden CSU istemiyor. Bu durumda büyük bir sürpriz yaşanmadığı takdirde, Birlik Partileri ile Sosyal Demokrat Parti'nin oluşturacağı bir koalisyon hükümeti kurulması bekleniyor. Çünkü bu iki partinin aldığı oy oranı koalisyon için yeter sayısı olan 316 rakamını geçiyor. Yani yeni dönemde merkez sağ ve merkez sol partilerinin koalisyon oluşturacağı bir Almanya görmemiz yakındır.''

AfD'NİN HIZLI YÜKSELİŞİ

Yılmaz, AfD'nin yükselişini tetikleyen faktörlere de değindi. Merkel’in 2016’daki 'Açık Kapı Politikası' ve Avrupa genelinde yükselen aşırı sağ popülizm, AfD’nin güçlenmesinde etkili oldu.

AfD’nin bir sonraki seçimlerde iktidara gelme olasılığının yüksek olduğunu öne süren Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı:

''AfD, Almanya’da geniş çevreler tarafından “Nazi Almanya’sı ile örtüşen değerleri savunan, beyaz Alman ırkının üstünlüğüne inanan ve bilhassa Müslüman göçmenlere karşı nefret söylemleri geliştiren ırkçı bir parti”olarak tanımlanıyor. İslamofobik unsurlar taşıyan PEGİDA (Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar) gibi örgütlerle de işbirliği içerisinde. AfD’nin bu noktaya gelmesinde bazı tetikleyici faktörler var elbette. Özellikle Merkel’in 2016’daki “Açık Kapı Politikası” ve 1 milyona yakın Suriyeliye sınırlarını açması, o günden bugüne AfD’nin güçlenmesinde önemli bir dönüm noktası. Çünkü bu tarihten itibaren AfD, Almanya’nın yoğun şekilde yasadışı göçe maruz kaldığını, göçmenlerden ötürü suç oranlarının her geçen gün arttığını, işsizliği tırmandığını ve Müslüman kökenli göçmenlerin Batı’nın kültürel değerlerini tehdit ettiğini savunuyor. Bir diğer faktör Avrupa genelinde uzun süredir güç kazanan bir aşırı sağ ve yükselen ırkçılık. İtalya’da Meloni ve Macaristan’da Orban’ın iktidarı, Fransa’da Le Pen’in oy oranlarını artırması, Doğu Avrupa sınırlarının dikenli tellerle çevrilmesi bunların birer tezahürü. İşte Avrupa genelinde aşırı sağ liderlerin ve popülizmin bu kadar ivme kazanması, AfD’nin de göç politikalarına yön verdi ve bu politikalar seçmen nezdinde de ciddi anlamda kabul gördü.

Son zamanlarda AfD’yi güçlü kılan en önemli dinamiklerden birisi ise Trump ve Elon Musk’ın AfD’yi destekleyen ifadeleri. Elon Musk, “Almanya’yı yalnızca AfD kurtarır” minvalinde konuşmuştu. Hatta son dönemlerde ABD Başkan yardımcısı James Vance Münih Konferansında Başbakan Scholz ile değil, Alice Weidel ile görüştü ve destek verdiğini söyledi.

Alice Weidel seçimler öncesi göçmenlerin kitlesel geri dönüşleri veya sınır dışı edilmeleriyle ilgili “remigrasyon (tersine göç)” kavramını kullandı. Hatta öyle ki seçim kampanyalarında AfD, burada yaşayan Müslüman göçmenlerin evlerine tek yön gidiş bileti göndererek adeta gözdağı verdi. Tüm bunları düşündüğümüzde bu seçimlerde olmasa bile bir sonraki seçimlerde AfD’nin iktidara gelmesi çok büyük bir olasılık gibi görünüyor. Bu durum, Almanya’da ırkçılığın toplum nezdinde tavan yaptığı, yerli ve yabancı halklar arasında iç çatışmaların baş gösterdiği ve göçmenlerin can ve mal güvenliklerinin tehdit altına girdiği bir süreci tetikleyecektir. Bu kaos atmosferi de kuşkusuz hem Almanya’nın hem de Avrupa’nın siyasi, ekonomik ve toplumsal açılardan zayıflamasına sebep olacaktır.''

TÜRK KÖKENLİ GÖÇMENLERİ NE BEKLİYOR?

CDU’nun çifte vatandaşlık konusunda getirebileceği kısıtlamalar ve AfD’nin yükselişi, Türk kökenliler için belirsizlik yarattı. Yılmaz'a göre, AfD’nin iktidara gelmesi durumunda göçmenlerin can ve mal güvenliği tehdit altına girebilir.

Yılmaz, gelecekte göçmenlere yönelik politikaların yanı sıra, Türk kökenli Alman vatandaşlarının da hedef alınabileceğini savunarak, şunları sözlerine ekledi:

''Almanya’da yaşayan Türk kökenlilerin birçoğu endişe içindeler. Kısa vadedeki endişe şu: CDU’nun gelmesiyle birlikte SPD döneminde kendilerine verilen “çifte vatandaşlığın kaldırılması” söz konusu, yani “ya Alman vatandaşı olacaksınız ya da Türk vatandaşı” diye bir dayatma gelebilir. Fakat buradaki Türkler her iki vatandaşlığa da sahip olmak ve anayasal zemin çerçevesinde bilhassa siyasal sürece katılım göstermek istiyorlar. Ayrıca CDU seçim öncesi vaatlerindesınır denetimlerinin sıklaştırılacağını söylemişti, bu durum da Türkiye’den akrabasını veya yakınlarını Almanya’ya getirmek isteyen Türkler açısından tedirginlik yaratıyor. 

Uzun vadede ise AfD gibi ırkçı bir partinin bir sonraki seçimlerde iktidara gelme olasılığının yüksek olması, halihazırda buraya entegre olmuş, işini kurmuş ve ailesini getirmiş Türkler açısından büyük endişe yaratıyor. Zira “4 yıl sonra buradan gönderilebiliriz, yıllardır büyük bir özveri ve zorlukla inşa ettiğimiz her şeyimizi kaybedebiliriz”endişesi çoktanhâkim olmaya başladı. Zaten Alice Weidel seçim sonrası yaptığı açıklamada “Bir sonraki seçimleri biz kazanacağız” diyerek daha şimdiden gelecek planları yapmaya başladı ve seçimde kaybeden taraf değil, kazanan taraf oldukları mesajını verdi. Tüm bu durum Almanya’da mevcut olarak yerleşen ve Almanya’ya gelmeyi planlayan Türkler açısından zor bir süreci beraberinde getiriyor.''


Haber Kaynağı : 12punto

alper yılmaz Almanya Almanya seçimleri
English Guru