Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Kâbus gibi bir dava

Anlatacağımız dava siyasi bir dava veya cinayet, kara para aklama, uyuşturucu davası değil. Sıradan bir boşanma ve velayet davası.

Ortalık yangın yerine dönmüşken böyle bir davaya dikkat çekmemizin sebebi ne mi? Yargıdaki çürümenin ve güçlünün hukukunun böylesi davalara bile nasıl sirayet ettiğini gösteren çok çarpıcı bir örnek de ondan.

Başlayalım.

Adana’da yaşayan çocuk doktoru T.E. ve eşi E.E. geçen yıl şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açar. Çiftin 3 ve 4 yaşında iki kızı olduğu için beraberinde velayet davası da görülür. Baba E.E. varlıklı, tanınmış bir ailenin oğlu, ama aynı zamanda işsiz, hiçbir sağlık güvencesi olmayan, ayrıca taksirle yaralama, ölümlü tehdit ve hakaretten 8 sabıka kaydı bulunan birisidir.

ÇOCUKLAR SABIKALI BABAYA 

Dr. T.E.’nin iddiasına göre E.E., kendisine fiziksel, ilk evliliğinden olan kızına psikolojik şiddet uygulamış, hatta zaman zaman müşterek kızları D.’ye de kötü muamelede bulunmuştur.

Davanın ilk aşamasında baba, beraber yaşadıkları dönemde gizlice kaydettiği kimi kayıtları dayanak göstererek Dr. T.E.’nin akıl sağlığının yerinde olmadığını öne sürer. Bunun üzerine Aile Mahkemesi ön inceleme duruşmasında Sosyal İnceleme Raporu (SİR) gelene kadar velayeti geçici olarak babaya verir.

Sosyal İnceleme Raporu dosyaya gelir. Raporda, müşterek çocukların içinde bulunduğu gelişim dönemi itibarıyla anne bakım ve şefkatine ihtiyacı olduğu hatırlatılıp bu dönemi annenin yanında geçirmelerin çocukların yararına olduğu belirtildikten sonra annenin psikopatolojik bir sorunun olup olmadığına dair ilgili sağlık kuruluşundan alınacak raporun sonucuna göre velayetin anneye verilmesi yönünde görüş bildirilir.

Anne T.E. 18 yıllık doktor olduğunu, halen Adana Şehir Hastaneleri'nde çalıştığını bildirerek yine de tereddüde yer bırakmamak için mahkemeden Adli Tıp’a sevk edilmesini ister. Ancak hakim bunu reddeder. Bunun üzerine T.E., Ruh Sağlığı Hastanesi’ne kendisi başvurur. Hastanede yapılan değerlendirme sonucunda T.E.’nin kayıt altına alınmış takip ve tedavisinin bulunmadığı yönünde rapor verilir. T.E. de sözkonusu raporu 9 Mayıs’ta mahkemeye sunar.

Ardından 21 Mayıs’taki duruşmada avukatı Mehtap Bayram, Sosyal İnceleme Raporu’nu, T.E.’nin ruh sağlığı hakkında verilen raporu ve baba E.E.’nin Adli Sicil’deki 8 suç kaydını mahkemeye sunarak velayet talebinde bulunur. Ama ne talep ne raporlar ne de suç kaydı zapta geçirilir. Tanıkların dinlendiği bu duruşmada hakim, velayet konusuna hiç girmeden yeni duruşma günü vereceği sırada Av. Mehtap Bayram itiraz edip velayetin verilmesini talep eder. Hakim, velayet konusunu celse arasında değerlendireceğini bildirerek duruşmayı Kasım’a erteler.

15 gün geçtikten sonra Av. Bayram elindeki raporlar, tanık beyanları ve diğer belgelerle yeniden mahkemeye başvurup velayet konusunu hatırlatır.

Hakim, “mevcut durumda değişiklik olmadığı” gerekçesiyle bu defa da “velayet hususunun duruşmada değerlendirilmesi” yönünde karar alır.

Garabeti açıklığa kavuşturmak için hakimle görüşmek isteyen Av. Bayram’a, Yazı İşleri Müdürü, “Hakime hanım sizinle görüşmek istemiyor.” cevabını verir. Bunun üzerine Av. Bayram, Adalet Komisyonu Başkanı’nın yanına gidip durumu izah eder. Komisyon Başkanı’nın aramasından sonra Av. Bayram’la odasından çıkıp kalemde görüşen hakim, Sosyal İnceleme Raporu ve dosyaya giren diğer evrakların kendisini bağlamadığını söyleyip, “Yeniden başvurun.” der.

Av. Bayram, dört gün sonra yeni bir dilekçeyle yeniden başvurur. İki gün sonra hakim, "Dosya içinde bulunan belgeler, Sosyal İnceleme Raporu, tanık beyanları, bilirkişi raporları dikkate alındığında geçici velayet durumunun değiştirilmesi mahkememizce uygun bulunmamıştır.” kararını verir. Bu arada karara ilişkin olarak tarafların “iki hafta içinde istinafa başvurabileceğini” kaydeder.

Av. Bayram, bu defa böyle bir kararın kararın ancak hükümle birlikte istinaf edilebileceğini hatırlatarak itirazda bulunur. Sözkonusu itiraz da, “istinaf süresinde olmadığından istinaf yolu açık olmak üzere” şeklinde bir kararla reddedilir. Av. Bayram, o kararın da istinaf edilemeyeceğini bildirerek ara karardan dönülmesini ve velayetin anneye verilmesini ister. Hakim, bu başvuruyu da, “kararda hukuka aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle reddeder.

