Prof. Dr. Duran Bülbül TMSF'nin düzenleyeceği ihaleleri değerlendirdi: 'Satışın asıl amacı...'
TMSF’nin Eylül ayında düzenleyeceği 12 ihaleyi değerlendiren Prof. Dr. Duran Bülbül, satışların kısa vadede hazineye katkı sağlayabileceğini, ancak uzun vadede hukuki ve ekonomik riskler doğurabileceğini belirtti.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Eylül ayında farklı sektörlerde kayyım yönetimindeki şirket ve varlıkları ihaleyle satışa sunacak.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Eylül 2025 boyunca 12 ayrı ihale düzenleyerek şirket satışlarından taşınmaz ve araç satışlarına kadar geniş kapsamlı bir program yürütecek. Tekstil, mobilya, kablo ve medya sektörlerindeki büyük şirketlerin yanı sıra lüks araç, tekne ve canlı yayın aracı gibi farklı varlıklar da yatırımcıların ilgisine sunulacak.
Eylül ayında gerçekleşecek ihale süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Duran Bülbül, sürecin Türkiye ekonomisine etkilerini ve hukuki boyutlarını değerlendirdi.
Prof. Dr. Bülbül, “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu şu an Türkiye’nin en büyük elindeki menkul gayrimenkul şirketler, fabrikalar olan bir kuruluş haline gelmiştir. Daha doğrusu bir kamu kiti haline dönüşmüştür. Kamusal KİT gibi işlem gören bir kurum haline dönüşmüştür.” dedi. KİT’ler karşı olan iktidar en büyük KİT’i yaratmıştır.
'EL KOYMALAR KAMULAŞTIRMA HAREKETİDİR'
Özellikle FETÖ ve benzeri örgütlerle bağlantılı olduğu düşünülen, terörün finansmanı boyutunda faaliyet gösteren şirketlerin TMSF’ye devredildiğini belirten Prof. Dr. Bülbül, “Burdaki en temel soru şudur: Uzun süredir, zaman zaman Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun, el konulan şirketlere—terörün finansmanı nedeniyle ya da iflas eden firmalarda—el koyduğunu görüyoruz. El koymalar aslında bir kamulaştırma yöntemidir ve bunu doğru şekilde değerlendirmek gerekir.” ifadelerini kullandı.
Siyasi iktidarın kamulaştırma jargonuna karşı olduğunu ve TMSF’yi kullanma yöntemini eleştiren Prof. Dr. Bülbül, şunları söyledi:
“Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ da bunlara belirli bir süre kayımlar atayarak bu şirketleri belirli bir süre yönetimini sağlıyor. Ama çok ilginçtir ki bu şirketlerin bir müddet sonra gördüğümüzde zarar ettiklerini, bu şirketlere ciddi bir şekilde yöneticiler atandığını ve bu yöneticilerin ciddi ücretler aldığı da bir gerçek.”
Hukuki riskler konusunda da uyarıda bulunan Prof. Dr. Bülbül, “Bu satılacak kuruluşların satılması durumunda ileride bu işlerin sahipleri olan kişiler terörün bir finansmanında aklandıklarında ileride bir af çıktığında ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve değişik yollara gittiklerinde aklandığında ülkenin ciddi bir mali yükle karşılaşacağı, ciddi bir tazminatlarla karşılaşacağı bir durum da var. Bunun çok dikkat edilmesi gerekir” dedi.
EKONOMİK ETKİLERİNE DEĞİNDİ
Prof. Dr. Bülbül, ekonomik etkilerle ilgili olarak ise şunları vurguladı:
“Şu an borçlanmayı, borçların finansmanı için kullanılan, ücretlerin finansmanı için kullanılan yöntem kısa sürede iktidara ve hazineye bir katkı sağlayabilir. Zaten sağlıyor, çünkü bu firmalar çalışıyor. Buradaki çalışan kişilerin ücretleri zaten ödeniyor. Vergileri nedeniyle de hazineye, sigortaya, ciddi vergiler ve stopajlar yatırılıyor. Burada bir sorun yok zaten.”
Bununla birlikte sürecin uzun vadeli risklerini de hatırlatan Prof. Dr. Bülbül, “Bunların yeniden tekrar eski sahiplerine dönüştürülmesi, tekrar belli kişilere satılması ve satışı sonucunda, ilerideki davalarda bu tip yöntemlerin de son tahlilde bedelini bir kez daha halk öder. Bu borcun borçla kapatılmasıdır ve bunun bedeli de halktan ve vergilerle, yüksek zamlarla, kamu fiyatlarının yükseltilmesi ile tekrar halktan tahsil edilecektir. Bu yöntemin, hukuki süreçler tamamlanmadan yapılacak satışların ileride telafisi güç ülke açısından zararlar doğuracağını düşünüyorum. Alan kişiler açısından da zararlar doğuracağını düşünüyorum. Bu sürecin doğru tahlil edilmesi ve doğru yönetilmesi borç ödemek için satılmasının doğru olduğunu düşünmüyorum.” dedi.
PİYASAYA ETKİSİ OLUR MU?
Artan iflas ve konkordato ilanları ışığında, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) şirket satışlarını değerlendiren Prof. Dr. Bülbül, bu ihalelerin piyasayı canlandırma açısından sınırlı etkisi olacağını belirtti.
