Usta gazeteci ve yazar Tuncay Mollaveisoğlu, 12punto stüdyosunda emekli kurmay albay Aziz Ergen'i ağırladı. Ergen, Türk askerine giydirilen çuvalın intikamını nasıl aldığını ve ABD'li komutanı nasıl esir aldığını anlattı.
Usta gazeteci ve yazar Tuncay Mollaveisoğlu, 12punto stüdyosunda emekli kurmay albay Aziz Ergen'i ağırladı. Ergen, Türk askerine giydirilen çuvalın intikamını nasıl aldığını ve ABD'li komutanı nasıl esir aldığını anlattı.
Siyasi ve askeri tarihimize Çuval Olayı olarak geçen Süleymaniye Olayı, 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye yaşandı.
Bölgede karargâh kurmuş 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerlerce ve yanlarında peşmergelerin de bulunduğu bir şekilde sürpriz bir baskın sonucu derdest edilmeleri ve başlarına çuval geçirilmek suretiyle götürülüp 60 saat süresince alıkonularak sorguya çekilmeleri olarak hafızalara kazındı.
Askerlerimizin başına çuval geçirilmesi olayı ve sonrasında yaşanan gelişmelerle tanınan emekli kurmay albay Aziz Ergen ise neler yaşandığını usta gazeteci Tuncay Mollaveisoğlu'nun hazırlayıp sunduğu 12'den programında anlattı.
Mollaveisoğlu ve Ergen'in söyleşisinden öne çıkanlar şöyle:
Tuncay Mollaveisoğlu: Bu bölümde ise çuval hadisesini konuşacağız. Çünkü biliyorsunuz, Süleymaniye'de Türk askerinin başına çuval geçirilmişti ve bir anlamda 1 Mart tezkeresinin intikamını almıştı Amerikalılar. Orada askerlerimiz başlarına çuval geçirilerek gözaltına alınmışlardı. Türk askerinin ve Türkiye'nin onurunu inciten bir hadiseydi. Bunun devamı niteliğinde, Irak'ın kuzeyinde yine bir albay, ikinci çuval hadisesine operasyonuna hazırlanırken, Kurmay Albay Aziz Ergen'in müdahalesiyle olay tersine çevrildi ve timi gözaltına almaya gelen albay ve ekibi gözaltına alındı. Aslında bu, o dönemde de devletler arasında bir krize neden oldu, gizlendi. Fakat Aziz Ergen, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde çok konuşulan bir komutan haline geldi. Çünkü bir anlamda Süleymaniye'deki çuval olayının intikamını almıştı. Kuzey Irak'ta yaşanan o hadiseyi, bilinmeyenleriyle birlikte yine Aziz Ergen'den dinleyeceğiz.
Çuval hadisesinden başlayarak, Amerikan'ın Irak operasyonu sırasında askerlerimizin başına Amerikan özel kuvvetleri, Peşmerge ile birlikte çuval geçirdiler. Çok büyük bir skandal oldu, Türkiye'nin onuru kırıldı, itibarı zedelendi. Buna karşı da dönemin yöneticileri bir şey yapamadılar. Sonra TSK içinde özellikle bu büyük rahatsızlık konuşulurken, asker buna tepki duyarken sizin görev yaptığınız bölgede ikinci bir çuval olayı yapmak istedi Amerikan askerleri ve siz ona engel oldunuz. Onu anlatır mısınız?
'STRATEJİK OLARAK PLAN BU'
Aziz Ergen: Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın bir Harekat Üst Komutanlığı var Silopi'de. Orada bir tugay var. Bu özel harekat üst komutanlığının bir tugay düzeyinde birlikleri, Kuzey Irak bölgesi, yani 36. paralelin kuzeyinde bölgeyi kontrol ediyorlar. Türk Özel Kuvvetleri hem oradaki Türkmenlerimizin kontrolünü sağlıyor hem de çünkü çok fazla bir şey var. Daha o konuya hiç giremedik. Türkmenler orada hepsi güneye Araplarla beraber sürülüp, dağdaki Kürtleri ovaya indirip, Basra Körfezi'ne Türkiye'nin yapacağı bir harekatta önünü kesmek için. Stratejik olarak plan bu. Şimdi, 1 Mart 2003 tezkeresi reddedildikten sonra, o zaman daha başbakan değişmemiş, siyasi yasağı kalkmamıştı. Daha sonra siyasi yasak kalktı. 20 Mart 2003'te hava alanları açıldı.
