Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,6128
Dolar
Arrow
34,0672
İngiliz Sterlini
Arrow
44,5927
Altın
Arrow
2744,0000
BIST
Arrow
9.624

15 Temmuz'da bodrumda saklanan komutan!..

Dünkü yazımızda; 1 Ağustos’taki YAŞ toplantısı ve 9 Ağustos’ta gerçekleşen yeni atamalar konusunda “TSK’nın geleceği açısından düşünmemiz, konuşmamız gereken çok temel meseleler varken, medyanın yine salt terfilere ve yeni görevlendirmelere odaklanmasını” eleştirdik.

Bizzat Erdoğan’ın, “Bugün Gazze’yi yerle yeksan edenlerin o kirli gözlerini yarın Anadolu’ya dikmeyeceklerini kim garanti edebilir?” dediği, dahası “güçlü olmalıyız ki” kaydıyla “İsrail’e girmekten” söz ettiği, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da 3’üncü dünya savaşı riskinin olduğunu söylediği bir ortamda meramımızı çok iyi ifade eden isim, CHP’nin Milli Savunma Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı emekli Tümamiral Yankı Bağcıoğlu oldu.

Örneğin YAŞ’ın yapısına, “TSK’nın görev ve sorumluluklarına yönelik yeterli bilgi birikimi olmayan Milli Eğitim Bakanı, Adalet Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Dışişleri Bakanı ve TSK’yla zaman zaman ortak çalışmalar yürüten İçişleri Bakanına yer verilirken, TSK’nın geleceğine yön verecek bu toplantılarda askeri kanatta sadece Genelkurmay Başkanı ve 3 Kuvvet Komutanı bırakılmıştır.” sözleriyle dikkat çekti.

YAŞ toplantılarında, siyasi güç odaklarının, bakan ve bakan yardımcılarının, Beştepe’nin danışmanlarının, rektörlerin, AKP il başkanlarının söz hakkının Kuvvet Komutanlarından daha fazla söz hakkı olduğunu vurguladı.

Değerlendirmelerde esas alınan temel kriterlerin subayların performansı, liyakatı ve ehliyeti değil siyasi tercihleri, sosyal medya hesapları, kendisi ve ailesinin paylaşımları olduğunu iddia etti.

Her yıl yüzlerce albayın re’sen emekli edilmesini ve kimlerin emekli edildiğinin açıklanmamasını eleştirip, “Sırf hükümet ile aynı siyasi düşüncede olmadığı için ya da Atatürkçü olduğu için emekli edilen albaylar bulunmaktadır.” derken, “Emekli edilen albayları bu kritik görevlere seçen MSB ile emeklilik için teklif eden MSB faklı bakanlık mıdır? Yoksa emekli edileceklerin listeleri MSB dışında başka kişi/makam/birimler tarafından mı hazırlanmaktadır?” sorusunu yöneltti.

Bölgemizdeki ve dünyadaki gerginliklere işaretle 15 Temmuz’dan sonra TSK’da komuta birliğinin nasıl bozulduğunu hatırlatıp, “Özellikle yüksek tempolu bir harekâtta Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı arasında yaşanabilecek bir komuta birliği sorusunun nasıl çözümlenebileceğinin YAŞ’ta görüşülüp görüşülmediğini merak ettiğini” bildirdi.

Keza savaş veya genel bir çatışma durumunun çok yakın olduğunun belirtildiği bir ortamda askeri sağlık sistemi konusunun YAŞ’ta görüşülüp görüşülmediğini, görüşüldüyse hangi kararların alındığını sordu.

Dertlenip süratle çare bulmamız gereken ne kadar çok sorun var, görüyorsunuz.

Emekli Edilen Albay Sayısı Bini Geçti mi?

Bu ana çerçeveden sonra YAŞ kararlarından kimi detayları daha aktaralım.

Albaylar TSK’nın bel kemiği. Ama her yıl yüzlercesinin emekli edilmesi YAŞ’tan sonra birkaç gün konuşulup bir sonraki YAŞ’a kadar unutuluyor.

İddia o ki; 2017’den bu yana emekli edilen albayların sayısı bini aşmış. MSB, tam sayıları niye açıklamaz, anlamak mümkün değil.

Sadece sayılar değil, 2020’den beri emekli edilenlerin listesi de yayımlanmıyor. Neyse ki, geçen haftaki basın bilgilendirme toplantısında MSB kaynakları, bunun gerekçesini söyledi.

“Emekli bildirimleri, personelin kişilik haklarını korumak maksadıyla sadece ‘kişiye özel’ yapılıyor” imiş!..

Demek, 2020’ye kadar “personelin kişilik haklarını korumak” gibi bir kaygı yoktu ki, liste yayımlanıyordu.

