Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,9321
Dolar
Arrow
39,7751
İngiliz Sterlini
Arrow
54,4070
Altın
Arrow
4293,0000
BIST
Arrow
10.232

CHP davalarının hukuki yönü ve asıl amaç

Hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu, CHP davalarının hukuki yönünü yazdı. Eminağaoğlu, CHP’ye yönelik ceza ve hukuk davalarının hukuki dayanağı olmadığını, bu süreçlerin yargı eliyle siyasi müdahale ve kuşatma girişimi olduğunu savunuyor. Süreçleri 12 Eylül benzeri bir sivil darbe olarak değerlendiriyor. İşte madde madde o değerlendirme yazısı

CHP davalarının hukuki yönü ve asıl amaç

CEZA DAVASI

1- SPY md 112'de düzenlenen, "kurultaydaki oylamaya, sayım ve dökümlere "HİLE" karıştırma suçu", sadece ve sadece oy sahibinin iradesini yansıtmayan durumlarda oluşur.

2- Oy sahibinin oyunu, ileri sürüldüğü gibi herhangi bir etki (kişisel çıkar vb) altında "kendi serbest iradesi ile" bir başkasına bile vermesi, bu suçu ASLA oluşturmaz. Etki altında oyunu değiştirmiş olsa bile, serbest iradenin varlığının olması, suçun oluşmasına engeldir. 

3- Oy sahibinin oyunu değiştirmeye yönelik çıkar vb iddiası, etik dışı olup, en çok disiplin suçu olabilir. 

4- Disiplin suçu, partinin iç işleyişi ile ilgilidir. Ceza dava ve soruşturması adı altında, partinin iş işleyişine asla müdahale edilemez.

5- Ceza soruşturması için "ihbar/şikayet/suç duyurusu" yoluna gidenler, parti de suçladıkları kişiler aleyhine bir disiplin soruşturması başvurusu da yapmamış, parti de bu iddiayı ciddi görmeyip bu konuda soruşturma açmamıştır.

6- Disiplin suçu boyutunda kalan, bunu aşmayan eylemler, (kaldı ki "ne yolla olursa olsun" kişiler kendi iradeleri ile de oy vermiş olmakla), bir adli suçu oluşturmadığı gibi, olsa olsa disiplin suçu niteliğindeki bu eylemler de butlan niteliğindeki ağır hükümsüzlük durumunu asla ve asla oluşturmaz.

7- Olmayan bir suç nedeniyle ceza davası açılmış, parti organlarına, yöneticilerine ve faaliyetlerine, ceza davası adı altında müdahale edilmiştir.

8- Bu davada, önceki yönetim temsilcileri, yasa gereği, suçtan zarar gören (mağdur) statüsünü alırlar.

9- Mağdurların, davada katılan olma, yani taraf olma hakkı vardır. Bunun için kendileri, davetiye tebliği üzerine yazılı/sözlü olarak, yakınıcı olup olmadıkları/davaya katılmak isteyip istemediklerini mahkemeye bildirebilir. Kendileri davetiye tebliğine rağmen, bu konuda suskun kalırsa, mahkeme bu kişileri zorla getirme ve dinleme, yakınıcı olup olmadıklarını sorma yoluna gitmez, bu durum o kişilerin davaya katılmadıkları anlamına gelir.

10- Mağdurlar, dava konusu eylemler hakkında, “somut bilgi sahibi iseler”, bu sefer kendilerine (tanıklara ilişkin hükümlere göre dinlenecekleri, gelmezlerse zorla getirilecekleri konusunda) duruşmaya katılmaları için davetiye çıkarılır. Davetiyeye uymazlarsa, duruşmaya zorla götürülürler. Kılıçdaroğlu bu kapsamdadır. Adliye koridorunda partimi tartıştırmam beyanı ile soruşturma aşamasında savcılık çağırdığında gitmemesi, mahkemeyi bağlamaz. Duruşmaya katıldıklarında tanıklara ilişkin hükümlere göre ancak yeminsiz olarak dinlenirler. Bu dinleme sonrasında, sanıklardan (yani ceza davası sanıkları olan İmamoğlu vb) yakınıcı olup olmadıkları, yakınıcı iseler davaya katılmak isteyip istemedikleri sorulur. Bu işlem her durumda gerçekleşecektir.