Tuncay Mollaveisoğlu: Amerika'nın Irak operasyonunu konuşuyoruz.
'NE OLDUYSA O ANLAŞMADAN SONRA OLDU'
Aziz Ergen: Evet. 20 Mart 2003'te işgali başlattı. Fakat başlatmadan önce, çok ilginçtir, bizim oradaki arkadaşlara giden bir emir var. Diyor ki, 20 Mart'ta ilk bombanın patlamasıyla birlikte Türk askeri Amerikan askerinin güvenliğini sağlayacak. Bakın, şuna bakın. Türk askeri Amerikan askerinin güvenliğini sağlayacak. Bölgede gömülü diyelim, hücre timlerimiz var. Hepsi dağınık. Taburları azdır ya, çok seçkin birlikler olduğu için hepsi rütbeli düzeyinde. Bunların koordinatları, coğrafi koordinatları, ellerindeki silahların tamamı Amerikalılara bildirilecek. Hiçbir Amerikalı askere silah doğrultulmayacak. Kıyafetle görev yapan özel kuvvetlerin askerleri üniforma giyecekler, tanınsın diye. Deşifre olacaklar. Ve elleriyle koymuş gibi verilen koordinatlara, Süleymaniye'deki tim bu şekilde baskına uğradı.
Tuncay Mollaveisoğlu: İlk kez bunu da söyleyen bu timin bizzat devre arkadaşı olan alay komutanı. Bu emir nereden geliyor?
Aziz Ergen: Bu emir bir yerden geliyor. Amerika'nın askerlerine veriliyor bu emir. Bir siyasi irade tarafı var tabii ki. 2 ya da 3 Nisan 2003 tarihinde, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Colin Powell arasında bir gizli anlaşma yapılıyor.
Tuncay Mollaveisoğlu: O çok konuşulan anlaşma.
Aziz Ergen: Evet, 9 madde, iki sayfa. Şu ana kadar da açıklanmadı. Şudur budur ama bilinmiyor. Çünkü ne geldiyse bela Türkiye Cumhuriyeti'ne, o anlaşmadan sonra oldu.
Tuncay Mollaveisoğlu: Evet, hatta orada biz bu anlaşmaya dayandırıyoruz kendi yorumlarımızı. Çünkü 22 Nisan'da Türkmenlere yardım götüren özel kuvvetlerin ekibi esir alınıyor bu çuvaldan önce. Önce bir gece alıkonuluyor. Türkiye'ye nota veriyor Amerika. Çünkü Amerika orayı işgal etti. İşgal etmiş. Biz de diyoruz ki, Türkmenlere biz bakıyoruz. Giremezsin diyor bizim bilgimiz olmadan ve sınır dışı ediyorlar bizim o unsuru, özel kuvvetler unsuru. Ve bu Süleymaniye hadisesi bu şekilde gerçekleşiyor. Yani bütün bilgiler veriliyor, timlerin yerini.
Aziz Ergen: Türk askerinin başına çuval geçirilmesinin sebebi de aslında Türk Silahlı Kuvvetleri'nden verilen emir. O emir kendi askerimizi deşifre etmiş.
Tuncay Mollaveisoğlu: Deşifre etmiş. Bunu nereden anlıyoruz?
Aziz Ergen: Bunu bir kere komutan söylüyor, timin komutanı, alay komutanı arkadaşım söyledi. Açıkça ve net. İkincisi benim hadisemiz. Amerikan Büyükelçiliği'ne olaydan sonra bizim sizin timler de mi gömülüyordu? Yok, o dönem değil. Daha sonra ben alay komutanlığına atandım bölgede. Kuzey Irak sınırında 50 kilometrelik sorumluluk saham var. Biz de normal Bahar tertiplenmesiyle PKK terör örgütünün kamplarını gözetliyor timlerimiz. O gün, 19 Mayıs tarihi, Amerikalıların baskına geldiği tarih de 19 Mayıs'a özellikle seçilmiş gibi.
