Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6207
Dolar
Arrow
34,8656
İngiliz Sterlini
Arrow
44,4914
Altın
Arrow
3046,0000
BIST
Arrow
10.058

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'dan Suriye çıkışı: 'Bir emperyalist anlaşma doğrultusunda parçalanıyor'

Suriye’deki gelişmeleri değerlendiren TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, “Suriye bir emperyalist anlaşma doğrultusunda parçalanıyor” ifadelerini kullandı.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'dan Suriye çıkışı: 'Bir emperyalist anlaşma doğrultusunda parçalanıyor'

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki cihatçı grupların Esad yönetimine karşı saldırıları sürüyor.

HTŞ ve cihatçı gruplar 27 Kasım'dan bu yana Suriye’de çok sayıda kenti ele geçirdi.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Suriye’deki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kendisine ait X hesabından paylaşım yapan Okuyan, Suriye'nin kendi kaderine terk edildiğini belirterek, “Suriye bir emperyalist anlaşma doğrultusunda parçalanıyor” yorumunu yaptı.

Türkiye'nin tutumuna da değinen Okuyan, "Sürece “Kürt devleti kuruluyor”, “HTŞ ile PYD işbirliği yapıyor” diye yaygara koparanlar yıllarca Erdoğan’ın Yeni Osmanlıcı politikalarına hizmet ettiler, şimdi de öyle. HTŞ PYD ile işbirliği yapmasa ne olur? Suriye’de bugün olanlar içinde “Kürt devletinin kurulması” mıdır her şeyin başı ve sonu?

Veya soru şu: HTŞ, Nusra, El Kaide, Işid, ÖSO ya da türevleri, Fırat’ın doğusundan girip Golan tepelerinden çıksa, bütün Suriye’yi kanlı bir halifeliğin içine alsa, arada cihatçı komutanlar “Türkler bizim dostumuz” dese derin bir oh mu çekeceksiniz?" diye sordu.

Okuyan'ın paylaşımının tamamı şöyle:

1. Suriye’de yaşananlarda bilinmedik bir yan yok. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte adına “Yeni Dünya Düzeni” denerek parlatılmak istenen emperyalist saldırganlığın en önemli enstrümanlarından biri ülkeleri parçalamak, dünyayı küçük birimlere bölmekti. Kimileri bunu “her ulusun devlet olma hakkı vardır” diye karşıladı, kimileri ise “ulus devletlere saldırılıyor” diye basitleştirmeye kalktı. O zamandan bu yana, konunun tamamen sınıfsal olduğunu, çokuluslu tekellerin sermaye hareketlerine, emekçileri sömürme ve doğal zenginliklere el koyma konusunda hiçbir sınırlama istemediklerini anlatmaya çalıştık. Konu aslında ulusal değil, sınıfsaldı. 

Emperyalist müdahale ve savaşların yardımıyla ortaya çıkan yeni birimlerin emperyalizme hizmet edeceği ortadaydı. Balkanların hali görülüyor. “Arap Baharı” adı verilen operasyon, yoksul halkların haklı tepkilerinden yararlanarak Balkanlarda başlayan operasyonu Ortadoğu’ya taşıma projesiydi. Suriye, yoksul halkların tepkisini çeken liberal uygulamalarla batıyla anlaşacağını sanıp baskı mekanizmalarının konforuna yaslanan Esad yönetiminde girdi Arap Baharı’na. Ancak Suriyelilerin bir bölümü cihatçıların ve bölgedeki gerici iktidarları kullanan emperyalist saldırganlığın yarattığı tehlikeyi fark ederek direnmeye başladığında Esad bu direnişin liderliğini üstlendi. 

AKP’nin ve bölgenin diğer gerici iktidarlarının Esad’dan nefret etmesinin nedeni açıktı: Esad’ın kararlı tutumu olmasaydı ABD emperyalizmi ile cihatçı koalisyonu bütün bölgeyi istedikleri gibi tasarlamıştı. Bu direnci İran ve Rusya, kuşkusuz kendi çıkarları doğrultusunda, kuvvetlendirdi ve Suriye’yi düşüremediler.