11- Şu ana kadar Kılıçdaroğlu, olay hakkında bilgi sahibi olup olmadığını, İmamoğlu ve diğer sanıklardan yakınıcı olup olmadığını açıklamamıştır. Mahkeme her durumda yakınıcı olup olmadığını (gerekirse zorla götürüp) soracaktır. Savcılık aşamasında adliyeye gitmemesi, bu durumu ortadan kaldırmamıştır.

12- Olmayan bir suçtan ceza davası açılmış olmakla, mahkeme suç ve suçlusu olmayan olay nedeniyle, savunma almadan bile beraat kararı verebilir. Ancak şu ana kadar ki tutumundan bu yola gitmeyeceği görülmektedir.

13- Anayasa Mahkemesine açılan siyasi parti kapatma davalarında, kapatma kararına neden olan kişiler hakkında siyasi yasak söz konusu olmakla, hukuki temeli olmayan bu dava ile de mahkümiyet halinde siyasi yasak da söz konusu olacağından, hukuk dolanılarak adeta bir tür (parti kapatılmasa da) siyasi yasak söz konusu olacak (kapatma davası benzeri) dava açılmıştır.

HUKUK DAVASI

14- Kurultay'da “oylamalara hile karıştırıldığı” iddiası ile butlan nedeniyle dava açılmıştır. 

15- Butlan dışındaki hallerde, Kurultaya katılanlar bir ay, katılmayanlar üç ay içinde dava açabilir.

16- Bu süre kaçırıldığı ve butlan halinde süreye bağlı olmadan dava açılabildiği için, bu gerekçe ile dava açılmıştır.

17- Oylama konusuna ilişkin davaları, seçme hakkı olanlar (delegeler) veya seçilme hakkı için başvuranlar açabilir.

18- Açılan dava, basit yargılama usulü denilen yargılama türüne tabi olduğundan, dava dilekçesinde tüm dava nedenlerinin ve tüm kanıtların gösterilmesi zorunludur. Bunlar daha sonra davalının rızası olmadan hiçbir şekilde genişletilemez. 

19- Ceza davasındaki eylem, gerçekte bir disiplin suçunu aşmayıp butlana konu olabilecek ağırlıkta olmadığından, kişilerin kendi iradelerinin kendilerine rağmen değiştirildiği iddiası olmadığından, bu durumlar butlan sayılmaz, butlan söz konusu olmayınca, süresinde açılmayan davanın reddi gerekir. 

20- “Seçim yargısı içinde kalıp, irade sakatlığına dayanmayan” adaylık, oy verme, sayım ve döküm işlemleri de zaten inceleme konusu edilemez.

21- Siyasi Partiler Yasası’nın 121/1 inci maddesindeki düzenleme nedeniyle, butlan konusu gündeme gelmiştir. Siyasi Partiler Yasası'nın 121/1 inci maddesinde, "bu yasada hüküm bulunmayan hallerde”, Dernekler Yasası ve Medeni yasa hükümleri uygulanır" denilmemiştir. Siyasi Partiler Yasası’nın 121/1 inci maddesinde, Türk Medeni Yasası ve Dernekler Yasası'nın "bu yasaya aykırı olmayan" hükümleri siyasi partiler hakkında da uygulanır hükmü yer almaktadır. "Bu yasaya aykırı olmayan hükümler" ifadesi, AYM içtihatları gereğince belirsiz olup, bu gibi düzenlemeleri, Anayasa Mahkemesi, belirsizlik ve öngörülebilir olmama nedeniyle iptal etmektedir. Mahkemenin ya davayı reddetmesi reddetmiyorsa, ceza davasını beklesin veya beklemesin, bu gerekçe ile AYM'ye başvurması da gerekmektedir.

