Türk edebiyatının usta ismi: Nezihe Meriç’in hikâyeleri İş Sanat’ta edebiyatseverlerle buluşacak
İş Sanat’ın edebiyatla müziği bir araya getirdiği ücretsiz şiir ve hikâye dinletilerinde bu ay Cumhuriyet döneminin ilk kadın yazarlarından Nezihe Meriç’in 5 hikâyesi yer alıyor.
Cumhuriyet döneminin ilk kadın yazarlarından olan Nezihe Meriç’in kaleminden çıkan "Çalgıcı", "Bazıları", "Kapalı Öykü-1", "Işın", "Sepetli Kadın" hikâyeleri Tilbe Saran, Metin Belgin, Bülent Emin Yarar, Hakan Gerçek ve Aslı Yılmaz tarafından seslendirilecek.
Eski bir radyo kayıt stüdyosu düzeninde sunulan dinletiyi, Atilla Birkiye düzenledi, Serdar Yalçın ise müzik yönetmenliğini üstlendi.
Mehmet Birkiye’nin sahneye uyguladığı, edebiyat ve müziğin bir araya geleceği dinletiye Serdar Yalçın (piyano) Seda Subaşı (keman) ve Şemsa İdil Ural (çello) eşlik edecek.
'Yeşil, dalga dalga gölgeleniyor' başlıklı dinleti 19 Şubat Pazartesi, saat 20.30’da İş Kuleleri Salonu’nda edebiyatseverlerle buluşacak.
Etkinliğe katılım ücretsiz olacak.
NEZİHE MERİÇ KİMDİR?
Bursa'nın Gemlik ilçesinde dünyaya geldi. Tam adı Nezihe Şükran Meriç'tir. Nüfus memurunun hatası sonucu kimliğe "Neziha" olarak kaydedildi. Annesi Fatma Muattar Hanım, babası 1800'lerde Kırcaaali'den Edirne'ye göç etmiş bir aileden gelen Mühendis Mehmet Halis Bey'dir. Mehmet Halis Bey, okumayı çok seven, İslamiyet'i çok iyi bilen fakat bağnazlığa tahammülü olmayan; Arapça, Farsça, Fransızca bilen Atatürkçü ve ilerici bir aydındır.
Mehmet Halis Bey'in karayollarında müdür olması nedeniyle Nezihe Meriç'in çocukluğu Anadolu'nun çeşitli yerlerinde geçti. Babasının görevi dolayısıyla şehirden şehire yapılan göçler, Nezihe Meriç'in anılarında yer etti. İlkokula Eskişehir'de başladı, Erzincan'da devam etti. 1936'da Ağrı Karaköse İlkokulu'nu bitirdi.
Ortaöğrenimini Kırşehir'de 1936-1939 yılları arasında tamamladı. Eskişehir Lisesi'ni bitirdi (1943). İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı ile Felsefe bölümlerine devam etti ama bu bölümleri tamamlayamadan yarıda bıraktı (1945). 1946-1954 yılları arasında Heybeliada İlkokulu'nda müzik öğretmenliği yaptı. 1956’da Seçilmiş Hikâyeler dergisinin sahibi Salim Şengil ile evlendi ve Ankara'ya yerleşti. 1957-1973 yılları arasında eşinin sahibi olduğu Dost dergisinde sorumlu müdür olarak görev yaptı.
1968'de Dost Yayınlarında Nâzım Hikmet'in eserlerini bastıkları için kovuşturmaya uğradı. Önce altı gün hapis yattı. Kefaretle çıktıysa da mahkemenin hükmü onaylaması sonucunda bir buçuk yıl hapis cezası ve altı ay sürgün cezası aldı.
1974’de çıkacak “Af Kanunu”na kadar kaçak hayatı yaşadı, bu zamanlarda yakın arkadaşı Türkan Poyraz’ın evinde kaldı. 1974'te kaçak hayatı sona erdi ve eşiyle birlikte İstanbul'a yerleşti. 2005'te eşini kaybetti. Kansere yenik düşen Nezihe Meriç, Etiler'deki evinde vefat etti (18 Ağustos 2009).
