Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
44,1107
Dolar
Arrow
38,1966
İngiliz Sterlini
Arrow
50,6699
Altın
Arrow
4207,0000
BIST
Arrow
9.312

Prof. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu, Kanal İstanbul’u anlattı: 'Erdoğan ne ile inatlaşıyor? İstanbullu susuz kalacak’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘çılgın’ projesi Kanal İstanbul, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yeniden gündeme geldi. İstanbul Üniversitesi Kentleşme ve Çevre Sorunları Ana Bilim Dalı uzmanı Prof. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu, projede gelinen noktayı ve olası sonuçlarını 12punto’ya değerlendirdi.

Prof. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu, Kanal İstanbul’u anlattı: 'Erdoğan ne ile inatlaşıyor? İstanbullu susuz kalacak’

Hazal Güven - 12punto.com.tr 

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından uzmanların ciddi uyarılarda bulunduğu Kanal İstanbul projesi de yeniden hortladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz ay proje alanına yaptığı ziyaretin ardından Arap medyasında da Kanal İstanbul reklamlarının yeniden dönmeye başladığı ortaya çıktı. 

Projeye karşı ilk gününden bu yana mücadele veren İstanbul Üniversitesi Kentleşme ve Çevre Sorunları Ana Bilim Dalı uzmanı Prof. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu, inşaat alanında gelinen son noktayı ve projenin olası sonuçlarını 12punto’ya anlattı. 

“Erdoğan ne ile inatlaşıyor? Kiminle inatlaşıyor ve bu inadın sonucu ne? Kiminle inatlaşıyor olursa olsun bu inadın sonucu doğanın yok olması, ormanlarımızın yok olması, su havzalarımızın, tarım-mera alanlarının yok olması olacak” diyen Giritlioğlu, “Daha şimdiden telafisi mümkün olmayan zararlar ortaya çıkmış durumda” ifadelerini kullandı. 

Giritlioğlu, şunları söyledi: 

Siz en son TMMOB ile birlikte bölgeye gitmiştiniz. Neler gözlemlediniz? 

“Biz TMMOB heyeti olarak bölgeye en son gittiğimizde bir bilirkişi keşfi yapıldı ve bölgede inşaatların mantar gibi yükselmekte olduğunu, Sazlıdere barajının köprü ayağının yapılmaya başlandığını gördük. Dolayısıyla daha davalar devam ederken hukuksuz bir şekilde inşaatların sürdüğüne, ihalelerin yapıldığına tanık olduk. Aslında hukuken sonlanmış bir durum yok. Şu anda yapılması gereken en önemli şey açılan davalara ilişkin yürütmeyi durdurma kararlarının verilmesi. Çünkü daha şimdiden telafisi mümkün olmayan zararlar ortaya çıkmış durumda.

‘BÖLGE SUSUZLUĞA MAHKUM OLACAK’

Erdoğan ne ile inatlaşıyor? Kiminle inatlaşıyor ve bu inadın sonucu ne? Kiminle inatlaşıyor olursa olsun bu inadın sonucu doğanın yok olması, ormanlarımızın yok olması, su havzalarımızın, tarım-mera alanlarının yok olması. İstanbul’un ve bölgenin susuzluğa mahkum olması. İklim krizlerinin gelmesi, ekolojik dengenin alt üst olması. Dolayısıyla böyle bir inadın karşılığı yok aslında. Yani halkla mı inatlaşıyor, muhalefetle mi inatlaşıyor bilmiyorum ama bu inadın sonucu az önce saydıklarıma neden olacaktır.

Kanal İstanbul dediğimiz bölge, proje alanına baktığımız zaman İstanbul’un ve bölgenin suyunu karşılayan, Avrupa’nın ‘acil korunması gerekir’ dediği Kuzey Ormanları’nı kapsayan, yaban hayatını içeren, tarım ve mera alanlarını içeren bir alan. Bir inat uğruna kaybediyoruz. Şimdi burada hukuksuzluk sürdüğü için de yapılaşma giderek artıyor. Daha şimdiden ciddi anlamda tarım alanı kaybedildi. Sazlıdere barajının suyu kesildi. Üstelik Sazlıdere barajı, İstanbul’un tek başına 24 günlük suyunu karşılayan bir baraj.”

Susuzluktan bahsettiniz. Ancak bu sorunun başka su kaynaklarıyla çözülebileceği söyleniyor. Ne dersiniz? 

