Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,9529
Dolar
Arrow
40,1650
İngiliz Sterlini
Arrow
54,2935
Altın
Arrow
4333,0000
BIST
Arrow
10.225

Teğmenlerin ihraç oylamasında siyasi baskı iddiası! Yeni TSK'nın şifreleri…

Gazeteci Ersin Eroğlu, yeni kitabında Türkiye’nin gündemine oturan teğmenleri kaleme aldı. İhraç edilen teğmenlerle ilgili kapalı oylamada neler yaşandığını ilk kez anlatan Eroğlu, “Kapalı oylamada ihraç edilmesin diyenler çoğunluktaydı. Sonrasında çok ciddi siyasi baskılar oldu” dedi.

Teğmenlerin ihraç oylamasında siyasi baskı iddiası! Yeni TSK'nın şifreleri…

Röportaj ve fotoğraflar: Sercan Meriç 

Gazeteci Ersin Eroğlu, Kırmızı Kedi Yayınları tarafından yayımlanan "Teğmenler - Yeni TSK'nın Şifreleri" kitabıyla son iki yıldır kamuoyunu meşgul eden bir yaranın üzerine gidiyor. 10 Kasım'da yakasına Atatürk fotoğrafı takmayan teğmenden mezuniyet töreninde "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diyenlere uzanan süreçte yaşananlar, aslında TSK’nın dönüşümünün bir hikayesi… Eroğlu ile hem teğmenlerin ihraç sürecinin perde arkasını hem TSK’daki dönüşümü hem de "Harbiye ruhu" olarak tanımladığı direnişi konuştuk.

İki yıldır teğmenler konusu gündemde ve çoğunlukla sizin haberlerinizle meseleyi takip etik. Tüm bu gelişmeleri “Teğmenler - Yeni TSK'nın Şifreleri”nde kaleme aldınız. Nedir bu teğmenler olayı? Neler yaşandı mezuniyet töreninde ve akabinde?

Kitap fikri son yıllardaki tartışmalar üzerine doğdu. Öncelikle 2023 yılında Tuzla Piyade Okulu'nda yaşanan olaylar vardı. Yakasına Atatürk fotoğrafı takmayan bir teğmen vardı 10 Kasım etkinliklerinde... Ve o teğmene tepki gösterenler vardı. Sonrasında ise bu hadise büyümüş, Tuzla Piyade Okulu'nda ihraç edilen teğmenler olmuştu. Bu konu kamuoyunda tartışılırken, TSK'dan Atatürkçü teğmenlerin ihraç edilmesi, o cemaatçi teğmenlerin aslında bir yapılanma içinde olması hem haber kaynaklarımızdan edindiğimiz bilgiler hem soruşturma dosyalarındaki ayrıntılarda bunların hepsine vakıf olduk. Günün sonunda o soruşturma dosyasında ihraç edilen Atatürkçü teğmen sayısı arttı. İlk başta 4 teğmen ihraç edilmişti. Sonrasında bir 4 teğmen daha ihraç edildi. Aslında Tuzla'dan başlamıştı bu son yıllardaki tartışmanın fitili ve Tuzla'da bu iş ihraçlarla sonuçlandı. Tuzla olayı çok tartışıldı. Cemaat grubu var, işte Atatürk karşıtı bir grup var, bunlara tepki gösteren teğmenler var... İktidar yanlısı medyanın Atatürkçü teğmenleri hedef göstermesi falan... Kamuoyunda henüz bunlar tartışılırken bir anda 2024 yılı mezuniyetleri, Kara Harp Okulu mezuniyeti, teğmenlerin kılıç çatma hadisesi geldi ve gündeme oturdu.

Neydi bu olay?

Teğmenler Kara Harp Okulu mezuniyetinde, resmi tören bittikten sonra kılıç çatıyorlardı. Hep birlikte bir araya geliyorlar ve “Mustafa Kemal'in askeriyiz” sloganı atıyorlar. Sonrasında ise dönem birincisi Ebru Eroğlu'nun öncülüğünde 2022'ye kadar okutulan andı okuyorlar. Bu olay kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. İlk başta iktidar kanadından tepkiler geldi teğmenlere fakat MHP'nin yayın organları ve MHP'li yöneticiler teğmenlere sahip çıkan açıklamalar yaptı. “Bu mesele kapanır mı acaba?” diye konuşuldu. Bir anda Bahçeli'nin ve akabinde Erdoğan'ın çıkışları, Erdoğan'ın bu olayın 7. gününde “O kılıçları kime çatıyorsunuz?” söylemi soruşturmaya dönüştürdü olayı...

Aslında bu olay üzerinden bir darbe retoriği inşa etti Cumhur İttifakı değil mi?

Evet, hep bu olan bir şey zaten. İktidar bloku medyasıyla ya da kendi içerisindeki belli kadrolarıyla “cunta söylemi”ni, darbe retoriği”ni hep işletiyor. Örneğin Yeni Şafak gazetesi, teğmenlerle ilgili bir hadise olduğunda hemen “Teğmen Cuntası” manşeti atabiliyor. Bu olay da kamuoyunda çok tartışıldı. Yüzlerce teğmenin ifadesinin alınması, komutanların ifadelerinin alınması, uzun sürece yayılan bir hadise oldu. Buradan da beş teğmen ve üç komutan ihraç edildi. Teğmenler Ebru Eroğlu, İzzet Talip Akarsu, Serhat Gündar, Deniz Demirtaş ve Batuhan Gazi Kılıç ihraç edildi. Onlarla birlikte Alay Komutanı Alper Topsakal, Tabur Komutanı Yarbay Halit Türkoğlu ve Bölük Komutanları Binbaşı Murat Ertürk ihraç edildi. Bununla da kalmadı bu olay. Devamında ise Yüksek Disiplin Kurulu'nda ihraçlara “Hayır” diyen Kurmay Başkanı Korgeneral Tevfik Algan’ın önce görev yeri değiştirildi, kış tatbikatına gönderildi, 3. Ordu'nun emrine verildi. Bu baskılara bir tepki olarak istifa etti. Devamında yine Yüksek Disiplin Kurulu ekibinin içerisinde Tuğgeneral Hakan Tutucu vardı, o da istifa etti. 10 subayın TSK'dan ayrılmasına, tasfiyesine kadar uzandı mesele...

İhraç edilen teğmenler nasıl ailelerde yetişmişler? Hayata, dünyaya bakışları nasıl özetlenebilir?

Bu sorunun yanıtını vermek için 15 Temmuz sonrasına gitmek gerekiyor. 15 Temmuz sonrasında askeri liseler, harp okulları lağvedildi. Yerine Milli Savunma Üniversitesi kuruldu ve mülakat komisyonları oluşturuldu. Bu mülakat komisyonlarında SADAT'çılar da vardı, iktidara yakın kişiler de vardı. Hatta cemaat ve tarikat iltisaklı kişiler de vardı. Bunu neden söylüyorum?

Neden?

İllaki arada liyakatli kişiler harp okullarına girmiştir. Fakat aslında Harp Okuluna girişlerde şunu söylemek gerekiyor 15 Temmuz sonrasında... Çoğu muhafazakar, mutaassıp ailelerin çocukları... Tertemiz çocuklar aslında. Referanslarla giriyorlar. Bunu olumsuz bir noktadan söylemiyorum. Fakat Harp Okulunun eğitiminde, FETÖ gibi devamlılığı olan bir örgüt sizin beyninizi yıkamıyorsa, her hafta sonu toplantılar yapmıyorsanız, bir örgüt hiyerarşiniz yoksa, sizin dünyaya bakışınız o güne kadar nasılsa, bu okula girdikten sonra da değişebiliyor.

Nasıl değişebiliyor?

İyi bir eğitim sonucunda Mustafa Kemal'e büyük bir hayranlık oluşuyor. Bugün örneğin; 25 yıllık bir iktidar var. Bu çocukların aileleri belki iktidar partisine yakın insanlar. Harp Okulu’nda iyi bir eğitim aldığınızda siz, o 18 yaşında Harbiye'ye giren kişi şu karşılaştırmayı yapıyor: Bir tarafta Anafartalar, Çanakkale, Büyük Taarruz, Cumhuriyet, savaş meydanlarında geçmiş bir yaşam ve onunla taçlanan bir cumhuriyet… Bir yanda da 25 yıllık iktidarın ülkeyi getirdiği yer, ekonomiyi getirdiği yer, Fethullahçı terör örgütünün devlet içerisine sızmasındaki iktidarın payı… Liyakatsizlik, yolsuzluklar… Şimdi bu iki kıyaslamayı yaptığınız zaman ailenizin dünyaya bakışı ne olursa olsun, siz cumhuriyetçi, Atatürkçü, vatansever subaylar olarak yetişiyorsunuz.

Daha öncesinde Caner Taşpınar’la birlikte yazdığınız SADAT kitabı da ses getirmişti. İki kitapta da aslında TSK’nin dönüşümünün izini sürüyoruz. Nasıl bir dönüşümden bahsedebiliriz?

Türkiye'de TSK içerisindeki askeri eğitim sistemdeki değişimler genelde askeri müdahalelerin akabinde gerçekleşiyor. 15 Temmuz'da Fethullahçı askeri darbe girişimiydi. 15 Temmuz'un ardından bir değişiklik oldu. Güvenlik bürokrasisinde ciddi değişiklikler oldu. Burada YAŞ'ın yapısı değişti örneğin. Jandarma ve sahil güvenlik TSK'dan alındı, İçişleri Bakanlığı'na bağlandı. YAŞ kararlarına daha önce açılmıştı yargı yolu, bu daha da hızlandı. Bu da SADAT'ın önerisiydi.

Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandı…

Tabii, bütün kuvvet komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandı. Bunlarla birlikte, bir de askeri eğitim sistemi meselesi var…. Aslında harp okulları da kaldırıldı diyebiliriz. Harp okullarının yerine Milli Savunma Üniversitesi kuruldu. Burada da girişlerde mülakatlar oldu. Bu mülakat komisyonlarında 2019'a kadar dışarıdan çok sayıda kişi vardı. Bu mülakat komisyonlarında örneğin bir SADAT'çı var, Gürcan Onat... Gürcan Onat bizzat kendisinin katıldığını söylüyor mülakat komisyonlarına. Diyor ki, “Biz mutaassıp çocukları alıyorduk buralara. Anadolu çocuklarıydı bunlar. Buralarda pagan eğitimi mi veriliyor? Bu çocuklar nasıl böyle oldu?” Aslında az önce anlattım o Harbiye ruhuyla iyi bir eğitim aldığınızda ne gibi sonuçları olacağını görüyoruz.

Teğmenlerle ilgili meseleye dönersek… Bunun hem oradaki öğrenciler hem de komutanlar nezdinde nasıl bir yansıması oldu?

Şimdi siz TSK içerisinde bugün bir, kapalı oylama yapsanız, yüzde 99 ihraca karşı çıkar. Hem komutanlar hem emekli subaylar hem askeri öğrenciler teğmenlerin ihracına karşı çıkıyordu aslında. “Soruşturma siyasallaştı ve bugünden sonra belli isimleri ihraç edecekler” deniliyordu. Hatta ilk başta sayının 40-50 teğmenin ihraç edileceği belirtiliyordu. Fakat beş teğmen ihraç edildi. Sessiz bir çoğunluk vardı. Karşı çıkanlar da ihraç edildi zaten.

Nasıl bir oylama yapıldı o ihraç sürecinde?

İlk oylamada kapalı bir oylama yapılıyor. Teğmenler girdi, savunmalarını yaptı, sonrasında avukatlar savunmalarını yaptı ve salondan çıkıldı. O kapalı oylamada ihraç edilmesin diyenler çoğunluktaydı. Sonrasında çok ciddi siyasi baskılar oldu. Bütün Yüksek Disiplin Kurulu üyeleriyle tek tek görüşmeler yapıldı. Kuvvet Komutanı burada devreye girdi. En fazla 5'e 4 ayarlayabildiler ve kararı öyle çıkarttılar.

İhraç edilen genç teğmenler şu anda ne yapıyor?

Hepsi TSK'ya geri dönüş davası açtı, üniformalarını geri giymek istiyorlar. Sercan burada çok senin ya da benim anlayabileceğim bir durum yok açıkçası.

Neden?

Şimdi insan eğitim alır, sonrasında iş hayatına başlar değil mi? Önünde seçenekler vardır iş hayatına başlarken. Birinde de çok daha güzel bir şehirde yaşıyorsunuzdur, çok daha iyi maaş alıyorsunuzdur, çok daha iyi yan haklarınız vardır. Birinde de sınır ötesinde yaşıyorsunuzdur, can güvenliğiniz yoktur, şartlarınız daha kötüdür diğer seçeneğe karşı…. Hepsi o iyi seçeneği reddedip TSK'ya geri dönmek istiyorlar. O üniformayı giymek istiyorlar. O üniformaya büyük bir hayranlık duyuyorlar. Ebru Eroğlu'nun da savunmasında söylediği bir şey var. Ebru Eroğlu şunu söylüyor: “Komutanım, siz benim omuzumdaki yıldızları alabilirsiniz, fakat göğsümdeki Harbiye brövesini, Harbiyeli ruhunu benden alamazsınız..." Ebru Eroğlu bunu söylerken çoğu kişi ağlamaya başlıyor, salon buz kesiyor, inanılmaz bir sessizlik oluyor… Şu anda hepsi bir yerlerde çalışıyor. Şartları da fena değil. Fakat hepsi yine TSK'ya geri dönmek istiyor.

Aslında açıklamıştınız ama tarihe not düşmek adına şunu da sorayım; Ebru Eroğlu ile Ersin Eroğlu'nun bir akrabalığı var mı?

Bir akrabalığımız yok. Hemşeri de değiliz. Açıkçası bu TSK içerisinde de konuşulmuş. “Ebru Eroğlu mu Ersin Eroğlu'na bilgileri veriyor?” şeklinde… Ebru Eroğlu'yla tanışmıyoruz, akrabalığım yok. Hatta hemşeri de değiliz. Ebru Eroğlu Ordulu, ben Niğdeliyim.

Görüştüğünüz TSK mensupları nasıl bir organizasyon öneriyor?

Klişe olacak ama bunun tek yolu: Liyakat... Disipline aykırı bir şey olduğunda da hukuka uygun karar olsun istiyorlar, siyasi bir karar değil… Teğmenlerin komutanları ihraç edildi. Neden? “Tören bitmiştir” anonsundan sonra teğmenler kılıç çattı diye! “Tören bitmiştir” anonsundan sonra zaten komutanların bir işi yok. O esnada görev bitmiş. Bunun için hukukun olması gerekiyor. Harp okullarına girişlerde ise liyakat olması gerekiyor. Mülakat komisyonlarının liyakatli çalışması gerekiyor ve aslında cumhuriyetin kurucu değerlerine bağlı kalması gerekiyor. Siyasetin ise TSK'ya bulaşmaması gerekiyor. Siyasiler, TSK'nın siyasete bulaşmaması gerektiğini sözlü olarak söyleseler de iktidara gelen kişi hemen mülakat komisyonlarından çalışmalara başlıyor. TSK'nın siyasete bulaşmaması gerekiyor.

Bundan sonraki törenlerde ne bekliyorsunuz?

30 Ağustos'ta görürüz. Şimdi ona dair buradan benim de yanıt vermem spekülatif olur. 30 Ağustos'ta ne olur, görürüz.


Haber Kaynağı : 12punto

teğmenler
Wodo Network