Aldığı Ödüller: 1962 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü (Korsan Çıkmazı ile), 1990 Sait Faik Hikâye Armağanı (Bir Kara Derin Kuyu ile), 1998 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü (Yandırma ile), 2007 Mersin Kenti Edebiyat Ödülü.
Cumhuriyet devri kuşağının ilk kadın yazarı olan Nezihe Meriç; kadını bambaşka bir şekilde ele alması, kadın meselesine değişik açılardan bakabilmesi ve daha da önemlisi eserlerinde modern hikâyenin özelliklerini başarıyla kullanmasıyla gerek kendisinden önceki yazarlardan gerekse kendi kuşağındaki yazarlardan ayrılmıştır. Necip Tosun'a göre, Nezihe Meriç'in "Cumhuriyet kuşağının ilk kadın yazarı" olarak nitelendirilmesi her ne kadar abartılı gibi görünse de bu ifadenin haklı taraflarının olduğu da muhakkaktır (Tosun 2018: 231). Sanatçının edebî kişiliğinde babasının da etkisi olmuştur.
Kırşehir'de bulundukları yıllarda Kerime Nadir, Peride Celal ve Esat Mahmut gibi yazarların gazetelerde tefrika edilen romanlarını okumuştur. Nezihe Meriç, hikâyelerinde işte bu okuduğu kadın yazarlardan farklı bir tutum sergilemiştir. Her şeyden evvel kadına farklı bir perspektiften yaklaşmayı denemiş; tema, kurgu, ideoloji, dil ve anlatımda yenilikçi yönelimler göstermiştir.
Modern hikâyenin olanaklarını başarıyla kullanmış, özellikle son dönem eserleri ağırlıklı olmak üzere bilinç akışı ve iç konuşma gibi yeni teknikleri metinlere başarıyla uygulamıştır.
Nezihe Meriç'e kadar edebiyatımızda kadın hep duygusal olarak ele alınmıştır. Ona göre toplum içinde bir mücadele veren kadının sosyal konumu ve cinsiyeti vardır. Kadınların cinsel özgürlüğü, eril dünyadaki istismarı, sömürülüşü ve ezilmişliği de Nezihe Meriç'in hikâyeleriyle dillendirilmiş ve konu edilmeye başlanmıştır. Söz gelimi yazarın Bozbulanık ve Topal Koşma adlı ilk hikâye kitaplarındaki kadınlar, etraflarında olup bitenleri yakından izleyen, içinde yaşadığı topluma bakıp düşünen, ters giden işlerin farkında olan, bozuk düzenden rahatsız olan tepesi atmış kızlar ve çaresiz kadınlardır.
Meriç, bu kadın ve genç kız portrelerini çizerken gözlemleyebileceği somut örnekler yoktur. Dolayısıyla böyle bir kişiliğe sahip kadınlar ilk olarak Nezihe Meriç'in eserlerinde baş göstermektedir. Onun kadınları, mücadeleci, sabırlı ve olaylar karşısında yılmayan bir tabiata sahiptir. Diğer yandan kadın sorunsalının özellikle 80'lerden sonra hız kazanmasında da sanatçının etkisi büyüktür.
Üç döneme ayırabileceğimiz Nezihe Meriç hikâyeciliğinin ilk dönemini Bozbulanık (1953) Topal Koşma (1965) ve Menekşeli Bilinç (1965) temsil etmektedir. Yazar, bu kitaplardaki hikâyelerinde ağırlıklı olarak kadın ve erkek ilişkilerini irdelemiştir. Dumanaltı (1979) ile siyasal eğilimler gösteren Nezihe Meriç, ikinci dönemine girmiştir. Son dönemde ise Bir Kara Derin Kuyu (1989), Yandırma (1998), Çisenti (2005), Gülün İçinde Bülbül Sesi Var (2008) kitapları ile postmodern yönelimler göstermiştir. Nezihe Meriç'in hikâyeciliğinde Sait Faik'in etkisi belirgin bir şekilde hissedilmektedir.