Prof. Dr. Bülbül, “Şimdi buradaki piyasayı canlandırma, piyasayı yeniden düzelme adına yapılan bir satış değil. Bir kere bunu bu satışların bedeli şöyle denmiş ; enflasyonun önlenmesi, piyasanın canlandırılması, burada elde edilen paraların tekrar piyasaya ucuz krediler şeklinde sunulması derseniz ve hatta teşvik olarak işleyen firmalara verilecek ciddi bir şekilde finansmanında kullanılacak derseniz, evet bu anlamda iflaslı olan konkordato ilan eden ve kapanmak üzere olan kredilerin ödenen firmalara ciddi destekleri olabilir.” dedi.
SATIŞIN ASIL AMACINI AÇIKLADI
Ancak satışın esas amacına dikkat çeken Prof. Dr. Bülbül, “Bu satışın gerekçesine baktığımızda borçları kapatmak için diyor. Borçların da bir finansman aracı olarak kullanıyor. Bunlar daha çok satışı yapılarak bir borç kapatma olacak. Borç kapatma olacağı için ülkedeki krize, ülkedeki konkordatolara, iflaslara olumlu bir etkisi olmayacaktır.” ifadelerini kullandı.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) satışlardan elde edeceği gelirlerin kamu borçları ve işçi alacaklarına yönlendirilmesinin ekonomik istikrar açısından etkilerini değerlendiren Prof. Dr. Bülbül, sürecin hukuki ve bütçesel açıdan sınırlamalarını vurguladı.
Prof. Dr. Bülbül, “Hazine açığını azaltacaktır. Bütçe açığını azaltacaktır. Şu açıdan baktığımızda bunların ciddi bir şekilde daha doğrusu borçlanmayı azaltacaktır. Borçlanma azaldığı için de faiz yükü düşecektir. Bu ciddi bir şekilde faiz yükü düşüşüdür. Bunu bir kere bilmemiz gerekir.” dedi.
Gelirlerin gerçekten doğru kullanımının önemine değinen Prof. Dr. Bülbül, şunları söyledi:
“Borçlanmanın ciddi bir şekilde yükü gerçekten doğru amacına uygun kullanılırsa halkın ilerideki vergi yükü azaltılabilir. Ama genellikle bu niyetle yapılan borçlanmaların gerekçelerine bakıyoruz, borçlanma satışlardan sonra ya da elde edilen gelirlerden sonra bunların genellikle denilen amaçlara kullanılmadığı, işci alacaklarına kullanılmadığı, işte söylenilen gerekçelere uygun kullanılmadığını da daha önce gördük. O nedenle bunun takipçisi olmak gerekir.”
Hukuki altyapı eksikliklerine dikkat çeken uzman, “Bizim bütçemizde, bizim hazine gelirlerimizde tahsis sistemi yok. Bizdeki hazine sistemi tek Hazine sistemidir. Hazine sisteminde de belli gelirler, belli giderlere tahsis edilemez ilkesi var. Bu gerekçe yanlış ve bütçe ilkelerine uygun değil. Bütçe kanunu değişmeden ben bunu şuraya harcayacağım diyemezsiniz. Buna mevzuat, buna bütçe yasası, cevaz vermiyor. Yani müsaade etmiyor.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Bülbül, sürecin siyasi ve hukuki boyutunu ise şöyle özetledi:
“Bir kez daha söylemek istiyorum. Maalesef devlet temenni ve iyi niyetlerle yönetilmez. Hukuki normlarını, hukuki gerekçelerini doğru hazırlamak gerekir. Bir kez daha söylemek istiyorum. Ben bunu işci alacaklarına kullanacağım. Ben bunu borç kapatmaya kullanacağım diyorsanız tek Hazine sistemi buna el vermiyor. Böyle bir bütçe sistemi yok. Bu durum ancak fonlarda olur. Bir fon sisteminde olur. Maalesef şunu demiş olsa, biz bunu alacağız bir fona koyacağız, bunları da harcayacağız derlerse bunun gerekçesini oluşturmak bile çok zor. O nedenle bu gerekçeyi doğru bulmadığımı, hukuki dayanaktan yoksun olduğunu söylüyorum. Bunun sadece satış için bir ajitasyon yöntemi olarak kullanıldığını düşünüyorum. Onun dışında bu gelirlerin denilen yerlere harcanması konusunda ve harcanacağı konusunda bir hukuki norm, hukuki bir güvence ve hukuki bir dayanak yok. Daha kaldı ki mali kanunlarda böyle bir şeye müsaade etmiyor.”
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar

Fatih Altaylı, CHP'ye yönelik operasyonları bitirecek tek formülü açıkladı

Sabancılarda boşanmayı tazminat pazarlığı kilitledi!

Bahçeli hakkında açılım süreciyle ilgili bomba iddia!

Ümit Özdağ masasındaki son anketin sonuçlarını açıkladı

'Parti yönetilmek zorunda, kaçmak olmaz' dediği ileri sürülmüştü

Kandil'den provokasyon!

ROK'tan al haberi! Teröristbaşı Öcalan için ev hazırlandı demişti

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan 'bu iyi bir görüntü değil' tepkisi

Alt bir tür

Vergi Ahlakı ve Kayıt Dışı Ekonomi arasındaki ilişki