4 Temmuz'da geldiler, o ilk çuval hadisesinde. Amerika'nın bağımsızlık gününde geliyorlar. Benim timime de 19 Mayıs'ta geliyorlar. Türkiye'nin bağımsızlık günü.
Şunu diyor yani, Amerika Birleşik Devletleri'nin bağımsızlık gününde senin başına çuvalı geçiririm. Senin Mustafa Kemal Atatürk'ün doğum günü olan 19 Mayıs ve Cumhuriyet'in doğumu olan 19 Mayıs'ta da senin başına geçiririm diyor çuvalı. Böyle düşünüyor.
Tuncay Mollaveisoğlu: Evet ama geçiremedi o çuvalı.
Aziz Ergen: Geçiremedi. Onun tersi oldu.
Tuncay Mollaveisoğlu: İkinci çuval hadisesi
Aziz Ergen: Biz tabii konu uzun, ben toparlayayım. Biz bir operasyonla, Amerikalı bir Ranger albay ve 5 CIA peşmergesini esir aldık. Üzerlerinde patlayıcılar çıktığı için soyundurdum, sorguladık. Üst kademelere bildirildi. Amerikan, Irak, Türk masası toplandı. Bırakmamı istediler, bırakmadım.
Tuncay Mollaveisoğlu: Nerede tutuyordunuz?
Aziz Ergen: Üst bölgesinde, esir aldığım yerde, Irak'ın kuzeyinde. Bırakmamı istediler, bırakmadım. Çok detay var yani, program taşar diye.
Tuncay Mollaveisoğlu: Lütfen, lütfen anlatın.
Aziz Ergen: Kara Kuvvetler Komutanı beni aramamı istemiş.
Tuncay Mollaveisoğlu: Aytaç Yalman mı?
Aziz Ergen: Aytaç Yalman. Ben de tabii orada zaten irtibat yok, iletişim yok, bizim dokunmatik telefonlar yok zaten. Telefonlar çekmez öyle bir yerde. Bana verilen ne dediler biliyor musunuz? Tümen komutanı dedi ki, Aziz, Kara Kuvvetler Komutanı'nı arayacaksın. Komutanım dedim, burada nereden arıyor, telefon falan yok. Almayın dedi elinden aldığınız uydu telefondan.
Tuncay Mollaveisoğlu: Amerikalı albayın telefonundan.
Aziz Ergen: Evet, el koyduk ya, üzerinde silahını. Bakın, o peşmergeleri bize tek geleceğim dedi. Biz onu pusuya operasyonda, bunu bize tek gelmesi için söylememize rağmen, arkasına 5 tane peşmerge koymuş. Bu özel yetiştirilmiş peşmergeler, hepsi yabancıdır, güçlü ve 20 el bombası, üstlerinde yakaladığımız 5 tane kaleş, albayın özel silahı, patlayıcılar, her birinde 4 tane kaleş şarjörü.
Tuncay Mollaveisoğlu: Biraz hızlı geçtik, izleyicilerimiz kaçırabilir. Biraz daha başına dönelim. Bu söz konusu albay, sizin bölgede bulunan timin haberi oluyor aslında, onları gözaltına almak üzere geliyor. Sonra sizin bundan haberiniz oluyor. Onun geldiğinden?
Aziz Ergen: Evet, geldiğinden.
Tuncay Mollaveisoğlu: Ve ne yapıyorsunuz?
'ŞEHİT OLUP ONLARI SOKMAYIN'
Aziz Ergen: Ben gidiyorum, timin emir komutasını alıyorum. Haberi yok albayın. O gelen ekibin çatışmaya hazır olmasını söylüyorum. Hatta ben yetişemem, çocuklara dedim ki, ateş açacaksınız, şehit olup onları sokmayın. Vuracaksınız. Yolda mayınlı bölge olduğu için çok zor ilerliyorduk. Zaten binbaşımı almıştım yanıma. Zırhlı araçla öne bir traktör koydum. Bizim korucuların traktörlerini. Onların teker izinden riske girdim gittim. Çünkü yaya gitsem yetişemeyeceğim. Karanlıkta timi kaptırma korkum var. Ve ben ama yolda şunu dedim: Sakın ola üst bölgesine sokmayacaksınız. Ateş açacaksınız, şehit olacaksınız, kimse sizi teslim almayacak.
