Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,2288
Dolar
Arrow
36,3010
İngiliz Sterlini
Arrow
46,1227
Altın
Arrow
3428,0000
BIST
Arrow
9.602

Jevons Paradoksu ve Medya, İletişim ve Teknolojideki yansımaları

Jevons Paradoksu, 1865 yılında Britanyalı ekonomist William Stanley Jevons tarafından ortaya atılmış bir kavramdır. The Coal Question (Kömür Sorunu) adlı kitabında Jevons, kömürün daha verimli kullanılması durumunda toplam kömür tüketiminin azalmak yerine artacağını savunmuştur. Bunun nedeni, yeni teknolojiler belirli bir kaynağın daha verimli kullanılmasını sağladığında, bu kaynağın kullanım maliyetinin düşmesi ve dolayısıyla kullanımının artmasıdır. Sonuç olarak, toplam kullanım azalmaz, aksine artar. Bu paradoksu sadece enerji tüketimiyle değil başka alanlarda gözlemlemek mümkündür.  Örneğin, medya, iletişim ve teknoloji kullanımında da benzer şekilde ortaya çıkar. Yeni teknolojiler ve iletişim yöntemleri daha verimli kullanım vaat etse de, genellikle tasarruf yerine artan bir tüketimle sonuçlanır.

Matbaanın icadı ve baskı teknolojilerindeki gelişmeler, gazete, dergi ve kitap üretimini daha ekonomik hale getirdi. Mantıksal olarak bakıldığında, daha verimli baskı tekniklerinin aynı miktarda bilginin daha az kâğıt kullanılarak iletilmesini sağlaması nedeniyle kâğıt tüketiminin azalması beklenirdi. Ancak tam tersi yaşandı: Kitaplar, gazeteler ve broşürler daha ucuza üretilebildikçe, basılı materyallere olan talep arttı ve toplam kâğıt kullanımı hızla yükseldi. Benzer bir durum 20. yüzyılda ofislerde fotokopi makinelerinin yaygınlaşmasıyla da yaşandı. Belgelerin çoğaltılmasını daha kolay ve ucuz hale getiren bu teknoloji, kâğıt tüketimini azaltmak yerine dramatik bir şekilde artırdı. 21. yüzyılda ise dijitalleşmenin yaygınlaşmasıyla benzer bir eğilim gözlemlendi: “Kağıtsız ofis” söylemine rağmen kâğıt kullanımı ve yazıcı tüketimi azalmadı, aksine birçok durumda arttı.

İnternetin genişlemesi ve veri depolama ve sıkıştırma teknolojilerindeki yenilikler, bilgiye erişimi daha verimli ve hızlı hale getirdi. Ancak bu verimlilik, toplam veri kullanımında bir azalmaya neden olmadı. Aksine, internetin daha fazla kullanılmasıyla birlikte toplam veri tüketimi hızla arttı. Örneğin, 1990’ların sonlarında internet erişimi sınırlı ve yavaştı, bu yüzden kullanıcılar bant genişliklerini dikkatli kullanmak zorundaydı. Örneğin, çok düşük çözünürlüklü bir fotoğrafın bile İnternetten indirilmesi dakikalarca sürerdi. Daha sonra, sıkıştırma teknolojilerindeki gelişmeler ve fiber-optik ağlar sayesinde aynı miktarda bilgi daha düşük veri maliyetleriyle aktarılabilir hale geldi. Ancak bu durum internet kullanımında bir azalmaya neden olmadı; aksine, video akışı, yüksek çözünürlüklü içerikler ve büyük dosya indirmeleri yaygınlaştı. Günümüzde Netflix, TikTok ve YouTube gibi platformlar, veri verimliliğindeki ilerlemelere rağmen yıllık toplam veri tüketimini sürekli artırmaktadır. We Transfer gibi uygulamalar 2GB’a kadar büyüklükteki dosyaları Internet üzerinden ücretsiz gönderebilme imkânı sunmaktadır. 

Bildiğimiz gibi akıllı telefonlar ve mobil platformlar, bilgiye daha hızlı erişim sağlamak için geliştirilen teknolojilerdendir. Daha verimli ekranlar, daha güçlü piller ve optimize edilmiş uygulamalar sayesinde ekran süresinin azalması beklenirdi. Ancak tam tersi yaşandı: Cihazlar daha verimli hale geldikçe, insanlar telefonlarında daha fazla vakit geçirmeye başladı. 2000’lerin başında cep telefonları yalnızca aramalar ve kısa mesajlar için kullanılırken, günümüzde sosyal medya, haber, eğlence ve alışveriş gibi birçok işlev için kullanılmaktadır. Sonuç olarak, ekran süresi azalmak yerine arttı. 2010’lu yıllarda yapılan araştırmalar, akıllı telefon kullanıcılarının günlük ekran sürelerinin ortalama 1-2 saat olduğunu gösterirken, günümüzde bu süre birçok kullanıcı için 6-8 saate kadar çıkmıştır.

