Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Bavulun Sınırları: Kimliğini Kaç Kilo Taşıyabilirsin?

Seyahate çıkarken hazırladığımız bavul, sadece eşyaları değil; kimliğimizi, alışkanlıklarımızı, korkularımızı ve aidiyetimizi de taşır.

Bavulun Sınırları: Kimliğini Kaç Kilo Taşıyabilirsin?

Yazar: Ece Uygan

Geçen hafta, bir haftalık bir seyahat için bavulumu hazırlarken, yatak odam savaş alanına döndü. Üç tişört arasında kararsız kalıp, sanki hayatımın hangi parçasını yanımda taşıyacağımı seçiyordum. Bir keresinde, aynı kaosu başka bir yolculuğa hazırlanırken yaşadım; hangi defteri alsam, hangi gömleği bıraksam, karar veremiyordum.

O an, Çinli sanatçı Yin Xiuzhen’in Portable City serisi geldi aklıma. Şehirlerden topladığı kumaş, kartpostal, sabun gibi gündelik objeleri bir bavulun içine yerleştiriyor; her biri o kentin ruhunu sızdırıyordu. Her bavul, hem bir anı kabı hem de bir kimlik sorgusu gibi. Bu beni, eşyaları yerleştirirken neleri yanıma alacağımı, hangilerini bırakacağımı ve bu kararları neye göre aldığımı düşünmeye itti.

EVDEN UZAKTA EV KURMAK

Bavul hazırlamak, eşya toplamak değil, kimliği damıtmak. Seyahate çıkmadan önce geride bırakacaklarımızı tartarız, bir alışkanlığı, bir tartışmanın tortusunu, belki bir şehrin ağırlığını. Sonra, yanımıza alacaklarımızı seçeriz. Bu, basit bir listeden öte bir öz-portre. “Az eşya, az dert” lafı, valizine sığamayanların tesellisi gibi. Ama gerçekte, bavul bizi sınar: Ne kadar hafifleyebiliriz, ne kadar kendimiz kalabiliriz?

Bu süreç, algoritmaların sustuğu nadir anlardan. Sadece sen ve olasılıklar. Yağmur yağarsa? Bir davet alırsan? Ya da bir otel odasında, kendi sessizliğinle baş başa kalırsan? Ne kadar vazgeçebilirsin, ne kadar taşıyabilirsin?

Bazıları için bu daha karmaşık. Bir göçmen, bavuluna annesinin el dokuması bir kumaşını sıkıştırır, onun için yolculuk, köklerden kopmak değil, evle kurulan bağın geçici bir yansıması… Eski bir fotoğraf, aidiyetin izlerini taşır. Küçük bir kilim, yabancı bir odada evin sıcaklığını kurma inadıdır.

FAZLALIKLARIN AĞIRLIĞI

Minimalist bir yolcu, üç tişörtle fazlalıkları defeder. İhtimallere inanan biri, ‘belki lazım olur’ coşkusuna kapılıp üç şemsiye sıkıştırır, sanki tropik bir fırtınaya hazırlanıyormuş gibi. Ama bavul sadece işlevsel bir araç değil; taşıdığı eşyalar, sahibinin sosyal konumunu ve değerlerini de açığa çıkarır. Az eşyalı bir valiz, kent kültürünün hız ve verimlilik idealini yansıtır. Pahalı bir saat ekonomik gücü fısıldar, aile evinden yeni ayrılmış bir öğrenci  birkaç kişisel eşya ile köklerine tutunur. Her seçim bir kimlik beyanı, her eşya toplumsal bir koordinat gibidir.

Tüm bunlara ek olarak, bavul sadece kimliği değil, modern dünyanın tüketim çılgınlığını da tartar. Mağazalar, “seyahat dostu” küçük cihazlarla dolup taşarken, her biri bize fısıldar: Daha fazla eşya, daha iyi bir yolculuk. Kompakt bir şarj cihazı, katlanabilir bir su şişesi, hatta “her ihtimale karşı” bir portatif kahve makinesi. Bir yolculukta, aceleyle aldığım o çok amaçlı bıçak, bavulumda hiç kullanılmadan döndü ama satın alma anında, sanki bir gezginin olmazsa olmazıydı. Bu telaş, 2025’in hızlanmış dünyasında popüler olan FOMO (Fear of Missing Out) kavramından besleniyor; yani bir şeyleri kaçırma korkusu. FOMO, o havalı restoranda mükemmel bir fotoğraf karesi yakalayamama ya da beklenmedik bir planda eksik kalma endişesiyle bizi ele geçiriyor. Sosyal medyada arkadaşlarının tatil paylaşımlarını gördüğünde, bavuluna bir “belki” daha sıkıştırma dürtüsünü tetikliyor. Her eşya, bir olasılığı garantileme çabası ama bu çaba, kaosu büyütüyor. Tüketim, bavulumuza sığamayacak kadar büyük bir yük bindiriyor: Her şeye hazırlıklı olma baskısı, özgürlüğümüzü ağırlaştırıyor mu?




BAVULUN ESTETİĞİ

Bavul, bu tüketim kaosuna karşı yolculuğun kriz yönetim merkezi gibi devreye girer. Bir yolculukta, telefonum kaybolduğunda haritam, otobüs biletimi kaybettiğimde not defterim,sıcak bastığında el vantilatörüm oldu. Her eşyayı yerleştirirken, sanki kaosa karşı küçük bir kale inşa ediyorum. Bu eşyalar, yol boyunca sessiz dostlar gibi bana eşlik etti.

Ama bavul artık sadece yolun pratik yükü değil. Krizlere hazırlık çantasından çok, kimliğin vitrini haline geldi. Günümüzde bavul hazırlamak, sosyal medya sahnesine dönüşüyor. Influencer’lar, hangi çantanın o havalı restorana yakışacağını, hangi şapkanın sahil pozuna uyacağını dikte eder. Kombinler planlanır: Sahil yürüyüşü için çevredeki manzarayla uyumlu renkte elbise, sosyal medya için keten gömlek, gece için “bir ihtimal” elbise. Bir aksesuar daha, bir “estetik” daha.

Agnès Varda’nın Vagabond filminde, Mona’nın sırt çantası birkaç kıyafet ve bir notla dolu. Bir çiftçi sorar: “Neden bu kadar az eşyan var?” Mona’nın cevabı keskin: “Çünkü her şey ağır.” O çanta, Mona’nın özgürlük arayışını ve toplumun sınırlarıyla çatışmasını taşıyor.

BAVULUN KAPANIŞI

Bavul kapanır, yolculuk biter gibi görünür. Ama asıl hesap, döndüğünde başlar. Bavulumu açtığımda, buruşturulmuş bir gömlek, bir tramvay bileti ve hiç kullanılmamış bir defter buldum. Otel odasında düzenlediğin, havaalanında aceleyle attığın, sokakta bıraktığın… Bunlar senin bir parça geçmişin. Mona’nın çantası gibi, senin bavulun da seçimlerini ve sınırlarını gösterir. Taşıdıkların, bıraktıkların, göz ardı ettiklerin sana ne söyler?


Haber Kaynağı : 12punto

Ece Uygan
Wodo Network