Ben yetiştim zaten. Emir komutayı aldım. Ondan sonra binbaşımı ve ben, tertiplenme koordine ettik. Silahları, havanları, roketatarları gündüz Nikon dürbünüyle izliyorlar orada. Akşam karanlık bastı. Bu, baykuş dediğimiz kamera, termal kameraları izliyoruz. Ama o timin elinde ayaklı termal kamera olduğunu da bilmiyor gelen ekip. Ve o kadar enteresan ki, 670 peşmerge almış, bir de gelen o Süleymaniye kampları var, örgütün. 4050 tane adam almış örgüt. PKK'dan almış, çatışma grubu. Biz PKK'nın kampını izliyoruz orada. Onlardan adam alıp getirdiler. Başında da bu Amerikalı albay var.
Tuncay Mollaveisoğlu: Amerikalı albay var. Siz bir tepede misiniz, üstte?
'BİZİ BAĞDAT'TA BULURDUNUZ'
Aziz Ergen: Evet, şöyle hakim bir tepede. Şuradan izliyoruz. Karanlık çöktü. Ben tabii bu megafondan İngilizce bağırıyorum. Gelmeyin işte, burası şu, bu falan. Kimse ses yok. Ondan sonra Silopi'deki tugay komutanı da, o özel kuvvetlerdeki tugay komutanı da arıyor. Diyor ki, gitme, orada Türk timi var diyor. Dinlemiyor.
Tuncay Mollaveisoğlu: Generali?
Aziz Ergen: Generalin haberi var.
Tuncay Mollaveisoğlu: Pardon, albayın haberi var.
Aziz Ergen: Albayın haberi var. Türk generali dinlemiyor.
Tuncay Mollaveisoğlu: Türk generalinin emrini dinlemiyor.
Aziz Ergen: Dinlemiyor. Gittiği yeri biliyor.
Tuncay Mollaveisoğlu: Albay size doğru gelirken orada Türkler olduğunu biliyor.
Aziz Ergen: Bilinçli olarak. Ve bu albayı, biz tabii, onu son sürprizi söyleyeyim. Sonra bağırıyoruz, koruculara dedim ki, Kürtçe bağırın. Bu peşmergeler cevap verir diye. Onlar bağırdılar Kürtçe. Cevap veren yok. Daha sonra çocuklar dedi ki, komutanım, bir karartı gördük. Baktık, örgüt böyle ağır destek silahlarını mevzileri kademe kademe yerleştiriyorlar tepeye doğru. Ben gene anons ediyorum şorland'ın megafonundan. En sonunda böyle karartılar yaklaşınca biz, çocuklara dedim ki, ilk atışı onlar yapacak. Biz uluslararası bir toprakta, bizim suçlu duruma düşmemiz için ilk ateşi onlar açacak. Tetikler açık, herkesin parmağı istinat boşluğunda ama sakın ha dedim. Ateş disiplinine uyacağız. Gerçekten çok iradeyi çok iyi kullandı ekibimiz. Bir anda gece bir bağırtı, ben dedi Amerika Birleşik Devletleri'nden albay, siz ne hakla Amerika Birleşik Devletleri'nin işgal ettiği toprağa girersiniz. Şok olduk. Yani Türkçe konuşuyor bu adam. Ben de dedim, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden Albay Aziz Ergen. Biz burayı, topraklarımızı savunuyoruz. Bizi işgal etseydiniz, bizi Bağdat'ta bulurdunuz dedim.
Aziz Ergen: Gelemesinler. Karşılıklı tartışıyoruz. Sonuçta ben geleceğim dedi. Gelirsen seni tutuklarım dedim. Seni bir daha uyarıyorum dedim. Burası mayınlı bölge, girersen dedim, sorumluluk kabul etmiyorum.
