Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
44,6049
Dolar
Arrow
39,1053
İngiliz Sterlini
Arrow
52,9201
Altın
Arrow
4170,0000
BIST
Arrow
9.019

Işıkları öldür, kötülükler görünmesin…

Karanlık bir sinema salonunda, tanımadığımız yüzlerle paylaştığımız o büyülü anlar, sinema kültürünün hala vazgeçilmez olduğunu hatırlatıyor.

Işıkları öldür, kötülükler görünmesin…

Hilal Özdemir

Tanımadığımız bir grup insanla, karanlık bir salona girip telefonlarımızı sessize alıyoruz. Beyazperdede nasıl bir hikâye izleyeceğimizden habersiz reklamların bitmesini bekliyoruz. Film bittiğindeyse o hiç tanımadığımız insanlarla yaşadığımız ortak deneyimin yüzümüze yansıyan ifadeleriyle ayrılıyoruz salondan.

Dijital platformların hayatımıza girmesiyle birlikte sinema kültürü de yavaş yavaş yok oluyor. Eskiden sinema salonlarının ihtişamı, perdeye yansıyan filmin büyüsü ve patlamış mısırın cezbedici kokusu bizi heyecanlandırırdı. Şimdiyse ne o perde ne de market fişini andıran biletler o duyguyu uyandırıyor. Yine de tüm bunlara rağmen sinemada film izlemenin keyfini hiçbir şey vermiyor. 

Beni de uzun bir aranın ardından sinema salonuna çeken film, başrollerinde Ekin Koç, Ercan Kesal, Erkan Kolçak Köstendil ve Hazar Ergüçlü’nün yer aldığı ‘Öldürdüğün Şeyler’ oldu. 

2024 yapımı filmin senarist ve yönetmen koltuğunda İran asıllı Amerikalı yönetmen Alireza Khatami oturuyor. Fransa, Polonya, Kanada ve Türkiye ortak yapımı olan Öldürdüğün Şeyler, Ankara ve Niğde’de çekildi.

“Işıkları öldür…”

Film, sabahın erken saatlerinde Ali (Ekin Koç) ve eşi Hazar’ın (Hazar Ergüçlü) balkonda kahve eşliğinde sohbetiyle başlar. Hazar, eşine o gece gördüğü rüyayı anlatır. Sabaha eşlik eden kuş cıvıltıları, Hazar’ın ‘baban rüyamda ışıkları öldür’ diyordu demesiyle yerini sert bir rüzgâra bırakır. 

Ali: Metin bir cinayet mahallidir…

Üniversitede yarı zamanlı edebiyat dersi veren Ali, tercüme sözcüğünün kökeninden söz ederken kelimenin bir şeyi bir yerden başka yere taşıma anlamından bahseder. 

Çevirmenin, kelimeleri bir dilden ötekine birebir taşımak yerine yorum kattığını anlatır. Orijinal metinden çevrilen her kelime, çevirmenin ona kattığı anlamlarla bir öncekini öldürür. Böylece Ali’nin kurduğu ‘metin bir cinayet mahallidir’ cümlesi de anlam kazanır.

Ali, okuldan kalan zamanlarda ise tüm sıkıntılarından kaçış olarak gördüğü bahçesinde vakit geçirir. Bahçesi, Ali’nin hayatını yansıtır. Ağaçlar vardır ama meyveler yoktur. Su vardır ama bitkileri yeşertecek kadar çok değildir. Tıpkı Ali’nin evliliğinde çocuk sahibi olamaması gibi. İşindeki belirsizlik, annesinin hastalığı ve çocuk sahibi olamama stresi Ali’yi bunaltırken, hayatına gizemli bahçıvan Reza (Erkan Kolçak Köstendil) girer.

Ali ve Reza’nın bahçedeki köpek üzerinden iyilik ve kötülük hakkında yaptığı konuşma filmin önemli kırılma noktalarından biridir. İşte bu noktada Ali’nin annesinin ani ölümü üzerine bürüneceği kişiliğin zemini hazırlanmış olur.  

