Barzani, Şırnak'ın Cizre ilçesinde yapılan 4. Uluslararası Melayê Cizîrî Sempozyumu için uzun namlulu silah taşıyan Rambo özentisi korumalarla Türkiye'ye gelince ortalık karıştı.
Bu açık biçimde, mutat olarak uygulanan ziyaret protokolünün ve koruma usulünün ihlaliydi.
Öyle ya da böyle egemenlik hakkımız yok sayılmış, sanki koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin başka memleketten gelen misafirlerini korumaya gücü yetmeyecekmiş gibi bir vaziyet ortaya çıkmıştı.
Açık kalplilikle yazalım, şaşırmadık desek yalan olur ama meseleyi gündemin ön sıralarına Bahçeli taşıdı.
Öcalan meselesinde kantarın topuzunu iyiden iyiye kaçırdığını düşünmüş olacak ki, hem yurdum insanının gazını almak, hem tepkisini sönümlendirmek, hem de tabanını biraz olsun tahkim edebilmek için “fırsat bu fırsat” dedi, açtı ağzını yumdu gözünü.
Yağmasa da bir güzel gürledi.
“Tek kelimeyle rezalettir” cümlesiyle mesajını verdi.
Bahçeli'nin tepkisi sadece omuzlarında “Kürdistan bayrağı” taşıyan korumaların gövde gösterisi yapar gibi ortalıkta arzı endam etmesine değildi.
AKP'nin Şırnak Milletvekili Arslan Tatar'ın Barzani'ye “Sen o zatın oğlusun, sen Mela Mustafa Barzani’nin oğlusun. Sen gözümüzün nurusun. Biz çocukluğumuzda senin hayalinle büyüdük… Biz Kürtlüğü gördüysek, senden gördük” diye nağme yapmasına da fena halde kızdı.
Arslan Tatar'ın sözleri, aslında skandalın daniskasıydı. Çünkü bunlar, yalnızca bireysel hitap değil, resmî zevatın da olduğu bir etkinlikte herkesin gözünün içine baka baka söylenmiş ağır siyasi mesaj taşıyan cümlelerdi. Ancak nedendir bilinmez Barzani'nin korumaları kadar konuşulmadı.
Yine de adına “süreç” dedikleri bu ihanet tiyatrosunda, Kürtçülerin şımarıklığının haddinin ve hududunun artık kalmadığını yurdum insanı bir şekilde görmüş oldu.
Devam edelim..
Bahçeli'nin bu kadar sert çıkmasına rağmen Erbil'de geri adım atan olmadı.
'Barzani Karargahı Sözcülüğü'nden "Biz, Allah’ın Devlet Bahçeli’ye hidayet verdiğini, ırkçılık ve şovenizmden vazgeçtiğini sanıyorduk. Ancak görünen o ki; o hala eski Bozkurt, sadece şimdi koyun postuna bürünmüş" diye diplomatik üslupla bağdaşmayan, tabiri caiz ise kahvehane ağzıyla kaleme alınmış bir açıklama geldi.
“Maalesef Devlet Bahçeli, Başkan Barzani’nin Cizre ziyareti ve Melayê Cizîrî Sempozyumu'na katılımı hakkında yine şovenist bir akılla konuşmuş; her türlü örf ve adetten uzak, hiç kimseye hizmet etmeyen açıklamalarda bulunmuştur” diye MHP liderine güzelce bindirdi sonra meselenin arka planını üç cümle ile açıklığa kavuşturuverdi:
“Başkan Barzani’nin ziyareti için alınan tüm güvenlik detayları ve tedbirleri, Kürdistan Bölgesi ile Türkiye’nin ilgili kurumları arasındaki protokol mutabakatına göre uygulanmıştır”
İşte zurnanın zırt dediği yer burası!
Yani, mutat olduğu şekliyle Barzani'nin gelişi öncesinde Cizre'de güvenliğinin nasıl sağlanacağı, kendisine kaç korumanın eşlik edeceği, bu korumalarının hangi silahları taşıyacağı gibi meselelerde Türkiye Cumhuriyeti ile Irak Bölgesel Kürt Yönetimi arasında bir mutabakat yapılmıştı.
Hasılı kelam, Barzani'nin uzun namlulu silah taşıyan korumalarla Cizre'ye geleceğinden, Şırnak Valiliği'nin de, Cizre Kaymakamlığı'nın da il ve ilçe emniyet müdürlerinin de hem haberi hem onayı vardı.
Kimse elini kolunu sallaya sallaya Türkiye'ye girmemişti.
Kaldı ki İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu sempozyumun katılımcıları arasındaydı, üstelik kürsüye çıkıp konuşma bile yapmıştı.
Tabii bütün bunların “siyasi olur” olmadan olmayacağını, vaziyete uzaktan yakından aşina herkes biliyor.
İktidar ya bu kadar gürültü çıkacağını hesap etmedi ya da “Biraz gürültü çıkar, biz de tepki gösterir gibi yaparız, yurdum insanının gönlünü hoş ederiz, kaybettiğimiz mevziiyi kazanırız” diye mi düşündü?
Bilmiyoruz. Cevabını muhtemelen üç vakte kadar öğreniriz.