Tuncay Mollaveisoğlu: Uzaktan uzağa bağırıyorsunuz?
Aziz Ergen: Bağırışıyoruz. Ondan sonra tabii, bu esnada bütün telsiz hatları susmuş. Herkes bizi dinliyor, bir kayıt yapılıyor. Benim anonslar tümene, tümen kolorduya, kolordu ikinci orduya, ikinci ordu Kara Kuvvetleri'ne, Genelkurmay'a. Aytaç Yalman'a kadar gidiyor konuşmalar. Ondan sonra, neyse, geleceğim, gelemeyeceğim fakat yukarıdan bana baskı, oraya sokma. Ateş de açma diyorlar ama sokma diyor. Tümen komutanına dedim ya, komutanım, ben bunu nasıl sokmam? Ateş açmadan sokmayacağım. Aziz dedi, işte biliyorsun durumu. O da destek veriyor bana, tümen komutanı çok iyi bir insan. Yukarısı aman aman Amerikalılara bir şey olmasın diyor. Ya biz önemli değiliz. Ve gerçekten en son, komutanım dedim, bırakın ben emir komutayı tamamen kopayım. Yukarısı tedirgin, bir çatışma olur uluslararası bir toprakta.
Tuncay Mollaveisoğlu: Evet.
Aziz Ergen: Şimdi Cemal dedim, ekibi al, şuradan doğu tarafına in, şu uçurumun başına geçin. Şimdi bir B planını hemen yaptım. Albay Martin dedim, seni bir şartla kabul ederim. Nedir dedi, tek geleceksin, silahını çıkaracaksın, teçhizatını çıkaracaksın. Bir düşüneyim dedi. Düşün dedim. Sonra kabul etti. Tamam dedi, geliyorum. Dedim ki, çocuklara bunda bir farklı bir plan var. Şimdi ben seni yürüteceğim çünkü mayınlı bölge burası. 150 adım kuzeye doğru yürü dedim. Yürüdü. Şimdi çocuklara dedim, dikkat edin, ben bunu doğuya çevireceğim. Doğuya doğru dedim, 100-200 söylüyorum. Devam edin dedim.
Tuncay Mollaveisoğlu: Yani siz bir yere çekiyorsunuz.
Aziz Ergen: Çekiyorum, kanalize ediyorum. Bir baktık ki, tek olan kişinin arkasında beş tane adam.
Tuncay Mollaveisoğlu: Az önce bahsettiğiniz özel eğitimli peşmergeler.
Aziz Ergen: Evet. Şöyle, tek geliyor ama kol düzeninde görmüyoruz. Şöyle dönünce arkasındaki beş kişi çıktı fakat silahları da fark edemiyoruz. Bizde bu silah tüfek kayışından iki kolundan geçirdiğin zaman sırtın ortasına asılabilir. Çocuklar dedim, kesinlikle hazırlık geliyorlar, dikkat edin. Doğuya doğru yürüttüm. Daha sonra kuzeye doğru dönün dedim. Devam edin dedim. Cemal dedi ki, komutanım görüyorum dedi. Geliyorlar. Görevinizi biliyorsunuz. Biliyoruz komutanım. Gelir gelmez korucular atladılar. Şarjör, 20 tane el bombası, her biri iki altta iki üstte, dört tane el bombası takmış, patlayıcı kalıpları var. Albayın özel teçhizatı, hepsine el koyduk, sorguladık. Sonuçta bu albay telefondan şeyi arattırdı. Bizi Kara Kuvvetler Komutanı arattırdı.
Bu albay kimmiş biliyor musun? Kara Harp Akademileri'nde Aytaç Yalman'ın öğrencisiymiş.
Tuncay Mollaveisoğlu:: Amerikalı olan. Ne oldu sonra? Dedi ki, Aytaç Yalman sizi arıyor. Beni arasın diyor. Siz de diyorsunuz ki, burada telefon yok. O zaman tutukladığınız, gözaltına aldığınız albayın telefonundan.