Ali, annesinin ölümünden babasını sorumlu tutar. Reza ile birlikte şüpheli ölümün peşine düşen Ali, kendi iç dünyasına doğru zorlu bir yolculuğa çıkar.

Ali ve babası arasındaki ilişki Oedipus kompleksini çağrıştırır. Ali, annesiyle her zaman daha yakınken, babasıyla mesafeli ve çatışma halinde olmuştur. Annesi öldüğündeyse, Ali ve babasının arası daha da açılır. 

Yazının girişinde filmin yönetmeninin isminin Alireza olduğunu belirtmiştik. Bu noktada Ali’nin hayatına giren, kendisinden başka kimsenin tanışmadığı bahçıvanın adının Reza olması da aslında onların bir elmanın iki yarısı olduğunu gösterir.

Reza, Ali’nin içinde bastırdığı karanlık benliğidir. Dış görünüşüyle, Ali’yi andırsa da, Reza, karakteriyle bambaşka biridir. Reza, Ali’yi zincire vurur ve bencillikle hareket eder. Fakat Reza, zincirlediği Ali’yi de ara ara beslemeyi unutmaz. 

Filmin ilk yarısı, kasaba hayatı, ataerkil düzen ve kadına biçilen roller üzerine klasik bir anlatı sunarken, ikinci yarıda gerilimin dozu artırılarak, gerçekle rüya arasında gidip gelen Ali’nin personalarını ustalıkla işler.

Bu başarılı hikâyenin seyirciyi bu kadar etkilemesinin en önemli nedenlerinin biri de oyuncuların performansı. Ekin Koç ve Erkan Kolçak Köstendil, aynı kişinin zıt personalarını başarılı şekilde yansıtır. Ercan Kesal, Anadolu’daki baba figürünü, erkek çocuğu üzerindeki baskıyı ve kadına bakışı ustalıkla yansıtır.

Film, kamera açıları ve kurgusuyla da oldukça göz dolduruyor. Sahne aralarındaki geçişler öyle ustalıkla kurgulanmış ki seyirciyi oturduğu koltukta huzursuz etmeyi başarıyor. Ali’nin aynaya bakarak konuştuğu sahnede dördüncü duvar yıkılarak seyirci bir anda kendiyle yüzleşiyor. 

Film sona doğru yaklaşırken Ali’yi, annesinin evinde yerde cenin pozisyonunda yatarken görüyoruz. Bu sahnede kötü personası Reza’dan kurtulan Ali, doğum için tekrar ana rahmine dönmüş gibidir. Yumruklanan kapının sesine uyanan Ali, karşısında babasını görür. Ali’nin kalktığı yere bu defa babası aynı şekilde yatar ve ‘ışıkları öldür’ cümlesiyle açılan film tekrar aynı cümleyle biter. 

Filmde üniversitede eğitim veren Ali’nin dersinde tercüme ve çeviri kelimesinin anlamından, etimolojik kökenlerinden bahsettiğini anlatmıştık. İşin ilginç tarafı Öldürdüğün Şeyler filmi çekilirken yönetmen Alireza Hatemi Türkçe bilmediği için oyuncularla arasındaki iletişimi Ekin Koç sağlamış. Bu da aslında film ve gerçek yaşamın nasıl iç içe geçtiğinin en güzel yansımalarından biri. 

Öldürülen şeyler; ışık, baba, anne ve kendimiz… En çok da benliğimiz. 

Amerika’nın Utah eyaletinin Salt Lake şehrinde düzenlenen Sundance Film Festivali’nden ‘En İyi Yönetmen’ ödülüyle dönen Öldürdüğün Şeyler hala vizyondayken sinemada izlemenin keyfini çıkarın derim.



Haber Kaynağı : 12punto

İlgili Haberler

Hazar Ergüçlü Ekin Koç Öldürdüğün Şeyler Film
Wodo Network