Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8385
Dolar
Arrow
34,1542
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9695
Altın
Arrow
2916,0000
BIST
Arrow
9.109

Leylek

Geçtiğimiz hafta TBMM Anayasa Komisyonunda 20,5 saatlik bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantının ana konularından biri evlenen kadının soyadının otomatik olarak kocasının soyadı ile değiştirilmesi yönündeki kanun teklifi idi. Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi 22 Şubat 2023 tarihli kararı ile Kadının Soyadı başlıklı “kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır, Ancak …. yapacağı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan yalnızca bir defa yararlanabilir” şeklindeki Türk Medeni Kanunu’nun emredici 187. maddesini tamamen iptal etmiş ve kararın 28 Nisan 2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmasından 9 ay sonra yürürlüğe gireceğine karar vermişti. AYM kararı doğrultusunda 28 Ocak 2024 itibarıyla evlenen kadına soyadı dayatması mevzuatımızdan çıkmış oldu. Esasında AYM’nin bu kararı hukukçular için sürpriz değildi. AİHM ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen aynı yöndeki kararların bir sonucu olarak malumun ilanından ibaretti.

TBMM’de çözüm bekleyen onlarca asli sorunumuz varken AYM’nin iptal ettiği bir düzenlemenin halen gündem yer işgal etmesi başlı başına bir fiyasko. Konuya tarihi ve hukuki açılardan baktığımızda ise şaşırtıcı gerçeklerle karşılaşıyoruz. Keza ülkemiz haricinde evlilikle birlikte kadına kocasının soyadını dayatan bizden başka Türk devleti yok. Arap-İslam geleneği içerisinde de böyle bir yerleşik uygulama yok. Suriye, Lübnan, Ürdün, Cezayir, Tunus gibi Arap devletlerinde de yok. Soyadı Kanunu 1935’te yürürlüğe girdiği ve Osmanlı Devleti zamanında soyadı kavramı olmadığı için eskilerden devraldığımız böyle bir gelenek de haliyle mevcut değil. Bu açıdan bakıldığında evlenen kadına yapılan soyadı ve kütük nakli dayatmalarının Türk erkeğinin özgün zekasının ürünü olduğu ortaya çıkıyor. Her birimiz T.C. kimlik numarası ile barkodlanmış ve tüm verilerimiz e-devlet üzerinden dijitalize edilmişken türlü bahaneler ile bu dayatmayı gündemde tutmanın akla ve vicdana sığan bir yanı olduğunu düşünmüyorum.

İnsanların düşünceleri/inançları hakkındaki hukuki ve tarihi verilerden yukarıda bahsettik. Biraz da gerçeklerden bahsetmek istiyorum. İnsan isimli mahlukat ezelden beri kadın ve erkeğin birleşmesi sonrası, 39-40 hafta boyunca kadının bedeninde yaşam bulur ve en nihayetinde bu bedenden ayrılarak dünyaya gelir. Bu süreçte çocuk, kadının bedeninden beslenir, yaşamı ve gelişimi an be an kadının kendisine sunabildikleriyle sınırlıdır. Kadın ve erkeğin birleşmesinde erkeğin kadına verdiği tek şey kendi kromozomlarıdır. Erkeğin taşıdığı Y kromozomu sebebiyle istemsiz şekilde çocuğunun cinsiyetini belirlemesi haricinde sürece hiçbir katkısı olmaz. Çocuğu ile ilk defa 9 ay 10 gün sonra tanışır. Erkek yaşamı boyunca üremesi için gerekli spermi üretebilirken kadın bedenindeki yumurtalar doğumdan sonra hiç artmaz, aksine hep azalır. Yani kadın bedeninin zaman maliyeti, erkek bedenine göre çok daha yüksektir. Bilimsel çalışmalar çocuğun mitokondriyal DNA’sının tamamen, duygusal zeka (EQ) ve zeka katsayısının (IQ) büyük oranda kadından geldiğini göstermektedir. Türkçede insan sözcüğü ile isimlendirdiğimiz türümüzde kadınların kraliçe, erkeklerin ise işçi arılara paralel davranışlar geliştirdiği sabitken soyun anneden geldiği, erkeğin çoğalmak için yalnızca bir araç olduğu sonucuna halen varamamış olmamız açıkçası üzücü.

Bu bağlamda kadına kocasının soyadı emrivakisini yapmak en başta insanın meydana gelme sürecine zıttır. İlla aile soyadı kisvesi altında bir dayatma yapılacaksa insanı meydana getiren kadının soyu ve soyadını öncelemek gerekir. Dünyaya gelen her insana bir kadın hayat vermiştir. Meydana gelen, meydana getirenin eseridir ve ona aittir. Adil bir hukuk ve dünya düzeninde erkeğin, dünyaya gelen çocuğunun baba hanesine ismini yazdırmaktan öte evlendiğinde kadına ve doğar doğmaz da kadının doğurduğu çocuğa soyadını dayatması söz konusu olamaz. AYM'nin iptal kararı kazanımını koruyarak ülkemizin geri kalmış ataerkil yapısına bir güncelleme getirmemiz yani bundan sonra kızlık soyadı/evlilik öncesi soyadı gibi kavramları hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor.