Solda açılım tartışması sürüyor… Devrim Hareketi Sözcüsü Bölükbaşı: ‘Sosyalizm iddiasındaki partilerin böyle bir suça ortak olmaları bizim açımızdan üzücü’
Kurucuları büyük oranda Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) üyelerinden oluşan Devrim Hareketi’nin Sözcüsü Ercan Bölükbaşı, yeni açılım sürecini ‘bölgemizin emperyalizm ve onun lider ülkesi ABD lehine dönüştürülmesi süreci’ olarak değerlendirdi. ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na üye veren TİP ve EMEP’i eleştiren Bölükbaşı, “Sosyalizm iddiasındaki partilerin böyle bir suça ortak olmaları bizim açımızdan üzücü” dedi.

Haber: 12punto.com.tr
Solda yeni açılım sürecine ilişkin tartışmalar sürüyor…
Çok sayıda aydın, gazeteci, akademisyen ve sanatçının başlattığı ‘Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz’ imza kampanyasıyla başlayan tartışmalar devam ediyor. Kampanyanın çağrı metninde, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin, Lozan Anlaşması’nın sorgulanmasını, mevcut sınırlarımızın tartışılmasını, yeni-Osmanlı hayallerini, Türkiye İmparatorluğu gibi gayrimeşru adlandırmaları, ümmetçiliği, etnik ve mezhepsel kimliklere dayalı siyasal yapı ve kurumları istemiyoruz. Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz’ denilmişti. Bu kampanya özellikle Dem Parti ve EMEP çevrelerince eleştirildi.
TKP, TKH, Devrim Hareketi, HKP, SCP gibi sol partiler de yeni açılıma karşı açıklamalarda bulundular. Bu partilerden Devrim Hareketi’nin Sözcüsü Ercan Bölükbaşı, kurulan komisyonu “Emperyalist Savaşa Hazırlık Komisyonu” olarak nitelendiriyor…
Sürece ilişkin görüşlerini 12punto’ya anlatan Bölükbaşı, “Emekçi halkın çıkarlarını savunuyoruz. Sürece ve ona hizmet için kurulan komisyona amasız fakatsız karşı çıkıyoruz. Çözüm bellidir: AKP iktidardan, ABD yurdumuzdan kovulmak zorundadır” dedi.
İşte o söyleşi:
‘BÖLGEMİZİN EMPERYALİZM ve ONUN LİDER ÜLKESİ ABD LEHİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ SÜRECİDİR’
- ‘Terörsüz Türkiye’ denilen yeni açılım süreci kapsamında Mecliste kurulan ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ toplantılarını yapıyor. Siz genel itibarıyla bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ercan Bölükbaşı: Komisyonda İyi Parti hariç meclisteki tüm partiler yer alıyor, özellikle 19 Mart operasyonları ile birlikte iktidarın hukuki baskısı üzerinde yoğunlaşan CHP’nin yanı sıra EMEP ve TİP üyelerinin bu komisyonda yer alacak olması ise ayrıca tartışmayı hak ediyor.
Sürecin başlangıcı ile Ortadoğu’da yaşanan son gelişmelerin rastlantı olmadığını düşünüyoruz. Bahçeli’nin açıklamasının ardından Suriye’de Baas yönetimine karşı yıllardır süregelen emperyalist saldırganlık hız kazanarak Suriye hükümetini ortadan kaldırdı. Suriye hiçbir meşruiyeti olmayan cihatçı bir çeteye ve onun karanlık liderine teslim edildi. İsrail hem Suriye’deki işgal alanlarını genişletti hem de Gazze’ye yönelik saldırganlığını şimdiye kadar hiç görülmemiş bir boyuta çıkardı. İran bombaların hedefi haline geldi, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki barış süreci İran’ın kuşatılmasına hizmet edecek bir biçime evriltildi.
