Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,2956
Dolar
Arrow
35,8002
İngiliz Sterlini
Arrow
44,5790
Altın
Arrow
3170,0000
BIST
Arrow
10.076

Yoksullaşarak yaşlanıyoruz: Hepiniz aynı çıkmazda mıyız?

Modern çağın acımasız gerçeklerinden biri, yoksulluğun yalnızca bir neslin değil, birkaç neslin kaderi haline gelmesidir. Gelir eşitsizliği ve adaletsiz sosyal güvenlik politikaları, yoksulluğu nesiller boyunca devam eden bir kısır döngüye dönüştürmüş durumda. Bugün toplumun büyük bir kesimi –özellikle kadınlar– yaşlılıklarına yoksullaşarak giriyor. Üstelik bu süreç yalnızca düşük gelir gruplarını değil, hızla orta sınıfı da içine çekiyor. Giderek büyüyen bu ekonomik bataklık, daha geniş bir kitleyi içine alarak onları sessiz ve çaresiz bir noktaya sürüklüyor.

Yoksullaşarak yaşlanıyoruz: Hepiniz aynı çıkmazda mıyız?

Yaşlılık dönemi, bireyin toplumsal statüsünün en fazla göz ardı edildiği, ekonomik bağımsızlığını ve nihayetinde toplumsal bağlarını kaybettiği bir evreye dönüşüyor. Giderek artan bireyselleşme ve yalnızlaşma, ekonomik zorluklarla birleştiğinde, yaşlılığı tam bir trajediye çeviriyor.

BORÇLANDIRMA VE ÖRGÜTSÜZLEŞTİRME

Türkiye’de yoksulluğun sürekli derinleşmesi, baskıcı rejimlerin ötesinde daha büyük bir mekanizmanın ürünü: örgütsüzleştirme ve borçlandırma. Bu iki strateji, toplumsal dayanışmayı yok ederek bireyi yalnızlaştırırken, aynı zamanda ekonomik bağımsızlığını da elinden alıyor.

Seçim dönemlerinde düşük faizli krediler ya da borç yapılandırma paketlerinin gündeme gelmesi bir tesadüf mü? Borçlandırma politikaları, bireyleri kısa vadede rahatlatırken uzun vadede ekonomik bağımlılığı artırıyor. Borç batağına sürüklenen birey, yalnızca bugünkü geçimini değil, yarınki özgürlüğünü de kaybediyor.

Borçlanma kıskacında sıkışan insanlar, ekonomik bağımsızlıklarını yitirmenin yanı sıra sisteme karşı durma enerjilerini de kaybediyor. Bu durum, yalnızca yaşlılıkta değil, yaşamın her döneminde bireyin sesini bastıran görünmez bir baskı mekanizması oluşturuyor. Gençlerin dahi geleceğini ipotek altına alan bu sistem, yaşlılık döneminde sürdürülebilir bir yaşamı neredeyse imkânsız hale getiriyor.

ORTA SINIFIN GÖRÜNMEZ TEHLİKESİ

Görünürde daha rahat bir yaşam süren orta sınıf, aslında hızla yoksulluğun kıyısına itiliyor. DİSK tarafından yapılan hesaplamalara göre, Türkiye'de 2023 itibarıyla 17,4 milyon çalışanın neredeyse yarısı, yani 8,5 milyonu asgari ücret ya da daha düşük seviyelerde bir gelirle yaşamını sürdürüyor ve bu ücret artık norm ücret halini aldı. Orta sınıf olarak adlandırılan bu kesimin, aslında yoksulluğun sınırında olduğu açıkça görülüyor.

Bugün görece rahat yaşayan bu grup, gelecekte büyük ekonomik kayıplarla yüzleşecek. Sosyal güvenlik sisteminin zayıflaması ve emeklilik döneminde artan sağlık harcamaları, orta sınıfı "gizli yoksullar" kategorisine sürüklüyor. Bu kayıplar yalnızca maddi değil, toplumsal bağların da hızla çökmesine neden oluyor. Orta sınıf, yalnızca bugünün refahını tüketiyor; yarının güvencesini ise kaybediyor. Ve ne yazık ki orta sınıfın en büyük lüksü, yoksulluğunu fark edemeyecek kadar meşgul olması.