22- Butlan konusunda dayanılan eylemler sadece ceza davasına da konu edilen eylemlerdir. Bu eylemlerin gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda, ceza mahkemesi maddi gerçeği araştırma konusunda daha geniş araştırma yapma yetkisine sahip olduğundan, yasada takdire bağlı ise de, uygulama ve içtihatlar gözetildiğinde, ceza davasının sonuçlanması durumu bekletici mesele yapılmalıdır. Ceza davasındaki görevsizlik kararına itiraz edilip edilmemesi, itirazın kabulü veya reddi önemli değildir.

23- Butlan hali haklı görülüyor ise, karar verilmeyecekse, en doğrusu, hem Anayasa Mahkemesine başvurmak hem de ceza davası sonucunu beklemektir.

24- Ceza davası beklenmeden ve Anayasa Mahkemesi'ne başvurmadan, bu aşamada veya her durumda butlan kararı veriliyorsa, yenilik doğurucu kararlar kesinleşmeden uygulanamayacağından, bu karar kesinleşmeden, yani istinaf ve temyiz yolundan geçip onanmadan uygulanamaz ve önceki yönetim bu süreç geçmeden asla göreve gelemez.

25- Bu arada 2 yıllık olağan kurultay süresi takvimi fiilen başladığı için, bu süreç yasanın emredici kuralı gereği işler ve ilçe ve il kongrelerinin oluşumunda zaten sorun olmadığı için, mevcut ilçe ve il örgütleri yeni ilçe ve il örgütlerini ve delegeleri seçerek, 39 uncu olağan kurultay yapılır. Bu kurultay yapılmakla, önceki 38 inci olağan kurultay seçimleri konusundaki davanın konusu kalmaz.

26- Butlan kararı verilir ancak kayyım atanmaz ise, mevcut yönetim yeni kurultay veya Yargıtay onama kararına kadar zaten göreve devam eder.

27- Butlan kararı verildiğinde, tedbir/kayyım atanma yoluna gidilirse, bu kayyım konusu belediyelerdeki kayyımdan farklıdır. Tedbiren görevlendirilen kayyım, mutlaka bir veya bir kaç CHP'li olmak zorundadır. Bu kararı vermek tamamen mahkemenin takdirindedir.

28- Butlan kararı verilirse ve kayyım da atanırsa, bu kayyım önceki yönetimdekiler ve Kılıçdaroğlu olamaz. Bu durum, kararın kesinleşmeden, istinaf ve Yargıtay süreci beklenmeden uygulanması anlamına gelir. 

29- Bir şekilde butlan kararı verilir, bir şekilde kayyım kararı verilir ve bir şekilde yeni olağan kurultay için Yargıtay kararı beklenirse ki, bu nerden bakılırsa iki-üç yıl demektir, bu süreçte Kılıçdaroğlu zaten asla partinin başında olamaz. Bu süreçte yeni kurultayın yapılmama olasılığı zaten asla söz konusu değildir. 39 uncu olağan kurultay süreci zaten fiilen işleyen bir süreçtir. Tüm bunların bir an için aksi düşünülecek olsa, Yargıtay kararı üzerine göreve gelecek Kılıçdaroğlu'nun tek yapacağı işlem, dava konusu olan seçimler için kurultayı açıp, görevi kurultay divanına teslim etmektir. Bir genel başkan gibi yetkileri eline alıp tam yetkili bir genel başkan gibi hareket edemez. 

30- Parti genel merkez organlarının feri müdahilliğine karar verilmesi karşısında, bu organlardaki kişilerin dinlenmesi, en az bir iki duruşma sürecek olup, bu durum ayrıca davanın zaten birkaç duruşma daha uzamasına neden olacaktır.