Daha önceki çözüm süreci yine Suriye’ye yönelik büyük saldırıların başlangıcı ile çakışmış ve Suriye’nin beklenmedik bir direngenlik ile geçici de olsa ayakta kalmayı başarması üzerine ise süreç sonlandırılmıştı.
Yani içinde bulunduğumuz süreç, bölgemizin emperyalizm ve onun lider ülkesi ABD lehine dönüştürülmesi sürecidir. Bu süreç, iddia edildiğinin aksine silahların susması süreci değil çok daha büyük çatışma ve savaşlara bölgemizin hazırlanma sürecidir. Karşı-devrim iktidarı ve Kürt ulusal hareketinin Türkleri ve Kürtleri karanlık bir maceraya sürükleme girişimidir. Bölgemizin barışa ve eşitliğe kavuşmasını isteyen herkesin bu sürece karşı konum alması gerektiği bizce açık.
‘KARARLARIN YASAL YAPTIRIM GÜCÜ YOK’
-Komisyonun bileşimi, kararların nitelikli çoğunlukla alınması, toplantıların kapalı yapılması vb. tartışmalar yaşandı. Komisyonu bu anlamıyla nasıl değerlendiriyorsunuz?
Komisyonun kararlarının nasıl alınacağı bir yerden sonra önemsiz. Komisyonun kararlarının herhangi bir yasal yaptırım gücü yok ve komisyonun varoluş amacı zaten sürece toplumsal destek yaratmak. Bu başlıkta yürütülen pazarlık, gidişattan rahatsız olanlara ‘bakın kolay dahil olmadık’ diyebilmek dışında bir anlam taşımıyor.
Gizlilik kısmı ise sürecin en başından beri yürütülen bir durum. En baştan itibaren neyin tartışıldığı, hangi konularda anlaşılıp hangi konularda anlaşılamadığı, neden böyle bir sürecin şimdi başladığı halktan gizlendi. Çünkü, halka dönüp açıkça ‘şimdiye kadar başınıza açtığımız belalar yetmedi şimdi de sizi büyük bir savaşa hazırlıyoruz’ demeleri pek de mümkün değildi!
Komisyonun ikinci toplantısına ilişkin gizlilik kararı alınması da bu durumun bir parçası. En nihayetinde süreç başından itibaren siyasal bir nitelik taşıyor ve iktidar adına faaliyet gösteren istihbarat aygıtı bu sürecin yürütücülerinden birisi. Siyasal müzakereleri ilerletme görevi verilen bir aygıtın varlığı ve sunumu gerekçe gösterilerek toplantının gizli yürütülmesine gerekçe sunulması bu nedenle de anlamsız. Karşı-devrimci iktidar aslında başından beri bildiği gibi yapıyor, halkı siyasetin dışında itmek için tüm yasal olanakları kullanıyor, yetmediğinde kurumlara yasal işlevlerinin ötesinde görevleri fiilen yüklüyor.
‘MASAYA DAHİL OLANLARDAN HALK ADINA BİR ŞEY BEKLEMEMELİ’
-Komisyonda TİP, EMEP gibi sosyalist partiler de yer alıyor. Bu partilerin komisyona üye vermesi doğru mu sizce? Bu komisyonun işleyişi anlamıyla, kapalı toplantılarda alınan kararları halkın da bilmesi gibi bir sorumlulukları var mı?
Kendi ifadelerine itibar edeceksek ve halkın çıkarlarını savunduklarını kabul edeceksek yapılan açıkça yanlış. Üstelik sürece ilişkin değerlendirmelerimizin önemli bir bölümüne benzer tehditleri bu partilerin de gördüğünü kendi açıklamalarından ve yazdıklarından biliyoruz. CHP’nin düzene bağlılığı ve emperyalizmin kurduğu bir zeminin dışında kalmasının intihar anlamına geleceğini düşünmesi normal, ama sosyalizm iddiasındaki partilerin böyle bir suça ortak olmaları bizim açımızdan üzücü.
