Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,9321
Dolar
Arrow
39,7751
İngiliz Sterlini
Arrow
54,4070
Altın
Arrow
4293,0000
BIST
Arrow
10.278

Mübadil mezarlarının üstüne otopark...

Sadece ormanlarımız yanmıyor, memleketin gündemi de cayır cayır...

İmamoğlu'nun esaretinin yüzüncü gününü, CHP'li belediyelere yapılan operasyonları, Leman'ın önünde provokasyon peşinde koşan yobaz tayfasını, Özgür Özel'in 'lan'lı, 'ulan'lı konuşmasını, Tayyip Erdoğan'ın muhalefete ağzına geleni söylemesini, açgözlü turizm esnafının, - bugüne kadar fütursuzca kazıkladığı insanlar Bodrum'dan, Marmaris'ten, Antalya'dan, Alaçatı'dan elini ayağını çekti diye - sosyal medyada salya sümük ağlaşmasını falan şimdilik bir kenara bırakalım.

Hayat pahalılığını, enflasyonu, kirazın kilosunun 750 lira olmasını, iktidarın emekliye daha fazla para vermemek için doğalgaz zammını 1 Temmuz'a bırakmasını da...

Gelin, Kuzey Ege'nin incisi Ayvalık'a gidelim.

Ama tatil için değil...

Balıkesir'in bu güzel ilçesinin turizm merkezi olan Cunda'da bir süredir yürek burkan gelişmeler yaşanıyor.

Hemen aklınıza, nasıl olsa sezon kısa diyerek fiyatları ikiye üçe katlayan, dört kişilik masalara iki kişiyi kabul etmeyen, ana yemek söylemeyip sadece meze isteyenlere bozuk atan işletmeciler gelmesin!

Dondurmanın topunu 60-70, midye dolmanın tanesini 25 liraya millete ittirmeye çalışanlar da...

Mesele tarihimiz, tarihi mirasımız, sosyal hafızamızla ilgili.

Yakın gözlüğümüzü takıp, kitabı şöyle bir aralayalım, cumhuriyetin ilk yıllarına gidelim.

Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra 1924'te Türkiye ile Yunanistan arasında  nüfus mübadelesi yapıldı. Yunanistan sınırları içinde kalan insanlarımız, doğup büyüdükleri topraklardan koptu, Anadolu'ya göç etti.

Girit'ten gelen Türkler, Midilli ve diğer adalardan gelenlerle birlikte Ayvalık, Edremit, Mersin ve civarına yerleştirildi.

Kandiye'den 13 bin 975, Hanya'dan 8 bin 837 kişi geldi. O vakit, Türkiye'nin  nüfusunun sadece 13 milyon olduğunun altını çizelim.

Yeni ama zor bir hayat onları bekliyordu. O günden sonra yerleştikleri topraklara kök saldılar, iş güç sahibi oldular. Çocukları bu topraklarda doğdu, hayatını kaybedenler bu topraklara gömüldü.

Bugün Ayvalık'ta Girit mübadillerinin soyundan gelen kaydadeğer bir nüfus var.

Onlar, Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi, kaybedilmiş toprakların aziz hatıralarıydı!

Büyük Önder, bu ifadesiyle mübadilleri Anadolu insanına emanet etmişti.

Peki biz bu emanete ne kadar sahip çıkabildik?

Maalesef iyi bir imtihan verdiğimiz söylenemez.

Bundan bir ay kadar önce Ayvalık İlçe Belediyesi Meclis Üyesi Alihan Tavşan'ın telefonu çaldı.

Arayan Cunda'nın yerlisi Girit mübadillerinin torunları olan 'abi'lerdi.

“Kardeş” dediler, “Belediyeden adamlar geldi, bizim mezarlığı kazıyor...”  

Üstelik, muhtara bile haber vermemişlerdi. Belli ki bir oldu bitti yapma niyetindeydiler.

