Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,9529
Dolar
Arrow
40,1650
İngiliz Sterlini
Arrow
54,2935
Altın
Arrow
4333,0000
BIST
Arrow
10.301

Hüzünlü öykümüzün bahar dalı: Orkun Kökçü

Sercan Meriç yazdı... Hüzünlü öykümüzün bahar dalı: Orkun Kökçü

Hüzünlü öykümüzün bahar dalı: Orkun Kökçü

“Futbolun öyküsü, zevkten zorunluluğa uzanan hüzünlü bir öyküdür. Spor bir sanayi dalına dönüştüğü oranda, iş olsun diye oynandığı zamanki güzelliğinden bir şeyler kaybetmiştir. Yüzyılın sonlarını yaşadığımız bu günlerde futbol, işe yaramaz her öğeyi reddetmektedir.”

Bu sözler futbolun en güzel satırlarını yazan Eduardo Galeano’ya ait. 

Futbolseverler olarak yıllardır - belki tarihsel olarak söylemek gerekirse 2002 Dünya Kupası’ndan bu yana - öyküsüz, hikayesiz, paranın tek geçer akçe olduğu, emperyalist şirketlerin, ulusaşırı holdinglerin yönettiği bir oyuna alıştırıldık.

Neden 2002 Dünya Kupası diyorum? Çünkü orada Türkiye ve Güney Kore’nin başarısı, İtalya’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin erken havlu atması sürprizli bir turnuva yaşanmasına sebep olmuştu. 

Galeano’nun dediği gibi halihazırda futbolun “güzelliğinin” yaşandığı son turnuvaydı belki de…

Real Madrid, müteahhit başkanı Florentino Pérez öncülüğünde, Manchester United’ın simgeleşmiş isim David Beckham’ı kadrosuna daha katmamıştı… 

Nihat Kahveci’nin önünde kurulan o “milyar dolarlık barajdan” önce futbol; adına adanmışlığın, aidiyetin, sadakatin, sevginin ve aşkın oyunuydu…

Tabii geride kalan sürede çok şey değişti, dönüştü. Eskiden akla gelmeyenler oyunun yeni “normali” oldu. Biz de nostaljiyi, eskiyi kitaplara, metinlere, sohbetlere meze ederek romantize etmeye başladık.  

ENDÜSTRİYEL FUTBOLUN İÇİNE DİNAMİT KOYAN ADAM

Legal bahisler, illegal bahisler derken Körfez ülkelerinin, Asyalı milyarderlerin, ABD’li yatırımcıların oyununu izlemeye başladık. Bir süre sonra oyun hızlandı. Oyun hızlanırken duygular köreldi, duygular körelirken değere kıymet vermeyi, vefaya saygı göstermeyi unuttuk.

Ta ki 12 Temmuz 2025’e kadar…

Bu tarihi baz almamım sebebi Beşiktaş taraftarı olmak. Kendimi bildim bileli Beşiktaş’la güldüm, Beşiktaş’la ağladım. Beşiktaş sayesinde yüzlerce iyi, kötü, çirkin, güzel insanla tanıştım… Tüm bu süreçte herhangi bir şampiyonluk kazanmak, herhangi bir kupa kaldırmak da hiç umurumda olmadı.

Çünkü bunları 12-13 Temmuz’da yaşadık.

Bunu gencecik yaşında, henüz 24’ündeyken, Avrupa’nın en büyük kulüpleri peşinden koşarken her şeyi bir kenara itip, çocukluk aşkında, Beşiktaş’ında kariyerini sürdürmek için dirayet gösteren Orkun Kökcü’ydü… 

İmkansız denileni mümkün yaptı.

Belki kariyeri açısından yanlış bir karar verdi ama kocaman bir aileyi yeniden birbirine bağladı. Çünkü aile parçalanmıştı, aile yaralıydı, ailenin her ferdi birbirine şüpheli gözlerle bakıyordu.

Umberto Eco diyor ya; “Futbol, modern zamanların kitle çılgınlığıdır” diye… Gerçekten de öyle. 

Zira, 13 Temmuz’da, yani dün… Hayatın her alanında neoliberal teyakkuzu iliklerine kadar hisseden kitleler, futboldaki endüstrileşmeye karşı bir ritüel gerçekleştirdi. 

Doğru bir yerde, doğru bir insanla, doğru bir anda bir araya geldi… 

İnönü Stadyumu’na akın eden binlerce insan, sadece bir kişiyi karşılamadı, bir kişinin taşıdığı aidiyet, sadakat, sevgi değerleri üzerinden birbiriyle sarmaş dolaş oldu.

Siyaset bilimciler, aile dediğimiz mefhuma dair, “Devletin en küçük birimi” tanımı yapar. Birileri göçer gider, birileri onların yerini alır. Bir bebek; küsleri barıştırır, kavgalıları buluşturur. 

Ve hayatın bu mucizesinde arkadan bir şarkı çalar: Bir Çocuk Sevdim Uzaklarda…

İşte, o çocuk şimdi yakınımızda. İsteyen sahaya atlayıp sarılıyor, isteyen uzaktan bakıp gururlanıyor. Çünkü bizden, bizim içimizden… Ve en güzeli de; bizi bize hatırlatıyor.

Aile olmanın anlamını, karşılıksız sevgiyi, vefayı, fedakarlığı hissettiriyor. Hüzünlü öykümüze bir bahar dalı gibi uzanıyor.

Ne diyelim çocuk… Hoş geldin!


Haber Kaynağı : 12punto

Wodo Network