Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,9108
Dolar
Arrow
38,9249
İngiliz Sterlini
Arrow
52,4032
Altın
Arrow
4123,0000
BIST
Arrow
9.356

Rıfat Ilgaz’ın ışığında mukadderata meydan okuyan Sultan…

Dijital platformlarda rastgele gezinirken önüme düşen Mukadderat, sadece bir kadının değil, bir geleneğin de sessiz çığlığı gibiydi.

Rıfat Ilgaz’ın ışığında mukadderata meydan okuyan Sultan…

Hilal Özdemir

Dijital platformlarda ne var ne yok diye gezinirken geçen yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ödülle dönen Mukadderat filmine denk geldim.

Senaryosunu Erdi Işık’ın kaleme aldığı, yönetmen koltuğunda Nadim Güç’ün oturduğu 2024 yapımı Mukadderat, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film ödülüne, Nur Sürer, en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görülürken Osman Sonant ise en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü almıştı.

Film, Kastamonu Cide’de yaşayan Sultan’ın (Nur Sürer), eşinin ölümüyle başlıyor.

Cenaze için aile bireyleri, akrabalar ve komşular bir araya geliyor.

Sıradan bir cenaze töreninin ertesi günü kahvaltı sofrasında herkes kendi derdine düşmüşken bir anda Sultan’ın evlenmek istemesini söylemesiyle ortam buz kesiyor.

Sonrasında ise Sultan’ın, bir kadın olarak var olma mücadelesi başlıyor.

Film, Cideli usta yazar ve ülkemizin değerli aydını Rıfat Ilgaz’a da selam gönderiyor. Rıfat Ilgaz’ın heykelinin yanında oturan Sultan, geleceği hakkında düşüncelere dalarken, Rıfat Ilgaz’ın Cideli kadınların (genel olarak Anadolu kadınının) mücadelesini anlattığı Sarı Yazma adlı kitabını düşünmeden edemiyoruz.  

Sultan: Babanız evlenmek istese bir şey demeyecektiniz.

Mukadderat’ta Sultan’ın, kasaba yaşamında kadına biçilen mukadderata (kader, alın yazısı) karşı gelişini izliyoruz. Film, geleneklerin kadına yönelik yarattığı baskıyı sorgularken aile, akrabalık, miras, bağlamında da geleneksel değerlerin görünen kısmının arka planına odaklanıyor.

Refik: İkinci bir bahar yaşamak için illa bir erkeğe ihtiyacınız yok. Ben bu yaştan sonra balık tutmayı öğrendim. Benim ikinci baharım balık. Siz de kendinizinkini bulursunuz.

Hayatının bundan sonraki kısmı için birlikte nefes alabileceği bir hayat arkadaşı, bir bakıma ömründe ikinci bir bahar yaratmak isteyen Sultan’ın evlenmek için kapısını çaldığı ilk kişi gençlik aşkı Rüstem olur. Fakat burada umduğunu bulamayan Sultan, daha sonra arkadaşı Hanife’nin tanıştırdığı pazarcı Muharrem’le bir araya gelir. Daha ilk tanışmada birbirlerine ısınamazlar ve Sultan buradan da eli boş döner. Son olarak Sultan, hayata farklı açıdan bakmasını sağlayacak olan Refik’le tanışır. Refik ona, ikinci bahar için bir erkeğe ihtiyacı olmadığını, sevdiği şeyleri yaparak da mutlu olabileceğini anlatır.

Sultan, geleneksel kapalı toplum değerlerine karşı, var olma mücadelesini başta ancak bir erkeğin eşi olmasıyla verebileceğini düşünürken Refik’ten aldığı ilhamla hayatında bir erkek olmadan da “bireysel kurtuluşu”nu sağlayabileceğine ikna oluyor.  

Tarlasından topladıklarını pazarda satarak ekonomik özgürlüğüne ilk adımı atar. Ardından evinin üst katını pansiyona çevirerek kendi “ikinci baharını” başlatır. Ancak bu süreçte bitmek bilmeyen kasaba dedikodularıyla mücadele eder.

Senarist Erdi Işık’ın Cide’li olması, Cide kültürünün ve toplumsal dinamiklerini filme başarıyla yansımasını sağlıyor.

Filmde ele almamız gereken bir diğer konu da miras paylaşımı. Bu noktada değinmemiz gereken karakterler Sultan’ın kızı Reyhan (Aslıhan Gürbüz) ve oğlu Nevzat (Osman Sonant). Reyhan, İstanbul’da okumuş ve evlendikten sonra da orada yaşamaya devam eden bir kadın. Nevzat ise Cide’de ailesiyle birlikte yaşayan, kahvehane işleten biri. Onların derdi ise babalarından kalan mirası aralarında bölüşmek. Babaları ölümünün ardından geriye çorak bir tarla, bankada ise 50 bin lira para bırakmıştır. Tarlanın büyük bölümünü oğluna, küçük kısmını kızına, bankadaki paranın yarısını ‘evlenmemek’ şartıyla Sultan’a, kalan yarısını ise torunlarına bırakmıştır.

Reyhan, abisine daha fazla mal kalmasını kabullenemez. Nevzat, sürekli anne ve babasının yanında kendisinin olduğunu, babasının başını bile okşamadığını, okuyamadığını dile getirir. Reyhan ise İstanbul’da ailesini en iyi hastanelere götürdüğünü, ailesine en iyi kendisinin baktığını söyler.

Film genel olarak kasabalarda kadına olan bakış açısını, çocuklar arasındaki miras tartışmalarını duru bir dille yansıtmış.

Bir röportajında sinemada kadınlar için hikaye yazılmamasına dertlendiğini söyleyen Nur Sürer şöyle diyor: “Erdi’yle konuşurken bizim yaşımızda kadınlar için hikâye yazılmamasına dair dertlendim ‘Hep anneanne, babaanne, hala, teyze, böyle şeyleri oynamak zorunda mıyız biz? Niye bizim üzerimize bir hikâye yazılmıyor Fransız, İtalyan sinemasında olduğu gibi?’ O da ‘Nur abla bir şey yazarsam oynayacak mısın?’ dedi, ‘Tabii oynayacağım,” dedim, öyle başladı bizim maceramız”

Mukadderat, kelime anlamına başkaldırıyor. Bunu yaparken kırıp dökmüyor, filmin başında Sultan’ın evlenmek istemesini açıkladığı kahvaltı sofrasındaki kaos, finalde yerini herkesin birbirini anladığı, ortak paydada buluştuğu, erkek ve kadını eşitlediği akşam yemeğine bırakıyor.

Geleneksel aile değerlerine, kahvehane köşelerindeki dedikodulara sıkışmış çorak kasaba hayatı, Cide’nin yeşillikler içindeki manzarası, masmavi suların berraklığı ile yaşama sevinci veren canlılığına tezat oluşturuyor.

Kasabada kadına biçilen kader, coğrafyanın kaderi, aile yapısının bireylere biçtiği kader… Mukadderat, mukadderata meydan okuyan, oyuncuların rollerinin hakkını verdiği güçlü bir yapım.

 

 


Haber Kaynağı : 12punto

Mukadderat
Wodo Network