Ayrıca bu yıl toplam 31 general/amiral emekli edildi ve bunların listesi açıklandı. Albayların “kişilik hakları” önemli, ama general ve amirallerinki önemsiz, öyle mi?!

Donanma İzmir’e mi Taşınıyor?

Kulislerde son iki yıldır Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’nın İzmir’e taşınacağı konuşuluyordu. Komutanlığın lojmanlarının bulunduğu 45-50 dönümlük arazinin Gölcük Belediyesi’ne devredilmesi de bu iddiaları güçlendirmişti.

Son YAŞ’ta Oramiralliğe terfi eden Donanma Komutanı Kadir Yıldız’ın bu görevini sürdürmesi kararlaştırılırken, ilerleyen günlerde Donanma Komutanlığı’na dikkat çekici bir atama yapıldı.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı olan Koramiral İbrahim Özdem Koçer, Donanma Komutan Yardımcısı olarak Yenikale-İzmir’de görevlendirildi.

Donanmanın topyekûn İzmir’e taşınması projesi doğruysa; “İnşallah enine boyuna düşünülmüştür.” demekle yetinelim.

Biri Hapiste Diğeri Karargâh’ta

Dünkü yazımızı, “Genelkurmay Karargâhı’nda önemli göreve atanan bir komutan var. Onu da yarın anlatalım.” diye bitirmiştik. Şimdi buna gelelim.

Aslında 3 yıl önceki YAŞ’ta yine önemli bir göreve getirildiğinde, 15 Temmuz’da yaşadıklarını yazdık. Ancak bu YAŞ’tan sonra çok daha önemli bir göreve atandığı için tekrar hatırlatalım istedik.

Aktardıklarımız tümüyle darbeyle ilgili bir dava dosyasından. Özeti şu:

Dönemin EDOK Okullar Komutanı korgeneral Abdullah Barutçu 15 Temmuz’dan hemen sonra tutuklandı, 1 yıl hapiste kaldı. Yargılama sonucunda mahkeme beraatına karar verdi, istinaf onadı, ama Yargıtay “darbeye yardımdan” cezalandırılmasını istedi. Yeniden yargılama sonucunda da Barutçu 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılıp hükümle beraber duruşma salonunda tutuklanarak yeniden hapse kondu.

Konumuz Barutçu değil, onun 15 Temmuz gecesi nerede ve kiminle olduğu. Tüm ifadelerinde; o gece eşi ve kızıyla birlikte oturdukları lojmanın bodrum katındaki kapıcı odasına sığındıklarını, bir süre sonra dönemin Genelkurmay Lojistik Daire Başkanı Tümgeneral ve ailesiyle birlikte binada olduğunu öğrenince, onları da yanlarına çağırdıklarını söyledi.

Bu beyanları iktidar medyası, “Bodrumda saklanan eski Özel Kuvvetler Komutanı... Kapıcı dairesine sığınan darbeci hain... Kapıcı dairesine saklanmış” başlıklarıyla aktarırken Barutçu’nun yanında olduğunu belirttiği o komutan, 15 Temmuz’dan sonra MGK Genel Sekreter Yardımcılığına, ardından Genelkurmay Harekât Başkanlığı’na atanmıştı.

Barutçu’nun yargılandığı davada işte bu komutan 11 Ocak 2018’de tanık olarak dinlendi ve şunları anlattı:

“Gazi Orduevi’nde düğündeydik. İstanbul’da köprünün tutulduğu haberi gelince, bazı yerleri aradık. Uçakların sesleri duyulunca salon yavaş yavaş boşaldı. Düğün zaten çığırından çıkmıştı. Oğlum lojmanda tek başına kalmıştı. Biz de ona ulaşmak için arabamızla lojmana gitmeye çalıştık. Fakat tüm kontrol noktaları kesikti. Kontrol noktalarını ikna ede ede, atlaya atlaya, konuşa konuşa, yol değiştire değiştire içeri girdik. Ondan sonra olayların takibine başladık. Olayların bir darbe girişimi olduğunu gerek resmi açıklamalardan gerekse de değerlendirmemizden öğrenmeye başladık. Daha sonra da üst katta Rıza Çağatay Paşa, beni arayan komutanım, karşısındaki Abdullah Barutçu korgeneralimiz; onlar karşılıklı oturmaktadırlar. Bombalar çok yakınımıza düşmeye başlayınca, ailelerin korktuğunu değerlendirip, onlar aşağıya inmişler. Bizim de o anda lojmanda olduğumuzu öğrenince, bizleri de aşağıya davet ettiler. Sığınağa, bodrum katındaki kapıcı dairesinin olduğu yere. Dışarıdan arayanlar, ne oluyor diye soranlar olduğunu hatırlıyorum. Bu durumda içeridekiler kim, dışarıdakiler kim, polis kim, basın kim, nizamiyeler değişmiş vaziyette. Bu durumda komutanım dedim, bulunduğunuz yerde kalın. Nitekim bunu daha sonra ispatlayan ve değerlendiren bazı mesajlar da aldık. Hem basından aldık, hem de direkt. Şimdi keşke; silmişim, telefonu da değiştirdim. Bulunduğunuz yerde kalın, bu bir darbe girişimidir, şeklinde mesajlar geldi, gerek Cumhurbaşkanlığı’ndan gerek Başbakanlığından geldiğini hatırlıyorum. Çünkü inanıyorum ki, bu olaylar geçtikten sonra devletimizin devam edeceğine. Bizim de bir oluşumda olmadığımız için devletimizin hizmetinde, verdiği hizmetlerle faaliyetlerimizi sürdüreceğimize. O nedenle ben o akşamı ailemle birlikte, onların himayesinde, onlara sahip olacak şekilde ve birkaç kişiyi de ‘Yerinde kal.’ diye ikna ederek geçirdim. Nitekim 16-17’sinde de ‘Genelkurmay’a gelmeyin.’ dediler. Abdullah Barutçu o gün ailesiyle beraber, sabah atışlar kesilinceye kadar, jetler terk edinceye kadar hava sahasını; birlikte, beraberdik. Bir bozuk televizyon vardı, kapıcımızın. Onunla tamamen gündemi ve WhatsApp’ımız çektiği kadar gündemi takip etmeye çalıştık. Hep değerlendirme yaptık. Havanın aydınlanmasıyla, 5-6-7 civarında hatırlıyorum, yukarı çıktık. Basından takip etmeye devam ettik. Daha sonra da WhatsApp’tan takip etmeye başladık.”

Beyanların ardından avukatlar, o komutana, “Abdullah Barutçu’nun o gece ihtilale teşebbüse yaklaşımını” ve sözde atama emirlerini nasıl yorumladıklarını sordu. Komutan şöyle cevaplandırdı:

“Tanrı katında söylüyorum, ‘Komutanım, şimdi gelip bizi de tutuklayacaklar.’ diye defalarca söylemiştir. Tutuklayacaklar kastıyla, muhtemelen darbecilerin tutuklaması diye düşünüyorum. Ben tam şeyi hatırlamamakla beraber; zaten ilk önce kendime baktım, biz hangi pozisyondayız diye. Orada, o konuyu hatırlamıyorum şu anda. Ama orada baktığım zaman Mehmet Partigöç ismini görünce, bu işin bir grup tarafından yapıldığını hemen anlayabiliyorsunuz zaten. Kendiniz de emire alınınca. Mehmet Partigöç’ün ismini gördüğünüz takdirde; bu kadar büyük bir görevlendirmenin Mehmet Partigöç tarafından yapılması, bir grubun onun mahiyetindeki bir grubun yapması konusundadır, diye düşünüyorum.”

Bu defa da, “Gruptan kastınız ne?” diye soruldu. Komutan, “Onları bilemiyorum, içerisinde. Çünkü, görevlendirmelerde bakıyorsunuz, kimisi devam ediyor, kimisi emire, kimisi? Siz kendinize bakıyorsunuz. Siz diyorsunuz ki, ‘Bu grubun dışındayız.’.” karşılığını verdi.

Abdullah Barutçu’nun yargılandığı davanın 1 numaralı sanığı Metin İyidil, “Şu anda TSK’nın Harekât Başkanı’sınız, Genelkurmay bulunduğunuz yere 150 metre. Elinizde telefon var, ‘Arayalım.’ veya ‘Gidip bakalım.’ diye düşünmediniz mi? ‘Sabaha kadar bekleyelim, ailemizi muhafaza edelim.’ mi dediniz?” sorusunu yöneltirken avukatları, şuna dikkat çekti:

“Adı geçen, şu anda çok önemli bir görevdedir. Genelkurmay Harekât Başkanı’dır. Ancak 15 Temmuz’da belki komutanlık tercihi ile de olsa hiçbir faaliyette bulunmamış, sığınakta saklanmıştır. Mahkemeniz huzurunda bile örgütten ‘grup’ diye söz etmiş, ‘FETÖ/PDY terör örgütü’ olarak söz etmemiştir.”

15 Temmuz’da bodrumda saklanma olayında adı geçen ve bunları anlatan o komutan Kemal Yeni’ydi.

Abdullah Barutçu 2 Şubat 2021’de mahkeme salonunda yeniden tutuklanırken, Kemal Yeni 6 ay sonraki YAŞ’ta Korgeneral rütbesiyle 1. Ordu Komutanlığı’na atandı. 2022’de Ege Ordu Komutanlığı’na verildi. Geçen yıl Orgeneralliğe terfi etti.

Ve bu yıl da Genelkurmay 2. Başkanı oldu...