Özgürlük ve esaret kavramları tarih boyunca insanlık için hep önemli olmuştur. Özgür olmak için savaşan insan aynı zamanda düşmanını köle yapmıştır. Bu dramatik bir çelişki yaratır.
Özgürlük, bireylerin, toplulukların veya toplumların belirli şartlarda bağımsızlık, otonomi ve kendi kararlarını alma yetisine sahip olma durumunu ifade eder. Özgürlük, insan hakları, siyasi, sosyal, ekonomik veya kültürel açıdan birçok farklı alanda yorumlanabilir.
Bunları, bireysel özgürlük, siyasi özgürlük, ekonomik özgürlük, sosyal özgürlük, din ve inanç özgürlüğü, Basın ve İfade özgürlüğü ve eşitlik ve adalet olarak da ifade edebiliriz. Özgürlük kavramı, toplumların değerleri, kültürleri ve siyasi sistemleri tarafından şekillendirilir ve farklı toplumlarda farklı yorumlar alabilir. Bireylerin ve toplulukların insan haklarına saygı gösterilmesi ve demokratik değerlere bağlılık gibi önemli ilkelere dayanır. Diğer bir deyişle, birinin özgürlüğü diğerinin başladığı yerde biter.
Kendilerinin ve toplumlarının özgürlüklerini elde etmek uğruna büyük mücadeleler veren liderler olarak Atatürk, "Bir millet özgürlüğüne ve bağımsızlığına ne kadar düşkünse, o milletin mensupları da o derece onurlu ve insan haklarına saygılı olurlar” diyerek, Mahatma Gandhi, "Özgürlük, sadece bir devlet tarafından tanınan bir hak değil, aynı zamanda bir insanın içinde taşıdığı bir değerdir" ve Nelson Mandela da "Özgürlük insan doğasının temel bir parçasıdır, ve insanlar özgürlüklerini elde etme hakkına sahiptirler." diyerek benzer vurgular yapmışlardır.
Voltaire ise "İnsanlar düşündüğü sürece özgürdür ve düşünmeye devam ettiği sürece özgür kalacaktır" der.
Tarih boyunca yaşama özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, düşünme özgürlüğü ve konuşma özgürlüğü, diğer bir deyişle, düşündüklerini ifade etme ve yayma özgürlüğü adım adım kazanılan özgürlük kavramı günümüzün teknoloji dünyasında başka bir biçim almıştır. Bunu “enformasyona ulaşma özgürlüğü” olarak tanımlamamız mümkündür. Bunu biraz açmak gerekirse, eğer biz insanlar doğru kararlar alabilmek, kendimizi ve çevremizi mutlu edebilmek için bilmemiz gereken her bilgiye kolayca, sınırlamalar olmadan ulaşabilirsek o zaman kendimizi ve çevremizi daha iyi anlayıp gerçek özgürlüğe ulaşabiliriz.
Bildiğimiz gibi özellikle bu yüzyılda hızla gelişen iletişim ve bilişim teknolojileri enformasyona ulaşma anlamında çok büyük kolaylıklar sağlamıştır. İnternet ve sosyal medya sayesinde dünyanın her tarafından haber almak mümkün hale gelmiştir. Fakat her kolaylık, yanında kendi problemlerini de getirdiği gibi burada da dezenformasyon ve mezenformasyon ile karşılaşmaktayız. Dezenformasyonu yalan, kasıtlı çarpıtılmış haber ve mezenformasyonu kasıtlı olmayan hatalı haber olarak kısaca tanımlamak mümkündür.
Günümüzde, çeşitli siyasi amaçlar doğrultusunda bu tür haberlerin özellikle yayıldığını, bireylerin ve toplumların bunlardan önemli ölçüde etkilendiğini dünyadaki çeşitli örnekleriyle görmekteyiz. Burada, özgürlüklerin korunması bağlamında hukukun devreye girmesi, değişen teknolojiye ve dijital kültüre uygun olarak güncellenmesi çok önem taşımaktadır. Bireyler olarak bize düşen sorumluluk ise bütün bu dönüşümlerin farkında olarak bilgi elde etmeye merakımız yanında şüpheciliğimizi de elden bırakmamak olacaktır.
Okuduğumuz bir haberin, gördüğümüz bir videonun ya da fotoğrafın gerçekliğini araştırmalıyız. Üşenirsek ve eğer o haberde dezenformasyon varsa öğrendiğimiz şeyler bizi yanlış yönlendirebilir ve köle yapabilir.
Çok Okunanlar
Emniyet Müdürlüğü'nden açıklama geldi: 2 kadını öldürmüş
Sünepe mi, proje mi?
Avcılar E5'te feci kaza!
Dünyanın en iyi araştırma üniversiteleri açıklandı
KKTC’yi Cumhurbaşkanlığı binası Türkiye’yi de Yeni Anayasa ile koruruz!
İşte İstanbul'un zemini en çürük ilçeleri
Neden toprak reformu yapılmalı?
İklim krizinin dünyaya etkileri ne olacak?
Son genel seçim anketindeki oy farkı ortaya çıktı
İşte sır perdesinin aralanacağı tarih...