Benzer bir durumu sosyal medya için de konuşabiliriz. Sosyal medyanın ortaya çıkışı, haber tüketimini daha verimli ve kolay hale getirmeyi amaçlıyordu. Teorik olarak, okuyucuların dakikalar içinde özet haberler alması ve gereksiz bilgi yükünden kaçınması mümkün olacaktı. Ancak bu verimlilik haber tüketiminde bir azalmaya yol açmadı; tam tersine, daha fazla haber tüketimine neden oldu. Twitter (X), Facebook ve TikTok gibi sosyal medya platformları haberlerin daha hızlı yayılmasını sağladı ve kullanıcıların daha fazla içerik tüketmesine neden oldu. Eskiden insanlar yalnızca günlük gazeteleri okurken, bugün sürekli güncellenen haber akışlarını takip ediyorlar. Sosyal medya, haber tüketimini hızlandırırken aynı zamanda insanların tükettiği haber miktarını da artırmıştır. Nazmi Ekin Vural, danışmanı olduğum doktora tezinde bu konuyu araştırmış ve günümüzde okuyucular tipik bir İnternet gazetesinin sayfalarına baktığında anlık olarak yaklaşık 450 farklı haber içeriği (advertorialler dahil) ile karşılaştığını tespit etmişti. 

Günümüzün en popüler konularından olan yapay zekâ alanında da Jevons Paradoksunun etkilerini gözlemlemek mümkün. Yapay zekâ, içerik üretim süreçlerini daha verimli hale getirmek için kullanılan bir teknolojidir. Yapay zekâ yazılımları, haber yazımı, görsel tasarım ve hatta video üretimi gibi süreçleri hızlandırmaktadır. Ancak bu yenilikler içerik üretimi için harcanan zamanı azaltmak yerine, toplam üretilen içerik miktarının katlanarak artmasına neden olmuştur. Örneğin, eskiden bir makale yazmak saatler sürerken, bugün yapay zekâ destekli araçlar birkaç dakika içinde tam bir makale oluşturabiliyor. Ancak bu, içerik üreticilerinin daha az çalışmasına değil, daha fazla içerik üretmesine yol açmıştır. Benzer şekilde, yapay zekâ tarafından üretilen görseller ve videolar medya üretimini hızlandırmış, ancak içerik tüketimini azaltmak yerine büyük ölçüde artırmıştır.

Bu örnekler de gösteriyor ki biz pek farkına varamasak da teknolojiler daha verimli hale geldikçe, beklenen tasarruf yerine artan bir tüketim ortaya çıkmaktadır. Dijitalleşme bilgiye erişimi kolaylaştırmış olsa da, genel tüketim sürekli olarak artmaya devam etmektedir. Önümüzdeki yıllarda yapay zekâ, sanal gerçeklik ve yeni medya teknolojilerinin bu paradoksu daha da derinleştirmesini beklemek yanlış olmaz. Artan verimliliğin gerçekten kaynak tasarrufuna mı yoksa sadece daha fazla kaynak kullanıma mı yol açacağı, teknoloji ile toplum arasındaki yeni dinamikler doğrultusunda şekillenecektir.

Jevons Paradoksu’ndan kaçınmak, sadece teknolojik verimlilikle değil, tüketim alışkanlıklarını ve ekonomik teşvikleri değiştirmekle mümkündür. Şunun farkında olmak çok önemlidir: Yapay zekâ içerik üretimini hızlandırsa da, bu genellikle daha az üretime değil, aksine daha fazla içeriğin üretilmesine neden olur. Bunu önlemek için içerik üretimine kota koymak, kalite odaklı üretimi teşvik etmek veya kazanılan zamanı başka alanlara yönlendirmek gibi çözümler düşünülebilir. Eğer algoritmalar kaliteyi önceliklendirirse, tüketiciler daha seçici olabilir ve içerik üretimi sınırsız bir şekilde artmaz. Ancak, günümüz ekonomik modelleri genellikle etkileşim ve tıklanma üzerine kurulu olduğu için üretim artışı teşvik edilmektedir. Örneğin, İnternet haber siteleri daha fazla reklam gösterebilmek için tıklama haberciliğine (clickbait journalism) yönelmişlerdir. Şu tür haberleri o yüzden çok sık görürüz: “İstanbul’da beklenen kar yağışı ne zaman?” veya “FB-GS maçı nerede ve saat kaçta oynanıyor?”. Bu başlıklara tıklayıp haber sayfasını sonuna kadar kaydırsanız bile aradığınız cevabı bulamadığınız durumları siz de yaşamışsınızdır. Ama bu arada bol bol reklam görmüşsünüzdür. 

Alternatif olarak, içerik tüketimini ücretlendirme, abonelik veya kürasyon modelleriyle sınırlamak, gereksiz üretimi azaltabilir. Bununla birlikte, tarihsel örnekler, teknolojik verimlilik arttığında toplumun bunu genellikle daha fazla tüketim için kullandığını göstermektedir. Yapay zekanın sunduğu hız, daha az üretim değil, aksine içerik patlamasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, Jevons Paradoksu’nu kırmak, teknik bir mesele olmaktan çok ekonomik ve kültürel değişim gerektiren bir mesele olarak görülmelidir. Uzun vadede, verimlilik artışının gerçekten tasarrufa yol açıp açmayacağı, toplumun teknolojiyle kurduğu ilişkiye bağlı olacaktır.