KADINLAR İÇİN YOKSULLUK, YAŞLILIKLA BÜYÜYOR

Türkiye’de 65 yaş üstü yalnız yaşayanların %75’inin kadınlardan oluşması, yaşlılıkta toplumsal eşitsizliğin en acımasız yüzünü ortaya koyuyor. TÜİK verilerine göre 65 yaş üstü nüfusun %15’i okuma yazma bilmiyor ve bu oran kadınlarda erkeklerden beş kat daha fazla. Kadınlar yalnızca yaşlanmıyor; yoksullaşıyor, toplumdan dışlanıyor ve güvencesiz bir yaşlılık dönemi yaşıyor.

Bir kadının hayat boyu verdiği emek, çoğu zaman kayıtsız ve güvencesiz bir işte tüketiliyor. Emeklilikte ise sosyal güvencesi olmadan yaşam mücadelesi veriyor. Bu, kadınların sadece ekonomik değil, toplumsal bir dışlanmayla karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Toplumun kadına yönelik değersiz bakışı ve emeğin karşılıksız kalması, yaşlılıkta daha ağır bir yük olarak geri dönüyor.

SOSYAL GÜVENLİKTEKİ ÇELİŞKİ: ERKEN EMEKLİ OLAN DAHA YÜKSEK MAAŞ ALIYOR

Türkiye’de sosyal güvenlik sistemindeki çarpıklıklar, emeklilik maaşlarında da kendini gösteriyor. 2024 yılında emekli olmanın, 2025’e göre %40 daha avantajlı olması, maaş bağlama oranlarındaki ve güncelleme katsayılarındaki dengesizliği açıkça ortaya koyuyor. Bu gidişle emekli maaşları, geçim kaynağı olmaktan çıkacak ; "eskiden bu maaşla az da olsa geçinebiliyorduk" diye hatırlamakla yetineceğiz artık.

YOKSULLAŞAN ÇOĞUNLUK, DERİNLEŞEN EŞİTSİZLİK: BİR ÇIKIŞ MÜMKÜN MÜ?

Yoksulluk, modern dünyanın en büyük başarısızlığı. Toplumun büyük bir kesimi, yıllar boyu tekrarlanan adaletsizlikler ve çözümsüzlükler karşısında umutsuzluğu adeta içselleştirerek kaderine razı olmayı öğreniyor. Ancak bu içselleştirilen çaresizlik, toplumu yalnızca sessizliğe değil, aynı zamanda örgütsüzlüğe de mahkûm ediyor. 

Büyük bir çoğunluk, en düşük emekli maaşıyla hayatta kalmaya çalışırken, çalışanların yarısı asgari ücrete mahkûm. Toplumun farklı kesimleri, aynı yoksulluk çizgisinde birleşiyor; eşitsizlik derinleşirken yoksulluk, hepimizi aynı kaderde buluşturuyor.

Gelir eşitsizliği ve yoksulluk, yalnızca bireylerin değil, toplumun geleceğini tehdit eden en büyük sorunlardan biri. Kaynakların adil dağıtılmadığı bir sistemde, bireylerin yaşlılık döneminde refah içinde yaşaması mümkün değil. Bunun için uzun vadeli politikalara ve toplumsal bilinç değişimine ihtiyaç var.

Kadın emeğini görünür kılmak, sosyal güvenlik sistemini güçlendirmek ve dayanışmayı artırmak, yalnızca bugünün değil, yarının toplumsal yapısını da kurtaracaktır. İnsan hayatının her aşamasını değerli gören ve emeğe hakkını teslim eden bir bakış açısıyla hareket etmeden, bu girdaptan kurtulmamız mümkün değil.

Bu yazıyı yazarken haber kanallarında, emeklilerin artık yılbaşı biletlerini ortaklaşa aldığını söylüyordu; çaresizlik mi, dayanışma mı, yoksa yoksulluğun kara mizahı mı, karar sizin...

Aktivist

Erkan Erdem


Haber Kaynağı : 12punto

aktivist asgari ücret emekli maaşı Ekonomi emeklilik