BABA İÇİN UZAKLAŞTIRMA KARARI VERİLDİ

Okurken içiniz daraldı, değil mi? Ama bitmedi.

Dava böyle sürerken baba E.E., bir gün hastalanan çocukları, boşanma aşamasında olduğu Dr. T.E.’nin görev yaptığı Çocuk Acil’e götürür. Kendisinin hiçbir sağlık güvencesi olmadığı için Dr. T.E.’nin adına kayıt açtırırken, görevli sekreterle kavga edip gıyabında Dr. T.E.’ye küfürler ve tehditler savurduktan sonra çocukları muayene ettirmeden hastaneden ayrılır.

Bu olay üzerine Adana Şehir Hastanesi yönetimi, hastanede kavga çıkararak kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle, kamera kayıtları ve sekreterin tutanağa geçen ifadesiyle birlikte E.E. hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunur. Dr. T.E. de kendisine yönelik küfürler ve tehditler dolayısıyla E.E.’den şikayetçi olur ve Yüreğir İlçe Emniyet Müdürlüğü, “gecikmesinde sakınca bulunan hâl kapsamında”, E.E. hakkında re’sen “uzaklaştırma” kararı alır.

Sözkonusu uzaklaştırma kararı onay için mahkemeye sunulur. Ancak hakim, rapora, “re'sen verilen tedbir kararının dosya kapsamına ve tarafların konum ve olayın oluş biçimine göre onaylanması talebinin reddine” şeklinde bir şerh koyar.

Bu şerhin niye konduğu daha sonra anlaşılır; zira E.E., o şerhi dayanak gösterip uzaklaştırma kararına da itiraz eder.

Hastanede yaşanan olay sonrasında Av. Mehtap Bayram ve Dr. T.E., hasta olduğu halde tedavi edilmeden götürülen çocukların daha fazla mağdur olmaması için velayet talebini tekrarlar; ama hakim, “kararda hukuka aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle yine reddeder.

ANNE UZAKLAŞTIRILDI

Dahası var.

Evliyken oturdukları ev şöyle alınmıştır:

E.E., Dr. T.E.’den, bu evlilikten önce edindiği arabayı satıp parasını kendisine vermesini, ayrıca yine T.E.’ye ait evin tapusunu ister. T.E. her iki talebi de yerine getirir ve yeni alınan evin 1/2 hissesine sahip olur.

1 yıl önce o evi terk eden E.E., çocuklarla birlikte, mülkiyeti annesine ait olan 4+1 odalı eve yerleşir. Sosyal İnceleme Raporu’nu hazırlayan uzmanların yerinde yaptığı tespitlere göre, sözkonusu ev oldukça iyidir; yani bir eve ihtiyacı yoktur.

Ama çocukları bahane ederek, anne ve babasıyla birlikte oturmak üzere bu müşterek evin kendisine tahsisini ister. Dr. T.E.’ye göre bu talebin sebebi, kendisini mağdur etmek ve lise giriş sınavlarına hazırlanıp o eve yakın bir okulda okuyan ilk eşinden olan kızının düzenini bozmaktır.

E.E., bu evin tahsisi için başvurduğunda, yukarıda anlattığımız kararları veren hakim izinde olduğundan talebi nöbetçi hakim değerlendirir.

Sonuç; o hakim de 1/2 hissesi Dr. T.E.’ye ait olan ve tüm eşyaları yine T.E. tarafından alınmış olan bu evin E.E.’ye tahsisine karar verir.

Sonrası mı?

Polis, eve gidip Dr. T.E.’den burayı boşaltmasını ister.

Dr. T.E., evin tahsis edildiği E.E. hakkındaki uzaklaştırma kararını gösterince polis ayrılır.

E.E. yine mahkemeye gider. Nöbetçi hakimden bu defa da Dr. T.E.’nin evden uzaklaştırılmasına dair karar alır.

Bunun üzerine avukatı Mehtap Bayram, şu geçici çözümü bulur: Dr. T.E. annesini, kızıyla birlikte oturmak üzere buraya çağırırken, kendisi bir arkadaşının yanına yerleşmek üzere evden gider.

Polisler yine gelir. Bu defa Dr. T.E.’nin annesinin ve kızının evi terk etmesini ister. Polisler ancak avukatın uzun uğraşlarından sonra tutanak tutup evden ayrılır.

SIRADA NE VAR?

Bu hafta itibarıyla son durumu da aktaralım:

Dr. T.E. ve avukatı Mehtap Bayram, uzun bir dilekçeyle tüm bu yaşananları madde madde anlatıp, “bu tarihe dek yaptığı usule, yasaya, hukuka, vicdana aykırı işlemler nedeniyle bundan sonra da davaya yönelik verilecek kararlara dair ciddi şüpheleri ve haklı kaygıları bulunduğunu” bildirerek sürecin adil ve tarafsız, hukuka uygun bir şekilde yürütülmesi için hakimin davadan çekilmesini isterken, üç şey daha oldu:

E.E. bu defa da çocukların anneyle görüşmesinin yasaklanması için mahkemeye başvurdu...

Dr. T.E.’nin evde annesiyle bıraktığı kızının ikametgâhı bir şekilde o adresten silindi...

Polisler, Dr. T.E.’yi çağırıp evi boşaltması için baskı yaptı...

Kâbus gibi, değil mi?!