15 Temmuz'un kritik isminden çarpıcı ifade: 'Üç komutana şantaj yapıldı'
Yargıtay’ın bozma kararından sonra yeniden görülen Genelkurmay Çatı Davası’nda savunma yapan dönemin Akıncı Üs Komutanı eski tuğgeneral Hakan Evrim, fişleme listelerinde Hulusi Akar, Abidin Ünal ile Yaşar Güler’in de isimlerinin olduğunu ve bu komutanlara, “Ya projeye destek verirsiniz ya da size de FETÖ’den işlem yaparak hapse atarız.” şeklinde şantaj yapıldığını öne sürdü.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda devam eden davanın dünkü ve bugünkü celsesinde savunmasını yapan Hakan Evrim sözlerine, “Ben suçsuzum, terörist ve hain değilim.” diyerek başladı.
Evrim, sözde atama listesinde hakkında “göreve devam” ve “Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı” yazılması suçlamasına karşılık şunları söyledi:
“Bilgim, iradem dışındaki görevlendirmeden sorumlu olamam. TSK’da Tebliğ-tebellüğ esastır, kimse tebliğ etmedi, ben de tebellüğ etmedim. İddianameye göre, bu listeyi hazırlayan hayali Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin içinde olup da kendimi hiç bilgi ve tecrübemin olmadığı bir makama atamış olmamın gerekçesi ve mantığı yok. Bu benim işim değil. Eğer listeyi ben yapmış olsaydım, en fiyakalı görevi almalıydım. TSK eğitim kurumlarında hiç çalışmadım. Listeyi ben yapmış olsam zaten kendimi bu göreve atamazdım. Eminim eğitim konusunda hayli başarılı olan cemaat bu göreve uygun birisini rahatlıkla bulabilirdi. Ayrıca atama listesindekilerin kimi tutuklanıyor, kimi emekli ediliyor, kimi ihraç ediliyor, kimi TSK'da göreve devam ettirilip general/amiral bile yapılıyor. Örneğin Korgeneral Metin Gürak listede GATA Sağlık Komutanı olarak atanmış. Ama hiçbir tahkikat görmemiş, üstüne sonrasında Genelkurmay Başkanı bile yapılmıştır.”
Evrim, darbeyi planladığı ve yönettiği iddialarını ise şöyle reddetti:
“Bu konuda aleyhimde hiçbir beyan, delil yok. Bu delili kim getirebilirse susacağım ve tüm suçlamaları kabul edeceğim. Hodri meydan. Darbe toplantısı yapılacaksa, darbenin merkezi olduğu söylenen benim üssümde olmalıydı. Üssümdeki tüm kameralar faaldi, hiçbirisi kapatılmadı. 5-9 Temmuz’da son toplantıların yapıldığı iddia edilen bayram haftası memleketim Ödemiş’teydim. Yönetici olsam bayramda yapıldığı iddia edilen bu toplantılara mutlaka katılmalıydım. Üssü darbeye tahsis etmek isteseydim, en baştan yapardım. Üssü darbeye tahsis eden, planlama toplantılarına neden tahsis etmesin ki? Adil Öksüz Ocak 2016’dan itibaren Kazan'a gelmiş, Ankara'da villa kiralamış ve birçok toplantı yapmış. Eğer bu işin içerisinde olsaydım daha en baştan Adil Öksüz’ün ilk benimle temasa geçmesi, görüşmesi, toplantılar yapması gerekirdi. Üssümde bulunan 71 F-16 uçağının tamamını harekâta hazırlatırdım. Üsteki silah sistemleri bile o gece yapılanlara yeterliydi, başka takviyeye ihtiyaç duyulmazdı. Darbeyi bilen ve haber alan, önlem almayan, kimseye haber vermeyen, hem kendi karargâhını hem de başka birlikleri darbeden korumayan ve sonra da görevine devam eden Genelkurmay Başkanı, 2. Başkan, Kara ve Deniz Kuvvetleri Komutanlarına ne diyeceksiniz? Onların birliklerini darbeye tahsis etmesi konusunda ne yapıldı? Darbeyi bilmelerine rağmen ne kendi karargâhlarını koruyabildiler ne de diğer birlikleri haberdar ettiler.”