31- Bir an için aleyhe bir karar verilirse yerel ve genel seçimlere etkisi ne olur diye sorulacak olursa, asla ve asla yerel ve genel seçimlerdeki kullanılan oylar ve aday gösterilenlerin hukuki durumu, yine partinin il ve ilçe organlarına seçilmiş olanların hukuki durumu etkilenmez. Yasal düzenlemeler ve YSK kararları bu yoldadır.

32- Çağrı heyeti konusunun bu dava ile ilgisi bulunmamaktadır. Çağrı heyeti, kongre/kurultay toplanma koşulları oluşmasına rağmen, kongre/kurultayın toplanmaması durumunda, mahkemeye başvurarak, kurultayı toplayacak bir kurulun görevlendirilmesi durumu ile ilgilidir.

33- Siyasi Partiler Yasası’nın 15/6 ncı maddesinde genel başkanlığın boşalması durumunda, Parti Meclisinin toplanarak bu görevi kendi içinden sınırlı süre için bir Parti Meclisi üyesine “tevdi edeceği” hükmü söz konusu olduğu gibi, Siyasi partiler Yasası’nın 121/1 nci maddesi uyarınca Türk Medeni Yasası ve Hukuk yargılamaları yasası uyarınca tedbiren görevlendirme (fiilen adı kayyım) yoluna gidilmesi de hukuken olanaklıdır. Uygulama ve doktrinde bu konuda görüş ayrılığı yoktur. Partiyi temsil eden organlarda boşalma olursa ayrıca yine Siyasi Partiler Yasası’nın 121/1, Türk Medeni Yasası’nın 427 nci maddesi uyarınca kayyım atanması olanaklıdır.

(34- 12 Eylül döneminde Milli Güvenlik Konseyi bildirisi ve çıkardığı yasa ile partilerin faaliyetleri durdurulup yasaklanmış, daha sonra çıkardığı yasa ile de malların yönetimi için kayyım atanma yoluna gidilebileceği belirtilmiştir. Ankara Sulh Hukuk mahkemesi de Türk Medeni Yasası hükümlerinden hareketle CHP konusunda da kayyım atanma yoluna gitmiştir. Bu durum 1980- 1992 arası dönemi kapsamaktadır. Yasaklanan partilerin yeniden açılması konusunda çıkarılan yasa ile de partilerin açılması konusunda büyük kongrenin toplanması için bir çağrı heyetinin oluşturulması ve bunun nasıl oluşturulacağı konusunda düzenleme yapılmıştır. 1980-1992 dönemi arasındaki bu hükümler darbe hukukunun getirdiği ara dönem ve geçiş hükümleridir.)

35- Parti kurultayları konusunda seçim yargısının görevi, adaylık, seçme ve seçilme hakkı, kullanılan oyların sayım ve dökümü ile sınırlıdır. Bu incelemeyi de, görevli seçim kurulu, olayımızda ise Ankara Çankaya 4 no.lu Seçim Kurulu başkanlığı yapmaya yetkilidir. Bu kararlar itiraza tabi olup, İtirazı inceleme yetkisi Ankara İl Seçim Kurulu’na aittir. Bu konudaki İl Seçim Kurulu’nun kararı kesin olup, yargı denetimi dışındadır. Konunun YSK ile ilgisi yoktur. Burada sayılan haller dışında ise, konuyu asliye hukuk mahkemesi, basit yargılama yöntemine göre incelemekle yetkilidir.

36- Hukuk davası yolu ile, partiye müdahale edilmekte, her an mevcut organların faaliyetinin durdurulacağı havası yavaşı canlı tutulmaktadır. Bu durum 12 Eylül dönemindeki, partilerin faaliyetlerin durdurulmasından farklı değildir. Ancak araçsallaştırılan yargı karşısında, hukuk mücadelesi sonuna kadar sürdürülüp, hukuk ve demokrasiye sahip çıkılarak, partinin iktidara gelmesinin engellenemeyeceği her yönüyle ortaya koyulmaktadır.

DİPLOMA DAVASI

37- CHP hakkındaki ceza ve hukuk davası ile partinin kuşatma altına alınması ile yetinilmemiş, bir de Cumhurbaşkanı aday adayı tutuklanıp cezaevine konulmuştur.

