CHP'den Edirne'de tarihi miting: Özgür Özel'den 'mücadeleye devam' mesajı!
CHP lideri Özgür Özel, partisinin Edirne’de düzenlenen ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitinginde yaptığı konuşmada "Kısa çöp uzun çöpten hakkını alana kadar, bu millet uzun adamdan hakkını alana kadar, bu millet emaneti bu kara düzenden alıp halkın partisine verene kadar; emeklinin yüzü gülene kadar, işçinin, çiftçinin yüzü gülene kadar, esnaf bu zilletten kurtulana kadar mücadeleye devam, mücadeleye devam" dedi.
CHP’nin tutuklu İBB Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun serbest bırakılması ve erken seçim için talebiyle düzenlediği Millet İradesine Sahip Çıkıyor mitinglerinin 76’ncısı Edirne’de düzenlendi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, mitingde yaptığı konuşmada önemli mesajlar verdi. Mücadeleye devam mesajı veren Özel, “Kısa çöp uzun çöpten hakkını alana kadar, bu millet uzun adamdan hakkını alana kadar, bu millet emaneti bu kara düzenden alıp halkın partisine verene kadar mücadeleye devam” ifadelerini kullandı.
Özel’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Edirne’yi çok seviyoruz, Edirnelileri, akrabalarımızı çok seviyoruz. Bugün burada, tam 76. kez haksızlığa, adaletsizliğe itiraz etmeye, seçtiklerimizin arkasında durmaya; Cumhuriyet'ten, Gazi Mustafa Kemal’in emaneti Cumhuriyet ile kazandığımız sandığa, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmaya geldik. Seçtiklerimize sahip çıkacak mıyız? Cumhurbaşkanı adayımıza sahip çıkacak mıyız? O zaman beni seven arkamdan gelsin, Ekrem Başkanı seven arkamızdan gelsin.
Bugün burada sizin karşınızda; seçimlerde size emanet ettiğimiz, sizin de Edirne’yi ona emanet ettiğiniz, her iki Edirneliden birinin oyuyla gelen, şimdi bütün anketlerde memnuniyeti çok daha yukarılara getiren Filiz Başkanımızın misafiriyiz. Onu size bu meydanda emanet etmiştim. Filiz Başkan 20 aydır görevde.
"YANDAŞ BASINA YALAN MANŞET YAPTIRMAKLA OLMUYOR"
Tabii biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak imkanlar dahilinde samimiyetle, var gücümüzle mücadele ediyoruz. Bir yandan biz bu şehrin evlatları olarak bu şehre elden gelen katkıyı yapıyoruz. Ama bir yandan da seçim yaklaşınca bu şehirden oy isteyenler, seçimlerde buraya yüzünü dönenler; seçimden sonra yetkiyi alıp Ankara'ya gidince arkasını dönüyorlar.
Bu iş öyle yandaş basına yalan manşet yaptırmakla, ona buna yazmakla olmuyor. Öyle söylediğin sözün arkası dolu olsa, eleştirinin yeri olsa, burada başarı değil de bir eksiklik olsa bu meydan dolar mı böyle tıka basa?
Ama öbür taraftan; Edirne sanayisinden aldığı pay yüzde değil, binde üç. Türkiye ihracatından aldığı pay yüzde değil, binde iki. Şehirlere gidiyorsun; yüzde üçler, yüzde yediler, yüzde on birler konuşuluyor; burada binde iki. 100 milyon doların üzerinde ihracat yapan bir tane firma yok. İlk bin ihracatçı firma içinde bir tane Edirne firması yok.
Böyle olunca bu şehrin gençleri bu şehirde kalıyor mu? Hayır. Maalesef gençler zihinlerinde valizleri toplamış, yüreklerinde valizleri toplamış, geçinmek için bu şehirden ayrılıyorlar. Şehir küçülüyor, şehir yaşlanıyor. Ve maalesef buradan Türkiye Cumhuriyeti Devleti yılda 26 milyar lira vergi alıyor, 10 milyar lira hizmet yapıyor. O 16 milyar lirayı alanlar, benim kentin çay kaşığıyla vermeye imtina ediyorlar Edirne'ye.