Nitekim “Sevdiğim hikâyeci üçü dördü bulmaz. İçlerinde sadece Sait Faik’e hayranım. Ama o da hikâyeciliğinden çok hikâyelerine, havasına, suyuna, denizine, balığına, şahsiyetine…” diyerek etkilenişinin belirli taraflarını dile getirmiştir. Meriç, Sait Faik'ten etkilenmekle birlikte yer yer eleştiriler getirmiş, kendisiyle onun hikâyeciliğini mukayese etmiştir. Sanatçı, kendisini öykücü olarak görmüştür: "Ben bir öykücüyüm. Öykülerimi çok seviyorum. Hem seviyorum, hem beğeniyorum. Bu kendini beğeniş, benim özelliklerimden biri. Kendiyle barışık, kendimi çok seven biriyim çünkü. Kusurlarımı bile... Yazma işine gelince çabuk yazan, yazabilen biri değilim. Bir öykü bende yıllarca yaşıyor. " (Meriç 2009: 12). Öykücü olmanın, öyküyü sevmenin çok güzel bir donanmışlık olduğunu düşünen sanatçı, bu özellikleri taşımanın zor, öykücülüğün de ciddi bir uğraş olduğuna inanmaktadır.
Sanatçının "Ümit" başlıklı ilk yazısı 15 Şubat 1945'te kültür-sanat bölümünü fakülteden hocası Mehmet Kaplan'ın idare ettiği İstanbul dergisinde -bir hata sonucu N. Ufuk imzasıyla- yayımlanmıştır. "Bir Şey" adlı ilk hikâyesi ise Salim Şengil tarafından Ankara'da yayımlanan, hikâyeciliğimizin gelişimine büyük katkılar sağlayan ve yazar kadrosunda önemli isimlerin bulunduğu Seçilmiş Hikâyeler dergisinin "Yeni İmzalar" bölümünde yer almıştır (1950). Seçilmiş Hikâyeler (1947-1957, 66 sayı), usta yazarların hikâye ve yazılarına yer verdiği gibi yeni hikâyecileri de ortaya çıkarmasıyla dikkat çekmiştir. Hikâyeciler için âdeta bir edebî muhit özelliği taşıyan dergide, ayrıca tek hikâyeciye yönelik özel sayılar yapılmıştır.
Nezihe Meriç de bu dergide özel sayısı yapılan yazarlardandır. "Ümit Fakirin Ekmeği" adlı ikinci hikâyesi ise Yeditepe dergisinde çıkmıştır. Behçet Necatigil, sanatçının ilk hikâye kitabı Bozbulanık için "İşlediği konulara bir iç zenginliği, dinlendirilmiş dikkatler, boyutlar ekleyen yazar, değerini daha bu ilk kitabında kabul ettirmişti." (Necatigil 2016: 100) değerlendirmesini yapmıştır.
İlk üç kitabında, insanların iç içe geçmiş bilinç ve bilinçaltı serüvenlerini işleyen yazar, son kitaplarında toplumsal ve siyasal çalkantılar ortasındaki insanları da konu edinmiştir (Solok 1998: 382). İlk hikâyelerinde ayrıca iyimser ve umut dolu bir tablo çizilirken daha sonraki hikâyelerde karamsar bir hava hâkim olmuştur. On hikâyenin yer aldığı Dumanaltı ile hikâyeciliğinin ikinci dönemine giren Nezihe Meriç, 12 Mart'ın siyasi atmosferinin bireyler üzerindeki yansımasını ele almıştır. Siyasi olarak karmaşanın hâkim olduğu bu dönemde; tutuklamaların, yargılamaların, gençlerin eylemleri ve ölümlerinin toplum hayatına etkisini gözler önüne sermiştir. Bu kitabın belirgin bir özelliği de yerel söyleyiş ve türetme kelimeleri içermesidir.
