Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8469
Dolar
Arrow
40,5798
İngiliz Sterlini
Arrow
54,2381
Altın
Arrow
4339,0000
BIST
Arrow
10.642

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan: Tarikatlar ve holdingler düzeninden barış çıkmaz

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, gündem yaratan cumhuriyetçi aydınların imza kampanyasına ilişkin konuştu. Okuyan ayrıca yeni çözüm süreci ve uluslararası gelişmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan: Tarikatlar ve holdingler düzeninden barış çıkmaz

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, TELE1 canlı yayınında Gazeteci Musa Özuğurlu’nun sorularını yanıtladı. Okuyan, gündem yaratan cumhuriyetçi aydınların imza kampanyasına ilişkin konuştu. Kemal Okuyan ayrıca yeni çözüm süreci ve uluslararası gelişmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. 

Sabah Pusulası programında gazeteci Musa Özuğurlu’nun sorularını yanıtlayan Okuyan, cumhuriyetçi aydınların gündem yaratan bildirisine ilişkin konuştu. Okuyan ayrıca yeni çözüm süreci ve uluslararası gelişmelere ilişkin de önemli ifadeler kullandı. 

“BU BİLDİRİ CHP’Yİ KOMİSYONDAN KALDIRMAK İÇİN YAYINLANMADI”

TKP Genel Sekreteri’nin açıklamaları şöyle: 

“Çok kısa bir metin zaten o. O metne itiraz edilebilir ama o metnin karşıtını nasıl savunursunuz? Barış ve kardeşlik istemiyoruz, Lozan’ı sorguluyoruz, Türkiye Cumhuriyeti’ni tartışmak istiyoruz, eşitlik istemiyoruz, diyebilirler mi? İtiraz edenlere bunu sormak gerekiyor. 

Metnin içeriği de pek gene tartışılmadı. Şu tartışıldı: ‘TKP, TKP’liğini yaptı, karşı çıkıyorlarsa bunlar ulusalcı.’ Bu bildiriye herkesten eleştiri geldi. Fethullahçılardan geldi, saray bürokrasisinden geldi, AKP’nin çeşitli kanatlarından geldi. Liberallerden geldi, DEM’den ve DEM solundan geldi. Herkesin suçlaması farklı. Mesela AKP çevreleri bu bildirinin CHP’yi komisyondan kaldırmak için birileri tarafından icat edildiğini söyledi. Buradan söyleyeyim içleri rahat etsin. TKP, bir yerlerden direktif alan bir parti değil. İkincisi TKP, CHP’ye ayar verme partisi değil. Yani CHP’yi sola çekelim, komisyondan kaldıralım böyle bir niyetimiz yok. 

“KAYGI DUYUYORUZ”

Bu süreç ilk ilan edildiğinden beri yani Bahçeli’nin açıklamalarından beri meselenin özü tartışılsın dedik. Bir sorunu çözmek için, halkın gözü önünde, kapalı kapılar ardına sığınmadan masaya oturulur, müzakere de edilir. Biz sürecin içine bakmaya çalışıyoruz. Orta Doğu’daki ve Kafkasya’daki gelişmelere bakıyoruz. Bu sürecin motor gücü olan tarafların nasıl bir Türkiye istediklerine bakıyoruz ve kaygı duyuyoruz. 

“AKP, İSRAİL İLE BİRLİKTE HAMLELER YAPIYOR”

Sürece dair toplumu tatmin edecek bir açıklama yapılmadı. Terörsüz Türkiye yeterli bir açıklama değil. Süreçle ilgili önümüzde çok sayıda söyleşi, açıklama, konuşma, tutanak var. Bunlardan sonuç çıkarmaya çalışıyoruz. Şunlara baktığımızda kaygılıyız: Bu süreç geniş bir coğrafyaya dönük ABD, İngiltere ve İsrail operasyonuyla birlikte yürüyor. AKP cenahı biz buna karşı hamleler yapıyoruz iddiasında. Zaten Bahçeli’nin ilk açıklaması da İsrail tehdidi var, ‘Kürtleri neden İsrail’e bırakalım’dı. Öyle gitmiyor işler. AKP her zaman ABD’ci, NATO’cu bir çizgi izledi ama son 2 yıldır ABD ile çok uyumlu bir dış politika sürüyor. İsrail ile bir itiş kakış var ama İsrail ile birlikte hamleler yapılıyor. En yakın Suriye’de gördük, Lübnan’da da görüyoruz. AKP Lübnan’da Hizbullah’ın etkisinin kırılması için bir çaba içinde. Suriye’de birlikte operasyon yaptılar. Sayalım aktörleri: ABD, İsrail, İngiltere, Türkiye, Katar. Demek ki, birbirlerini eleştiriyorlar ama uyum içinde de bir süreç gidiyor. 