“Dünyadaki yapay kanallara baktığımızda hiç böyle bir proje yok. Kendi öz kaynaklarını tüketen, sonra da sağdan soldan kaynak arayan. Kanal İstanbul’la ilgili şöyle söylüyorlar; “Biz yeni barajlar yapıyoruz. Sazlıdere’nin suyunu karşılayacak.” Bu doğru bir bilgi değil. Çünkü o yapılan baraj projeleri Kanal İstanbul’dan önce başlamış, İstanbul’un o andaki mevcut nüfusuna hizmet edecek barajlar olarak planlandı. Halbuki Kanal İstanbul bunun üzerine en az 2 milyon nüfus ekliyor. Şu anda yürürlükte olan plan İstanbul’un 100 bin ölçekli planıdır ve burada İstanbul’un 2030 nüfusu 16 milyon olarak hesaplanmıştır. Bütün bu su kaynakları da bu 16 milyona göre planlanmıştır. Biz daha şimdiden 20-21 milyona dayandık ve biz su kaynaklarımızı giderek daraltıyoruz. Bunun rasyonel hiçbir açıklaması ne yazık ki yok.”

Geçtiğimiz günlerde projenin reklamlarının Arap medyasında da yer aldığını gördük. Genel anlamda bir “sosyal konut projesi” olarak sunuluyor. Ne düşünüyorsunuz? 

“Toplumda sadece bir kanal yapılacak diye biliniyor aslında bunun gerisinde çok ciddi bir emlak, gayrimenkul projesi var. Deprem bekleyen bir şehiriz. Üç tane aktif fay hattının üzerine yerleşim alanları yapıyoruz. Dere yataklarının üzerine inşaat yapıyoruz. Yani tüm şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına aykırı yapılaşmalar şu anda orada yükseliyor. Bu yapılaşmalar “sosyal konut” adı altında meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bu da iki açıdan yanlış. Birincisi yapılanlar sosyal konut değil. Fiyatlarına bakın görürsünüz. 

‘REZERV ALAN DEDİĞİMİZ YERİ YAPILAŞTIRIYORUZ’

İkincisi sosyal konut olsaydı bile o bölgede olmaması gerekirdi. Yani o bölgenin hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmaması gerekirdi. Dünya literatüründe de rezerv alanın karşılığına bakın hep korunacak hassas ekolojik alanlar olarak görürsünüz. Kanal İstanbul da böyle bir bölge. Rezerv olması doğru ama bizim rezerv anlayışımızla dünyanın rezerv anlayışı aynı değil. Onlar rezerv alan dedikleri yeri hakikaten koruyorlar. Biz rezerv alan dediğimiz yeri yapılaştırıyoruz.

Kanal İstanbul’a açtığımız davalarda en temel gerekçemiz şuydu; dedik ki bu planlar rezerv alanın amacına aykırı. Ama Kanal İstanbul planlarına baktığınızda ne görüyorsunuz yat limanları, ekoturizm, marka değer yaratma, ayrıcalıklı imar afları veren özel proje alanları vs. Biz davalarımızda bütün bunların afete hazırlanmakla ne ilgisi var dedik biz. Neresinden bakılırsa bakılsın hukuki olmayan bir süreç. Bu şekilde başladı ve öyle de gidiyor.”

Projenin bir de su yolu ayağı var. Orada son durum nedir? 

“Su yolu projesine beklenen fon gelmedi. Dolayısıyla o su yolu ayağı bir finans kaynağı bulunana kadar yavaş yavaş sürer. Ama o kısmı da çok tehlikeli. Üzerinde 7 tane araç köprüsü, bir tane de demiryolu köprüsü var. Bu köprülerin her biri yaklaşık Boğaziçi Köprüsü kadar. Biri hatta daha da büyük. İstanbul’un her gün yaşadığı trafik eziyetini düşünelim. Yeni köprülerle nasıl bir trafik yükü geleceğini, nasıl bir nüfus patlaması olacağını da düşünmek gerekiyor. Bütün bu yapılanlar da Çevre Düzeni Planı’na aykırı. Yani Çevre Düzeni Planı ne diyorsa Kanal İstanbul tersini yapıyor. Planlama kavramını da yerle bir eden bir yaklaşımı var. İnanılmaz ihaleler yapılmış, bölgede onlarca firma ihaleler almış. Sadece 8 tanesinin aldığı ihale 30 milyar civarında. Bizim önceliğimiz ne bu şehirde? Biz neden Kanal İstanbul gibi anlamsız bir projeye yatırım yapıyoruz bu kadar açlık varken, sefalet varken, yeterli kamusal alanımız yokken. Bunun hiçbir rasyonel cevabı olduğunu düşünmüyorum."


Haber Kaynağı : Hazal Güven

İlgili Haberler

Kanal İstanbul Ekrem İmamoğlu Kanal İstanbul pelin pınar giritlioğlu
Wodo Network