Bakın, Halkalı-Kapıkule Hızlı Treni. Her seferinde ileri aldılar; en son 2024’te, geçen sene bitecekti, şimdi 2028 diyorlar. Edirne-Lalapaşa uluslararası yol. Bunlar 'Türkiye'de bütün ilçelerin arası duble yol oldu' diyorlar; uluslararası yolumuz var, duble yol değil. Keşan-Enez yolu; iki buçuk yılda bir buçuk kilometre ilerledi, iki günde çöktü, perişan oldu gitti.
"GÜYA BUNLAR MUHAFAZAKAR OLACAK"
Edirne, Osmanlı'ya başkentlik yapmış eşsiz bir kent. Yılda 5 milyon turist geliyor bu kente. Ama Selimiye Camii, Edirne'mizin göz bebeği, Koca Sinan'ın emaneti Selimiye Camii'ni perişan ediyorlardı. Başvurular yapıldı, durduruldu, yenisi yapıldı. Bir dizi beceriksizlik, bir dizi kötü niyet. Güya bunlar muhafazakar olacak. Sen Koca Sinan'ın eserini muhafaza edemiyorsun, bir de 'muhafazakar siyasetçiyim' diye milletin duygularıyla oynuyorsun. Yazıklar olsun, yazıklar olsun.
Bunlar ne Osmanlı'nın ne Cumhuriyet'in biriktirdiği hiçbir güzelliği gerçek anlamda benimsemiş, içselleştirmiş insanlar değil. Cumhuriyet Halk Partisi; geçmişiyle, tarihiyle, Selçuklu'yla, Osmanlı'yla ve Cumhuriyet'le oralarla gönül bağı kurmuş. Bugün korunacak bir şey varsa, muhafaza edilecek bir değer varsa; binada olsa, camide olsa, köprü de olsa ya da insani değerler de olsa, onları muhafaza etmek koca yürekli demokratların işidir, demokratların işidir.
"BİZ SAHİP ÇIKACAĞIZ BU ÜLKEYE"
Biz Türkiye İttifakı olarak; Türkiye'nin elbette aslan sosyal demokratları, muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, sosyalist demokratları, liberal demokratları, Kürt demokratları, Alevi’si, Sünni’si. Kimin kökeni, inancı, etnisitesi ne olursa olsun; değil mi ki Türkiye Cumhuriyeti'nin evladıdır, değil mi ki bu sınırların içinde vatandaşıdır, Ay Yıldızlı Al Bayrağın altındadır, Gazi Mustafa Kemal'in evladıdır; o demokratlar bizimdir. Biz Türkiye İttifakı'yız, biz sahip çıkacağız bu ülkeye.
Bunlar 'biz yaptık oldu'cular. Bunlar 'yandaş müteahhide veririm, canına okusa tarihi eserin umurumda değil' diyenlerdir. Bunlar algı operasyonlarının peşinden giden; milleti olguyla değil, algıyla kandırmaya çalışanlardır. Yapmadığını yapıldı gösteren, olmayanı olmuş gösterenlerdir. Bunlara en iyi cevap Koca Sinan'dan, Mimar Sinan'dan. Hem de nerede? Edirne'de. Nerede? Selimiye'de. Selimiye bitmiş, Koca Sinan karşısına geçmiş yanındakilerle bakarken bir küçük evlat geliyor. 'A' diyor, 'Caminin minaresi eğri.' Soruyor çocuğa: 'Hangisi eğri?'