“KAMUSAL BİR SORUNU DİNLE ÇÖZEMEZSİNİZ”

Türkiye’de zaten laiklik çöpe atıldı. Şimdi ne deniyor, Osmanlı iyiydi, hoşgörülüydü, din kardeşliği deniyor. Bizim artık Türk-İslam-Kürt sentezi dediğimiz bir sürece evriliyor. Resmi açıklama yapılmıyor zaten ama söyleşilerde, AKP’lilerin açıklamalarında, DEM’liler sözlerinde. Kürt sorununun Cumhuriyetten kaynaklandığını dair bir iddia ortaya atılıyor. Türkiye’de toplumun büyük kısmı inançlı ama bir kamusal sorunu dinle çözemezsiniz. Biz buna tabii ki karşı çıkacağız. 

“BU SÜRECİ BÖLGESEL TASARIMDAN BAĞIMSIZ DÜŞÜNEMEYİZ”

Bu mesele geniş bir coğrafyada sermaye barışı olarak karşımıza geliyor. İsrail’in de içinde olduğu geniş bir coğrafyada, uluslararası tekellerin istedikleri gibi at oynattıkları, bölgenin talan edildiği, enerji kaynaklarına el konulduğu ekonomik canlanma alanı yaratmak istiyorlar. İsrail, Lübnan, Suriye ve Kafkaslara kadar. ABD, Ermenistan ve Azerbaycan barışının moderatörü oldu. 100 yıllığına Azerbaycan ile Türkiye’yi birbirine bağlayan hattı kiralamış oldu. 

Demek ki bir bölgesel bir tasarım var. Bu tasarımdan bağımsız düşünemeyiz Türkiye’deki süreci. Siz bu sürecin kahramanlarının, ön ayak olanlarının sömürü ilişkilerini, yoksul Kürtleri, Arapları, Türkleri bunları konuştuğunu gördünüz mü? Hayır. Şimdi bunların tartışılması gerekiyor. Suriye’de olup bitenleri, ABD ve İsrail operasyonlarını konuşmadan, Türkiye’deki dincileşmeyi konuşmadan hangi çözümü konuşacağız? Bunların tartışanların başımızın üzerinde yeri var.

TKP LOZAN ANLAŞMASINA NEDEN SAHİP ÇIKIYOR?

Türkiye’de şu anda bir siyasi iktidar var. Dolayısıyla memlekete ilişkin hesap sormamız gereken ilk özne AKP. Tartışılması gereken şeyleri sıraladık: Suriye’de ne oluyor, nasıl bir Türkiye projesi var, kardeşlik deniyor ama bu kardeşlikte Türkiye’nin yoksullarının payına ne düşüyor? Biz Kürt sorunu çözülürse her şey çözülür diyen bir parti olmadık. Kürt sorunu çözülürse demokratikleşme olur ya da Kürt sorunu çözülürse Türkiye ekonomisi şahlanır gibi önermeler son derece temelsiz. Bu Kürt sorununu küçümsemek anlamına gelmiyor ama başka sorunlardan bağımsız bir Kürt sorunu yok. Lozan tartışılsın deniyor, o zaman neden tartışılması gerektiği söylensin. Deniyor ya TKP’ye mi düştü Lozan’ı savunmak. Söyleyeyim neden savunduğumuzu. Lozan’ın şurası eksik olabilir, burası bilmem ne olabilir. Bir sürü yerden eleştiriliyor zaten. Örneğin bir iddia var Lozan Kürtlerin önemli bir bölümünü dışarıda bıraktı diye. Bunların hepsi tartışılabilir. Ama bunlar bir asır önce olmuş şeyler. Bizim sahip çıkmamızın nedeni Lozan mükemmel falan değil. Biz şuna sahip çıkıyoruz, eninde sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna denk düşen uluslararası bir anlaşma. Anlaşmaların tarafları olur. Bir noktadan sonra o bir müktesebattır. İsteyen istediği zaman ben bu anlaşmayı tanımıyorum demeye başlarsa Trump gibi, İsrail gibi dünya kan gölüne döner. 

