Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Türkiye nereye gidiyor

Ülkemiz büyük iktisadi, mali, siyasi ve sosyal güvenlik sorunlarıyla yüz yüzedir. Bu sorunları çözmek için izlenecek politikalar tarafımızdan bilinmektedir. İktisattan siyasete nelerin yapılması, nelerin yapılmaması gerektiği çok açıktır. İzlenmesi gereken politikaları uygulamak istemeyen liberal ve neo-liberal yöntemler  uygulandığı için sorunlar çözülemiyor, hatta  daha da ağırlaşıyor.

Bilindiği gibi küreselleşme olgusu ve saldırısı pek çok değerle birlikte sosyal devlet ve refah devleti anlayışını sildi, süpürdü. Yerine yoksulluk, yolsuzluk, kan ve gözyaşı bıraktı. Öyle bir aşamaya geldik ki toplumsal bir mal ve hizmet olan sağlık ve eğitim hizmetleri neredeyse tümüyle piyasanın insafına bırakıldı ve paralı oldu. Emeklilik hakkı dışında vatandaşın hiçbir hakkı ve sosyal güvencesi kalmadı.

Sonuç olarak ülkemiz, küresel dayatmalar sonucunda, insan haysiyetini ve onurunu koruyan, geliştiren sosyal devlet anlayışından uzaklaşarak hızlıca jandarma devlet oldu.

Ülkemiz neo-liberal reçeteler altında hızla gelirini spekülatif finans oyunlarından kazanan ve üretmeden tüketen bir topluma dönüştürülmüştür. Sonuçta iç piyasada sermaye el değiştirdi, yabancı tekeller ve devletler egemen oldular.

Bugün ülkemizin durumuna baktığımızda;

Borç batağı, dış ticaret açığı, cari açık, düşük tasarruf, sıfır yatırım, pahalı, paralı ve yetersiz sağlık hizmetleri, düşük düzeyli eğitim, bozulan sosyal altyapı ve çarpık şehircilik hizmeti, iktidara özgü açgözlü, köşe dönmeci bir sınıf, yasal platformda gerçek anlamda parazitlerin varlığı, giderek derinleşen ayrımcılık, yoksulluk ve yolsuzluk sorunu, toplumsal ümitsizliğin yaygınlaşması, yaygın suç, şiddet ve uyuşturucu kültürünün kitleselleşmesi, görsel medyanın kitlesel propagandası sonucu ahlaki ve siyasi çürüme ve çöküş, yurttaşlık bilincinde gerileme, giderek belirginleşen bir ruhsal boşluk duygusu, gittikçe artan gelir dağılımında adaletsizlik, adalete ve devlete olan güvensizlik, millî sermayenin el değiştirmesi ve yabancılaştırılması başlıca sorunlarımızdır.

Peki, karşımızda böyle bir yapı varken biz ne yapıyoruz ya da nereye gidiyoruz? Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Ülkemizde aşağıda sayılanları incelediğimizde hiçbir şeyin iyileşmediği, tersine bozulduğu ve çok daha kötüye gittiği görülecektir.

Özetleyecek olursak; son yıllarda Türkiye ekonomisi gittikçe dışa bağımlı ve borçlu hale getirilmiş, özel sektör ve hane halkları ciddi borç yükü altına girmiş, tarımsal üretimi gerilemiş, işsizlik ve özellikle de genç işsizliği artmış, sağlık hizmetlerinin ve eğitimin kalitesi düşmüştür. Küreselleşme ve neo-liberalleşme sonucu borç ve inşaat güdümlü bir ekonomi anlayışının sonuna geldik.

Siyasi yapı, kendine özgü merkezi ve yerel yönetimlerde  bir sınıf oluşturmuş, pastadan pay almak isteyen oyuncuları da ahlaksız büyüme sürecinin içine alarak iş, aş, terfi, faiz, rant, arsa rantı yollarıyla sistemi elinde tutmaya çalışmış, bu sisteme ortak olanlar da haksızlığa, hukuksuzluğa, ahlaksızlığa bulaşmışlardır. Bu işten nemalananlara özgü sistem defalarca bunların çıkarları doğrultusunda esnetilmiş, hukuk kurumunun bağlayıcı olmadığı, ağır aksak çalıştığı ülkemizde; ahlaksız büyüme, ahlaklı olmayan hukuk anlayışı, ahlaksız bir eğitim yapısı yerleşmiştir.

Türkiye’de reform ya da yenilik olarak sunulan, devamlı değişen kurumlar, kaygan bir zemin oluşturmuş ve eskiyi sürekli aratmıştır. Yeni diye sunulanlar, mevcut durumun yapısını ve omurgasını bozmuş, daha da kötüleştirmiştir.

Hormonlu ve ahlaksız büyümenin karşılığı sanayisizleşme, inşaat, borç, işsizlik, yolsuzluk,  yoksulluk ve ahlaksızlık olarak dönmüştür. Ancak şu unutulmamalıdır ki; borcu çok olan ülkelerin (devlet, özel sektör ve hane halkları) dirayeti ve onuru kıt olur.

Tüm bu politikaların sonucunda gelir dağılımı bozulmuş, yoksulluk artmış, adalete duyulan güven azalmış, hukuk güvenliği bitmiştir. Üretemedik ama sanayisizleştik; borçla büyüdük, inşaatla mutlu olduk, iş yaratamadık, katma değer üreten yenilik ortaya koyamadık. Tüm bunların sonucunda kalkınamayan ve dışa bağımlı bir ülke haline geldik. Acilen ekonomik olarak, yeni bir kurtuluş savaşına, milli birlik ve milli mücadeleye ihtiyaç var. Atatürk; kuruluş ve kurtuluş yıllarında yaptı, şimdide yapabiliriz.

PROF. DR. DURAN BÜLBÜL