Ancak kepçenin vurduğu yerde insan kemikleri çıktı. İşin rengi değişti, belediye işçileri telaşlı halde kazdıkları yeri kapattı, üstüne mucur döküp oradan ayrıldı.

Aslında ortada büyük bir skandal vardı.

Burası, Cunda'nın gözden ırak bir köşesi değildi; adanın merkezinde, futbol sahasının hemen yanındaydı ve zaten mezarlık olduğu da biliniyordu.

Yani, kazdıkları yerden insan kemiklerinin çıkması tesadüf olmadığı gibi içinde Anadolu kültüründe sadece mezarlıklara dikilen servi ağaçları vardı.

Ama çok daha önemlisi burası tapu kaydına mezarlık olarak tescil edilmişti. Hukuken otopark yapılması için Belediye Meclisi kararıyla vasfının değiştirilmesi lazımdı.

Belli ki belediye buna ihtiyaç duymamıştı.

1924 ile 1940 arasında hayatını kaybeden mübadiller buraya gömülmüş, o yıldan sonra define kapatılmıştı.

Abilerin aradığı Belediye Meclis Üyesi Alihan Tavşan, anne ve baba tarafından hem Giritli hem de Midillili'ydi, üstelik babaannesinin annesi ve küçük yaşta vefat eden üç kardeşi burada yatıyordu.

Yıllar içinde mezarlar bakımsızlıktan kaybolmuştu. Sadece birkaç varlıklı aile mezarlarına taş yaptırabildiği için yerleri belliydi.

Zaten, ilk mübadiller mezarlarına taş koyamayacak kadar fakirdi. Salgınlarla, hastalıklarla boğuşuyorlardı.

Sonra belediye, zengin ailelerden izin isteyip mezarlarını taşıdı ama diğerleri kaldı.

Buraya defnedilmiş olanlar arasında Türkiye'nin ilk polisiye romancısı Ebu Süreyya Sami Bey'in oğlu Japonya'ya ilk giden Türk Gazeteci olan Samizade Süreyya Berkem, Midilli Sığrı'nın son, Cunda'nın ilk İmamı Gayrı Hoca olarak bilinen İbrahim Yalçın'ın eşi Şerife Hanım da var.

Yani, belediyenin otopark yapmak istediği mezarlığın içinde üç beş kişiden çok daha fazla insan medfun.

Burada kısa bir parantez açalım. Gazeteci Samizade Süreyya Berkem, 1940 yılında define kapatılan bu mezarlığa 1968 yılında gömülmüş. Bu da bize, mezarlığın 57 yıl öncesine kadar kullanıldığını gösteriyor.

Belediyenin buraya el atarak Cunda'nın otopark rantından büyükçe bir pay kapmak istediği söyleniyor.

Şimdiden mübadil mezarlığına çıkan yolu genişletip alternatif güzergah haline getirmişler. Tek yön uygulaması da başlarsa, Cunda'ya gelen ziyaretçiler önce belediyenin otoparkıyla karşılaşacak; daha ileri gitmekten imtina edip araçlarını buraya park edecekler.

Görünürde hesap bu...

Durup bir nefes alalım ve soralım:

Ne pahasına...?

O mezarlıkta hala ilk gelen mübadillerin artık çürümüş de olsa bedenleri, kefenleri, kemikleri var.

Bu, doğup büyüdükleri yurtlarından kopup gelen atalarımızın hatırasına saygısızlığın ötesinde sosyal hafızamızın tamamen silinmesi demek. 

Yeni kuşaklar, atalarını, dedelerini hiç bilmeyecek!

Değer mi?

Oysa 2021 yılında Cunda eski Rum mezarlığı olarak bilinen Agios Nikolaos Mezar Şapeli yıkıntısı, çevre duvarları ve halen ayakta olan “kemik deposu” ile beraber kültür varlığı envanteri olarak tescil edilmişti.

Mübadil mezarlarının, Rum mezarları kadar kıymeti yok mu diye sorup yazımıza noktayı koyalım.