“LOZAN’IN TARTIŞILMASI TÜRKİYE’NİN BÜTÜN SINIRLARINDA SAVAŞ DEMEKTİR”

Bugün Lozan’ın tartışılmaya başlanması neredeyse Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün sınırlarında savaş demektir. Savaş lafı kimilerine kolay geliyor ama savaş işgal demek, ölüm demek, yoksulluk demek. Savaş çıkarsa herkes pozisyonunu alır ama emperyalist savaşları engellemek gibi bir yükümlülüğümüz var. Mesele Lozan efsanesi falan değil, birtakım uluslararası anlaşmalar var. Lozan’ın anlamı şu Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna denk düşüyor. Bunları tartışmanın bir yararı yok. 

“AMERİKANCI VE İSRAİLCİ HİÇBİR PROJE HALKA REFAH GETİRMEZ”

Dünya, belli bir aralığa kadar bağımsızlık mücadeleleri, ulusal kurtuluş mücadeleleri ilerici karakter taşıdı. Asya’da sonrasında Afrika’da emperyalist sistemi gerileten bir işlev gördü. Şimdi çok uzun bir süredir karşı devrimler çağını yaşıyoruz. Bu çağın en önemli özelliklerinden bir tanesi inisiyatif emperyalist ülkelerde. Şu anda yaşadığımız süreç belki de 100 yıllık tasarımların yeniden gündeme getirilmesine yönelik. Bu Yugoslavya’da başladı, orayı parça parça ettiler ve devam ettiler. Şu anda Orta Doğu’da dominant güç ABD. İsrail, sınırları değiştiriyor. Amerikancı ve İsrailci bir projenin herhangi bir halka özgürlük, demokrasi ve refah getirme olasılığı yoktur. Araplar da dahil, Kürtler de dahil. 

“HERKESİN KENDİSİNE AİT BİR EVİNİN OLDUĞU ÇÖZÜMDEN KANLI HESAPLAŞMALAR ÇIKAR”

‘Türkiye Cumhuriyeti de NATO’cu, Amerikancı değil mi?’ deniyor. Zaten buna karşı mücadele ediyoruz yıllardır. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu değersizleştirir mi bu? Kapitalizm denen alçaklık ülkeyi bu hale getirdiyse bunun sorumlusu ne milli mücadeledir ne de cumhuriyetin kuruluşudur. Tabii ki uzaydan gelmedi Türkiye’ye kapitalizm. Öte yandan da 1919-20-21 uğrağındaki dönüşümler devrimci dönüşümlerdir, biz bunlara sahip çıkıyoruz. Yoksa sahip çıktığımız Türkiye’deki işkenceler, darbeler, sağcı siyaset, sömürü değil ki. Bunu değiştirmeye çalışıyoruz. Hangi etnik kökenden olursa olsun Türkiye’de yaşayan herkesle birlikte bu ülkeyi ayağa kaldırmaya yönelik bir iddiamız var. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Diğer çözüm herkesin kendisine ait bir evi olduğu bir çözüm. Buradan sadece kanlı hesaplaşmalar çıkar. “

“TÜRKİYE’NİN SOSYO-EKONOMİK GERÇEKLİĞİ SÜRDÜĞÜ SÜRECE KÜRT SORUNU DAHİL HİÇBİR SORUN ÇÖZÜLEMEZ”

Okuyan, Musa Özuğurlu’nun “Süreç bizi nereye götürecek?” sorusuna da yanıt verdi. “Türkiye’nin önemli sorunlarının bu sistemde çözülebileceğini düşünmüyoruz. Her şeyi bu düzenini değiştirerek çözeriz gibi bir kolaycılığa yaslanmıyoruz, gerçekler ortada. Bugünkü Türkiye’nin sosya-ekonomik gerçekliği sürdüğü sürece hiçbir sorun çözülemez, Kürt sorunu da çözülemez” diyen Okuyan şu ifadeleri kullandı:

“AKP’nin 25 yıllık sicili, bir meseleyi bu ülkede yaşayan tüm yurttaşların lehine çözemeyeceğine yönelik de bir iddiamız var. Bir sorunun muhatabı siyasi iktidardır. Siyasi iktidarla tartışılır, müzakere de yapılır. Ama ne için yapacağız bunu? Temel mesele bu. 

“KÜRT SORUNUNA BİLE İSTEYE ULUSLARARASI BİR BOYUT KAZANDIRILDI”

Mutlu Kürtler var onu söyleyeyim, Türkiye’de sermaye sınıfının bir parçası onlar. Mesele sadece ABD’den gelen yoğurtçu değil, çok var, Kürt zengini çok var Türkiye’de. Ama asıl yoksulluk var. Kürt olmayan da Türkiye’de milyonlarca yoksul var ve mutsuzlar. Terörsüz Türkiye diyen siyasi özneler ya da kardeşliğimiz tehdit altında, hata yaptık geçmişte diyenler. Bir kere geçmiş olsun onlar açısından. Çünkü Türkiye’de bile isteye bu meseleye uluslararası bir boyut kazandırdı. İnsanların başka ülkelerden medet umar hale gelmesi iyi bir şey değildir. Ama buraya ittirilmişlerdir. 

Eşitlikçi bir düzen kurmazsanız mutlaka parçalamak zorundasınız. Kardeşliği böyle sağlayamazsınız. Neden bütün farklılıklarına rağmen kardeşçe yaşadı halklar Sovyetler’de? İnsan insanı sömürmüyordu ve kaynaklar planlı ekonomi sayesinde geri bölgelere daha fazla aktarılıyordu oralar kalkınsın diye. Ve çok uzun süre boyunca orada kimse birbirini öldürmedi. Sovyet Birliği dağıldı, yine birbirinin boğazlarını sıkmaya başladılar. Yani eşitlikçi bir düzen kurmadığınız zaman zaten birilerini baskı altına alıyorsunuz hem emekçi sınıfları bölmek için hem de yönetmek için. Siz etnik temelli bir düşmanlığı canlı tutarsanız bu toplumu yönetmek için bir avantaj sağlar size, milliyetçiliği körüklersiniz.

“DİYARBAKIR’DA İŞKENCE YAPANLAR DA AMERİKACI TURGUT ÖZAL DA AMERİKANCI”

Şimdi Turgut Özal’ı kahramanlaştırma, demokrat ilan etme çabası var. O da Amerikancıydı ama Türkiye Diyarbakır işkencelerini yapanlar da Amerikancıydı. Bunu istiyorlardı zaten. Türkiye’nin zaten bir Kürt sorunu olmasını emperyalistler isteyecektir. Şimdi biz kardeşliği örelim diyenler, Kürt sorununu bu hale getirdiler. Ve bunu topu cumhuriyetin kuruluşuna atarak çıkamazlar işin içinden. Daha düne kadar kullandıkları dile bakın. Bütün siyasetçilere yönelik suçlama yapılıyordu. Şimdi AKP çevreleri ‘Bunlar Kürt sorununun çözümünü istemiyorlar’ diyorlar. Düne kadar Kürt sorunu diyeni içeri tıkıyordunuz. 

“ABD, İSRAİL VE İNGİLTERE’NİN İÇİNDE OLDUĞU HİÇBİR ŞEYDEN GÜVENLİK GELMEZ”

Suriye’de sunni Arap olmayan bütün topluluklar güvenlik sorunu ile karşı karşıyalar. Hâkim ton olmadı ama Suriye’deki Aleviler arasında İsrail bizi korusun denilebilirdi. Bu normalde mümkün değildi. Ama Dürziler’de hâkim tonlardan biri oldu. Buradan güvenlik çıkmaz. İsrail’in, ABD’nin, İngiltere’nin içinde olduğu hiçbir şeyden güvenlik gelmez. 

“AYNILAR BİR ARAYA GELİP BAŞKA AYNILARLA KARŞI KARŞIYA GELMELİ”

Şimdi bizim bulmamız gereken çözüm yolu şu: Aynılar bir araya gelip başka aynılarla karşı karşıya gelmemiz gerekiyor. Burada tek bir şey en geniş kesimi kucaklıyor, o da emekçi halk, yoksulların birliği. Bunu sağlamadan ülkemizde ileri gitme şansımız yok. Sonu gelmeyecek kavgalara gireriz. Özerklik deniyor. Nedir özerklik? Kaynak paylaşımıdır. Kaynak paylaşımı olan bir şeyden barış çıkar mı? Mümkün mü böyle bir şey? Bizim Türkiye’deki en temel meseleyi çözmemiz lazım. Çünkü Türkiye’nin kaynaklarının üzerine çökmüş yüzde 1’lik bir kesim var. Yüzde 30 ile yüzde 70’i kavga ettireceğimize, yüzde 99’un yüzde 1’in elindeki kaynaklara sahip çıkması gerekiyor. Öbürü ölüm. Öbürü Suriye’de ölüm. Etnik ve mezhep temellerinde bir kaynak paylaşımından çok büyük kavgalar, çatışmalar çıkar. Biz barış istiyoruz ama oradan barış çıkmaz. 

