Analist Türker Açıkgöz yazdı... Sistematik yoksullaştırma: Bir ülkenin sessiz ve derin çöküşü
Analist Türker Açıkgöz, “Sistematik yoksullaştırma: Bir ülkenin sessiz ve derin çöküşü” başlıklı yazısında Uzun süredir görülen ekonomik kriz tesadüfi değil, toplumu sistemli biçimde yoksullaştıran bir politikalar bütününün sonucu. Bu süreçte insanların sürekli geçim derdine düşürülerek siyasal tepki verme kapasitesi zayıflatıldı. Sonuç olarak, giderek derinleşen yoksullaşmanın bir toplumsal çöküş mekanizmasına dönüştü. Aç insan düşünemez, yoksullaşan toplum iradesini kaybeder” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye uzun süredir derin bir ekonomik girdabın içinde. Üstelik bu girdap öyle ani bir felaketin ya da bir savaşın sonucu değil; aksine, düzenli, kontrollü ve neredeyse programlı bir yoksullaştırma sürecinin eseri gibi duruyor. “Sistematik” kelimesinin altını özellikle çiziyorum, çünkü ortada tesadüfle açıklanamayacak kadar tutarlı bir tablo var.
Peki neden?
Neden bir ülke kendi halkını bile isteye yoksulluğa mahkum etsin?
Çelişkili görünse de cevabı basit: Siyasetin temel mantığı iktidarda kalmaktır ve toplumsal yoksullaşma, bazı yönetim anlayışları için şaşırtıcı derecede işlevsel bir araçtır.
Sekiz Yıldır Bitmeyen Kriz: Tesadüf mü, Tercih mi?
Bir düşünün…
Bu ülkenin halkı en son 2017’de yüzü gülerek nefes aldı. 2018’den bu yana kesintisiz bir kriz dönemi içindeyiz. Üç yıllık bir “enflasyonla mücadele programı”ndan söz ediliyor. Oysa dünyada üç yıl süren bir enflasyonla mücadele programı yoktur; zaten bu sürede program biter, hükümetler değişir, acılar hafızalardan silinir.
Ama bizde öyle olmadı.
Sanki birileri bu krizin bitmesini hiç istemiyormuş gibi…
Sanki biri ekonominin ayağa kalkmasını değil, tam tersine çöküşünün sürmesini tercih etmiş gibi…
Neden?
Çünkü yoksul toplum tepkisizdir.
Felaket Yok, Savaş Yok… Peki Bu Çöküş Neden?
Türkiye, son sekiz yılda ne büyük bir felaket yaşadı ne de savaşın içine sürüklendi.
Ülke, Kuzey Kore misali dünyadan izole edilmedi.
Enerji krizinin merkezine düşmedi.
Dış ticareti kapatacak bir ambargo uygulanmadı.
Peki o zaman halk neden tarihin en düşük refah seviyesine geriledi?
Neden milyonlarca insan kirasını ödeyemiyor, çocuklar okula aç gidiyor, toplumun neredeyse tamamı “hayatta kalma” moduna mahkûm edildi?
Bu sorunun makul tek cevabı var:
Sistematik yoksullaştırma.
Yoksullaşmanın Politik İşlevi
Aç insan düşünemez.
Geçim derdiyle boğuşan kitleler, ülkenin kaderini ilgilendiren konularda tepki veremez.
Sürekli hayatta kalma mücadelesi veren halk, siyasal gelişmelere kayıtsız kalmaya mahkûm olur.
Bugün tam da bu yaşanıyor.
Toplum, en temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle getirildi. Kira ve gıda, insanların hayatını ele geçirdi. Böyle olunca da ülkenin gündeminde yaşanan olağanüstü olaylara karşı refleksler köreldi.
Toplumsal Hafızası Kısalmış Bir Ülke
Araştırmalar toplumun hafızasının ortalama 60 gün olduğunu söylüyor. Hadi son 8 yılı hatırlamıyoruz diyelim.
Nitekim son birkaç haftada yaşananları düşünün:
Yüzyıllardır hassasiyetle çizilen egemenlik sınırlarını zorlayan Katolik Papa’nın ziyareti, Türkiye içinde yürütülen kilise faaliyetleri, askerin selam mı tekmil mi verdiği belli olmayan o görüntüler…
SES YOK.
Büyükelçi unvanı taşımasına rağmen kendini “manda valisi” zanneden kişinin ulusal egemenliği yok sayan açıklamaları…
SES YOK.
Yabancı bir özerk bölgenin eski yöneticisinin, uzun namlulu silahlı korumalarla Türkiye’de dolaşması; arkalarında bir polis özel harekatçısı ve bir Akrep aracıyla verilmiş skandal görüntüler…
SES YOK.
İmralı tartışmaları…
SES YOK.
Bu sessizliğin nedeni ap açık: Mide gurultusu bağırışlardan daha yüksek çıkıyor.
Artık insanların duyduğu tek ses aç çocuklarının sesi.
Yetmedi: Son Silah Devrede
Eskiden denirdi ki:
“Millet futbol, magazin ve gündelik tartışmalarla uyutuluyor.”
Evet, bunlar hâlâ var ve tam gaz çalışıyor. Ülke bir hafta sonraki gündemini bile hatırlamıyor.
Ama bu da yetmedi.
Toplum hâlâ tamamen tepkisizleşmemiş olmalı ki, son silah olarak sistematik yoksullaştırma devreye sokuldu.
Bugün insanlar düşünemiyor, sorgulayamıyor, takip edemiyor.
Çünkü hayatta kalmaya çalışıyorlar.
Sonuç: Yoksulluğun Tesadüf Değil, Tasarım Olduğu Bir Ülke
Türkiye’nin son sekiz yılı, ekonomik olarak açıklanamaz bir denklem.
Rasyonel ekonomi literatürü bu kadar uzun süreli ve yapay krizleri açıklayamaz.
Ancak siyaset bilimi açıklayabilir:
Yoksulluk, toplumun iradesini pasifleştirmenin en etkili araçlarından biridir.
Ve Türkiye, tam sekiz yıldır bu aracın hedefinde.
Hatırlaması zor biliyorum fakat son 8 yılda yaşadığımız siyasi değişimlere bakın. Ülkenin geldiği hali düşünün.
Sistematik yoksullaştırma tam gaz devam ediyor.
Demek ki siyasi planlar henüz bitmedi. İç ve Dış aktörlerin işi daha var demektir.
Yapılacak daha çok şey var gibi.
Sevgiyle kalın.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar
Açılım sürecini eleştirdiği için açığa alınan polis memurundan ilk açıklama!
Cem Küçük'ten Ahmet Çakar ile ilgili bomba iddia
Galatasaray- Samsunspor maçındaki tartışmalı penaltı pozisyonu için kim ne dedi?
Özgür Özel'in A Takımı belli oldu
İklim krizi, COP toplantıları: Yapılanlar ve yapılması gerekenler
Eve davet ettiği erkeği sevgilisiyle darp etti
Buse Terim yeni sevgilisiyle peş peşe fotoğraflarını paylaştı
Kontrolden çıkan beton mikseri faciaya neden oldu
MHP’li Feti Yıldız’dan İmralı görüşmesi açıklaması
Beşiktaş, 'tüm Türkiye gördü, VAR gör(e)medi' dedi