Bakın, Koca Sinan bitirmiş Selimiye'yi. Geçmiş karşısına. Bir küçük çocuk, bir velet gelmiş; 'A' demiş, 'Minare eğri.' 'Hangisi eğri?' demiş. 'Bu taraftaki eğri.' 'Ne tarafa eğri?' 'Bu tarafa eğri.' Demiş ki: 'Koca bir halat getirin, yüz tane de ırgat getirin. Çekin bakalım minareyi!' Onlar çekiyor, çocuk bakıyor. 'Düzeldi mi?' 'Biraz.' 'Düzeldi mi?' 'Biraz.' Çektire çektire güya minareyi düzeltiyor. Çocuğa diyor: 'Oldu mu?' Çocuk diyor ki: 'Oldu amca.' Çocuk gidiyor. Diyorlar ki Sinan’a: 'Deli misin, divane misin? Bir çocuğun lafıyla minare urganla çektirilir mi bu tarafa?
Diyor ki: 'O çocuğun aklında şüphe kalırsa, o çocuk bu minareyi eğri diye görürse, o çocuk görünce birine söylerse, o biri öbürüne söylerse bu kadar emek boşa gider' diyor. O bir çocuğun sözüne değer veren; o gerçeği yalanla takas etmeyen, yalana ya da yanlışa teslim olmayan Koca Sinan'ın eserine bunları yapanın iki elimiz yakasında olacak. Ant olsun, ant olsun
"ÇELTİK ÜRETİCİSİNİN KARA GÜNÜ BUGÜNDÜR"
Trakya bereketin yuvası ama sulama altyapısı tamamlanmadı. Şimdi Meriç'in suyunu organize sanayiye taşımak istiyorlar. Çiftçi zaten perişan, şimdi kuraklık tehdidiyle karşı karşıya. Ayçiçeğinde Edirne ve Trakya'daki verim kaybı %50'yi aşmış. Ben okudum, Ziraat Odalarının çalışmasından okudum; yüzde 50'yi aşmış. İpsala'da çeltik üretimi kuraklık yüzünden perişan oldu. Toprak Mahsulleri Ofisi almıyor; bir ay önce 27 lira olan çeltik 20 liraya düştü. Çünkü ofisi üreticinin arkasından çektiler.
Buradan uyarıyoruz: Toprak Mahsulleri Ofisi böyle gün için vardır. Eskiden yazardı; 'Ofis çiftçinin kara gün dostudur' diye. Şimdi çiftçinin, çeltik üreticisinin kara günü bugündür. İpsala'nın kara günü bugündür. Ofis ortaya çıkacak, çiftçinin arkasında duracak. Yolu yok.
Diğer yandan kuraklık sigortası. 'Yaptırın, yaptıralım, TARSİM'e gidelim, parayı verelim' diyorlar. Parayı alırken böyle zevkle sayıyorlar, çekmeceye atıyorlar. TARSİM yaparken parayı zevkle sayıyorlar değil mi? Çekmeceye atıyorlar. Sonra kuraklık oluyor, buğday düşmüş dekarında 60-70 kiloya. 'Zarar ettim' diyor, gidiyor TARSİM'den para almaya. 'Sen 60 kilo biçmedin, 150 kilo biçtin' diyor. 'Kardeşim benden iyi mi bileceksin, gel bak 60 kilo biçtim' diyor. 'Ortalamaya bakarım, sen 150 kilo biçtin' diyor. Parayı alırken zevkle alanlar, verirken titreyerek veriyor değil mi?
"ÖNLEM ALMAYAN İKTİDAR ŞİMDİ BELEDİYELERİ SUÇLUYOR"
Gelince bu TARSİM sistemini; hem devletin katkısını iki katına çıkarıp hem de böyle uyanık tüccar gibi çiftçiyi yan bastıranın, kandıranın vallahi bundan sonra karşısında ben duracağım. TARSİM gelip hiçbirinizi yazarken, çizerken, öderken kandırmayacak. TARSİM çiftçiye dost olacak; olmazsa düşmanı bu kardeşiniz olacak. Söz veriyorum size.