Ancak meselenin özü ulusal değil sınıfsal olduğu için, kapitalizmin yasaları işlemeye devam etti. Savaş yorgunu Suriye’de emekçi halkın arkasında duracağı ekonomi politikalar uygulanmadığı gibi “tehlikenin geçtiği”ni sanan Esad yönetimi yeni liberal politikalarla halkın karamsarlığını artımaya başladı. Öte yandan “direniş cephesi” denen ya da daha genel anlamıyla ABD’nin başına çektiği ittifak sisteminin alternatifi olarak lanse edilen BRICS de ABD ve müttefikleri gibi kapitalist sömürü sistemini baz alıyordu. Kapitalizmde ilkeler olmaz, rekabet, çatışma olur, çıkar ortaklığı olur. 

Filistin halkının başına gelen neydi? Şimdi ortaya çıkan tablodan Filistin direnişini sorumlu tutanlar, “İsrail’i azdırmasalardı” diyenler, ABD ve müttefiklerinin açık, dünyanın geri kalanının ise utangaç bir biçimde İsrail’i desteklemesinin ardında sınıfsal nedenlerin olduğunu bal gibi biliyorlar. İsrail ve genel olarak Yahudi sermayesi çok güçlü, Gazze halkı ise yoksul, az sayıdaki Filistinli patron ise çoklukla gemisini yüzdüren işbirlikçilere dönüşmüş durumda.

2. Şimdi Suriye de kaderine terk ediliyor. Daha doğrusu, bir anlaşma doğrultusunda parçalanıyor. Bu bir emperyalist anlaşmadır. Bu anlaşmanın gelmekte olduğunu üç aydır söylüyoruz. Şimdi Suriye’de emperyalizmin himayesinde bir bir ortaya dökülen ve tekelci medya tarafından cilalanan “lider”lerin ağzında sıradan bir şeymiş gibi dillendiriliyor “anlaşma”. Üsler karşılığında deniyor, Ukrayna karşılığında deniyor. Zaten “İran ile Rusya da anlaşamıyordu” deniyor. Deniyor da deniyor.

Emperyalist savaşın öngörülemedik sonuçları olur, emperyalist barışın da. Daha süreç devam ediyor. Hesaplar tutmaz, umulmadık dirençler ortaya çıkar, paylaşım kavgasında yeni boğazlaşmalar başlar. Bu nedenle henüz nokta konamaz, konmamalı.

Ancak şu bilinmeli: Sınıfsal bakmadan emperyalizme karşı durmak, sınıfsal bakmadan yurt savunması yapmak olanaksızdır. Kapitalist ülkeler arasındaki çıkar çatışmalarından, şu ya da bu ulusa ya da mezhebe karşı geliştirilmiş “güvenlikçi” politikalarla varılacak nokta budur.

Türkiye’ye gelince… Sürece “Kürt devleti kuruluyor”, “HTŞ ile PYD işbirliği yapıyor” diye yaygara koparanlar yıllarca Erdoğan’ın Yeni Osmanlıcı politikalarına hizmet ettiler, şimdi de öyle. HTŞ PYD ile işbirliği yapmasa ne olur? Suriye’de bugün olanlar içinde “Kürt devletinin kurulması” mıdır her şeyin başı ve sonu?

Veya soru şu: HTŞ, Nusra, El Kaide, Işid, ÖSO ya da türevleri, Fırat’ın doğusundan girip Golan tepelerinden çıksa, bütün Suriye’yi kanlı bir halifeliğin içine alsa, arada cihatçı komutanlar “Türkler bizim dostumuz” dese derin bir oh mu çekeceksiniz?

Çekenler olur… İnşaat, gıda, enerji, tekstil, otomotiv tekelleri, bankalar… Bunlar Türkiye değildir, bunlar Türkiye’nin iliğini sömürenlerdir.

Sermaye sınıfı ulus mulus takmaz, sömürü ister, talan ister, kolay hareket ister, emekçileri bölmek ister, ulus yetmez, ulusçuklar türetir, aşiretleri kızıştırır, parlatır. Suriye’de bunlardan çok var.

Şimdi sonuna kadar bu sürece karşı durulmalı, bu kepazeliğin meşrulaşması engellenmeli. Sonra? Mücadele sürecek.

Bu kavga emperyalizme karşı, gericiliğe karşı, sömürüye karşıdır. Bitmez!


Haber Kaynağı : 12punto

Heyet Tahrir Şam Kemal Okuyan Suriye Türkiye Komünist Partisi TKP