Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Sinop mu Gimarej mi?

Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü 1994 yılında bitirdikten sonra, diğer birçok arkadaşımın aksine, ne Karayollarında, ne Devlet Su İşlerinde, ne de Belediyelerde çalışmak aklıma gelmedi.

Özel sektörden de uzak durdum.

Rahmetli babam elinden geldiği kadar, süblimal da olsa, baskı yaptıysa, kar etmedi.

Günün akımına kapılmadım.

Trabzon’un meşhur Kunduracılar Caddesinde bir çantacıya uğradım. 

İçine neredeyse normal bir insanın sığacağı, heybe şeklinde siyah bir çanta aldım. 

NewJersey’de  kayıt olduğum dil okulunun yolunu tuttum.

Dünyaya gezmeye taa o zaman başladım.

Geçtiğimiz 30 yılda, gezdiğim şehirlerin sayısını unuttum.

Ancak ziyaret ettiğim şehirlerden aldığım magnetlere bakınca, hatırlıyorum gittiğim şehirleri.

Zira her gittiğim şehirden magnet aldım.

Ama tek bir şehir var, magnetlere bakmadan sürekli aklımda olan.

Gimarej-Guimaraes.

2001 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilen, etrafı surlarla çevrili bir ortaçağ şehri. Portekiz’in en büyük ikinci şehri olan Porto’nun kuzeyinde, balıkçılarıyla ünlü Braga’nın hemen doğu dibinde. Kaleleri, evleri, sokakları, kiliseleri, mahzenleri, arnavut kaldırımları, doğası ile harika bir şehir. 

12. yüzyılda Portekiz ulusal kimliğinin ve Portekiz dilinin oluşumu ile yakından ilişkili bir kent. 1139'da ülkenin bağımsızlığını ilan eden Portekiz'in ilk kralı Afonso Henriques'in doğduğu yer.

İnsanı ve esnafı da son derece kibar ve kanaatkar. Turist gördü mü, hemen tepelemek istemiyor. Eski Türkiye’de ki gibi, elinden geldiğince yardımcı olmak istiyor. Kazıklamak henüz akıllarında yok. Pek niyetleri de yok gibi.

Güzel şarapları ve ekmekleri hala aklımda, tadı damağımda.

Dünyanın ve özellikle bölgemizin karışıklığından dolayı, biraz kabuğuma çekildim ve bu tatili yakınlarda geçireyim dedim.

Bu bayram tatilinde Sinop’a gittim.

1990 yılından beri gittiğim, yazlık evimizin olduğu, Türkiye’nin en kuzeyindeki şehir.

Eskişehir Tepebaşı Belediyesi ile kardeş şehir olan Sinop.

Genelde muhalif parti belediyesinin yönettiği Sinop. 

Başka bir şehir olmuş.

Şehri çeviren restore edilmiş Ceneviz dönemi surları, Roma-Helenistik ve Bizans dönemi kaleleri, Selçuklu-Osmanlı dönemi altyapısı-camileri-imarethaneleri, erken cumhuriyet dönemi binaları, dar sokakları, arnavut kaldırımları, harika doğasıyla Gimareji hatırlattı bana.

Tunç çağını, prehistorik dönemini, milattan önceki Milet ve Hitit dönemlerini saymıyorum bile.

Akliman, Hamsilos ve Karadeniz’in orijinal yayla havasının hakim olduğu İnce Burun ve Feneri.

İnce burundan karşıya bakıyorsunuz ve Rus işgalinde ezilen Kırım’ı görmeye çalışıyorsunuz.

Zira Kırım’a en yakın noktamız burası.

Sinop’un merkezinde bulunan, Selçuklu’ların Sinop’u 1214 deki fethinden hemen sonra yapılan Alaaddin Camii ve hemen arkasındaki Bedesten.

Burayı ziyaret etmeyi sakın unutmayın.

Gimarej’deki gibi, bin yıl öncesine tarihi bir yolculuğu ıskalamış olursunuz.

Özellikle Bedestendeki Naz Dokumanın sahibi Belgin Hanım’ın imalathanesini-atölyesini ziyaret edin.

Köyleri gezerek, eski sandıkların içinden bulduğu, keten kumaşlardan ürettiği, üzeri motifli-işlemeli heybelerden alın.

Ben iki tane aldım, parasını da ödedim.

Reklama saymadım yani.

Sinop’un içinde, Yalı Kahvesi diye bir yer var.

Sahibi herhalde eski Türkiye’nin kadim esnaflarından. Evinizden kahvaltılığınızı getirip, sadece çay siparişi vererek, tam da deniz kıyısında kahvaltı yapabileceğiniz bir mekan.

Hatta ekmeğinizi de, hemen arka sokakta bulunan, bölgenin en lezzetli ekmeklerini yapan Seçkin Ekmek Fırından alabilirsiniz.  

Özellikle zerdeçallı isteyin, ama önceden ayırtın, aksi halde eliniz boş dönersiniz.

Sinop Nokul’unu da deneyin gitmişken.

Ama, fiyatını sormadan almayın. Turist olduğunuzu anlayınca birazcık kazıklamaya çalışıyorlar.

En azından Aşıklar Caddesindeki nokulcu öyleydi.

Yeni seçilen Belediye başkanına da bir not yazayım buradan.

Sert, sürekli bulutlu ve kapalı karakteristik Karadeniz ikliminin tam zıttı olan ılıman iklimli küçücük tarihi bir şehre, binlerce arabayı neden sokuyorsunuz.

Neden şehri trafiğe kapatmıyorsun.

Biz yürümeye kıyamazken, motorlu taşıtları neden o güzelim taşların üzerinden yürütüyorsunuz.

Tamamen yayalaştırılması gereken bir şehri, açık otoparka çevirmenin ne alemi var.

Binlerce araç, küçük bir kapıdan girmek ve çıkmak için saatlerce bekliyor. Hem doğaya zarar veriyor, hem de havayı eksoz gazları ile kirletiyor.

Diğer bir konuyu da yazmadan geçemeyeceğim.

Yılların meşhur köy pazarı, köylü kadınların konu mankeni olduğu, saçma bir tiyatroya dönüşmüş.

Tezgahlarını, profesyonel tüccarlara kiralamış gibiler. 

Önlerindeki hiçbir ürün, kendi köy üretimleri değil.

Ne maydanoz, ne domates, ne de yumurta.

Köy yumurtalarını büyük bir üretici dışardan getirmiş, köy kadınlarının tezgahına dağıtmış.

Sinop domatesinin zaten zamanı gelmedi.

Köy ürünü imiş gibi satıyorlar.

Bu yazıyı yazarken, bir de baktım ki akşama 2024 Avrupa Futbol Şampiyonasında Portekiz ile milli maçımız var.

Tevafuk olmuş.