Karamsar bir portrenin çizildiği Bir Kara Derin Kuyu'da da aynı şekilde 12 Mart döneminin siyasi atmosferi ele alınmıştır. Yaz kenti hikâyelerinin bulunduğu ve Bodrum'un anlatıldığı Bir Kara Derin Kuyu, sanatçının biçim ve içerikte yeniliğe gitmesiyle öne çıkmaktadır. Yedi hikâyenin yer aldığı Yandırma'da da sanatçının yeni arayışlar içinde olduğu sezilmektedir.
Füsun Akatlı'ya göre, Yandırma; Nezihe Meriç’in yazma eylemi üzerine çok düşündüğünü ortaya koyması ve yazma serüvenini okurla paylaşması yönüyle dikkat çekmektedir. Adnan Özyalçıner, Çisenti için “Çisenti, Nezihe Meriç’in son öykü kitabı. Kitapta uzun başlıklarla anlattığı sekiz öykü ile Çisenti başlığıyla on bir öykü yer alıyor. İlk sekiz öyküde yalıları, Beyoğlu’nda çarşı olarak andığı Balıkpazarı, Boğaziçi’yle İstanbul, 'kıyı kenti' diye nitelediği Bodrum’da yaşayanları anlatıyor. Bir de kendi yaşamından öyküsel bir kesit veriyor." (Özyalçıner 2005) değerlendirmesini yapmıştır.
Nezihe Meriç ölümünden bir yıl önce yayımladığı son hikâye kitabı Gülün İçinde Bülbül Sesi Var'da kadına bakış açısını kaybetmemiştir. Yazar yine yılgın, hüzünlü, içli bir sese yaslanır. Bütün bir öykü "ah!" üzerindedir. Anlatıcı geriye dönüp âdeta insanlara "ah!" dedirten insanlık hâllerini ve "ah!"ların dilini çözmeye çalışır. Tüm öykülerde gündelik hayatta sıkça kullanılan "hayat sürüyor" klişesinin "ama nasıl geçiyor"unu irdelemiştir (Tosun 2018: 193).
Sanatçının hikâyeleri genel olarak değerlendirildiğinde; evlilik, kadın dünyası, özgürlük, aşk, göç, fakirlik, yaşama sevinci, 12 Mart, can sıkıntısı, mutluluk, kuşak çatışması gibi çok çeşitli tema ve izleklerin ele alındığı görülmektedir. Hikâyelerde, yazar, öğretmen ve ressam başta olmak üzere çeşitli meslek grupları yer almaktadır. Aktif ve mücadeleci kadınlar ağırlıklı olmakla birlikte pasif kadınlara da yer vermiştir.
Bunların çoğunluğu kentli ve öğrenim görmüş kadınlardır. Önder'in saptamasına göre Bozbulanık’ta üç öykünün, Topal Koşma’da dört öykünün, Dumanaltı’nda iki öykünün, Bir Kara Derin Kuyu’da bir öykünün, Yandırma’da iki öykünün ana kahramanı erkektir. Öykü kitaplarında bunların dışındaki ana kahramanların hepsi kadındır (Önder 2006: 194). Sanatçı ayrıca kadın karakterlerini değiştirip dönüştürebilmiştir.
Nezihe Meriç'in hikâyelerini Mihail Bahtin'in kronotop (mekân ve zaman) kavramına göre inceleyen Gezeroğlu, hikâyelerdeki kurgunun sağlam olduğunu ve bu yapının iki önemli ayağını da zaman ve mekânın oluşturduğunu belirtmiştir (Gezeroğlu 2015: 157). Son tahlilde denilebilir ki Nezihe Meriç, geleneksel Türk hikâyeciliği ile yenilikçi yönelimler arasında sağlam bir köprü kurmuştur.
Çın Sabahta, Sular Aydınlanıyordu, Sevdican, Tartışma ile daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış ve oynanmamış olan Öyle Bir Gün adlı oyunları Toplu Oyunlar (2003) adıyla kitaplaştırılmıştır. Sanatçı, kadının konumunu, anayurt ve gurbetteki yaşamları arasında sıkışmışlığını oyunlarında da sorgulamıştır. Kadının eş-anne-birey üçgeninde kimlik arayışlarını, psikolojik çözülmelerle derinleşen çatışmalarını işlemiştir.