Bilginin bir şekilde kamuoyuna duyurulmasından çok daha önemli bir konu, gizlilik kararına ‘hayır’ demeye bile cüret edilememesi. Bu sayede konunun halktan kaçırılması kararına da toplumsal meşruiyet kazandırılması gibi bir tehlike oluşuyor. Bu durum, yanlış bir zemine yerleştirilmekte sorun görmeyen unsurların sürecin alt başlıklarında doğru davranmalarının pek de olası olmadığını bize hatırlatıyor. Bu anlamda masaya dahil olanlardan halk adına bir şey beklememeli. Emekçi halk, kendisine dayatılan karanlık gelecekten çıkacaksa; süreci toptan reddeden bir irade ile birlikte çıkacak.
‘GİDİLECEK TEK ROTA BELLİ’
-Bu süreç sizce neler getirir? Türkiye’yi neler bekliyor?
Emperyalizmin yönelimi, süreci yürüten aktörlerin hedefleri, çıkarları ve beklentileri belli olsa da hayat her zaman egemenlerin istediği gibi akmıyor. Emperyalist planların bölgemizde başarılı olma ihtimalini düşürecek çokça emare var. Ortadoğu’da yaşayan tüm halklara yaşatılan cehennemin bir karşı tepki yaratma ihtimali hiç de az değil. Ayrıca aktörlerin sürecin heyecanı ve emperyalist merkezlerin vaat ettikleri karşısında şimdiye kadar erteledikleri iç gerilimleri bir anda ortadan kalkabilecek başlıklar değil. Süreç, bu anlamda yürütücüleri arasındaki kavgalarla birlikte yürümek zorunda. Bu da ilk başlıkla birlikte düşünüldüğünde başka seçeneklerin kendisini dayatabilme ihtimalini artırıyor.
Ülkemizin geleceğinde yalnızca gericilik, sömürü ve savaşlar yazmıyor. Karanlık zamanlar, aynı zamanda gerçek kurtuluş yollarının da ortaya çıkabildiği dönemlerdir. Türkiye’yi neyin beklediğini tahmin edemeyiz elbette ama, egemenlerin alnımıza yazdığı kötü kaderi silip atabilecek bir devrim ihtimali bizim açımızdan Türkiye’nin gidebileceği ve gitmesi gereken tek rota.
‘BİZ HAYAL GÖRMÜYORUZ’
-Sizin önerileriniz nelerdir? Çözüm nedir sizce?
Ülkemizin ve bölgenin yüzlerce büyük sorunu var ve tamamı eşitsizlik temelli. Kürt sorunu da bunlardan birisi. Sorunlarımızı çözüm rotasına koymak için başka yolu yok, eşitsizliğin kaynağı olan emperyalist-kapitalist sistemden kurtulmak zorundayız. AKP gericiliğini, ABD emperyalizmini ve bizim sırtımızdan zenginleşen patronları yurdumuzdan kovmak tek seçenek. Emperyalistten, yobazdan, sömürücüden çözüm bekleyenler ya hayal görüyorlar ya da hayal satıyorlar. Biz hayal görmüyoruz. Sorunlar gerçekse çözüm de gerçekçidir. Türkiye’nin sorunları ancak ve ancak bir devrimle çözülebilir!
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar

Genelkurmay Başkanının Emeklilik Gerekçesi!..

Özlem Çerçioğlu'nun AKP'ye geçmesinin perde arkası!

Cem Küçük'ten Rezan Epözdemir soruşturmasıyla ilgili çarpıcı iddialar

295 Albay emekli edildi

Rezan Epözdemir ile ilgili yeni gelişme!

Bahçeli'nin davalar hızlandırılsın çıkışının ardındaki gerçeği açıkladı

Ankara'da Erdoğan- Özlem Çerçioğlu zirvesi

Rezan Epözdemir polemiğine ROK da katıldı

Siyasette Özlem Çerçioğlu muamması devam ediyor

Fatih Altaylı'dan çarpıcı Bahçeli değerlendirmesi: 'İç çatışma ihtimali...'
