Savcı, Hablemitoğlu suikastı davasında 6 sanık için ağırlaştırılmış müebbet istedi: Siyasi cinayet oldu
Soruşturma ve kovuşturma süreciyle birlikte yaklaşık 5 yıldır devam eden Necip Hablemitoğlu suikastı davasında esas hakkında mütalaasını veren Savcı Zafer Ergün, sanıklardan emekli Albay Levent Göktaş başta olmak üzere Tarkan Mumcuoğlu, Fikret Emek, Nuri Gökhan Bozkır, Aydın Köstem ve Enver Altaylı’nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını, Mehmet Narin’in ise örgüt üyeliğinden cezalandırılmasını istedi. Savcı, yalancı tanıklık yaptıkları iddiasıyla Yazar Ergün Poyraz ile Mehmet Kaya Batı ve Ersan Aksoy hakkında da Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.

Haber: Müyesser YILDIZ
Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 27 Haziran’daki son celsesinde, gerek Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın gerekse de sanık avukatlarının kovuşturmanın genişletilmesi taleplerine karşın Savcı Zafer Ergün, esas hakkındaki mütalaasını hazırlamak üzere dosyanın savcılığa tevdiini istemiş, Mahkeme de bunu kabul etmişti.
Hem İddianame hem de duruşma Savcısı olan Zafer Ergün, esas hakkındaki mütalaasını 21 günde hazırlayarak mahkemeye sundu.
18 Temmuz tarihli esas hakkındaki mütalaa ile iddianame arasında önemli farklılıklar olduğu, ayrıca Savcı Ergün’ün daha çok sanıkların ve avukatlarının savunmalarına karşı savunma yaptığı görüldü.
"PARA İÇİN İŞLENDİ" DENİLEN SUİKAST "SİYASİ CİNAYET" OLDU
İddianame ile mütalaa arasındaki belli başlı farklılıklar şöyle:
İddianamede “Levent Göktaş suç örgütü”nün bu cinayeti para için gerçekleştirdiği savunulurken, mütalaada şöyle denildi:
“Yapılan soruşturma ve kovuşturma sonucunda, Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesi eyleminde, adi bir cinayet sebebinin bulunmadığı, cinayeti doğuran sebeplerin maktulün hayatı, çalışmaları, düşünceleri ve siyasi görüşlerinin bir kesim tarafından rahatsız edici olarak bulunması olduğu, oluşan bu rahatsızlık sonucunda işlenen adam öldürme eyleminin ‘siyasi bir cinayet’ olarak görülmesi gerektiği anlaşılmaktadır. İşlenmiş siyasi bir cinayetin soruşturulması, delillerinin toplanması; geçmişe, olay tarihine gidilerek yeni delil tespiti yapılması ya da tespit edilen delillerin tekrardan toplanmasının ne denli zor olduğu izahtan vareste bir durumdur. Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen 2004/121619 sayılı soruşturma dosyası işte bu zorluk altında tamamlanmıştır.”
İddianamede olduğu gibi mütalaada da Gazeteci Zihni Çakır’ın beyanlarına itibar edilirken, sanık avukatlarının, Çakır üzerinden soruşturmanın gizliliğinin ihlal edildiği iddialarına karşı şu savunmalar yapıldı:
“Bir kısım sanıklar müdafilerinin yaptıkları savunmalarda belirttikleri gibi soruşturma dosyamızda şüphelilerden delillere değil, delillerden şüphelilere ulaşılmıştır. Bu kapsamda soruşturma dosyasındaki önemli delillerden birisi, iddianamemizde çorap söküğü etkisi yarattığından bahsedilen tanık Zihni Çakır isimli kişinin ifadesi olmuştur. Ayrıca bazı sanıklar ve sanık müdafilerince tanık Zihni Çakır'ın ifadesinin delil değerini zayıflatabilmek için tanığı, soruşturma makamı ile bir tutarak, soruşturma makamı gibi hareket