Aziz Ergen: Evet, bir numara veriyor. Tümen komutanı burayı ara dedi. Şifreden albaydan çevir dedim. Bunu çevirtti ve aldım elinden. Bizim bir subay çıktı. Albay beni tanıyor kendisi. Dedim komutanla görüşeceğim, beni emretmiş dedim. Aldım. Dedi ki, ne yapıyorsun oğlum sen? Orayı karıştırdın gene dedi. Komutanım, ben karıştırmadım dedim. Benim timimi yakalamaya gelmişler, götürüyorlardı.
Tuncay Mollaveisoğlu: Ver bakayım albayı dedi.
Aziz Ergen: Aynen aldı böyle. İnanan Martin, yavrum, sende bir şey var mı? Sen niye yanlış anlıyorsun yavrum bizi? Biz hiç Irak toprağını işgal eder miyiz? Ben de kolunu bükmüşüm alttan. Kar var, 19 Mayıs'ta uçurumun başında Ergen Albay iyi davranıyor bize. Sonra şarj bitti.
Tuncay Mollaveisoğlu: Telefonu aldınız?
Aziz Ergen: Telefonu aldım elinden, şarj bitti. Hani diyor ya Mansur Yavaş, konuşmasında seçim öncesi bu hadiseyi anlattı, aktardı. Yani bir telefonlar nereye gitti belli değil. Siz aslında o konuşmayı kestiniz. Böyle konuştuğunu görünce Aytaç Yalman'ın, telefonu aldım elinden.
Tuncay Mollaveisoğlu: Evet aldınız. Şarj bitti.
Aziz Ergen: Sonra biz albayı sorgulamaya devam ettik.
Tuncay Mollaveisoğlu: Sizin orada amacınız neydi? Bu insanları alıp, tıpkı çuval hadisesinde olduğu gibi benzer bir muamele mi yapmak?
Aziz Ergen: Rahmetli Doğan binbaşım çuvalları hazırlayın komutanım. Dedim ki, çuval geçirmeyi bırakın, çuvalların içine koyun, katırın sırtına da Türkiye'ye götürelim. Komutanım sığmıyor dediler. Sığdır dedim, delik açın hava alsınlar. Hakikaten katırlar vardı. Erzak katırları, bize erzak katırlarla geliyor.
Tuncay Mollaveisoğlu: Denediniz yani?
Aziz Ergen: Denedik. Zaten albay çıplaktı, titredi, çok titredi. Dedi ki, albayım dedi bir çikolata yok mu dedi, sıcak çikolata. Dedim ki burada çikolata olmaz dedim, yok. Peki dedi, Nescafe'niz de mi yok dedi. Çocuklar oradan bir pet şişe su getirin dedim, verdim. Titredi, üşüdü, bir battaniye getirin dedim, örtün sırtına. Ben bırakmadım. Getireceğim dedim, getirmeyeceğim diyorlar. Albay o sırada bu olayın aslında çuvalın bir karşılığı olduğunu anladı mı?
Tuncay Mollaveisoğlu: Tabii.
Aziz Ergen: Şundan dolayı çok gururu incindi, soyundurdum ya, soyundurma falan hepsi gitti. Tabii yani kendi ekibinin yanında, öbürlerini de çırılçıplak soydular. Ben dedim, şeyi kalsın üstlerinde. Bana çok baskı geldi, İkinci Ordu Komutanı'ndan. Bıraktırmada dediler ki, albayım siz terfi sırasındasınız. Kurmay albaydım. Dedim ki, benim için dedim, omuza çapraz kılıç takmak önemli değil, Türk milletinin yüreğinde terfi etmek önemli. Bırakmıyorum dedim, ne yapıyorsanız yapın, bırakmayacağım. Gerçekten Türkiye'ye de getirmemi istemiyorlar. Serbest bırak, bırakmadım. Gece bir kadar sorguladık, tutanakları, olay yeri krokilerini, resimlerini çektik. Ondan sonra sabaha kadar kaldım çocuklarla. Döndüm, tümen komutanı işte bir takım ödül falan yazmaya başladı. Dedi ki, Aziz dedi, ikinci ordu komutanı geliyor dedi, o helikopterle geldi alaya. Ben karşıladım. Daha sonra ordu komutanı geldi, indi. Biz de teşekkür edecek dedik herhalde. Hudut tekmili verdim. Dedi ki, Aziz Albayım, sen niye yakaladın dedi. Komutanım dedim, timi götürmeye gelmişler. Olur mu dedi, Amerikalılar bizim dostumuz. Ya, komutanım dedim, timimi esir alıp götürdüler, 72 saat kafasına çuval geçirdiler. Aynı şekilde götüreceklerdi Bağdat'a. Albayı itiraf ettirdim ben. Dedim tutanaklar da var, albay itiraflarda söylüyor.