İçme suyu alarm veriyor. Kayalı Barajı'nda doluluk yüzde 6'ya düşmüş. Önlem almayan iktidar şimdi belediyeleri suçluyor. Gala Gölü'nde ve Ergene'deki kirlilik hala devam ediyor. Bizim vekil diyor ki; eski Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu 'Ergene'de yüzeceğim' diyordu. Onu söylerseniz iyi olur diyor. Dedim ki; bu espri çok yapıldı ama biz söylemeye utanıyoruz, bunlar sözünü tutmamaya utanmıyorlar. Ben daha ne diyeyim bu Ergene için?
Eğitimde sıkıntı büyük. Deprem kaygısı ve güçlendirme amacıyla yıkılan okulların yerine yenilerini yapmamışlar. Ben bu meydana, bu hınca hınç sığmadığımız meydana Filiz Başkan'ın yaptıklarını anlattım; ta arkalardan bile koca alkış geldi.
"ERDOĞAN FAKİR SEVMEZ"
Ben aylar önce ilk kez bir meydanda 'Erdoğan sizi seviyor mu?' diye sorduğumda, hep birlikte bağırdılar sizin gibi: 'Hayır!' 'Niye?' dedim; oradan biri dedi ki, 'Fakiriz biz, o fakir sevmez.' O gün bugün soruyorum; şimdi artık bu, bütün Türkiye'nin yaşayarak gördüğü bir ifade. Bütün Türkiye bunu tekrar ediyor: Erdoğan fakir sevmez, Erdoğan zengin sever.
Resmi yoksulluk rakamı 97 bin lira. Türk-İş resmi olarak hesaplıyor; bir haneye 97 bin lira girmiyorsa bunun altı yoksul, yani fakir. Şimdi meydanda 97 bin liradan çok geliri olanlar el kaldırsın. Bak dürüstçe üç beş kişi gösteriyor, bazıları yanındakini gösteriyor. Bu meydan Türkiye'nin en büyük korosudur ve en acıklı şarkısını söyler.
Erdoğan'ın mikrofonu eline alınca söylediği 'Nereden nereye' şarkısı var ya; ona eşlik etmesin o Edirne'nin çok bilmiş milletvekilleri, Edirne'nin AK Partili yöneticileri... Edirne'deki bu acıklı şarkıyı görün, bu milletin sesini duyun be kardeşim!
AK Parti 23 yıldır iktidarda. Gelirken ne demişti? 'Verin bana yetkiyi, ülkeyi şirket yönetir gibi yöneteceğim' dedi. Allah’ı var, doğrusunu yaptı. Allah’ı var, tam dediğini yaptı. Nasıl biliyor musunuz? Bir kabine açıklıyor; açıkladığı kabinede Milli Eğitim Bakanı'nın özel okullar zinciri var, Sağlık Bakanı'nın özel hastaneler zinciri var, Turizm Bakanı'nın oteller zinciri var, turizm şirketleri var... Tam Türkiye'yi şirket gibi yönetiyor değil mi?
Şirketin adını biliyor musunuz? Bilenler var: KADAŞ. Kara Düzen Anonim Şirketi. Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti'nin Kara Düzeni'nin Anonim Şirketi. Bu KADAŞ gerçekten rekortmen; madalya üstüne madalya kazanıyor. Bakın, KADAŞ vergiyi sizden alıyor, kıyağı başkalarına yapıyor. Ama bu KADAŞ'ın döneminde Türkiye; yüksek enflasyonda Avrupa birincisi, yoksullukta Avrupa birincisi, işsizlikte Avrupa birincisi, gelir ve vergi adaletsizliğinde Avrupa birincisi, yüksek faizde Avrupa birincisi.
Bunlar AK Parti'nin kara düzeninin kara madalyalarıdır. Bunlarda birinci oldun diye kimse sana 'aferin' demez. Bu milleti perişan eden, kara madalyada beşi bir yerdeyi milletin boynuna takan, milletin sırtına yük eden bu iktidardan gelecek ilk seçimde hep birlikte kurtulacağız!
