Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8469
Dolar
Arrow
40,5798
İngiliz Sterlini
Arrow
54,2381
Altın
Arrow
4339,0000
BIST
Arrow
10.642

Sahte diplomalılara boyun eğen gerçeğimsilik

Kuçors yazdı: Sahte diplomalılara boyun eğen gerçeğimsilik...

Sahte diplomalılara boyun eğen gerçeğimsilik

Film, roman gibi kurgusal sanat üretimleri üzerinden gerçek hayata dair sorgulamalar yapılabilir mi?

Kurgu: Bir sanatçının, gerçek yaşamdan esinlenerek belirli bir mantık içinde tasarladığı, yeniden yorumlanan yaşama dair bireysel bakış açısının yansımasıdır. Bu açıdan bakıldığında, doğrudan gerçek yaşam yerine bir sanatçının eseri üzerinden yorum yapmak sınırlayıcı görünebilir. Ancak “gerçek insan”ın yok olduğu hiper-iletişim çağında bireysel farklılık kaybolmuş; aynı içeriği tekrar eden fakat şekilsel olarak farklı görünen, varlığını sosyal medyada paylaşım, beğeni ve takip gibi sahte ölçütlerle tanımlayan bir sürü ortaya çıkmıştır. Bu ortamda özgün bir bakış sunan sanat değerlidir.

Geçen hafta Adalar’da, 20 yıldır tanıdığım bir ailenin oğlunun düğününe gittim. Onu ortaokuldayken tanımıştım; şimdi doktor olmuştu. Annesini uzun süredir görmemiştim, tanıyamadım; ama sesini duyunca hatırladım. Ses, gerçekten özgündür. Bir düşünün: herkes aynı sesle konuşsa… Bu bile tek başına bir distopya için yeterlidir. Günümüzde şekiller farklı görünse de içerik aynı: insanlar kendi seslerini bastırıp başkalarının sesini benlik sanıyor.

İşte bu ortamda, özgün sesi olan sanatçıların eserleri üzerinden dünyayı sorgulamak önemlidir. Bir sinema eleştirmeniyle tartışmamı hatırlıyorum. Şöyle demişti:

“Filmler hakkında bazı yazılar görüyorum. Yönetmen okusa, ‘Ben böyle bir şey anlatmadım’ der.”

Ben de şunu söyledim:

“Sanat özneldir. Jacques Tati’nin dediği gibi, film sinema salonundan çıktıktan sonra başlar. Sanat tüketim için değil, dönüşüm için vardır. Eleştirmenin görevi, eseri yönetmenin niyetine indirgemek değil, kendi bakışıyla yeni sorgulama alanları açmaktır. Bu farklılık, izleyicinin aynılaşma tehlikesini ortadan kaldırır. Hatalı ya da yanlış fikir bile değerlidir; çünkü sorgulamayı tetikler. Mutlak doğru iddiası ise izleyiciyi otoriteye boyun eğmeye zorlar. Eğer sanatçıların dediğinizi yapmasını istesek, filmlerinden sonra üç sayfalık açıklama yazmaları yeterli olurdu. Böylece eleştiriye gerek kalmazdı.”

Peki, tüm müzelerdeki eserlerin sahte kopyalarla değiştirildiğini düşünün. Çoğu ziyaretçi fark etmezdi. Sanat, müzeleri kuran otoritelerin güvencesi altında tüketim nesnesine dönüşmüş durumda. Artık muhatabı dönüştürmek değil, otoritenin bakışına uyumlamak için işlev görüyor. Böylece sanat, insanı özgürleştiren değil, görünürde elitlik sağlayarak boyun eğdiren bir prangaya dönüşüyor.

12 Punto’daki yazılarımın amacı bu doğrultuda olacak: samimi, kendi sesi olan, toplumunun daha iyi olması için bir ses… Ve en önemlisi, sanat eserlerinden yola çıkarak “gerçeğe” dair sorgulamalar yapmak. Çünkü sanat, yazı ya da film nihayetinde bireyin kendi hayatını değiştirmesi için bir araç olabilir. Ve biz bireyi oluşturmadan asla sağlam ve sağlıklı bir toplum oluşmasına katkı sunamayız.

Birey nasıl ortaya çıkar? Elbette alıştığı kalıplar başta olmak üzere sorgulayarak! Ülkemizin entelektüel hali ortada: sahte diplomalı olan fark edilmeden yıllarca var olabiliyor, hatta popüler olabiliyor. Bu şu anlama da gelmiyor mu? “Öz” kaybolmuş. Başka türlü, sahte ile gerçek olan nasıl bu kadar eşitlenebilir ki?

Aleksey German Jr.’ın Dovlatov filmi, yazarın 1971 yılındaki yakın arkadaşının Sovyetler’den kaçışına kadar geçen altı günü üzerinden dönemin Rusya’sı hakkında bir bakış açısı sunar. Dovlatov, zor şartlarda yaşayan toplumunun sorunları hakkında yazan biridir. Bu haliyle de baskı görmekte ve dışlanmaktadır. Yine de yazılarının daha çok insana ulaşması, yayınlanabilmesi ve maddi olarak rahatlamak için birliğe üye olmaya çalışır. Bunun için de arkadaşları aracılığıyla tanıştığı birini bulur. O kişi yazılarını üstün körü okurken, “Neden çalışma kampları hakkında yazıyorsun ki?” der. “Edebiyatçı dediğin çağını aşan konular hakkında yazmalı, birlikte bir Yunan destanı yazabiliriz” diye ekler.

Dovlatov reddedince de, “O zaman prostat muayenesine ihtiyacınız olursa bana kontrole gelebilirsiniz” der. Dovlatov şaşırır ve “Ne, bu yeni bir uygulama mı? Üyelik için mi gerekli?” diye sorar. O da “Söylemediler mi? Ben ürologum, pek çok insan tanıyorum ve antik Yunan’a meraklıyım” der. Dovlatov da teşekkür ederek, “Prostatımla birlikte teklifinizi değerlendireceğiz” cevabını verir.

Sahte diplomanın, emekle alın teriyle elde edilen gerçek diplomadan ayırt edilememesinin bir nedeni de, emeğiyle bir yere gelmiş insanların emeklerinin değerinin farkında olmamaları ve ona saygı duymamaları değil midir? Filmdeki ürolog misali “etliye sütlüye dokunmayan” ve bunu da “çağı aşan konular” diyerek toplumunun gerçeklerinden uzaklaşan entelektüellerimizin hiç mi suçu yok?

Atatürk, “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller isteriz” diye 1931’de Ankara Türk Ocağı’nda gençlere ve entelektüellere Cumhuriyet’in amacını açıklarken geldiğimiz nokta sahte diplomalılarla, diplomanın değersizliğini tartışan rektörü mü kast etmişti ya da sahte diplomalıların öncülüğü ile onların içi boş ideallerine göre fason üretim yapan entelektüelleri mi kast etmiştir? Ancak benliğinin ve benliğinin ifadesi olan emeğinin değerini bilmeyenlerle dolu bir entelektüellikte hiçbir şeyin özü, gerçek anlamı yoktur. Sadece içi boşaltılmış, ancak dışı kalmış bir semboller yığını vardır! Başka türlü nasıl açıklanabilir ki bu gürültülü, ancak özünde hiçbir anlam taşımayan entelektüel yaşamımız!


Haber Kaynağı : 12punto

Wodo Network