ettiği iddiasında bulunulmaktadır. Oysaki tanığın görevi bildiklerini, duyduklarını ve gördüklerini anlatmak olup, bu kapsamda da ifadesi alınmıştır. Tanığın elinde soruşturma dosyası kapsamında hiçbir delil olmadığı gibi Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ifadesi sırasında iddianameye delil bile teşkil etmeyen araştırma konusu yapılan bir araca ilişkin temsili bir araç resminin ona gösterilmesi konusu, Nuri Gökhan Bozkır'ın Zihni Çakır üzerinden 5 Şubat 2015 tarihinde İstanbul Tem Şube Müdürlüğünde vermiş olduğu ve önem arz eden ifadesini boşa düşürme çabasından başka bir şey değildir.”
Mütalaada, Nuri Gökhan Bozkır’ın Ukrayna’dan resmi iade süreci dışında, yani MİT operasyonu ile Türkiye’ye getirildiği kabul edilirken, Bozkır’ın Türkiye’ye getirildikten sonra verdiği ifadeler ise soruşturma ve kavuşturma sürecini akamete uğratma çabası olarak değerlendirildi.
"MUMCUOĞLU KIBRIS ÜZERİNDEN GELDİ" İDDİASINDAN DA VAZGEÇTİ
İddianamesinde, “tetikçi” olduğunu öne sürdüğü Tarkan Mumcuoğlu’nun Kazakistan’da görevliyken KKTC üzerinden Türkiye’ye geldiğini, hatta oradan eşini aradığını savunan Savcı Zafer Ergün, esas hakkındaki mütalaasında ise Mumcuoğlu’nun ailesini “uluslararası çağrı taşımacılığı” sistemi üzerinden aradığını belirtti. Mumcuoğlu’nun olay tarihinde Kazakistan’da olduğunu söyleyen tanıkların ifadelerine “üzerinden 20 yıl geçti, kesin olarak hatırlanamaz” gerekçesiyle itibar edilmemesini isteyen Savcı Ergün, Mumcuoğlu’nun Türkiye’ye geliş yolunu da şöyle değiştirdi:
“Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen soruşturma sonucunda, sanık Ahmet Tarkan Mumcuoğlu'nun adam öldürme eylemini işlemek için Kazakistan ülkesinden KKTC ülkesi aktarmalı olarak ülkemiz pasaport kayıtlarına girmeden gelmiş olabileceği şeklinde anlatım yapılmış ise de, bu durumun dışında bir yöntem ile de sanığın Ülkemize gelmiş olabileceği, Türk Hava Yollarından alınan kayıtlara göre 2002 yılında hemen hemen her gün Kazakistan-Türkiye, Türkiye-Kazakistan arasında uçuş planlaması olduğu, sanık Ahmet Tarkan Mumcuoğlu tarafından o günün şartlarında düzenlenen veya elinde bulundurulan bir sahte pasaport ile Türkiye'ye gelmiş ve geri dönmüş olabileceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Sanık Ahmet Tarkan Mumcuoğlu'nun hangi yöntem ile geldiğinin tespit edilmemesi tüm dosya kapsamındaki delillere göre sanık hakkında isnat edilen suçlamayı ortadan kaldırmayacaktır. Kaldı ki bu tarz bir siyasi cinayeti gerçekleştirecek kişinin, legal yollardan gelerek eylemi gerçekleştirmesi yerine, illegal yollardan gelerek eylemi gerçekleştirmesinin onun hakkında yürütülecek soruşturmada olası tespitini zorlaştıracak bir durum olacağının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.”
"CİNAYETİN SEBEBİ MİT MÜSTEŞARLIĞI"
Savcı, cinayetin sebebini ise şöyle açıkladı:
“Kamusal alandaki gücünü henüz tamamlamamış olan Fetullahçı Terör Örgütü ile açıktan uğraşan, onun illegal faaliyetlerini kamuoyu nezdinde açıklayan, örgütün bu faaliyetleri ile ilgili kitap hazırlığı içinde olan, örgütün lideri hakkında açılan kamu davasında önemli delilleri dönemin Devlet Güvenlik Mahkemelerine sunan Necip Hablemitoğlu'nun bu durumu, onu Fetullahçı Terör Örgütünün, sanıklar Mustafa Özcan, Enver Altaylı ve Aydın Köstem'in, bu kişiler ile birlikte hareket eden, legal alan dışına çıkan ve aynı tarihte maktul ile birlikte MİT Müsteşarlığı konusu için çalışmalar içerisine giren sanık Mustafa Levent Göktaş'ın hedefi haline getirmiş, onun, ölüme giden sürecini hazırlamıştır. Sanık Mustafa Levent Göktaş'ın olay tarihinde kendisi gibi MİT Müsteşarı olmak isteyen maktulü daha önceden hiç tanımadığı şeklindeki beyanı, sanığın olay tarihindeki statüsü, irtibatları, alınan ifadeler karşısında gerçeği yansıtmamaktadır.”
SİLAH BULUNAMASA DA
Savcı, “örgüt” hakkında da şu dikkat çekici değerlendirmeyi yaptı:
“Örgütün amacı örgüt liderinin talimatı ile adam öldürme şeklinde eylemleri icra etmektir. Bu kapsamda belirsiz suç işleme iradesi sanıklarda vardır. Örgütün üyeleri üçten fazla kişidir. Örgütün yöneticisi ve üyeleri, bulundukları kamu görevinden kaynaklı silah kullanma kabiliyetine haizdir. Dolayısıyla amaç suçu işlemeye elverişli bir örgüttür. Örgütün devamlılık niteliği bulunmaktadır. Bu yapı tek bir olay için bir araya gelmiş bir yapı değildir. Söz konusu suç örgütü olay tarihinde faaliyetlerini yürütmüş ise de Cumhuriyet Başsavcılığımızca tespit yapılana kadar faaliyetleri ortaya çıkartılamamıştır. Fetullahçı Terör Örgütünün sözde Türkiye İmamı olan sanık Mustafa Özcan'ın, Necip Hablemitoğlu'nu ‘susturabilmek’ için sanık Enver Altaylı ile yaptıkları plan neticesinde, sanık Aydın Köstem üzerinden sanık Mustafa Levent Göktaş'la irtibata geçtikleri, sanıkların Necip Hablemitoğlu'nu öldürme kararı aldıkları, Enver Altaylı ve Aydın Köstem'in Mustafa Levent Göktaş'ı azmettirdikleri, sanık Mustafa Levent Göktaş'ın ise anlatılan gerekçelerle Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesi eylemini, gerek görev gereği kendisine bağlı olan gerekse de illegal olarak kendisine örgütsel bağlılık içerisinde yer alan sanıklar Nuri Gökhan Bozkır, Fikret Emek ve Ahmet Tarkan Mumcuoğlu'na gerçekleştirdiği, somut olayda maktulü, Ahmet Tarkan Mumcuoğlu'nun ele geçirilemeyen ateşli silahla öldürdüğü, gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında toplanan ve hükme esas kabul edilerek mütalaamızda açıklanan delillerle ortaya konulmuştur.”
Örgüt lideri olduğu öne sürülen emekli Albay Levent Göktaş’ın avukatı Ali Soykan esas hakkındaki mütalaaya, “Bu esas hakkında mütalaa değil, yeni bir iddianamedir. İddianamenin tarihsel gelişimi, olay kurgusu tamamen değiştirilmiştir. Mahkeme, ‘Ben iddianame ve iddianamedeki fiille bağlıyım.’ diyecek ve sanıkların beraatına karar verecektir.” sözleriyle tepki gösterdi.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar

Fatih Altaylı’dan kabine tahmini... O ismi işaret etti

PKK açılımına destek yüzde 75.9’muş... Şunları da sorsanız ya!..

Diplomatik plakalı araçta 205 kiloluk kokain çıkmıştı

AKP ve CHP arasındaki yarış sıkıştı

Resmî Gazete / 14-20 Temmuz 2025

PKK/YPG’nin elebaşı Mazlum Abdi öldürüldü mü?

Esen Gök'ün ablasına attığı veda mesajı kafaları karıştırdı

Kurultay davasında yeni perde: 'Tüm seçim süreçlerini mahkemelik hale getirir'

Bahçeli'nin 'Bir Kürt bir Alevi' önerisi gündem olmuştu!

21 Temmuz Pazartesi gazete manşetleri