Evet, ne diyor? Timimi götürmeye? Ben diyor Türk timini işgal etmiş, bizim toprakları işgal etmiş. Sonra gidin bakın alın getirin onları.
Tuncay Mollaveisoğlu: Çok önemli bu.
Aziz Ergen: Evet, albayın da itirafı var burada. Ondan sonra bu olayda sevgili komutan bizi fırçaladı gitti. O sene terfi ettirmedim. Ayrılayım dedim, istifa edeyim. Tümen komutanı dedi, hayır, tümene geçeceksin, kurmay başkanı olacaksın. Oraya geçtim, orada da inanılmaz bir başarı gösterdik. Fakat beni bu sefer yine Ankara'da FETÖ'cüler, o generaller, subaylar terfimi yine ikinci senede engellediler, zorladılar istifaya. Ondan sonra da Şemdinli davasına soktular. 4 sene yargılandım orada, beraat ettim. 2009'da da Zekeriya Öz soktu beni, 3,5 senede öyle yargılandım. Şimdi öğreniyorum ki bir yıl sonra, Amerikalı albaya Türk-Amerikan ilişkilerine yaptığı katkıdan dolayı dostluk ödülü veriliyor.
Tuncay Mollaveisoğlu: Evet, yani sizin timi alıp başına çuval geçirip gözaltına almak isteyen bu albay ödüllendirildi.
Aziz Ergen: Evet, ödüllendirildi. Ben de yargılandım, terfi ettirilmeden.
Tuncay Mollaveisoğlu: Evet, çünkü yıllarca saklandı bu değil mi?
Aziz Ergen: Dedi ki, evet dedi Aziz Ergen albayın dediğine. Size de atarım o mesajını. O da TV'de yayınladı onu. Aziz albayın dediklerinin hepsi doğrudur. O dönem harekat başkanıydım, Genelkurmay'da albayı getirttirdim, itiraf ettirdim. Bizim timlerin de yerlerini bildirmişler. Yani bunu itiraf etti ama çok değerli bir komutan o. Hepsi sakladı
Tuncay Mollaveisoğlu: Bu olayı sakladılar ama basına sızınca siz de ifade ettiniz, anlattınız. Bugün de hakikaten önemli detaylar verdiniz o günle ilgili.
Aziz Ergen: Çok önemli detaylar verdiniz. Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum gününde ve Atatürk'ün doğum gününde sen benim başıma çuvalı geçiremezsin, ben senin başına geçiririm çuvalı. Biz bunun karşılığını verdik. Ne için? Mustafa Kemal'in askeri olarak.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar
30 Ekim 2024 Çarşamba bu akşam hangi maçlar var?
MasterChef Beyza'nın ablasının iddiası olay oldu!
29 Ekim 2024 Salı akşamı reyting birincisi kim oldu?
İstanbul'da elektrik kesintisi: 30 Ekim'de hangi mahalleler etkilenecek?
Beşiktaş, Galatasay derbisi sonrası 6 hakemi kara listeye aldı
ŞOK market 30 Ekim-05 Kasım 2024 aktüel ürünler kataloğu yayınlandı!
Fatih Altaylı'dan çok konuşulacak Ekrem İmamoğlu kulisi
Büyük deprem geliyor mu? Uzmanlardan şaşırtan tahmin...
Ziraat Türkiye Kupası grup maçları ne zaman yapılacak?
Pazar günü seçim olsa kim kazanır?