Mesele gündemin ön sıralarına taşınınca, İçişleri Bakanlığı namus belasına soruşturma başlattı. Bunun için iki mülkiye müfettişini görevlendirdi.
Hariciye de geri kalmadı; gecenin bir vakti alelacele yazılmış üç beş cümleyle tepki gösterdi.
Barzani’nin Bahçeli'yi hedef aldığı açıklamayı, “İçerik ve üslup bakımından kabul edilemez nitelikte” buldu.
Erbil'den “izahat” istediklerini ve söz konusu açıklamanın sorumluları hakkında gerekli işlemlerin derhal yapılmasını talep ettiklerini duyurdu.
Okuyunca gülelim mi ağlayalım mı, şaşırdık.
Koskoca Hariciye, böyle bir açıklamanın Barzani'nin bilgisi dışında yapıldığını düşünüyor olamaz. O halde, baş sorumlu Barzani olduğuna göre, kendisi hakkında ne gibi bir “işlem” yapılmasını bekliyor. Yoksa bütün derdi, 'yeter ki dostlar alışverişte görsün' der gibi yasak savma kabilinden bir açıklamayla meseleyi geçiştirmek mi?
Barzani'nin Cizre'de korumalarıyla gövde gösterisi yapması, basit bir mesele değildir; bu Türkiye'deki Kürtlere açık siyasi mesajdır.
Gelin yakın gözlüğümüzü takalım.
Barzani kendisini, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kurucu lideri, peşmerge geleneğinin siyasi temsilcisi, Kürtler arasında tarihsel bir otorite olarak konumlandırıyor.
İşte bu yüzden silahsız ya da göze batmayacak kadar mütevazı bir heyetle gelmedi; özellikle sıkı korunan bir “devlet başkanı” görüntüsü vermek istedi. Bunun, Kürt seçmen ve siyasetçiler tarafından görüleceği ve kıymetlendirileceği hesabını yaptı.
Tabi, Cizre de özellikle seçilmiş bir mekân.
Sembolik önemi var.
Hem Türkiye’nin son 40 yılındaki çatışmalı döneminin izlerini taşıyan; hem Kürt siyasi hafızasının hem de KCK–PKK tabanının yoğun olduğu bir ilçe.
Mesajı belli:
“Biz sadece Irak’ta bir bölgesel yönetim değiliz; Kürt toplumunun tamamına hitap ediyoruz”
Tabiatıyla uzun namlulu silah taşıyan korumalar da bu mesajın görsel çarpanı oldu.
“Süreç” adıyla sahnelenen oyunda Barzani kendince rol kapmak istiyor. Türkiye'nin PKK eliyle parçalanmaya doğru sürüklendiğinden çok emin olmalı ki, “Burada benim payıma ne düşer” diyerek hazırlık yapıyor.
Anlaşılan pastanın tamamını PKK'ya kaptırma niyetinde değil.
Bölgede kendisine müzahir kim varsa şimdiden tahkim etmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Uzun namlulu silahları, afili gözlükleri, özel kuvvetler subaylarının giydiği üniformaları andıran mintanlarıyla poz veren peşmergeler üzerinden Türkiye’de yaptığı PR hafife alınmamalı.
Sembolizmin Kürt sosyolojisinde ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyoruz.
İşte bu yüzden yarın öbür gün çömlek patlarsa, Barzani'nin hazırlıksız yakalanmak istemediği için bugünden pozisyon almaya çalıştığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Barzani, Türkiye'deki iktidarın bu süreçte kendi desteğine kuvvetle ihtiyaç duyduğundan fazlasıyla emin ve bunu sonuna kadar kullanıyor.
Frene basarsa, Tayyip Erdoğan'ın iktidarını mutlak kılmak için bel bağladığı “süreç” akamete uğrayabilir. Bu, göze alınabilecek bir risk değil. O yüzden iktidar muhtemel siyasi sonuçlarını göze alarak Barzani'nin önünü açıyor, bu ve benzeri taleplerine “olur” diyor.
Yeter ki arkasında durmaya devam etsin.
Meselenin bir de Nakşibendiliğin Halidiye kolu yönü var. Onu başka bir yazının konusu yapmak için söz verelim; memleketin içinde bulunduğu ahval ve şerait ortadayken Barzani'nin değil uzun namlulu silah taşıyan iki korumayla, bir tabur peşmerge ile gelmediğine şükredelim, diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar
ORC’nin son anketinde açılımın mimarı Bahçeli’ye kötü haber!
AKP'li kurmaylar konuştu: Bahçeli erken seçim çağrısına mı hazırlanıyor?
Seyyanen zam iddiaları Ankara kulislerini hareketlendirdi
Öğrencilerin alay ettiği öğretmen kürsüden düşüp kolunu kırmış
Ersan Şen ve Cem Küçük arasında İmralı kavgası
Sosyal medyada infiale neden olan görüntülere disiplin soruşturması açıldı
Kira artış oranları belli oldu
Telefon krizi: Çip sıkıntısı yaşanıyor
Cellat polemiğine Erdoğan da katıldı!
'Tayyip Erdoğan'a faydalı biçimde ilerleyeceğini düşünüyorum'