Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Algoritmik Şeffaflık Merkezleri ve Avrupa’nın Yeni Düzeni

Algoritmalar ve yapay zekâ konusunda dünya üçe bölünmüş durumda. Bunlardan ilkinde Birleşik Devletler öncü olmanın getirdiği avantaj ile büyük bir hakimiyete sahip. Silikon Vadisindeki büyük teknoloji şirketleri yapay zekâ teknolojilerinin ne yönde ilerleyeceğini ve algoritmaların neler yapabileceğini belirliyor. Bu konuda “önce yapalım sonra ortaya çıkan sorunları düzeltiriz” düşüncesini taşıyorlar. Çin ise kapalı devre bir dijital sistemde, vatandaşlarının ürettiği devasa miktardaki veriyi kullanarak yapay zekâ ve algoritmaları geliştirme konusunda beklenenden de hızlı bir şekilde ilerliyor. Onların düşüncesi ise “teknolojiyi yerelleştirelim ve elimizdeki büyük veriyi kullanarak daha gelişmiş algoritmalar tasarlayalım” biçiminde. Avrupa Birliği ise her iki tarafın da çok hızlı hareket etmesi yanında biraz “tutucu” bir politika izliyor. Yapay zekâ teknolojileri ve algoritmalar konusunda yönetimsel ve denetimsel bir boşluk olduğunu görüyor. “Önce kuralları ve düzenlemeleri belirleyelim sonra teknolojilerini kullandıralım” diye düşünüyor. 

İşte bu yaklaşımla Avrupa Birliği dijital dünyadaki bu büyük boşluğu doldurmak üzere harekete geçti ve Avrupa Algoritma Şeffaflığı Merkezi (The EuropeanCentreforAlgorithmicTransparency-ECAT) kuruldu. Bu merkez, platformların görünmez algoritmalarını denetlemek ve onların toplumsal etkilerini araştırmakla görevli. Amaç, sosyal medyadan arama motorlarına kadar her yerde işleyen bu “kara kutuların” nasıl çalıştığını ortaya çıkarmak ve halkı bilinçlendirmek.

Avrupa Komisyonu’nun açıkladığı gibi, ECAT özellikle Dijital Hizmetler Yasası (DSA) çerçevesinde işliyor. Yani büyük çevrimiçi platformların içerik sıralama, öneri algoritmaları ve içerik denetleme sistemleri buradan bağımsız olarak incelenebilecek. Şeffaflık sadece teknik raporlarla sınırlı kalmayacak; bu algoritmaların gençlerin ruh sağlığı, radikalleşme eğilimleri ve dezenformasyon gibi toplumsal riskleri nasıl tetiklediği de masaya yatırılacak. Avrupa Komisyonu’nun kendi sitesinde de vurgulandığı gibi, merkez bu sistemleri “toplum için riskli davranış kalıpları” açısından inceleyecek.

TechCrunch’ta çıkan bir haberde de belirtildiği üzere, Avrupa bu adımla yalnızca teknoloji şirketlerinden daha fazla hesap verebilirlik istemiyor; aynı zamanda kullanıcıların hayatını doğrudan etkileyen karar süreçlerini açığa çıkarmayı amaçlıyor. Bu, Avrupa’nın “dijital düzen” konusundaki en ciddi hamlelerinden biri olarak görülüyor.

Elbette tartışmalar da var. Reuters’ın geçtiğimiz aylarda aktardığına göre, teknoloji devleri bu şeffaflık taleplerini “ticari sır” gerekçesiyle sınırlamak isteyebilir. Ayrıca şeffaflığın halka nasıl yansıyacağı sorusu da kritik: Teknik raporlar yazılsa bile, eğer sade bir dille aktarılmazsa, bu raporlar yalnızca akademisyenler ve bürokratların anlayabileceği belgeler olarak kalabilir. Yani şeffaflık, “kimin için” şeffaflık sorusunu da beraberinde getiriyor.

Türkiye açısından düşündüğümüzde ise tablo daha karmaşık. Bizde henüz algoritmaları sistematik biçimde inceleyecek bağımsız bir merkez yok. Oysa sosyal medyada öneri sistemlerinin nasıl çalıştığını bilmemek, dezenformasyondan nefret söylemine kadar pek çok sorunu büyütüyor. Avrupa’da atılan bu adım, bize de “benzer bir şeffaflık mekanizması mümkün mü?” sorusunu bana sorduruyor.

Sonuç olarak, ECAT sadece Avrupa için değil, tüm dünya için bir “öncü model” niteliği taşıyor. Çünkü dijital hayatlarımızın görünmez aktörleri olan algoritmalar artık sadece teknoloji şirketlerinin karanlık kutuları değil, toplumsal denetim konusu haline geldi. Avrupa’nın açtığı bu yol, Türkiye gibi ülkelerde de kamu yararını önceleyen düzenlemeler için ilham verici olmalı.