"HULUSİ AKAR İFTİRA ATTI"
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın, “Hakan Evrim bana ‘dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen’le görüştürürüz’ gibi bir şey söyledi” şeklindeki ifadesi için de “iftira” diyen ve Akar’ın tek ifadesinin iki versiyonu olduğuna dikkat çeken Evrim, şunları anlattı:
“Bu sözünde ifadesinin diğer kısımlarında olduğu gibi kesin, net ifade yok. ‘Gibi bir şey söyledi’ demek, ‘Olabilir de olmayabilir de’ anlamındadır. Akar’ın iki ifade nüshasının arasında 20 farklılık, değişiklik var. İkincisinde, kendisini kurtaracak şekilde düzeltmeler yapılmıştır. Bu da doğru söylemediğinin, ifadesini duruma göre değiştirdiğinin delilidir. Meclis Darbe Komisyonuna korktuğu için gidememiş, gönderdiği yazılı ifadesinde de benim kendisine söylediğimi iddia ettiği bu konudan hiç bahsetmemiştir. Eğer bu söylem gerçek olsaydı, Hulusi Akar tarafından her ortamda dile getirilmeliydi; ancak bu iftirasını başka hiç bir yerde dile getirmemiş, getirememiştir. Fetullah Gülen’in telefon numarasını bilmem. Kendisini ne telefonla aramışlığım ne de görüşmüşlüğüm vardır. Dolayısıyla Hulusi Akar’a böyle bir teklif yapmış olmam mümkün değildir. Akıncı’da olan şudur: Genelkurmay Başkanı farklı bir yaklaşımla fikir üreterek, daha güçlü çözüm alternatifleri sunmak suretiyle oradakileri yönlendiriyordu. Ülkenin durumuna ilişkin TRT’de yayınlanan bildiride belirtilen şikâyetleri bildiğini, kendisinin de bunlara katıldığını, hatta iktidar partisinden bazı milletvekillerinin bu konulardaki benzer serzenişleri bizzat kendisine söylediklerini belirtti. Toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla hep birlikte hareket edilerek ülkenin düze çıkarılması gerektiğini; mesela Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, parti içi muhalefet, muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, hatta kanaat önderlerinin de katılımıyla ülkedeki sorunların çözülmesine çalıştığı yönünde sözler söyledi. Benim makam odamda tüm gece boyunca oturdu. Emir komuta içerisinde herkese emirler verdi. Güya enterne edilmiş halde iken gece saat 02:09 ve 06:04'te, askeri hattan iki kere evini bizzat arayarak sadece eşi ile konuştu ve eşini teskin etti. Bu nasıl enterne edilme? Aleyhime bu beyanı delil kabul edilen Hulusi Akar mahkemeye gelip bizlerin bulunduğu celsede dinlenmeliydi. Ama gelmedi, gelemedi, getirilmedi. Delikanlıysa, buraya gelir aynı ifadesini söylerdi. Yemedi.”
