Yıllar öne Küba’ya gitmiştim. Türkiye’de henüz ekonomik krizin hiçbir belirtisi yok.
Küba’ya bile gitmeyi düşündüğümüz “oldgooddays”
Sadece işten anlayan ekonomistlerin “buzda gidiyoruz” gibi öngörüleri dolaşıyor ortalıkta.
Ama pek takan yok.
Liberaller azıtmış.
Aldıkları gavur fonlarını, her akşam peyda oldukları televizyondan çıktıktan sonra, alemlerde eziyorlar.
Mal, mülk alma peşindeler.
Bankalarda müthiş kredibiliteleri var.
Yalı-malı alan bile var.
Ülkesini, vatanını, sınırlarını, ırzını, namusunu korumak isteyenleri ilkel, barbar, geri kalmış, evrimleşmemiş görüp, yirmi dört saat sövdükleri zaman.
Sövenlerde, maykıl, corç, hans, helga değil, Ahmet, Mehmet, Hasan, Mustafa isimli sünnetli adamlar ile Ayşe, Emine, Hatice isimli ehli sünnet kadınlar.
Gerçek isimleri öğrenmek isterseniz, gogıla “bilmem ne derinleştirilsin” diye yazın.
Bu dışı Türk, içi Gavur “Kapçuksuz Aydınların” tam listesi hemen bulursunuz.
Neyse konudan uzaklaşmayalım.
Putin ve Merkel, Türkiye üzerinden flört ediyor. Sibirya’nın yıllardır bedavadan havaya karışan gaz enerjisi, artık Alman yurosuyla aşk yaşıyor.
Gaz geliyor, yuro gidiyor, boru hatlarından.
Bu arada, ünlü bir sanatçımız, hayallerindeki Sosyal Devlet Küba’ya tedavi olmaya gideceğini söylüyor ki sonradan Türk doktorlarına sığınıyor ve Türkiye’de tedavi olduğunu açıklamak zorunda kalıyor.
Bazı şehirlerimizde “Jose Martin Küba Dostluk Derneği” kuruluyor. Ortalık Küba hayranından geçilmiyor.
Gazetelerde, sosyal medyada Küba Turları reklamları bolca gözümüze çarpıyor.
Biz de etkileniyoruz tabi.
Kapitalizme sövülüyor, sosyal devlet Küba seviciliğini öne çıkarılıyor.
Bendeniz kapitalizme değil ama “vahşi kapitalizme” ve “vahşet kapitalizmine” hala sıcak bakmam, elimden geldiğince de söverim.
Vatandaşını ne hale getirdiğini iyi bilirim. Bir diş tedavisinin bile kâbusa dönüştüğüne, çok kez şahit oldum.
Neyse, dayanamadım ve Küba’da düzenlenen bir konferans aradım.
Beleşe gezmeye alıştığımız için, uydurma turlara para vermek gibi bir alışkanlığımız, evrimsel süreçte kaybolmuş.
Ama uydurma kongrelere katılmak gibi bir yetenek de gelişmiş.
Bir proje kapsamında aldığım biletlerle, Paris aktarmalı uzun bir uçuştan sonra Havana’ya vardım.
Uçak ağzına kadar doluydu. Neredeyse hepsi erkek. Tiplere bakınca birçoğunun orta yaş üstü, ekonomik durumu gayet iyi ama garip Avrupalı erkekler olduğunu anlarsınız.
Çok detaya girmeyeyim de, Avrupa’nın yasaklı yolcu listesine alınmayayım.
Siz anlayın artık.
Neyse, Küba’da geçirdiğim 10 gün boyunca epeyce gezdim.
Havana’da kaldım birkaç gün.
Altyapısı olmayan, pisliklerin sokaklara aktığı bir şehir.
Turistleri eğlendirip, üç beş dolar kapmaya çalışan, fakir, bakımsız, sağlıksız insanların köşe başlarını tuttuğu bir ambargo kenti.
1550 yılında İspanyollar tarafından kurulan, tropikal iklimli bir başkent.
Dünyaca ünlü puroların, resmi satış dükkânlarında 300 dolara, ama hurda evlerin dehlizlerinde, çalıştıkları resmi satış dükkânlarından yürütülüp 30 dolara satıldığı bir tiyatro kenti.
O dehlizlerde, sadece çalıntı puro satmadıklarını, zengin Avrupalılara başka şeyleri de pazarladıklarını belirteyim.
Vatandaşların cebinde devletin verdiği, bizim ikinci dünya savaşı yıllarından bildiğimiz “karne” benzeri “Raşın” dedikleri bir kart.
Sosyal devlet olduğu için, vatandaşına ancak bir hafta yetecek kadar verdiği, pirinç, sabun, et, ekmek.
Kalan üç hafta, herkes başının çaresine bakacak artık.
Nasıl mı?
Resmi satış dükkânlarından yürütecek.
Ortalık turistten geçilmiyor.
Turistlerin yemek yediği lüks lokantalarda Kübalılar hizmetçi olarak çalışıyor.
Acıktıklarında ise, arka sokaklardaki kooperatif dedikleri yerde hijyenin olmadığı, mide bulandırıcı yemekleri yiyorlar.
Turistlerin ülkeye girişte havalimanında turistlere konverte edilen “CUC” isimli paraları olmadığı için, ceplerinde para diye bir şey yok.
Sosyal devlet ev-arabayı da vermiş vatandaşına.
Ancak, sadece imtiyazlı bir kesime
O da yıllarca bekledikten sonra.
Hava çok güzel, ülke de ucuz olunca diğer şehirlere de gitmek istedim.
SantaClara, Varedero, Viniales gibi turizm şehirlerini gezdim.
SantaClara, Küba Devrimi'nde önemli bir yeri bulunan şehir, aynı zamanda, Ernesto "Che" Guevera'nın mezarının bulunduğu yerdir. Che için yazılan Hasta Siempre'deSantaClara'dan bahsedilmiştir.
Ada ülkesi Küba’nın altı ayrı üstü ayrı zengin.
Varedero’nun müthiş bir sahili var. Denizi tertemiz, masmavi, cam gibi.
Bizdeki güney bölgesi gibi, her şey dahil oteller var.
Ama otellerde nedense hiç Kübalı yok.
Olanları da ya bekçi, ya garson, ya da temizlikçi.
Viniales’in müthiş ormanları var. Yemyeşil, serin dağlık bir bölge.
Tam bir Karadeniz yani.
Pek Kübalı yok.
Olanları da ya bekçi, ya garson, ya da temizlikçi.
Yerin altından petrol fışkırıyor.
Her yer, petrol kuyusu.
Ama Kübalı, temizlikçi, bekçi, dilenci.
Yaşı ve bedeni uygun olanı ise, ya palyaço ya da Avrupalının testosteron seviyesini ayarlayan eğlence aracı.
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Fenerbahçe-Kayserispor muhtemel 11 belli oldu
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
Gazeteler Kılıçdaroğlu'nun davasını nasıl gördü?
Kenan Yıldız Milan - Juventus maçında ilk 11'de mi? Maç ne zaman, saat kaçta?
22 Kasım Cuma reyting sonuçları: Zirvede hangi program yer aldı
Conor McGregor'a cinsel tacizden ceza