"ASGARİ ÜCRETLİ BİR PORSİYON CİĞER YEMEYE KORKAR"
Eskiden durumu biraz olmayan çeyrek takardı, durumu olan tam altın takardı, durumu iyi olanlar ya da düğün sahipleri beşi bir yerde takardı. Hatırlıyor musunuz? Bizim göçmen düğünlerinde çok olur beşi bir yerde. Bu AK Parti 23 yılın sonunda beşi bir yerdeyi vatandaşın boynuna taktı: En yüksek enflasyon, en büyük yoksulluk, en büyük işsizlik, en kötü vergi sistemi ve en yüksek faiz!
Ben buradan bütün çiftçilere şunu hatırlatıyorum: Buğday üreticileri, geçmişte 1 kilo buğday satınca 1 litre mazot alınıyordu. Doğru mu? 1 litreye 1 litre. Şimdi 1 litre mazot almak için kaç kilo buğday satıyorsun? 6 kilo. 6 kilo buğday satıyorsun, 1 litre mazot alıyorsun. Eskiden, AK Parti gelmeden önce, 1 kilo buğday 1 litre mazot alıyordu. AK Parti gelince 6 kilo buğday 1 litre mazot alıyor. Daha bunun üzerine yapılacak bir hesap yok.
İlla hesap yap dersen en kızdığı yerden yapacağım. Altın hesabı şaşar mı? Asla şaşmaz. AK Parti geldiğinde, bu AK Parti’nin kara düzeninden önce, beğenmedikleri o üçlü koalisyonda en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün çeyrek altın 11 bin lira. En düşük emekli maaşı 16 bin 800 lira; 1,5 çeyrek altın. Yarın gidin sorun. 2002'deki altın fiyatını sorun, en düşük emekli maaşını koyun; 8 çeyrek altın. Bugün 1,5 çeyrek altın alıyorsun. Emekliler şunu düşünsün: AK Parti'den önce 8 çeyrek altın alan maaş düştü 1,5 çeyrek altına. Asgari ücretli 7 çeyrek altın alıyordu, düştü 2 çeyreğe.
Edirne ciğeri... Geçen sene porsiyonu 240 liraymış. Şimdi olmuş 400 lira. Geçen sene asgari ücrete vurdun mu bir asgari ücret 92 porsiyon ciğer alıyormuş, bu sene bir asgari ücret 55 porsiyon ciğer alıyor. Bunların tutulacak yeri yok. Ciğer hesabında 92'den 55'e; bir yılda 37 porsiyon kayıp var. Bugün bir asgari ücretli bir porsiyon ciğer yemeye korkar.
İşte bu yüzden bu AK Parti gelip de bu meydanı doldurabilir mi bugün? Sizin yanınıza geliyorlar mı? Hatırınızı soruyorlar mı? İnsan içine karışıyorlar mı? Yazın serin, kışın sıcak salonlarda siyaset yapıyorlar. Milletle değil, kendi atadıklarıyla toplantılar yapıyorlar. Sokaktan, meydandan kaçıyorlar. Onun için buradan; Edirne'den, Osmanlı'nın serhat şehrinden, Cumhuriyet'in göz bebeğinden, Gazi Mustafa Kemal'in hemşehrilerinin bağrından sesleniyorum: Artık AK Parti salonların partisidir; Cumhuriyet Halk Partisi meydanların, sokağın, milletin, halkın partisidir!"
"BÜTÜN HAKLILAR BİR ARADA DURMAK ZORUNDAYIZ"
Hiç salon partisi, sokağın partisini yenebilir mi? Salonların partisi, Edirne'de milletin partisini yenebilir mi? Halkın partisini yenebilir mi? İnanın biz haklıyız. Ahlaki üstünlük bizdedir, psikolojik üstünlük bizdedir. Meydanların enerjisi, çoğunluk enerjisi bizdedir. Biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız!
Ülkede ev kirası olmuş 25-30 bin lira, açlık sınırı 30 bin lira. Emekli maaşı 16 bin, asgari ücret 22 bin lira. Ankara'da emekliler perişan otellerde; gecesi 200, 300, 400 liraya aldığı maaşın yarısı otele, kalanıyla simit, kuru ekmek, bazen çorba... Ekmeğin arasına, bayat ekmeğin arasına küflü peynir koyup hayata tutunmaya çalışıyor.