Yurtta Sulh Konseyi’nin varlığının ispatlanamadığını, darbenin 1 numarasının Akın Öztürk olmadığının ortaya çıktığını, darbe planının bulunamadığını, ayrıca IQ’su 130’un üzerinde olan sanıkların böyle bir darbe planlaması yapmayacağını savunan Hakan Evrim şöyle devam etti:
“Seçilen hedefler stratejik olarak doğru hedefler değil. Üç köprünün sadece birinin, üstelik tek taraflı trafiğe kapatılması askeri açıdan açıklanabilir değil. Keza, çevresinde Kuvvet Komutanlıkları olan Meclis kolayca askerlerle alınabilecek iken bombalanıyor. Bu mantıklı mı? Ayrıca darbeciler ellerinin altında o kadar uçak olmasına, rehine bulundurmalarına rağmen hiçbirisini kullanmayı düşünmediler, hiçbir kaçış planı ve alternatif plan yapmadılar. Marmaris ve Dalaman’daki kameralar Cumhurbaşkanı’nın olduğu zamanlarda kapatılıyor, kayıtları siliniyor. Neden? Akıncı Üssünde benim darbe yaptığım söyleniyor; ama tüm kamera kayıtları yerinde duruyor, silinmiyor. Aytun Çıray (CHP eski milletvekili ve Darbe Komisyonu üyesi), ‘Yakın korumaları ile kolayca yapabileceği bir suikast ile Cumhurbaşkanı’nı etkisiz hale getirebilecek iken, cemaatin bir ekip göndererek otelden almaya çalışması mantıklı değil. Hele darbeye kalkışması tam bir saçmalıktır.’ dedi. Akıllı adam. Muhsin Kutsi Barış (Eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı) da savunmasında, istese bunu kendi açısından kolayca nasıl halledilebileceğini anlattı. En son çaresi darbe yapmak olan cemaatin, gücünün yüzde 1-2’siyle darbeye kalkışması normal değildir. 19 Mart’tan itibaren İmamoğlu ve CHP’ye yapılanlar ortadadır. Seçimi kaybetme riskine karşılık tüm tuşlara basılarak yapılan bu saldırılar, ölüm kalım meselesinde yapılabileceklere en iyi örnektir. Hükümet, gücünün yüzde 1-2‘siyle hareket etmiyor, tüm gücüyle devrede. Her şeyini kaybedecek olan, gereğini işte böyle yapar. 15 Temmuz’da cemaatin, güya bizlerin, yaptığı gibi değil.”
AKAR, ÜNAL VE GÜLER'İ SUÇLADI
Evrim, dönemin komuta kademesini ve MİT Müsteşarını suçlarken de şu iddialarda bulundu:
“MİT’in yanında Şirin Ünal, Ahmet Zeki Üçok, Kenan Kenan ve Devlet Denetleme Kurulu Başkanı’nın hukuksuz, delilsiz listeleriyle fişlendik. Bu listelerde Hulusi Akar, Abidin Ünal ve Yaşar Güler’in de isimleri vardı. Komutanlara, ‘Ya projeye destek verirsiniz ya da size de FETÖ’den işlem yaparak hapse atarız’ şantajı yapıldı. Atama listesi Yaşar Güler’in emriyle yayımlandı. Emri ileten emir subayı binbaşı Mehmet Akkurt o gece çatışmada öldürüldü. Akar ve Fidan güya darbeyi haber alamadı, darbe yapan personelini engelleyemedi, Cumhurbaşkanı suikasta maruz kaldı; ama ikisi de başarısızlıkları nedeniyle görevden alınmadı, üstüne bir de bakan yapıldı ve hala el üstünde tutuluyorlar. Neden acaba? Hulusi Akar darbeyi biliyordu. Halen yalan söylüyor. Burada bizimle birlikte yargılanması gerekiyordu. Çok önemli bir hizmet yapmış olmalı ki, korunuyor. Abidin Ünal’a gelince; askeri öğrenciler dahil pek çok masum personeline sahip çıkmadı, 45 yıllık silah arkadaşını bu davada sırtından bıçakladı, sattı. Hulusi Akar ile Abidin Ünal’ı Genelkurmay Başkanlığı konusunda birbirine karşı rakip yaparak, şantajla plana razı ettiler. Abidin Ünal Cumhurbaşkanı ile görüşmek için gizlice Saray’a gitti ve Hulusi Akar tarafından yakalandı. Hulusi Akar kendisinden istenen rolü iyi oynayınca, ‘Dere geçerken at değiştirilmez’ denilerek göreve devam ettirildi, bakan yapıldı. Değiştirilecek olan at Hulusi Akar, değiştirecek at ise Abidin Ünal’dı. Darbeye bu kadar yardım etmeseler, görevlerinde kalmaları mümkün olmazdı. Abidin Ünal saat 23:17’de MİT mensubu Sadık Üstün ile telefonda görüştükten hemen sonra darbeyi bilmesine rağmen Akın Öztürk’ü Akıncı’ya gönderdi. Hulusi Akar’ın ilk aklına gelen kişi Akın Öztürk oldu. Akıncı’dayken nedense hemen Akın Öztürk’ü çağırttı. Bu kadar tesadüf olabilir mi? İkisi de Akın Öztürk’ü bile bile getirtti ve darbenin 1 numarası adayı yaptı. Öldürülerek darbe suçu ona ve bizlere yıkılmak, olayın üzeri kapatılmak istendi. Akar ile Ünal ikballeri uğruna tüm personeli ve özellikle Akın Öztürk’ü sattılar. Aralarındaki makam kavgasının faturası o an hiçbir yetkisi olmayan Akın Öztürk’e ve bizlere kesildi. Biz darbeci olsak, ne Akar ne Ünal ne Fidan kalırdı.”
AKINCI GÖRÜNTÜLERİNDE NE VAR?
15 Temmuz gecesi Akıncı Üssü’ne kuleyle temas kurmadan ve ışıklarını kapatarak inen uçaklar olduğunu, üstte emekli pilotların ve yaklaşık 200 kişilik yüzü maskeli tam teçhizatlı bir grubun görüldüğünü, bu kişiler ile ertesi gün teslim alınan 250-300 uzun namlulu silahın burada ne aradığının araştırılmadığını, kendisi hakkındaki tek elle tutulur bilgi olan dijital delillerin de tahrif edilmiş deliller olduğunu öne süren Hakan Evrim, “Akıncı görüntülerinin üçte biri getirildi. Neden mi? Sanırım saklayacakları bir şeyler, görülmesini istemedikleri kişiler vardı. Akıncı ve Marmaris’e ait saat 17:00 ile 06:00 arasındaki HTS kayıtları getirtilsin, her şey ortaya çıksın.” dedi.
Evrim, savunmasını şöyle tamamladı:
“Bizler bu tuzağın kurbanlarıyız. Masum binlerce insan tasfiye edilerek, yerlerine yandaşlardan üç misli personel alındı. Önceki mahkeme başkanı Oğuz Dik ile siyasiler arasındaki mesajlar ortaya çıksın, başka bir şeye gerek kalmaz. Bu davanın toptan bozulup gerçek suçluların yargılanmasını sağlayacak bir iddianame yazılması gerekiyor.”
Hakan Evrim’in avukatlığını üstlenen oğlu İlhan Evrim de o vakitler öğrenci olduğu için babasının önceki savunmalarına gelemediğini belirterek, duygusal bir beyanda bulundu. Av. Evrim, “Babam bence suçsuz. Objektif olamam, ama hayat da objektif değil.” deyince sanıklar tarafından alkışlandı.
Müyesser YLIDIZ
18 Kasım 2025
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar
Yandaş gazeteciden Kılıçdaroğlu'nun İmamoğlu kararıyla ilgili bomba iddia!
Özgür Özel ve Garfield
Ünlü dondurmacıda dışkı kaynaklı bakteri bulundu
İhraç edilen Teğmenlerden yeni hamle
15 Temmuz'un kritik isminden çarpıcı ifade
Böcek ailesinin sonunu getiren o otelle ilgili şoke eden ayrıntı
Araba alacaksanız 2026'da alın
Sosyal Bilimlerinizi nasıl alırdınız?
Sörloth'la ilk temas... Lookman yükleniyor!
İmralı tartışması sürerken CHP’den eş zamanlı hamle