38- Bu durum adeta 12 Eylül döneminde parti genel başkanlarının zorunlu ikamete tabi tutulması gibi, hukuksuz biçimde cezaevinde tutulma halidir. Mevcut iktidar, 12 Eylül'deki gibi, iktidarda kalabilmek için, demokratik hakları askıya almakta, rakiplerini devre dışı bırakmaktadır.

DEĞERLENDİRME

39- CHP hakkındaki ceza ve hukuk davası ile partinin kuşatma altına alınması ile de yetinilmemiş, bir de Cumhurbaşkanı aday adayı tutuklanıp cezaevine konulmuştur. Hiçbir işlemin hukuksal dayanağı bulunmamaktadır.

40- İmamoğlu'nun tutuklanması, adeta 12 Eylül döneminde parti genel başkanlarının zorunlu ikamete tabi tutulması gibi, hukuksuz biçimde cezaevinde tutulma halidir. Mevcut iktidar, 12 Eylül'deki gibi, iktidarda kalabilmek için, demokratik hakları askıya almakta, rakiplerini devre dışı bırakmaktadır.

41- Ceza davası, hukuk davası, diploma işlemleri ve ülke gündeminin bunlarla meşgul edilmesiyle, adeta bir kapatma davası varmış gibi bir algı yaratılmış, konu fiili bir kapatma davasına dönüştürülmüş, CHP’nin her yönüyle siyaseten ve yargı üzerinden kuşatma altına alınmasına çalışılmaktadır.

42- Bu durum, 12 Eylül döneminde siyasi partilerin yasaklanması, faaliyetlerinin durdurulması, genel başkanlarının zorunlu ikamete tabi tutulması, kayyım atanması vb hatırlandığında, CHP bu12 Eylülvari işlemlerin muhatabı kılınmıştır.

43- Askeri darbe, CHP'yi kapatıp, kendi anayasasını yapıp gitmiştir. Askeri darbe ve askeri vesayetin izleri yıllar içinde silinmiş, yerini iktidar ve AKP vesayeti almıştır.

44- AKP, iktidarı kaybedeceğini görünce yanına MHP'yi, bunun da yeterli olmadığını görünce şimdi de DEM'i almıştır. Bu da yeterli gelmeyince, iktidara gelecek olan CHP üzerine operasyonları artırmıştır.

45- Kendi dönemindeki İstanbul BBB soruşturulan Erdoğan bu dönemdeki İstanbul BBB'yi hedef almış, kendi diploması soruşturulan Erdoğan, İmamoğlu'nun diplomasını hedef almış, kendi partisine kapatma davası açılan Erdoğan CHP'yi adeta bir kapatma davası varmışcasına abluka altına almaya yönelmiş, bunlarla bile yetinmemiş, 1924 Anayasası'nın kurucu değerleri ve Lozan'ı hedef almış, Cumhuriyet'e yönelik kin ve nefretini CHP'ye yöneltmiştir.

46- AKP'nin amacı, iktidarı terk etmemek, 2010 ve 2017'den sonra, emperyalistlerin istediği kendini de iktidarda tutacak BOP'un anayasasını yapmak, bunun için de kurucu parti CHP'yi devre dışı bırakmaktadır.

47- Kılıçdaroğlu'nun yönetim iddiası var ise, bunun için de hukuk ve demokrasinin gereği olarak zaten çok kısa sürede başlayacak olan kongre takvimi sonrası yapılacak 39 uncu olağan Kurultay'da aday olmasıdır.

48- Artık darbeler topla, tankla ve tüfekle askeri olarak değil, bağımsızlığı elinden alınıp araçsallaştırırılan yargı üzerinden yapılmakta olup, yargı üzerinden gerçekleştirilmek istenilen müdahaleler ve sivil darbe başarılı olamayacaktır.


(Ömer Faruk Eminağaoğlu) Üstte 


Haber Kaynağı : 12punto

Wodo Network