Buradan, Edirne'den size yeminle söylüyorum: Bu kara düzeni bitireceğiz, bu ayıptan kurtulacağız. Yıllarca emek vermiş, alnının terini akıtmış, gözünün nurunu akıtmış, elleri nasır olmuş, dirsekleri çürümüş emekliye bu ihaneti yapanlara; bu sefaleti reva görenlere, bu haksızlığı yapanlara sandıkta hesap sormazsak namerdiz!
"KISA ÇÖP UZUN ÇÖPTEN HAKKINI ALANA KADAR..."
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alana kadar, bu millet uzun adamdan hakkını alana kadar, bu millet emaneti bu kara düzenden alıp halkın partisine verene kadar; emeklinin yüzü gülene kadar, işçinin, çiftçinin yüzü gülene kadar, esnaf bu zilletten kurtulana kadar mücadeleye devam, mücadeleye devam!
Edirne'de yoğun duygular birbirine karıştı. Biri diyor 'hükümet istifa', biri diyor 'ya hep beraber ya hiçbirimiz', öbürü 'Erdoğan istifa'... Ben şunu söyleyeyim, bir tek duygumu söyleyeyim o şudur: Bu meydanın hepsi haklı. Bu meydanda Ekrem Başkan'ın resmi var; en mağdurumuz o, Ekrem Başkan haklı. 16 belediye başkanımız sırf seçim kazanıyoruz diye içerideler, hepsi haklı. Süründürdüğü emekli haklı, emekçi haklı. Buğday, çeltik üreticisi, ayçiçek üreticisi haklı. Esnaf haklı.
Ama bütün haklılar bir arada durmak zorundayız. Evde oturan, televizyonundan bizi izleyen, pijamasını çıkarmayanlara ne diyoruz? Eğer evde oturup beklersen senin de kapına gelecekler, senin de malına çökecekler, senin de çocuğunun geleceğini elinden alacaklar. Bu memlekette işçi kurtulmadan çiftçi kurtulmaz, emekli kurtulmadan esnaf kurtulmaz, köylü kurtulmadan kimse kurtulmaz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!"
İMAMOĞLU SİLİVRİ'DEN SESLENDİ
Mitingde CHP lideri Özel kürsüye çıkmadan önce Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan İmamoğlu’nun mektubu okundu. İmamoğlu mektubunda şu satırlara yer verdi.
"Merhaba Edirne. Merhaba güzelim Serhat şehri. İçi dışı bir, güler yüzlü, kocayürekli yiğit Edirneliler. Merhaba.
Değerli hanımefendiler, kıymetli beyefendiler, sevgili gençler, canım çocuklar. Hoş geldiniz. Her birinizi hasretle kucaklıyorum. Sizleri çok özledim.
Osmanlı'nın başkenti Selimiye'nin ev sahibi Edirne'ye gözü gibi bakan, Edirne'ye hizmet için canla başla çalışan çok kıymetli Filiz Gencan başkanıma tüm çabaları için yürekten teşekkür ediyorum. Demokrasi ve adalet yolunda verdikleri cesur ve güçlü mücadeleleri için çok değerli il başkanımız Yücel Balkanlı'ya ve onun şahsında tüm örgütümüze şükranlarımı sunuyorum. Cumhuriyet Halk Partililer olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Bizler iktidarın baskılarından, kumpaslarından, tehditlerinden yılıp yorulacak, güler yüzünü solduracak insanlar değiliz. Ama zamansız genç kayıplar bizi çok yaralıyor. İçimizi çok acıtıyor. Şehzadeler Belediye başkanımızı, herkesin kıymetlisi sevgili Gülşah Durbay kardeşimizi kaybetmenin çok derin acısını içimizde taşıyoruz. Ruhu şad olsun. Mekanı cennet olsun. Allah rahmet eylesin.
Gülşah Durbay'ın ve onun gibi genç yaşta sonsuzla uğurladığımız sevgili Ferdi Zeyrek kardeşimizin hayallerindeki özgür dünyayı, güçlü, adil ve mutlu Türkiye'yi kurmak için var gücümüzle çalışmak boynumuzun borcudur.
Allah bizi sevdiklerimize, milletimize mahcup etmesin.
Kıymetli Edirneliler.
Edirne bir sınır şehridir ve biz milletçe sınırlarımızı korumak için gözümüzü kırpmadan canımızı veririz.
Ama unutulmasın ki bu aziz vatana Atatürk'ün yadigarı Cumhuriyetimize sahip çıkmak için dış sınırlarımızı da korumak yetmez.
Siyasi ve toplumsal hayatımızın çerçevesini belirleyen iç sınırları da korumak mecburiyetindeyiz.
Örneğin bu topraklarda hiç kimse hiçbir güç hukukun sınırlarını aşamamalıdır. Hiç kimse hiçbir güç demokrasinin sınırlarını aşamamalıdır.
Çünkü ülke içinde hukukun, demokrasinin, vatandaşın hak ve hürriyetlerinin sınırları ihlal edilirse ülkenin dış sınırları da tehlikeye girer. Bugün ülkemiz çok kritik, çok hayati bir eşiktedir. Ya bu iktidar ülkeyi daha derin bir çöküşe, çok daha büyük krizlere, felaketlere sürükleyecek ya da vatandaş karşısında haddini bilen, hukukun, demokrasinin sınırlarına saygılı, ortak akla ve ortak çıkarlara dayalı insanca, hakça bir düzen kuracağız. Milletimizin kararı, iradesi apaçık ortadadır. Bu iktidar milletin tahammül sınırlarını aşmıştır. Milletimiz bir an önce sandığa gitmek ve bir avuç insanın çıkarı için kurulmuş bu adaletsiz rejime son vermek için gün sayıyor.
Hiçbir suçun cezasız kalmadığı, ancak bir kişinin bile haksız yere tutuklanmadığı, ceza almadığı, kanunların herkese eşit uygulandığı bir Türkiye'yi hep birlikte kuracağız.
Bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ve Anayasa Mahkemesi'nin başta Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Tayfun Kahraman, Osman Kavala olmak üzere verdiği hak ihlali kararları tamamen keyfi bir şekilde uygulanmıyor.
İktidarın elini yargıdan tamamen çektiği, adaletin siyasi hesaplara göre şekillenmediği bir Türkiye'yi hep birlikte kuracağız. Bize yapılanları biz kimseye yapmayacağız. Kardeşlerim. Hiç kimse sizden, vatandaştan büyük değildir. Hiçbir güç millet iradesinden üstün değildir. Milletimiz bu ülkenin, bu devletin tek sahibidir ve o ne derse o olur. Günü gelecek bu aziz millet sandık başına gidecek ve önce adalet, önce hürriyet diyecek. Her şey çok güzel olacak. Kalın sağlıcakla. Ekrem İmamoğlu Silivri zindanı."
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar
Hande Sarıoğlu, Mehmet Akif Ersoy'a seslendi!
Sadettin Saran Ela Rümeysa Cebeci'ye hangi mesajı attı?
Kenan Tekdağ, 'Ele Rümeysa Cebeci' iddialarına sessizliğini bozdu
Sadettin Saran ifadeye çağrıldı, Cem Küçük sonrasını işaret etti!
Mehmet Akif Ersoy’un eski eşi Pınar Erbaş ana haber bültenini sunmadı
Mehmet Akif Ersoy'ın eski eşi Pınar Erbaş sessizliğini bozdu
Mehmet Akif Ersoy soruşturmasında gizli tanık sayısı artıyor
Saran operasyonunun arkasında iki isim arasındaki güç mücadelesi mi var?
Ela Rümeysa Cebeci, maddeye erişmek için cinsel ilişkiye girdi iddiası
Çürümüş Amerikan gençliği