“TARİKAT VE HOLDİNG DÜZENİNDEN BARIŞ ÇIKMAZ”

ABD’nin, İsrail’in ve sermaye sınıfının içinde olduğu hiçbir şeyden barış çıkmaz, çok net söylüyorum. Tarikat ve holdinglerin düzeninden barış çıkmaz. Bu nedenle cumhuriyet diyoruz. Bizim istediğimiz cumhuriyet eşitlikçi, sosyalist bir cumhuriyet. Aşiretin içinde, tarikatın içinde eşitsizlik vardır. Onlar da bir zenginliği paylaşıyorlar, olan tarikatların peşinden giden o yoksullara oluyor. Holdingler zaten eşitsizlik üzerine kuruluyor. Eşitsizlik üzerine kurulu bir toplumsal düzenden barış çıkmaz, yeni eşitsizlikler üretecektir. O yüzden ısrarcıyız. Diyorlar, siz Kürt düşmanısınız, demokrasi düşmanısınız, CHP’nin komisyondan kalkmasını istiyorsunuz. Kalkmasın CHP, kendi bilecekleri iş. Çözüme karşısınız deniyor. İyi, tamam gidin AKP ile ittifak yapın, MHP ile ittifak yapın onlar çözümden yana. Göreceğiz o çözümün halini.“

BİLDİRİYE YÖNELİK ELEŞTİRİLERE YANIT 

TKP Genel Sekreteri, cumhuriyetçi aydınların başlattığı imza kampanyasına yönelik eleştirilere ise şöyle yanıt verdi: “İmzacılar arasında az sayıda emekli asker var. Çok da olabilirdi. Askerler, peşinen şöyledir bir yargıyla hareket etmeyiz. Ama Türkiye NATO üyesi bir ülke. Askerler NATO eğitiminden geçiyor, eninde sonunda nasıl bir işlevleri olduğunu biliyoruz. Öte yandan da bir takım politikalara imza atmak için üniformalı olmak gerekmiyor. Tarihte birçok ülkede sivil insanlar da halka büyük acılar çektirmiştir. 

“İMZA KAMPANYASI AMACINA ULAŞTI”

Biz sonuçta bir metin ortaya koyduk. Metnin ortaya çıkışını sağladık. Altına TKP’nin adını koymadık. Koysak başka bir şey yapardık. Zaten bu metin yayıldı. Bir yerde de durdurduk. Çok ilgi çekti, biz burada durdurduk. Amacına ulaştı metin diye. Bu tür metinlerde şu imza attı, bu imza attı, bu çok sorgulanmaz. 700 imzacı var, bu imzacılar arasında büyük görüş ayrılıkları var zaten. Herkes aynı noktada değil. Bu bir platform değil, biz ortak bir program etrafında mücadele başlatmıyoruz. Bir tartışma başlatmak istiyorduk, buna yaradı. Tartışmayı başlatırken de bir pozisyon aldık. Şunlara itirazımız var dedik. Ayrıca eşitlikçi bir düzen, barış ve kardeşlik istediğimizi belirttik. Dolayısıyla imzanın sahibini bağlar. 

“DAHA CESUR HAREKET EDECEĞİZ”

Biz bu metinde çözümün yolunu yazmadık. Şu hassasiyetler yaklaşıyoruz var. TKP’nin bu konuya ilişkin kendi yaklaşımı var. Ama aynı zamanda bu somut sürece ilişkin de kimi önerilerimiz olacak. Türkiye’de herhangi bir etnik ya da mezhepsel, kişilere özgü çözüm önerileri yapmayacağız. Önerilerimizi Türkiye’deki tüm yurttaşlarımızı kapsayacak şekilde yapacağız. Masada bir tarafta Türkler ve bir tarafta Kürtler oturuyor görüntüsünü destekleyecek hiçbir adım atmayız. Biz birleştirici olmak zorundayız. Yüzde 99’u yüzde 1’e karşı birleştirmeye çalışıyoruz. Bu Kürt sorununa ilişkin bir yaklaşımımız olmadığı anlamına gelmiyor. Zaten temel metinlerimiz var ama daha cesur hareket edeceğiz. Neden Lozan’ın tartışılması daha risklidir bunu anlatacağız. Suriye’de Kafkasya’da neler olduğunu anlatacağız. Bu sürecin arka planının nasıl işlediğini anlatacağız.”