Hikâyelerinde görülen temalar ve anlatım teknikleri romanlarında da görülmektedir. Meriç, ilk romanı Korsan Çıkmazı (1961)'nı Topal Koşma adlı hikâye kitabındaki "Susuz VII" başlıklı hikâyeden hareketle kaleme almıştır. Anılara, çağrışımlara, duygulara, iç konuşmalara dayanan ve adını Beyoğlu'ndaki bir sokaktan alan Korsan Çıkmazı, anlatımdaki ustalığı ve ifade yenilikleriyle yayımlandığı yıl büyük ilgiyle karşılanmıştır. Sanatçı, Alacaceren (2002)'de aile ve kadın-erkek ilişkilerini sorgulamıştır. Eserde, aile fertleri arasındaki tartışmalardan Bengi ile küçük kardeşi Gün'ün olumsuz etkilendiği görülmektedir.
Romanın diğerlerinden farklı yönü, roman içinde roman tekniğiyle yazılmasıdır. Bengi yazmayı çok seven, yazar bir karakterdir. Özlemini duyduğu aileyi de romanının kahramanı Ayşe'nin yaşamında gerçekleştirir.
Alacaceren, “Les Matins de Benguisu” adıyla Fransa’da yayımlanmıştır (L’Inventaire, Paris 2005). Oradan da Geçti Kara Leylekler (2006) romanında ise bir yanda kollarındaki uzun sepetler dışında değişmeyen kocalarla, işe gittikleri evlerle birlikte adları da kendileri de farklılaşan kadınların yaşadıklarını; diğer yandaysa bu değişimi dile getirmek isterken kendileriyle de karşı karşıya kalan kentlileri anlatmıştır. Nezihe Meriç kadın duyarlılığına ve bakış açısına sahip bir yazar olarak, gerek hikâyelerinde, gerek romanlarında değişik tip ve konumdaki insanları işlemiş; bu çabasında yapaylığa düşmemesi başarısını sağlayan özelliklerin başında gelmiştir.
"Türkiye'de çocuk edebiyatının bir an önce, dört bir koldan kuşatılıp, kollanıp, korunup, desteklenip yaratılması gerek. Bunu kime anlatmalı? Bunu nasıl anlatmalı?" (Meriç 2009: 146) diyen sanatçının yazı serüveninde çocukların apayrı bir yeri olmuştur. “Çocuk için çocuk edebiyatı” düşünmeyen Nezihe Meriç, doğrudan çocuklar için yazılmayan, ama konusu çocuk olan, çocukların okumakta güçlük çekmediği, ilgiyle izlenen kitaplar yazmak ister (Çelikten 2019: 51). Çocukların ayrı bireyler olduğu gibi kendilerine has birer dünyalarının da olduğunu belirtmiş ve çocuklar için yazılan kitapların aslında onlara uygun olmadığını dile getirmiştir.
Özellikle Küçük Bir Kız Tanıyorum adlı ırmak romanı sanatçının bu alanda adı anılması gereken eserlerindendir. Çocuk kitaplarında genellikle adil olma, bilimsellik, dostluk, özgürlük, dürüstlük, saygı, sevgi, vatanseverlik, tutumlu olma, yardımseverlik, barış, kanaatkârlık, sabırlı olma, ve sorumluluk gibi değerleri sezdirmeyi amaçlamıştır.
Hikâye ve romanlarında gözlenen temel değerleri, çocuk kitaplarında ise çocuğun psiko-sosyal gelişimine uygun bir şekilde işlemiştir. Bu nedenle Nezihe Meriç'in eserleri gerek Türkçe eğitimi, gerek edebiyat eğitimi açısından son derece önemlidir. Çavlanın İçinde Sessizce (2004)'de, Meriç'in çocukluğundan yazarlık serüvenine, gençliğinden hikâyeciliğinin detaylarına kadar önemli hatıraları bulunmaktadır.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
22 Kasım 2024 burç yorumları
Atatürk için 21 Kasım 1938'de yapılan resmi cenaze töreninin fotoğrafları
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!