“SURİYE OPERASYONU İLE TÜRKİYE’DEKİ SÜREÇ AYNI ANDA BAŞLADI”

Okuyan sözlerine şöyle devam etti:

“Suriye’de Şara’nın ya da HTŞ’nin iktidara gelmesini niye istediler? İstedikleri gibi at oynatmak için. Çünkü meşruluğu yok. Biz bunu en başından beri söyledik. AKP iktidarı, Şara’yı hemen sahiplendi, bizim adamımız dedi, İngilizler de bizim adamımız dedi. Herkes sahip çıktı. Ama bir tek Türkiye bütünüyle arkasında duruyoruz dedi. Şara’nın arkasında kimse durmaz, HTŞ Suriye’ye hâkim olamaz. MİT artık halkla ilişkiler kurumuna dönüştü. Bu meselenin yürütücü aktörü de MİT. İstihbarat Örgütü, İsrail’in HTŞ’yi istediği gibi at oynatmak için Şam’da görmek istediğini görememişler mi? Bunu göremeyen bir iktidar, İsrail tehdidini nasıl savuşturacak? İsrail’in 10 tane üssü var Suriye’de. HTŞ öncesi var mıydı, hayır. Türkiye bunun altına imza attı. Bunların tartışılması lazım. 

Burada bir mekanizma ilerliyor çünkü Suriye operasyonu ile Türkiye’deki süreç aynı anda başladı. Bunlar arasında bir bütünlük var. Bunu tartışmayacak mıyız? Tartışmaya kalktığımız iktidar çevreleri hemen ‘Biz her şeye hakimiz’ diyorlar. ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü’ diyorlar. Mesele sadece toprak bütünlüğü değil ki, Suriyelilerin nasıl yaşadığı. Toprak bütünlüğü sağlansın Kürtler öldürülsün, Aleviler öldürülürse, Dürziler öldürülsün böyle bir şey var mı? 

“AKP TEHDİDİ SAVUŞTURMAK İÇİN TEHDİTLE İŞ BİRLİĞİNE YÖNELDİ”

AKP, Suriye’de emperyalistler birlikte operasyon yaptı ve iktidarı değiştirdiler. Bu değişiklik ABD’ye yaradı, İngiltere’ye ve İsrail’e yaradı. AKP diyor ki bize de yaradı. Göreceğiz bunu. Aynı anda Türkiye, İran’a yönelik kuşatmada da rol aldı, baskı kurdu. ABD’nin ve İsrail’in yanında baskı kurdu. Bazen tehdidi savuşturmak için o tehditle iş birliğine yönelirsin. Şu an AKP iktidarı bunu yapıyor ve adım adım bölgedeki emperyalist şekillenmede rol üstlenmeye çalışıyor. Burada sürtüşmeler var ama buraya girdi Türkiye. Buradan çıkış yok. 

Barack diye bir adamı yolladılar buraya. Kamuoyunu da parmağında oynatıyor. Diyor ki Osmanlı güzeldi. Bizimkiler eriyorlar, Türk dostu bilmem ne. Diyelim ki samimiler Türk dostluğu tanımında. O zaman aptallık bu. Türkiye tehdidi algılamış olsa bile tehditle iş birliği yaparak tehdidi savuşturmaya çalışıyor. AKP ile başlamadı, geçmişten beri Türkiye’deki iktidarların huyudur bu. Milli İstihbarat Akademisi İran-İsrail Savaşı üzerine bir rapor hazırladı. Çok ilginç şeyler var. O raporda bir İsrail’in ne kadar güçlü olduğu yazıyor. İran’ın ne kadar saçma sapan hareket ettiğini yazıyor. Ve şunu söylüyor: Bu dönemde ortalık karışık yalnız kalmamak lazım. 

Türkiye’nin başına ne geldiyse savunmamızı NATO üzerine kurmaktan geldi. Devam etsinler bu yolda. Buradan ne kardeşlik ne barış çıkar.”

DEVRİM KİTABI TANITILDI 

Gazeteci Musa Özuğurlu programında son dakikalarında ise Kemal Okuyan’ın Yazılama Yayınevi’nden çıkan Devrim isimli kitabını tanıttı.


Haber Kaynağı : 12punto

Kemal Okuyan TKP Türkiye Komünist Partisi
Wodo Network